NEDEN DEPORT EDİLDİM -22-

#6213 Ekleme Tarihi 13/11/2019 11:11:35

21 Mayıs 2017’de, etkinliğin peşine takılarak Nalchık’a gittim. Etkinlik sonrası dönmeyip orada kaldım. Önce üniversiteye kayıt yaptırdım, sonra yurda yerleştim. Müthiş bir duyguydu vatanda olmak, ama Nalchık’ta geçirdiğim günleri ayrıntılı olarak anlattığım için, tekrar etmeyeyim…

Çerkesya Hareketi vatandan beslenen; yalnızca diasporaya değil, vatana da seslenen; hem diasporada hem de vatanda örgütlenmek isteyen bir politik gruptur. Amacımız vatanda ve diasporada yaşayan Çerkesler arasında ideolojik-politik birliği sağlamak. Hayata ve geleceğe aynı yönden bakmak.

Attachment

Bunun için önce, yani içinde bulunduğumuz aşamada, vizyonumuzu ve misyonumuzu anlatmaya, kafa karışıklıklarını bitirmeye; "müesses nizam"ın beynini ve “Kafkas-Kafkasyalılık” üzerinde kurulu sosyal, kültürel ve siyasal ilişkileri değiştirmeye çalışıyoruz. Diğerleri, "müesses nizam"ın içinde, onun sağını solunu düzeltmek istiyorlar. Bizim sadece derneklerimizin üyeleri veya çalışanları olmayıp, kendi örgütlülüğümüzün de olmasının nedeni ve sanırım “yıkıcılık-bölücülük” gibi algılanan da bu. “Müesses nizamı” topyekün değiştirmek istememiz, sadece "dernekçi" olmamamız...

Eğer "müesses nizamı" değiştirmek istemiyorsanız, nizamın kurumları yeterlidir. Düzeltmeye çalışır, yönetmeye aday olursunuz. Yoksa, değiştirmek için örgütler kurarsınız. Çünkü "nizam" her ne kadar "birlik birlik" dese de, aslında kastettiği "Nizam'da" birliktir. Yani "nizam" sizden değişmenizi istediği zaman "birliği bozmayın" der, "birlik" ister. Değişim isteyenleri "birlik" bozucuları gibi göstermeye çalışır. Ve "yıkıcı-bölücü" gibi ithamları göze alamayanlar, hiç bir şeyi değiştiremezler.

Vatanda bugünden bazı ilişkiler kuruyorsak da, ortak örgütlenme asıl olarak geleceğin sorunudur. Ve bizim ortak örgütlenmeden anladığımız “tek bir örgüt” değil. Vatan ve diaspora kendi özgün şartlarına göre örgütlenmeli, ama aralarında ideolojik-politik birlik olmalı, ortak hareket etmeliler.

Attachment

DÇB bu rolü oynayamaz. Çünkü DÇB sivil-demokratik bir örgütlenme değil. İdeolojik-politik olarak hayata aynı yönden bakan örgütlerin güçlerini birleştirmesi ile ortaya çıkmadı. Kaf Fed gibi. En büyük zaafı da bu.

Çünkü ideolojik-politik birliği olmayan örgütler, sorunları çözmek için ortak tavırlar almakta zorlanırlar. Çoğu zaman da alamaz, birliği veya birlikteliği korumak adına apolitikleşir, birlik ve örgüt fetişizmi yaparlar.

Bu nedenle, bugün kurumlarımızı kim yönetirse yönetsin, hayata aynı yönden bakmayan üyelerinin birliğini korumak için “apolitikleşmek” ve birlik fetişizmi yapmak zorundadır.

Peki bu durumda DÇB gibi örgütlerin rolü ne?

DÇB’nin tarihini anlatırken hemen herkes bir hata yapar ve DÇB’nin 2000 yılında yapılan “darbe” ile yurtseverleri tasfiye ettiğini, misyonundan uzaklaştığını söyler. Ama bu, doğru değil.

Yanlış hatırlamıyorsam DÇB’nin örgütlenme toplantılarının ikincisinde, toplantıya katılanlar DÇB’nin merkezini anavatana taşıma kararı aldılar. Ama Carime Aslan, toplantıya katılanları uyardı: “Eğer gerçekten yurtsever bir örgüt olmak istiyorsanız, merkezi anavatana taşımayın” dedi.

Çünkü Sovyetler Birliği’nin çöktüğü, “özgürlük” rüzgarlarının estiği, hatta daha sonra Yeltzin’in eski Sovyetler Birliği halklarına “ne kadar istiyorsanız o kadar özgür olun” dediği ve Kafkas halklarından “özür” dilediği o geçiş veya çöküş dönemi bir gün bitecek, Rusya, fabrika ayarlarına dönecekti. Bu fabrika ayarlarında “demokrasi” yoktu. Sivil toplum ve demokratik örgütlenme yoktu.

Halkın çıkarlarını devletin temsil ettiği, devletin herşeyi daha iyi bildiği bu fabrikada devlet bağımsız-demokratik örgütlenmelere kuşkuyla bakacak ve hepsini kontrol etmeye çalışacaktı. Bunu görmek için kahin olmaya gerek yoktu. Çünkü yeni bir devlet pamuk eldivenlerle kurulamaz veya yeniden inşa edilemezdi.

Toplantıya katılanlar Carime Aslan’ın bu bilgece uyarısını dikkate almayıp DÇB’nin merkezini Nalchık’a taşıdılar.

Attachment

Çöküş yıllarında herşey iyi gitti ve bugün “DÇB’nin iyi şeyler da yaptığı”na örnek olarak verilen işler bu yıllarda yapıldı. Ama marifet DÇB’de değil, o dönemin özgünlüğündeydi, yoksa DÇB şimdi olduğu gibi o dönem de devlet nereye bakıyorsa, oraya bakıyordu. Ve/veya devletin de rahatsız olduğu şeylere müdahale etme gücü yoktu. İstisnalar kaideyi bozmaz…

Rusya, özellikle Putin ile fabrika ayarlarına dönünce, DÇB de fabrika ayarlarına döndü. Ve yurtseverleri tasfiye etti. Putin’in örgütlediği devletin karakterine uymayanları tasfiye ettiği gibi!

Bu konu önemli. Çünkü “suçu” bazı kötü insanlara atarsanız, bu "kötü insanları" değiştirerek, örgütü de değiştirebileceğinizi sanırsınız. Tıpkı bugün Kaf Fed’te birilerinin Hafıtze’yi günah keçisi ilan edip, tasfiye edilmesini istemeleri, sonra herşeyin düzeleceğini sanmaları gibi. Halbuki karakteri değişmedikçe, DÇB’de hiçbir şey değişmez. Bir Hafıtze gider başka bir Hafıtze gelir... Kötü örgütte kötü insan bitmez!

Bu konuda Necdet Abi haklı, DÇB bir sivil toplum-demokratik kitle örgütü değil, ilk günden beri devlet örgütüdür. Bir devlet örgütü olarak kuruldu. Sivil elbiseler giymeleri kimseyi yanıltmasın, devlet görevlilerinin hepsi üniforma giymezler!

Görevi, Çerkes örgütlerinin Rusya’nın çizdiği çerçevenin dışına çıkmamasını sağlamak, bizi bu çerçevenin doğru ve çıkarımıza olduğuna inandırmak, inanmayanları "tasfiye etmek”tir.

Geçmişte ve hala zaman zaman doğru işler de yapması, onun bu misyonu ile çelişmez. Çünkü hiçbir “sarı sendika” kitlesine “susun lan, devlet ne derse o” demez. Rolünü oynayabilmesi için kitlesinin sözcüsü gibi görünmek zorundadır.

DÇB’yi devlet için güvenilir olan insanlar yönetiyorlar. Bu nedenle demokratik bir seçim yapılamıyor. Hatta insanlar özgürce eleştirilerini bile yapamıyor, yapmak isteyenin lafını ağzına tıkıyor ve isminin üzerine bir "çarpı" atıyorlar. Türkiye, Ürdün, Suriye, İsrail’den delegeler geliyor, bir seçim yapılıyor; ama aylar öncesinden kimin seçileceği zaten belli. Hatta ben Nalchık'tayken Hauti'nin yerine veya Hauti'den sonra kimin DÇB başkanı olacağı konusu konuşulmaya başlanmıştı.

Öncesinde pazarlıklar yapılıyor, Moskova’dan şu veya bu biçimde icazet alınıyor. Ve bunu herkes biliyor. Delegeler fazla tartışmadan önceden seçileceği belli olan adaya oy veriyorlar.

Mehmet Yener abimizin delege olarak katıldığı bir toplantı var. Türkiye'den giden heyet akşam saat 11'de toplanma kararı alıyor. Mehmet abi ve başka bir kaç kişi gidiyor, ama diğerleri gelmiyor. Ertesi gün Mehmet abi saf saf, "toplantı yapacaktık, kararlar alacaktık, niye gelmediniz. Hiç bir şey konuşmadık, tartışmadık. Böyle demokrasi mi olur?" diye sorunca Cihan Bey, "olmaz, ama burada böyle. Zaten konuşacak ne var?" mealinde bir cevap veriyor. Ve çarpıyı yiyor.

Bu oyunu bozmak mümkün değil. Çünkü üye derneklerin oyun bozabilecek delegeleri seçmelerine de izin vermiyor, es kaza araya karışan varsa bunları bir biçimde tasfiye ediyorlar.

Belki üye derneklerin ve federasyonların DÇB delegelerini de, kongrede tek tek oylamaları-seçmeleri bir önlem olabilir.

DÇB’nin gücü halktan destek almasından gelmiyor. Zaten böyle bir kitle desteği de yok. Açık toplantılarına katılanların çoğunu oradan buradan topluyor. Mesela üniversiteye haber veriyorlardı, biz de gidiyorduk. Bir de “kareye girmek isteyenler” ve “katılmak zorunda olanlar” vardı tabii.

DÇB’nin gücü bir devlet örgütü, devletin “Çerkes İşleri Bakanlığı” olmasından geliyor. Bu nedenle normal olarak devletin yapabileceği bazı pozitif veya negatif şeyleri yapabiliyor ve/veya ( devlete ) yaptırabiliyor. Çünkü devlet de bunlara güveniyor. Ve bunları “olmazsa olmaz” konumda tutmak için atraksiyonlar yapıyor. Mesela sen bir miting yapmak için izin istersen, sana vermiyor. Ama DÇB isterse veriyor. Aslında biliyor, DÇB’nin miting yapma gücünün olmadığını, ama DÇB’yi vazgeçilmez kılmak için böyle bir oyun oynuyor. Bir de DÇB’nin sınırları aşmayacağını biliyor ve ona izin aldırarak herkesi izin alanın çizdiği sınırlar içinde kalmaya zorluyor. Böylece DÇB’ye mahkum oluyorsun…

Kimileri “pozitif işler” yapabilme yeteneklerine veya güçlerine bakarak “olmazsa olmaz”, kimileri de oynadığı negatif role bakarak, “olmasa daha iyi olur”…diyorlar. İkisi de doğru. DÇB gerçekten de bazı sorunları çözebiliyor. Ama devleti rahatsız edebilecek bir demokratik-sivil harekete, muhalefete veya talebe karşı da devleti-sistemi koruyor. Asli görevi, ikincisi!

Bugün artık dün aldığı kararlarla çelişen işler yapıyorsa, bu o kararları “yurtseverler” veya daha iyi insanlar aldığı, şimdi bu insanlar tasfiye edildiği için değil; dün devlet o kararlara karşı olmadığı, tolere edebildiği veya o kararlara karşı çıkabilecek gücü olmadığı için.

Ve eğer yakında, şimdiye kadar hep "Çerkes ( Adığe )" veya "Adığe ( Çerkes )" diye yazan DÇB, "Çerkes"i ağzına almaz “biz Adığeyiz”, "Kabardeyiz" demeye başlarsa ben buna da şaşırmam. Çünkü devlet artık “Çerkes” kimliğinden ve “Çerkes kimliği eksenli” politikalardan rahatsız. “Adığe” ve “Kabardey” olmamızı istiyor. Son “büyük vatan düğünü"nde sadece Adığe bayraklarının taşınmasını istemediler, "Rus ve Kabardey Balkar bayrakları da olsun” dediler mesela. Kabul etmeyince, yardım etmediler...

DÇB dışında başka formel-informel gruplarla çalışmak mümkün mü? Elbette istediğiniz herkesle ilişki kurabilirsiniz, ama sınırı aştığınızda DÇB müdahale eder. Gerekirse, ilişki kurduğunuz ve/veya birlikte çalıştığınız insanları “korkutur”, tasfiye eder veya ettirir.

Mesela Kaf Fed’in “Dönüş Çalıştayı”na davet edilenlerden bazılarının gitmesini istemediler. Çünkü o günlerde Kaf Fed’in DÇB ile ilişkilerinde belirsizlikler vardı. Ve bazı davetliler çalıştaya gidemediler.

Çerkessk’te örgütlediğimiz pikniği de engellemek istemiş, başaramayınca, ev sahiplerimize baskı yapmışlardı. Ev sahiplerimiz de muhalif değiller miydi, niye bayrak açmıyorlar? Muhaliflerdi, ama orada “muhalif” olmak kolay, kalmak zor!!!

Peki zaman zaman şu veya bu etkinliğe davet edilenler kimler? Etkisiz ve yetkisiz insanlar veya statükoyu rahatsız etmeyecek alanlarda etkili ve yetkili insanlar; ya da geri döndüklerinde merkeze rapor verenler!!!

2017 yılının 21 Mayıs etkinliğinde bu zinciri de kırmak istedik. Sabah kahvaltı yaparken Hauti geldi. Bizi selamladı, bir şeye ihtiyacımız olup olmadığını sordu. “Yok” dedik.

Bir önceki sene Hauti’nin bizim için “provokatörler” demiş olması, Yaşar Aslankaya’nın deportu ve DÇB ile Kaf Fed arasındaki sorunlar nedeniyle DÇB’nin etkinliğimize dahil olmasını, bize yardım etmesini istemedik. Ama bu tavır sonraki senelerde devam ettirilemedi. Ve DÇB’den bağımsız iş yapma konusunda ele geçirdiğimiz bir fırsatı kaçırdık.

Bütünüyle kendi inisiyatifimizle-olanaklarımızla örgütlediğimiz ilk etkinlik olması nedeniyle o sene herşey istediğimiz gibi olmadı, bazı sıkıntılar yaşadık, ama Nalchık’a da, Maikop’a da gittik… Önümüzde arkamızda eskortlar, sağımızda solumuzda “sivil”ler olmadan! Sorduğunuzda "bunlar sizin güvenliğiniz için" diyorlar, ama bize her etkinlikte "eskortluk" yapanlardan biri benim sınırdışı işlemlerimi yapanlar arasındaydı.

Sonuç olarak, ben DÇB’nin Rusya Federasyonu’nun “Çerkes İşleri Bakanlığı” olduğunu düşünüyorum. Ama bütün suç bakanlıkta değil. Bu nedenle DÇB’den çıkalım mı çıkmayalım mı tartışmalarını gereksiz buluyorum.

Bir şey yapmak istiyorsanız yaparsınız, DÇB üyesi olmanız buna engel değil. Ve eğer DÇB sizi engellemek istiyorsa, siz DÇB üyesi olmasanız da bunu yapar.

Bir de, DÇB Çerkes örgütleri üzerindeki kontrolünü kaybetmek ve Kaf Fed ile ilişkilerinin bozulmasını istemiyor. Çünkü başta Kaf Fed, diaspora örgütleri olmadan DÇB olmaz.

Eğer Kaf Fed ve diğer diaspora örgütleri üzerindeki kontrolünü kaybederse, DÇB gereksizleşir. Hatırlayın, Kaf Fed, “yarım ağız da olsa” DÇB ile ilişkileri dondurunca paniklediler. Bakmayın siz o Kaf Fed’e “alternatifsiz değilsiniz” demelerine.

Ama Kaf Fed bu tavrını da devam ettiremedi, tutarlı olmadı. Ne tekzip, ne de Yaşar Aslankaya’nın deportu meselesinde dik duramadı. İlişkileri dondurdum dedi, ama şu veya bu biçimde veya başka kanallardan görüşmeye devam etti.

Sonuçta fabrika ayarlarına geri döndük.

Dikkat: “DÇB’ye rağmen” demek “Rusya’ya rağmen” demekten farksızdır. Vatandaki formel veya informel örgütler, gruplar ve insanlar da, hala, DÇB’ye rağmen herkesle ilişki kurmazlar. Kurulan ilişkiler uzun vadeli olmaz. Ortak örgütlenmeye dönüşmez.

Bence, DÇB'ye siyasi taleplerle ve projelerle gitmek, ama fazla bir beklenti içinde olmamak, DÇB’siz de çalışmayı öğrenmek… Yılmamak, ısrarlı olmak lazım!

Öyle kamuoyunun gözlerini boyamak için “Çerkes Soykırımı ve Sürgünü’nün tüm dünyada tanınması için de çalışacağız, DÇB ile güzel ilişkiler de kuracağız” demeden.

DÇB, Rusya Federasyonu’nun çıkarlarına ters olan bir şeye izin ve/veya destek vermez. Hatta gerekirse ve elinden gelirse, Cumhuriyetlerimizin aldıkları kararları bile iptal ettirir…

Yani mesele sadece Gürcistan değil. Fizandan da böyle bir talepte bulunsanız, Rusya ve DÇB rahatsız olur…

Attachment

  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks