Rusya'nın Nüfus Sayımı ve Çerkes Sorunu -1- Çerkesya Hareketi-Bakış Açımız

#7629 Ekleme Tarihi 10/11/2021 08:41:39

Rusya’da nüfus sayımı devam ediyor. Ama bundan sonra sonuçların değişmesinin mümkün olmadığını düşünerek, nüfus sayımı ile ilgili bir değerlendirme yaptık. 

Neler yapılmalıydı, ne yapıldı, neden yapılamadı...

Rusya’nın azınlık ve yerli halkları “bu nüfus sayımı bizim plebisitimizdir” diyerek harıl harıl çalışırken, biz ne vatanda, ne diasporada ciddi bir kampanya örgütleyemedik. 

Çünkü nüfus sayımının ve tek bir kimlik altında toplanmanın Çerkes (Adığe) halkı için önemini anlamadık.

Ama Rusya Federasyonu yöneticileri anladı. Kontrol edebildiği veya etkileyebildiği kurumları ve insanları harekete geçirdi. Bunlar, “Çerkes” kimliği altında toplanmanın zararları!nı anlattılar; “Çerkes” kimliği altında birleşme çalışması yapanları tehdit ettiler; Çerkes (Adığe) halkının 2000 yıllık birlik olma özlemine saldırdılar. 

Vatanda, diasporadaki gibi bir kimlik karmaşası yaşanmamasına ve hemen hemen herkes kendisini Adığe ve/veya Çerkes olarak tanımlamasına rağmen, nüfus sayımında Çerkes kimliği altında birleşmek için ciddi bir kampanya örgütlenememesinin ve saldırılara tavır alınamamasının birkaç nedeni var: 

1- Politika ile ilgilenmeyen insanlar, bu konunun geleceğimiz için öneminin farkında değiller. “Kendiliğinden ulusal bilinç”leri buna yetmiyor, hiçbir zaman da yetmeyecek. Bu nedenle yurtseverler sürece daha örgütlü müdahale etmeliydiler, etmeliler.

2- Politik ulusal bilinç zayıf olduğu ve “kimlik", günlük-ekonomik yaşamlarında fazla bir şeyi değiştirmeyeceğinden insanlar için o kadar da önemli değil. Ancak, ulusal kimliğin, dilin ve kültürün yaşamlarında ekmek kadar, su ve hava kadar gerekli olduğunu hissederlerse ulusal mücadeleye katılacaklar. Bu nedenle örgütlü ve kesintisiz bir “ulusal gerçekleri” anlatma çalışması yapılmalıdır.  

3- Vatanda insanlara bu politik gerçekleri anlatacak örgütlü bir güç yok. Nispeten daha örgütlü olanlar ve kurumlar devletin kontrolünde. Bu kontrolün dışına çıkacak, karşı baskıyı göğüsleyebilecek örgütlenmelere ihtiyaç var.  

4- Rusya İmparatorluğunda sistem birkaç kere değişmiş, ama devlet hep güçlü olmuş, demokrasi ve sivil toplum gelişmemiştir. 

Bu nedenle, Rusya’da sistem yukarıdan aşağıya işliyor. Ve insanlar, kendilerini “yukarıda” alınan kararlara uymak-itaat etmek zorunda hissediyorlar. Bu nedenle, “yukarıdaki” kurumlar teşhir edilmeli, gerçek yüzleri halka anlatılmalıdır.

5- Vatanda demokrasi ve demokratik mücadele geleneği yoktur. Sadece devletin kısa ve uzun vadeli çıkarları ile uyumlu çalışmalara ve söylemlere izin veriliyor. Bu nedenle, kurumlarımızda mutlaka demokrasi ve demokratik mücadele bilincini geliştirmeliyiz. 

Bir ülkenin ve halkın geleceği üzerine karar alabilen veya alınacak kararları etkileyebilen kurumlar “sen, ben, bizim oğlan” mantığı ile yönetilmemelidir. 

6- Yurtseverler örgütlenemiyor, örgütlü çalışma yapamıyorlar. Yapanların başlarına gelenler, insanların politik çalışmalardan uzak durmalarına neden oluyor. Ulusal mücadele içinde olan herkese daha güçlü sahip çıkılmalıdır. 

7- Sosyal medya güçlü ve etkili bir platformdur. Ama yeterli değildir. Halka, köylere gidilmeli, sokağa çıkılmalı, görünür olunmalıdır. Görünür olmayan bir çalışma hem prestij kaybeder, hem de insanlar tarafından kuşkuyla karşılanır. 

Bunlar olmadığı için bu sene de nüfus sayımına yönelik ciddi bir hazırlık ve çalışma yapılamadı, neden Çerkes kimliği altında birleşmeliyiz konusu halka yeterince anlatılamadı. 

Diasporada ise “Çerkeslik”, Çerkes halkının geleceğini garanti altına alma vizyonu ile yapılmadığı için politik bilinç zayıf. 

Ve hala bir kimlik karmaşası var. 

Önemli mevzilerimiz ve karar mekanizmalarımız Çerkes kimliği konusunda netleşmemizi ve örgütlenmemizi istemeyenlerin kontrolü altında. 

“Zamanla” ve/veya “kendiliğinden” bunun değişeceğini sananlar yanılıyorlar. Hayatta hiçbir şey kendiliğinden değişmez. “Evrim” bile kendiliğinden değildir, mutlaka değişimi hazırlayan veya doğuran dış etkenler vardır.

Bu nedenle, diasporada değişimin önündeki engeller, yalnızca değişim iradesine sahip olmayan kurumlarımız değil, değişimi yeterince güçlü istemeyen herkestir.   

Kurumlarımız kendilerinin bile benimsemedikleri “Çerkes” kimliğinin propagandasını hiçbir zaman yapmayacak, vatandaki, Çerkes halkının birliği için hayati öneme sahip, kimlik kampanyalarını desteklemeyecekler. Bu, eşyanın doğasına aykırı. 

Ama çok karamsar olmak için de bir neden yok. 

Çerkes ulusal mücadelesi henüz çok gençtir, deneyimsizdir. Buna rağmen hem nicel hem de nitel olarak gelişmeye devam ediyor. 

2010 yılındaki nüfus sayımında, toplam 70 bin insan kendisini “Çerkes” olarak yazdırmıştı. Bunun 20 bin kadarı Karaçay Çerkes Cumhuriyeti’nde yaşamayan Çerkesler.

"Çerkes” kimliği altında birleşmenin önemini anlayan bu 20 bin kişi, şartlar göz önüne alındığında, büyük bir güçtür ve sayının bu sene, ciddi bir çalışma yapılamamasına ve baskılara rağmen, biraz daha artması bekleniyor.  

Moskov bu nedenle zayıf ve örgütsüz çalışmalara bile tahammül edemedi, sürece müdahale etti ve “sopa” dahil, her türlü yöntemi kullanarak kampanyayı bastıracağını deklere etti. 

Çünkü kampanyanın toplumda bir karşılığının olduğunu, Çerkes kimliğine sahip çıkanların sayısının arttığını gördü. 

Biz, nüfus sayımında, kendisini Çerkes olarak yazdıracakların sayısının, yukarıda anlattığımız nedenlerle, çok fazla artacağını sanmıyoruz. 

Ama şunu da gördük: SSCB’nin Çerkes halkını alt etnik kimliklere bölme projesi iflas etti. “Çerkes” kimliğinin ve birlik olma talebinin Çerkes ( Adığe ) toplumunda bir karşılığı var ve her geçen gün daha da güçleniyor. Ve bu gelişme, başta Moskova olmak üzere, bugünkü siyasi yapıyı veya statükoyu korumak isteyenleri ve Moskova ile paralel düşünenleri rahatsız ediyor. 

Aslında Çerkes ( Adığe ) halkının birliği, 1989 yılındaki “Koşhable Forumu”ndan beri vatanımızdaki bütün kurum ve örgütlerin ortak kararıdır. 

Daha sonra Dünya Çerkes Birliği ( DÇB ) de bu kararı alarak, tüm dünya Çerkeslerine defalarca kere “Çerkes ( Adığe ) kimliği” altında örgütlenme-birleşme çağrıları yaptı. Ve nüfus sayımlarında “Çerkes” kimliği altında yazılmanın daha doğru olacağını söyledi.

Ama bu sene tavrını değiştirdi.    

Kabardey Balkar Cumhuriyeti Başkanı Kokov, “benim büyük büyükbabam da Kabardeydi, büyükbabam ve babam da. Ben de kabardeyim” açıklaması yaptı. Ardından Hauti, “biz tabii ki Kabardeyiz, Kabardey ulusuyuz” dedi. 

Kabardey Balkar Cumhuriyeti Kamu Odası Konseyi, daha da ileri giderek, nüfus sayımında kendilerini “Çerkes” olarak yazdırmak isteyenleri ve bu kampanyayı örgütleyenleri, “provokatör” ilan etti ve 90’lardaki gibi şiddetle bastırılacaklarını açıkladı. 

Mesajı alan değeri kendinden menkul statükocular harekete geçerek statükonun yararlarını, elimizdekilerini de kaybedeceğimizi ve başımıza büyük felaketlerin gelebileceğini anlatmaya; “Çerkes” kimliği altında birleşme kampanyasını örgütleyenleri gözden düşürmek için yalan yanlış şeyler yazmaya başladılar. 

10 sene önceki nüfus sayımında “Çerkes” kimliğine destek verenlerden bazıları, bu sene “yukarıda” alınan karara uydular. Kurumlarımız sessiz kaldılar. Bakmayın siz o “yazmış olmak için” yazılanlara veya “söylemiş olmak için” söylenenlere. 

Kampanya, bir şey söylemek veya bir kere yazmak değildir. İnsanları ikna etmek, karşı tarafı geriletmek için yazmak ve söylemektir.

En ciddiyetsiz tavır, bazı dönüşçülerin “dışarıdan gazel okumayın” demeleriydi. Ciddiyetsiz, çünkü bu düşüncenin ve kampanyanın örgütleyicilerinin vatanda yaşayan insanlar ve kurumlar olduklarını, bunların yayınladıkları videoları ve yazdıkları mesajları görmemiş olmaları mümkün değil. 

Bu “dönüşçüler”in “dışarıdakiler” dedikleri, büyük ihtimal kendileri gibi düşünmeyenler ve kendilerine çizilen çemberin dışına çıkanlar. Eskiden “bilgi tekeli”ni ellerinde tuttukları için böyle açıklamaları işe yarıyordu. Ama internet sayesinde artık herkes nerede ne olup bittiğini bildiği için bu sefer gülünç duruma düştüler.

Neden bu kadar telaşlandılar? Çünkü, “Çerkes ( Adığe ) halkının Çerkes kimliği altında ve tarihi vatanımız Çerkesya’da birliği projesi”nin, özellikle diasporada anlatıldığı gibi, “Kafkas halklarını bölme” ve “Moskova’nın böl ve yönet planı” değil; Çerkes ( Adığe ) halkının birliği-birleşmesi projesi olduğu çıktı ortaya. 

Bu proje, Moskova’nın kurduğu statüyü sarsıyor. Ve haklı, hatta “Çerkes Sorunu”nun çözüm adresi olduğunu bildikleri için, ideolojik-politik argümanlar getiremiyor; insanları “kirli siyaset” ile manipüle etmeye, “birlik afyonu” ile uyuşturmaya ve “yaklaşan felaket” ile korkutmaya çalışıyorlar.

İnsanlar, çoğu zaman “bir kelimenin, bir kavramın veya tanımın ne önemi var” diye düşünür, önemsemezler. Ama devletler, neredeyse savaşacak duruma gelirler, böyle çıkarlarına ters tanımlar nedeniyle. 

Çünkü kavramlar ve tanımlar insanların zihinlerini ve dünyalarını şekillendirir. Bunu bilen her güç, tarihi kendi çıkarlarına göre yazar; geleceğini çıkarlarına göre örgütlemek ve şekillendirmek için kavramlar bulur, tanımlar yapar, bunları dünyaya empoze eder. 

Bu iş için çalışan binlerce “düşünce” kuruluşu ve insan var. Bunlar eliyle insanların zihinlerini ve hayal dünyalarını kirletiyor, inançlarını köreltiyor, umutlarını bitiriyorlar.

Kafamızın karışık olmasının, mücadele edersek kazanabileceğimize olan inancımızın azalmasının ve politik mücadeleden uzak durup, “sosyalleşme” eksenli çalışmamızın bir nedeni de budur. 

Bunu aşmak için, net ve açık bir vizyona, çıkarlarımızı temsil edecek ve anlatacak kavramlara, tanımlara ve söylemlere ihtiyacımız var. 

Çerkesya Hareketi, 

9 Kasım 2021

Bakış Açımız
Diğer Haberler
  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks