Şili'den Türkiye'ye sivil toplum örgütleri, ulusal mücadele ve demokrasi ilişkisi

#6393 Ekleme Tarihi 25/12/2020 06:47:32

Hatko Schamis

Latin Amerika dünyanın mutfağı gibidir. Yeni sömürgecilik, neo liberalizm, yeni mücadele yöntemleri, yenilgiler, zaferler... önce Latin Amerika'da yaşanır, oradan dünyaya yayılır. Bu nedenle Latin Amerika halkları politik mücadelede zengin deneyimlere sahiptir.

Merak ettiğim ve gidip tanıştığım halklardan biri de Mapucheler'di. Şili ve Arjantin'de yaşayan bu yerli halkın ismi Mapuche, "toprağın insanı" anlamına geliyor. Farklı alt etnik grupları var. Bizdeki Abzah, Shapsığ, Kabardey, Vubıh... gibi.

Anadilleri Mapudungun, ama İspanyolca da konuşuyorlar.

Thamade'lerine "lonko" deniyor.

Attachment

Aslında bir tarım toplumu, ama çözülmeye başlamış ve artık nüfuslarının çoğu büyük şehirlerde, yoksulluk içinde yaşıyor.

Tarihi topraklarını önce İnka İmparatorluğuna, sonra İspanyol işgalcilere karşı savunmak için çok direnmişler, ama Arjantin ve Şili devletleri kurulunca tarihi vatanları ikiye bölünmüş. Bir kısmı Şili'de, bir kısmı Arjantin'de kalmış.

Birçok Şililide biraz yerlilik ve Mapuchelilik var; ama 2002 nüfus sayımına göre Şili'de toplam 604.349 Mapuche yaşıyor ve bu, Şili'nin nüfusunun % 4'üne tekabül ediyor. Yaklaşık 300.000 Mapuche de And Dağları'nın diğer tarafında, Arjantin'de yaşıyor.

Mapucheler uzun yıllardır toprakları, dilleri, kültürleri ve ulusal birlikleri için mücadele ediyorlar. Özellikle ormancılık tekellerinin geleneksel topraklarını yok etmesine, Pinochet Anayasasına ve yurtsever Mapuche liderlerine yönelik baskı ve teröre karşı.

Mapuche dili, farklı diyalektleri ile birlikte, Şili'de ve az da olsa Arjantin'de hala konuşuluyor. Tahmini olarak Şili'de yaklaşık 200.000 kişi Mapuche dilini akıcı olarak konuşabiliyor.

 

Attachment

Son yıllarda Şili hükûmeti geçmişte yapılan haksızlıkları düzeltme yoluna gitti ve Mapuchelerin daha yoğun yaşadıkları bölgelerde Mapudungun dilini ve kültürünü ilkokullarda müfredata dahil etti.

Ama Mapucheler bunu yeterli görmüyor, anadillerine ve tarihi vatanlarına siyasi statü verilmesini; resmi ve gayrı resmi çetelerin Mapuche yurtseverlerine yönelik saldırılarının, haksız tutuklamaların durdurulmasını, sorumluların cezalandırılmasını ve hapishanelerdeki tutsakların serbest bırakılmalarını talep ediyorlardı.

Ve tabii ki Şili'deki demokrasi mücadelesinin bileşeniydiler. Pinochet anayasasına karşı, demokratik bütün kitle eylemlerinde Mapucheleri görebilirdiniz. Ulusal kıyafetleri, bayrakları ve kültürleri ile.

Şili'de 2019 yılında başlayan hükümet ve anayasa karşıtı gösteriler veya sosyal patlama, 30'dan fazla göstericinin ölmesine ve binlercesinin yaralanmasına rağmen, tam bir yıl sürdü. Şili halkı Anayasanın yeniden yazılmasını ve daha çok demokrasi istiyordu.

Sonunda, 25 Ekim 2020'de, yeni bir Anayasanın yazılıp yazılmaması konusunda referandum yapıldı. Ve Şili halkı % 78 gibi büyük bir çoğunlukla yeni bir Anayasanın yazılması yönünde oy kullandı.

Referandumda yeni anayasayı yazacak heyet de halkın onayına sunuldu. Anayasayı bir kurulun yazmasını isteyenlerin oranı yüzde 79 oldu. Anayasa Kurulunda bulunacak kişiler 11 Nisan 2021'de yapılacak yerel seçimlerde halk tarafından seçilecek.

Anayasa yazma kurulunda kadın-erkek sayısı eşit tutulacak ve, sıkı durun, kurulda YERLİ HALKLARIN TEMSİLCİLERİ de bulunacak.

Bu, Şili nüfusunun % 4'ü dahi olmayan Mapucheler için büyük bir zafer. Hem demokratik mücadelenin içinde oldukları, kendilerini ve taleplerini Şili halkına anlatabildikleri için bir zafer; hem de Şili'nin siyasi geleceğinde söz sahibi olabilecekleri için bir zafer.

Attachment

Ve bir örnek! Veya "nasıl yapmalı"ya başka bir örnek daha...

Bask, İrlanda, Maori halklarının ve Avustralya'daki Aboriginlerin mücadelelerini daha önce anlatmıştım. Onlar da hemen hemen aynı rotayı izlediler. Ki, başka bir rota da yok zaten.

Bu halklar da ulusal kimlikleri, bayrakları, sembolleri ve talepleri ile demokrasi mücadelesinin parçası oldular. Kendilerini ve taleplerini demokratik kamuoyuna anlattılar. Birlikte mücadele ettiler.

Böylece birlikte yaşadıkları halklar onları tanıdılar. Taleplerini duydular. Ve tarihin bir dönemecinde, o güzel gün geldiğinde, yerlilerin de masaya oturma taleplerini desteklediler.

Bask ülkesinde İspanyollar, ( Kastilyalılar ) Bask ulusal mücadelesine aktif olarak katıldılar. Resmen savaştılar. Yeni Zelanda'da Maoriler için mücadele eden; Avustralya'da, 2000 kişilik yerli halklardan bile özür dilenmesini isteyen binler, yüzbinler "beyazlar"dı!

Türkiye'de, şövenizmi "milliyetçilik" sanan, aralarındaki farkı bilmeyenler; neredeyse dünyanın her yerinde yaşanan bu örnekleri görmek istemiyor; etnik-ulusal örgütlenmeleri "milliyetçilik", "mikro milliyetçilik" vs diyerek karalamaya devam ediyorlar.

Halbuki demokratik olmayan, ulusal sorunlarını çözememiş (şövenist) ülkelerde, etnik-ulusal örgütlenmeler ve talepler, bu sorunları ve talepleri kamuoyuna anlatmanın tek aracıdırlar.

Bu nedenle böyle ülkelerde ulusal ( milliyetçi ) örgütlenmeler ve mücadeleler demokrasi mücadelesinin bileşenleridirler, ülkeyi demokratikleştirirler. Ama demokrasi mücadelesinin içinde olmak da onları demokratikleştirir, demokratik dinamiklerini güçlendirir.

Türkiye diasporasında ve vatanda yaşayan Çerkesler bu gerçeği henüz göremiyorlar. Görmelerine izin verilmiyor.

Martin'e komplo kurulmasının asıl nedeni, onun sosyal kültürel faaliyetleri değil; "Rusya Federasyonu Demokratik Kongresi" eşbaşkanı olması, XaBze bürosunda konferans örgütlemesi ve demokratik federalizm talebini yüksek sesle dile getirmesiydi.

Türkiye de Rusya Federasyonu da Çerkeslerin politik süreçlerin içinde olmalarını istemiyorlar. Bu nedenle sosyal kültürel olarak güzel bir toplum olan Çerkesler, politik olarak herkesten daha geriler. Ve dertlerini başkalarına anlatamıyorlar.

Nasıl anlatacaksın hiç bir yerde olmazsan?

Attachment

Kongrelerde, kürsülerde, sosyal medyada "hak arama mücadelesi"nden ve "demokratik güçlerle işbirliği yapmak"tan bahsedenler seslerini çıkartmaları gereken gün geldiğinde kör, sağır ve dilsizi oynuyorlar.

İşte TBMM'den geçen son "torba yasa". Ona Fetöcü, buna PKKcı dediler, yüzlerce derneği, gazeteyi, televizyonu, radyoyu, sosyal medya hesabını kapattılar; binlerce insanı hapsettiler; yüzbinlerce insanı işten atıp açlığa mahkum ettiler ve sıra bize geldi.

Aslında "o Ermeniyi dövdürmeyecektik"! Ama hadi bunu öngöremedik diyelim; peki bizi de ilgilendiren bu yasaya karşı neden sesimiz çıkmıyor? Neden demokratik güçlerden, diğer sivil toplum örgütlerinden uzak duruyoruz"?

Hani ulusal mücadele, demokratik mücadeleydi, demokrasi mücadelesiydi; siz de en iyi demokratlar, hatta devrimci demokratlardınız? Herkesten uzak, kendi kendinize bir açıklama yaparak mı demokrasi mücadelesi vereceksiniz?

Yarın bu örgütlerden herhangi bir konuda destek veya yardım istemeye utanmayacak mısınız?

Kurumlarımızda böyle konularda çoğunluk veya birlik arayan iyi niyetli arkadaşlar da yanlış yapıyorlar. Kurumun ilkelerine, tüzüğüne aykırı "kararlar"a uymak, çoğunluk sağlamak zorunda değiller. Birlik olmak yanlışa sessiz kalmak değildir. Askerde bile yanlış emirlere uyma zorunluluğu yoktur.

Buna rağmen tavır alamıyorlarsa, onların samimiyetleri de tartışılır.

  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks