Bayramlar ( II ) Kurban, Kurban Bayramı

#7217 Ekleme Tarihi 19/07/2021 05:47:02

Hegel, Din Felsefesine Giriş derslerin’de[i], „Bu ilişkide ilk belirginleşen, bizim inanç diye neyi tanımladığımızdır. Bunu gözeterek, demeliyiz ki, bir inancı tanımlamak için, ilkin neden inanıldığı, bir şeye neler aracılığı ile inanıldığını bilmek gerek.“ der. Daha öncesinde ise, bilinç ile bilgiye ulaşmak isteyen bilinç konusunu vurgular. Yani inancın Tanrı üzerine soyut bilginin (O bunu düşüncenin kendisi olarak tanımlıyor T.A)  çeşitli tapım şekilleri aracılığı ile yayılmasının, bir dinin temelini oluşturduğunu söyler. 

Aynı derslerde, Mendelssohn’un kendisini hıristiyanlığa davet edenlere verdiği cevaba da değinir. Mendelssohn onlara, kendi inancının sonsuz gerçekliğe inanmaması gerektiğini, buna karşın, belli yasalara, davranış kurallarına uymayı öğütlediğini, akıl ile mantığın, bu açıdan daha zengin olduğunu söylediğini aktararak, „Kabul etmeliyiz ki, bunlar (dini yasalar. T.A) sonsuzdur ama içerikleri son derece sınırlıdır.“ der. (Age. S. 240-241) 

Bu konuda şimdilik bu kadar! 

Konu Kurban, Kurban Bayramı olunca, konunun, işte bu Hegel ile Mendelssohn’un vurguladıkları akıl ile mantığa ek olarak, tarihi de ilgilendiren boyutuna değinmek zorunludur. 

Tarihi olarak, arapların İslam öncesi dönemde, bir çok ilaha tapındıkları biliniyor. Hatta hem Arap edebiyatında; hem de adlarında (İsm) bir ilah adının taşındığı da. Tuhaf olan, hala çözülemeyen ise, kişi adlarına eklenen türleridir. Örneğin: Abd (Kul). Nebati kıralı Haris’in adı, kazıtlarda  bulunan bir taş yazıtta Abd Harisa diye geçmektedir. Hira kıralı Amr’ın bir yüksek devlet memuru da Abd Amr diye.[ii] Arap geleneğinde, kendini birinin kulu, kölesi diye tanımlamak hala vardır. Buna karşın bu eklemeler, hemen hemen sadece AlLat ile Al Manat için kullanılmış Araplar da ona Zühre derlerdi. Al Uzza için hemen hiç ! Kureyş kabilesinin bu ilahı, Sabah Yıldızı ilahı idi. Tarihçiler onu Venüs ile kıyaslar. Yani dişi ilah olduğundan olabilir! Kinana kabilesinin ilahları ise, İsaf ile Naila idi. Rivayete göre bu ikisi karı-koca ya da sevgili olan iki ilahtı. Kabe’de seviştikleri için taş kesildiler. Kureyş kabilesi bu taşları gene Kabe yakınına getirdi,[iii] onlara kurban kestirmeye başladı. Hala da kesilmektedir! 

İslam Arap yarımadasına egemen olmaya başladıkça bu gelenekler de kısmen kayboldu. Yerlerini, yukarda belirttiğimiz, Hegel’in değindiği gibi, somut olmayan, Allahın çeşitli adları olarak, düşünsel „değerlere“ (Rahman, Rahim, Celil, Cebbar,Hakim, vb) terkettiler. Muhammed en eski arkadaşlarından Abd Amr bin Auf’u, „Abd al Rahman bin Auf“ olarak, bir diğeri Abd al Uzza’yı da „Abd al Rahman Aduv al Authan“ yani Put düşmanı olarak adlandırdı.

HAc ziyaretinin dokuzuncuu günü sırasında Arafat ile Mina arasında durulan yerde, al Muzdalifa (türkçe:Müzdelif) da bir ilah adıdır. Orada eskiden tapınılan ilahın adıdır. Bu bir şimşek, yağmur tanrısıdır. Dolu yağdırdıktan sonra, yayını bulutlara asarmış! Arapça Gökküşağı „Kuzah’ın yayı“ demektir. Orada bu ilah adına kurban kesilirdi. Kurban kesme için de „İcaza“ ile „Vukuf“ kavramları kullanılırdı. Türkçede geçen „İcazet“ de buradan gelmektedir. Bu vukuf sırasında her kabile kendi adına, kabile için bir kurban keserdi. Kurban kesilen bir sunak olduğu biliniyor. Sayının çoğalmasından olsa gerek, Muhammed bu kuralı değiştirmiş, herhangi bir yerde kesilebilir demiştir. Böyle demiş olmasından belli bir yerde kesilmekte olduğu da anlaşılıyor. (Wellhausen Age. S. 82) 

Bu konuda kısaca Arafat’a da değinmek gerekiyor. Araplar yukarda da değinildiği gibi Mina ile Arafat’ı ziyaret ederlerdi. Arfat’a geldiklerinde ağlayarak “Lebbeyk/Labbayka” yani huzurundayız diye bağırırlardı. Muhammed bunu “Labbayk Allahumme” yani “Huzurundayız Allahım” diye değiştirmiştir. Kadınların ellerini ağızlarına götürerek “ellel ellel” diye zılgıt çekmeleri ile hıristiyanların Halleluya demeleri aynıdır.

KURBAN ETMEK[iv]

Araplar sadece kurban edilecek hayvanı değil bazı mekanları da kutsal sayarlardı. Oraya kaçan develere ellenmezdi! Yani bir çeşit kutsal hayvan otlağı. Kurban olarak seçilen develere binilmezdi. Hala söylenen bir Arap atasözü bunu belgeler niteliktedir: “Binecek devesi olmayan, yasaklanmış deveye biner.” Bu develerin boynuna bir işaret asılırdı ya da üzerine bir işaret yapılırdı. Bu develerin sütü içilmez, yük taşıtılmazdı. İskandinav halkı Lappen’larda Geyik, Hindistan’da İnek ne ise araplarda da deve oydu. 

Araplarda, Yahudi’lerde çok ender de olsa insan da kurban edilirdi. Eski Ahit’te buna çok örnek vardır. Bu kurbanlar genellikle savaşta köle olarak ele geçirilenlerden seçilirdi. En “uygun” olanı küçük oğlan çocukları idi. Bu çocuklar törene katılanların getirdikleri taşların üzerine yatırılır kurban edilirdi. Tarihçi Jozefus, Kudüs kıralı Herodes’in elçisinin araplarca kurban edildiğini yazar. Hira’nın kıralı alMundhir’in Uzza’ya ele geçirdiği bir soylunun oğlu ile dörtyüz rahibeyi kurban ettiği biliniyor.[v] 

Bu kurban törenlerinin en belirgin yanının kurbanın kanını sunağa, kapı eşiğine, katılanların alnına sürmekti. Bu gelenek bugün hala Anadolu’da sürdürülür. Eski Yunanistan’da da aynı gelenek vardı. Delphi’deki tapınakta kesilen kurbanın kanı törene katılanların alnına sürülürdü. Bunlara, sakal bırakmak, erkek çocuğun uzayan ilk saçını kesip saklamak eklenebilir. Hindistan’daki Siks’ler tam tersine saçlarını hiç kesmezler! Bu nedenle de kocaman sarıklarla gezerler! 

İslamiyetin en temel tarihi kaynağı Tabari de böyle bir olay nakleder: İki yahudi bilgesinin Himyer’lileri nasıl dinlerine döndürdüklerini anlatırken, orada yakınında kurban kesilen bir ev olduğu, bu evden siyah bir köpek çıkarıp kestikleri, evi de yıktıklarını anlatır. Hatta hala taşların üzerinde kanlar varmış![vi] 

Buraya kadar kurbanın kesilme amacı değil çok önceleri de kesilmekte olduğu açıklandı. Kurbanın amacı: Kızgın olan ilahları yatıştırmak, günahlarını affettirmek, sakinleştirmek! Ya da onlara kurban keserek inançlarını pekiştirmek. 

Bu kurban kesme işi kabile adına yapılmaktan çıkıp da tek tek kişilerce de kesilmeye başlanınca Halife Ali yasaklamış! Hıristiyanlık, Jahudilere karşı, İsa’nın kendini tüm insanlığın günahları için “kurban ettiği” söyleyerek, bu amaçla hayvan kesmeyi bitirmiş.

Bu gün gelinen noktada, Kabe’de kurban kesme “işi” bir iktisadi gelir kaynağına dönüşmüştür. Dahası, TR ile daha bir çok müslüman ülkede, hayvanların iriliği, ufaklığı da ön plana çıkmış, adeta bir puta tapar geleneği, bizzat müslümanlarca yerleştirilir olmuştur. Konuya ilşkin hiç bir bilgisi olmayan sıradam müslüman, kurbanının ne kadar büyük olursa günahlarının da o derece azalacağı inancına kapılmıştır! 

İşte bu bilgisizlik, her kurban bayramını bir hayvan katliamına döndürmekte, kendi inandıkları dinden nasıl uzaklaşarak, suç işlemekte olduklarının göstergesi niteliği kazanmaktadır. 

KURBANIN ANLAMI 

Kurban Bayramı, kurbanın küçüklüğü, büyüklüğü ile ilgili değil, insanların birbirlerine yakınlaşması, sevgi, dostluk, dayanışma duygularının güçlendirildiği eylemlerle, uygulamalarla ilgilidir. 

Bir din, inandığı Tanrı’ya uygun, seviyeli, anlamlı, neşeli bir anma töreni ile kavranması oldukça zor olan en üst VARLIĞA (Tanrıya) zihinsel  yakınlaşma ile meşruiyet kazanır.[vii] Aynı şekilde, bu ilkelliğin geri gideceğine giderek artan bir barbarlığa dönüşmesinin nedenleri de araştırılması gereken bir konudur. 

Her şeyi yaratan, insana akıl veren Tanrı, bu Kurban ilkelliğine acıyla gülerek bakıyordur kuşkusuz. 

Kurban Bayramı, İslam’ın geleneğe uymasının sonucu, Arap putataparlığının en gelişmiş halidir!

****

[i] Georg Wilhelm Friedrich HEGEL, “Einleitung in die Philosophie der Religion” S.237 Tapım/İbadet bölümü. Felix Meiner Verlag 1993 

[ii] Julius Wellhausen. Arap putataparlığının kalıntıları. S. 4 Berlin 1897 

[iii] Kureyş Kabe ile etrafını, Kinane kabilesi de Mina ile Arafat arasını kontrol deder, hacılara hizmet sunarlardı. 

[iv] Georg Wilhelm Friedrich HEGEL, “Einleitung in die Philosophie der Religion” S.237 Tapım/İbadet bölümü. Felix Meiner Verlag 1993

[iv] Julius Wellhausen. Arap putataparlığının kalıntıları. S. 4 Berlin 1897

[iv] Kureyş Kabe ile etrafını, Kinane kabilesi de Mina ile Arafat arasını kontrol deder, hacılara hizmet sunarlardı.

[iv] Wellhausen age.S.115

[iv] Tabari C.I, S. 106

[iv] W.Robertson Smith. Samilerin dini. 1899 Freiburg.

 

  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks