Ruslan Kesh ve Çerkes Ulusal Mücadelesi

#7098 Ekleme Tarihi 17/06/2021 04:34:56

Ruslan Kesh, Çerkes Ulusal Mücadelesine hem teorik hem de pratik derin ayak izleri bırakmış bir yurtseverdir. Vatanda 21 Mayıs'ın sokaklara taşınması, Gürcistan'da Çerkes Soykırımı üzerine görüşmelerin başlaması, Çerkesya'nın yeniden inşası düşüncesinin formule edilmesi süreçlerinde önemli-başat rol oynamıştır. 

Kendisi hep lider olmadığını, "liderlik" kavramının Çerkes toplumunda bir karşılığının olmayacağını söylemiştir. Ama bu, onun bir döneme damgasını vurduğu gerçeğini değiştirmez...

Bu söyleşinin kaynağı, Gürcistan'ın Çerkes Soykırımını tanıması sonrasında Elot.ru sitesinde gençlerin 2011 yılında kendisi ile yaptığı canlı bir sohpet toplantısı.

******

Zawur Ç’edık’uey: Ruslan öncelikli olarak grup yöneticileri ve katılımcı genç arkadaşlarımız adına Çerkes sorununu uluslararası arenaya taşımak için uğraş veren liderlerden birisi olduğunuz için, Birleşmiş Milletlerde temsil edilen bir ülke olan Gürcistan’ın Çerkеs Soykırımını kabul etmesi konusunda sizi kutluyoruz. 

Çerkes ulusunun kaderinde, masada olan, hiç bir şüpheye mahal bırakmayan katkılarınızdan, katılımınızdan dolayı teşekkür ediyoruz!

Nihayet gerçekleşen bu olay hakkında, bu esnada hissettiğiniz duygularınızdan bahsedebilir misiniz. 

Çerkesya için tarihi öneme sahip olan bu kader anının üzerinden üç ay kadar geçti. Böylesi uzun çalışmalar ardından, şimdi, günümüzde, neler hissediyorsunuz?

Çeş Ruslan: Sıcaklık dolu sözlerinizden dolayı teşekkür ediyorum. Müsaadenizle önce, Çerkesya tarihi için önemli bir olay olan Birleşmiş Milletlere üye bir ülke ve yakın komşumuz Gürcistan’ın Çerkes Soykırımını kabul ettiği için herkesi kutluyor, bu arada bir daha Gürcistan ve Gürcü ulusuna ve ülkenin tüm yöneticilerine teşekkürlerimi sunuyorum.

Bu olayın öncesinde hem Çerkes hem de Gürcistan tarafı büyük ve zorlu bir çalışma gerçekleştirdi. Gürcistan çok çalıştı.

1992-1993 Gürcistan-Abhazya savaşının ardından, bizler karşılıklı bir mazgaldan birbirimizi izlerken, aynı bizim tarafımızda olduğu gibi Gürcistan’ın Çerkes Soykırımını tanıması konusunda da Gürcistan toplumu önceleri fikir birliği içerisinde değildi. Bunun yanı sıra Gürcistan’ın Çerkes Soykırımını tanımaması için sadece karşıtlarınca değil  hatta işbirliği yaptıkları ülkelerce de yoğun dış baskılar gördüler.

Sadece Gürcü toplumunun değil, Çerkes toplumunun da, 1992-1993 Gürcistan-Abhazya savaşı ve Gürcülerle Çerkeslerin bu savaşta karşı taraflarda olmaları temasını içeren pek çok materyal önümüze getirildi. 

Hem de bunu en yüksek sesle dillendirenler nedense daha önceleri Abhazya’nın problemleri ve Çerkes Ulusal Hareketine karşı en ilgisiz olanlardı.

Bunun yanı sıra Gürcistan’ın Çerkes Soykırımını tanımasından önce Ermeni Soykırımını tanıması gerektiğini Gürcistan’da yaşayan Ermeni kitlesi dile getirerek ülkede iç istikrarın bozulmasına dahi yol açacak çalışmalar yaptılar.

Çerkes tarafı içinse olan tüm bu olayların, yurtdışında, diasporada yaşayan Çerkesler arasında CIA tarafından finanse edilen entrikalarla böylesi bir istemin var olduğu, ortaya çıktığı, Rusya sınırları içerisinde yaşayan Çerkeslerin hiç bir şey istemedikleri, ‘Kabardeyli’ ‘Adıgeyli’, 'Çerkes' ve ‘Şapsığ’ şeklinde farklı isimlendirmelerle bölünmüş olarak yaşamaktan çok memnun oldukları ve hatta federasyon içerisinde 6 farklı idari bölgeye bölünmeyi düşledikleri yönünde tezler de ortaya atıldı.

Abhaz tarafı içinse, olağanüstü derecede şaşkınlık yaratacak başka bir tez; Çerkeslerin bu konuda hiç bir zaman Gürcistan’a müracaat etmeyecekleri çünkü hem Kafkasya’da hem de diasporadaki tüm Çerkeslerin tek vazifesinin Abhazya’nın çıkarları doğrultusunda çalışmak olduğu tezi ortaya atıldı.

Gürcistan’ın bu adımı atmasında tek amacının Rusya’yı zorlamak olduğu, Rusya’nınsa buna cevap olarak Asetin Soykırımını tanıyacağı vb. pek çok şey söylendi.

Kısaca, gerçek bir enformasyonel savaş yaşandı.

Fakat, herşeye rağmen, Gürcistan siyasi yönetimi Çerkes Soykırımını kabul etme kararı aldı. Ve biz attıkları bu adımdan dolayı Gürcistan yönetimine saygı duyuyoruz.

Çerkes tarafı için Gürcistan tarafı ile her konuda karşılıklı çalışma yürütmek gerekiyordu ve bu yapıldı.

Bugün de, Çerkes sorununun çözümü yolundaki hareketler için lokomotif gibi olan Amerika’daki diaspora Çerkesleri soykırımın kabulü sorununda da özel bir rol oynadılar. 

Onların yanı sıra Kafkasya’daki Çerkesler ve diğer ülkelerdeki Çerkes diasporaları özellikle İsrail, Almanya ve Ürdün’deki Çerkesler yer aldılar.

Toplamda söylenebilecek şey ise tüm dünyadaki Çerkes organizasyonları karşılıklı iletişim ve efektif olabilme konusunda ulaştıkları yüksek dereceyi sergilediler.

Hislerim ise: 

Gürcistan Parlamentosunun bu tarihi oturumunda bulunmak anlatılması çok zor bir his. Düşüncelerimizde, önümüzde yok olmuş ülkemiz-Çerkesya, yüz binlerce suçsuzca öldürülmüş, kendi öz yurdundan sürülmüş insanlarımız vardı. 

Ve nihayet bizim milletimize karşı kesinlikle işlenmiş bu barbarca eylemlerin suçlularının, Birleşmiş Milletler üyesi olan bir ülkenin parlamentosu tarafından hukuki sorumluluklar yüklenilmesine bu parlamento oturumu vesile olacaktı.

Tl’ışe (Tlisova) Fatima’yı gördüm, dayanamamış, gözlerinden yaşlar akıyordu. Diasporadan gelmiş yaşlı bir büyüğümüz duygularını gizlemeye zor hakim oluyordu. Aynı zamanda duygular artık umuttu.

20 Mayıs 2011, Çerkesya tarihinde yeni bir etabın, Çerkesya’nın geri dönüşünün, başlangıcıdır.

Bugün, üç ay sonra, artık bu haber hepimize alışıldık geliyor, duygularımız ikinci planda kalıyor- artık yine yeniden ileriye dönük çalışmalar önümüzde bizi bekliyor.

Zawur Ç’edık’uey: Siz, bugün, Çerkes Soykırımının uluslararası arenada ve Rusya Federasyonu tarafından tanınması için aktif olarak çalışıyorsunuz. 

Bu sorun hakkında ideolojik olarak daha önce çalışmış bulunan; Koşhable'de ‘Tarih – Ulusun zenginliği’ isimli forumun çalışanları, Kabardey-Balkar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Yüksek Sovyeti ve Kazanıko Eduard’ın vd. çalışmaları hakkında ne düşünüyorsunuz. Bunlarla neler yapıldı, neler yapılmadı, tüm bu zaman boyunca başka neler başarılabilirdi?

Çeş Ruslan: Zawur, benim mesleğim uzmanlık alanım fizik ve astronomi bu konu hakkında bir tarihi olay anlatayım. 

Bir gün Newton’a “Başarılı olmasının neye dayandığını” sormuşlar. O da şöyle yanıtlamış: “Eğer ben diğer insanlardan daha ileriyi gördüysem bunun sebebi devlerin omuzlarında durmamdır.” O bununla kendinden öncekileri kastediyordu özellikle Galile’yi.

Ben diyebilirim ki, günümüzdeki çağdaş Çerkes politikacılarının hepsi için bir önceki politikacılardan – Rusya Adalet Bakanlığını yapmış olan Kalmık Yura, Dünya Çerkes Birliğinin ilk başkanı Şenıbe Yura, Nalo Zawur, Kabardey-Balkar Cumhuriyeti Çerkes ( Adıge ) soykırımını kabul ettiği sırada yöneticilik yapan Karmoko Haçim ve diğer pek çokları aynı şeydir.

Kazanıko Eduard Birleşmiş Milletler kürsüsünden ilk defa Çerkes ( Adıge ) soykırımını dile getirdi.

Koşhable Forumu adeta Sovyetler döneminde, Çerkeslerin gönüllü olarak Rusya’ya bağlandıkları efsanelerinin üzerindeki  perdeyi kaldırarak Çerkes-Rus savaşlarına ilişkin çok geniş kaynakların önünü açtı.

Bugün bu konferans materyallerini okuduğumuzda çok naif olduklarını, bazen de üzerine tartışılabilecek şeyler dile getirdiklerini görüyoruz, ama, bugün, bu konularda daha keskin görüşler dile getirilebiliyor. Elbette bu konferanslardaki pek çok konu da bugün artık aktüalitesini yitirdi.

Her şey kendi bulunduğu zamanla değerlendirilmeli. Onlar kendi dönemleri için gereken rolü yerine getirdiler.

Bu dönemde yapılmayanlar ise, özellikle 1990’ların sonundan 2000’lerin ortalarına değin daha önceki döneme kıyasla Çerkes Ulusal Hareketi pratikte yok bile denilecek durumdaydı.

Eğer 1990’ların başında ortaya çıkan Çerkes Ulusal Hareketi başlayan ivme ile devam etseydi veya gelecek için kendini muhafaza etseydi biz bugün hatırı sayılır derecede ileride olurduk.

Benim bakış açıma göre o tarihlerde yapılmayan en önemli şey Çerkesler için ulusal doktrin, ulusal idealin net olarak formüle edilmemesi, ortaya konulmamasıdır. 

Yanılmıyorsam Bismarc şöyle söylemişti: “Kendi ulusal ideali olmayan ulus başka ulusların içerisinden çıktığı gübre gibidir.” 

Eğer günümüzdeki entelektüel potansiyel 1990’lardaki ulusal ideayı ve ulusal bir ideolojiyi formüle edebilseydi, günümüzde bizim durumumuz çok daha rahat olacaktı.

Bana göre, o dönemde, Dağlı Cumhuriyeti, Kafkas Konfederasyonu ve benzeri şeylerin aşırı idealize edilmesi hataydı.

Bu ideal 1992-1993 Abhazya savaşı ve ardından 1994 yılında başlayan ilk Çeçen savaşı ile sonuçlandı.

Bizim sorunlarımızı, hiç bir dağlı Cumhuriyeti veya Kafkas Konfederasyonu çözmez. 

Biz bütün bunları denedik, bunlardan geçtik. 

İç karartıcı bir örnek ama – iç savaş dönemindeki bağımsız Dağlı Cumhuriyeti ardından Dağlı Sovyet Cumhuriyeti tarafından topraklarının büyük kısmından kopartılan Kabardey bölgesinin Dağlı Cumhuriyetinden ayrılabilmek için katlandıkları...

Biz kendi ülkemizi, Çerkesya’yı inşa etmek zorundayız. İşte o zaman kendi evimiz olacak, elbette diğer halklarla aramızda kardeşlik ve iyi komşuluk ilişkileri olacak ve olması gerekiyor.

Devam Edecek...

Çerkesya Hareketi Haber Merkezi

Çerkesya
Diğer Haberler
  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks