Bayram Nedir, Kutlanmalı mıdır?

#6976 Ekleme Tarihi 13/05/2021 06:37:20

Bayram, insanların toplumu ilgilendiren inançsal ya da başka nedenlerle, belli yöntem, yol, yordamlarla kutladıkları, genellikle barışçıl özel günlerdir.

Bu yönü ile bayramlar, sosyal-psikolojik açıdan da toplumsal birliktelik, bir aidiyet duygusunu güçlendiren özel günlerdir. Özellikle dini içerikli bayramlar, içtenlik, duygu yoğun katılımcılık; bazen de aşırılıklara varan dışavurumların yaşandığı günlerdir. Bu açıdan bakıldığında, bayramlar, salt o koşullarda yapılan karmaşık, anarşist; hatta, o bayramı (Ulusal bayramlar, Karnaval, Nevroz, Aşure, Holi…gibi) kutlamayanlara karşı yıkıcı, kırıcı da olabiliyor.

Bir bayram, dini olmadığı ölçüde genel geçerli kurallara “başkaldırı” özelliği taşımaktadır da denebilir. O gün bayrama katılanların bireysel özgürlükleri öndedir. Bir bayram dini içerik taşıyorsa, o kurumsallığın vurgulanması anlamı da taşır. Demek ki dini içerikli bayramlar, bireysel özgürlükleri sınırlamak için kutlanır gibidir.

İşte bu noktada, bu dini bayramlar, dinlerin toplumsal yaşam normlarına yenildiklerinin de ilanı gibidir. İlk çağlardan beri kutlana gelen diğer doğal bayramları engelleyemediklerinden, kendi bayramlarını “icat” eden dinler, geleneğe uyma bahanesini kullanarak, kendilerince bayram ederler. Buna karşın diğer bayramları “uygun” görmez; hatta aşağılarlar.

Oysa her bayram, toplu gösteriler, danslar, ayinler, yarışmalar aracılığı ile o bayramı kutlayan topluluğun yaşam tarzını, kendini, diğerlerine benimsetmek amacı da güder. Yani bayramın asıl ögesi yasaklar değil, bireylerin duygularına, yaşama biçimlerine, çeşitli semboller aracılığı ile yapılan vurgulardır.

Ramazan Bayramı.

Ramazan Bayramı, Muhammed’in Mekke’den Medine’ye göçü etmesinin (arapça Hicret, türkçe göç) ikinci yılından sonra kutlanmaya başlandı. Bu bayramda yapılması gereken tüm törenler, ibadetler İslam peygamberi Muhammed tarafından düzenlenmiş. Ramazan bayramıyla ilgili işlemler de onun tarafından yapılmış. Ünlü hadisçi BUHARİ’nin anlattığına göre, Muhammed’in kayınpederi Ebu Bekir, kızı Ayşe’yi ziyaret için Muhammed’in evine gitmiş. İçerde iki cariyenin tef çalıp oynadığını görmüş. Medine’ye göç ettiği dönem peygambere yardım eden saygın kişilerin (Ensar-ı kiramın/Ulu yardımcılar) kahramanlıklarını övüp, onlara destan söylüyorlarmış. Ebu Bekir, Resulullahın (Allah’ın elçisinin) evinde böyle birşeyin yapılmasının uygun olmayacağını söyleyerek, susmalarını istemiş. O sırada içerde olan Peygamber, Ebu Bekir'e, „Onlara mani olma! Her kavmin bir bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır. Bayram, sevinç günleridir“ demiş.

Ebu Davud’un aktardığı Hadis’te ise: „Kimseye darılmamalı, eğer dargınlık olduysa, 3 günden fazla sürmemeli. Din kardeşiyle 3 günden çok küs kalmak caiz değildir. Üç gün sonra, onunla karşılaşırsa, ona selam verip kendisinin hatırını sormalıdır. O kimse selamını alırsa, birlikte sevaba ortak olurlar. Selamını almazsa günaha girer. Selam veren de küs durma mesuliyetinden kurtulmuş olur.“ deniyor.

Bu hali ile bayramlar olumludur. Neden kutlanmasın? Kutlanmalıdır; hatta daha da fazla bayram olmalıdır!

Doğa ile insan ilişkisini olumlu yansıtan, insan düşüncesini olumlu olana yönlendiren her eylem gibi bayramlar da kutlanmalıdır.

İslamiyet‘te Bayram

İslamiyet’te ilk bayramlar, Abbasiler döneminde başlamıştır denebilir. Beşinci Abbasi halifesi Harun Reşid (786-809) döneminde, halifenin annesi Hayzuran’ın, Muhammed’in doğduğu kabul edilen evi bir ibadethaneye çevirtmesi ile başlamış. Resmen başlaması ise, Şii Fatimiler’in (909-1171) kendilerinin peygamber soyundan olduklarını vurgulamak için, politik nedenlerle kutlamalarıdır.

Sünnilerin, peygamberin doğum gününü (Mevlüd-ün Nebi) ilk kutlamaları ise, Suriye’nin kuzeyinde iktidar olan Nureddin Zengi (1146-1176) dönemindedir. Tarihçi İbn Cubayri’nin anlattığına göre, bu Türk beyinin kutlamasından yirmi yıl sonra da Mekke’de kutlanmış. Ama en önemli, görkemli kutlamalar gene bir Türk Atabeyi (Prens) olan Erbil’i “bağımsız” bir prenslik ilan eden, Beytekinler’den Erbil Atabeyi Muzaffer’ed-din Gökbörü dönemindedir.

1145-1233 arası var olan bu Erbil prensliği, bayram kutlamalarının en görkemli yaşandığı bir merkezdi. Sultan Selahaddin’in emrinde, onun kız kardeşi ile evli olan Gökbörü, peygamberin doğum gününün ilk defa resmen kutlanmasına izin veren kişidir.

İdaresi altına aldığı, çoğunluğu Hıristiyan olan Erbil’de, hıristiyanların her yıl kendi peygamberlerinin doğum gününü kutlamaları karşısında, İslam peygamberinin doğum gününün de kutlanmasını uygun gördüğünden, bu günü resmi bayram ilan etmiştir.

Bunda, kendisinin uzak görüşlü, bilgili bir poitikacı olmasının da rolü olmuştur kuşkusuz. O, döneminde bir çok okul, hastane, yetimhane, hac yolcuları için dinlenme yerleri yaptırmıştı. Bu mevlüt kutlamalarına Musul’dan, Bağdat’tan; hatta Nusaybin’den gelenler olurmuş. Kutlamalarda Semah Ayinleri, konserler yapılırmış. (Claude Cahen, İslam Ansiklopedisi Beytekinler maddesi, Sy. 1160-1161) Kahire’deki Memlük Sultanı Çerkes asıllı Zahir Berkok da 1383 yılında görkemli bir kutlama düzenlemiş. (Bkz.Age)

Natkho Taner Aday

  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks