DÖNÜŞÇÜLER ANLATIYOR: 'İDEALLER ULAŞILMAK İÇİNDİR...'

#5892 Ekleme Tarihi 24/07/2020 11:48:24

Natkho Hülya, Konya’nın Ilgın ilçesine bağlı bir Şapsığ köyü olan Ormanözü köyünden. Liseyi bitirip, dönüş heyecanının en yüksek olduğu yıllarda ( 1994 ) Adıgey’e yerleşti.

Yerstem adında bir oğlu ve Reyyan adında bir kızı var.

Kendisiyle, o yılların, vatana dönüş planını bireysel planlarının önüne koyan bir grup diaspora Çerkes gençliğinin çalışmaları üzerine söyleştik.

* Vatana dönmeden önceki yaşamınızdan, İzmir’deki Adıge gençlerin kurduğu "Dönüş Dayanışma Evi"nden biraz bahseder misiniz?

- İzmir’de yaşadığımız dönemde içlerinde eşimin de olduğu bir grup Çerkeslerin vatanlarına dönüşünün halklarının yararına, gerekliliğine inanıyor ve savunuyordu. Aynı fikirdeki bu gençler dönüşün imkansızlığını kanıtlayacak söylemler geliştirmek yerine etkili kılacak eylemler için çalışıyorlardı. Gelecek için üretilmiş somut fikirler etrafında birleşip pratik adımlar atmanın zamanının geldiğini söylüyorlardı.

Örneğin dönecekleri güne kadar tasarrufta bulunup maddi güçlerini birleştirerek buraya topluca gelmeyi planlıyorlardı. Dayanışma Evi fikri böyle bir zamanda ortaya çıktı.

İzmir’in Bornova semtinde altlı üstlü iki daire ve bir dükkan tutuldu. Bu dairelerde vatana dönmek isteyen on kadar insan topluca yaşamaya başladık. Dükkan çalıştırılacak, dönüş için gerekli para kazanılacaktı. Amacımız vatana dönene kadar ekonomik imkanlarımızı birleştirmek, dayanışma ve yardımlaşma sağlamaktı.

* Hangi yaşlarda ve kaç kişiydiniz? Kiraları nasıl ödüyor, ev işlerini nasıl yürütüyordunuz? Dayanışma evlerinde nasıl bir yaşam vardı?

- 20-30 yaşlarında yaklaşık on kişiydik. Aramızda bizden başka bir evli çift daha vardı. Yemek, temizlik dahil ev işlerine evli-bekar herkes yardım ediyordu. İlk etapta maddi imkanı daha yüksek olanlar evlerin kirasını karşıladılar. Zaten herkes iş güç sahibiydi, çalışıyordu. Sonraki zamanlarda kira paylaşıldı.

Ben Adıgebzeyi anlıyordum ama konuşamıyordum. Dil bilenlerin evde Adıgece konuşma zorunluluğu vardı. Yeme içme, misafir ağırlama törenlerini tam Adıge khabzeye göre yapmaya çalışıyorduk. Akşamları sofrada toplanıyor, huaholar eşliğinde yemek yiyorduk. Gündüz Adıge şarkıları ezberliyor akşam sohbetlerimizde söylüyorduk.

O evin içinde gece gündüz Adıgelik, Kafkasya, vatan konuları hakimdi. Tabii ki oğlum Yerstem de vardı yanımızda ve daha bir yaşında bile değildi. Bekar arkadaşlar biz yemek yaparken Yerstem’e çok baktılar.

İzmir Derneği’nden, başka şehirlerdeki derneklerden bizi merak edip ziyaretimize gelenler oluyordu. Bir yıldan fazla zaman böyle yaşandı, çok güzeldi.

* Peki çevrede nasıl karşılandınız? Destek ya da tepki aldınız mı?

- Eşim ve benim her ikimizin de ailesi vatanımıza döneceğimiz fikrine daha önceden alışmıştı, o yüzden kimse karşı çıkmadı.

Çerkes camiasından da destek ve ilgi gördük. Grubumuz kulaktan kulağa yayıldı. Başka şehirlerdeki derneklerden merak edip gelen giden hiç eksik olmazdı.

Hafta sonları kendimiz de topluca derneğe gidiyorduk ama dernek eve uzaktı. Bazen paramız bitiyor, topluca gidemiyorduk. Bu hafta filanca gitsin, öbür hafta falanca gibi tedbirler alıyorduk.

Yalnız başka yerlerden tepki geldi, örgüt evi zannedilip polis baskınları oldu.

* Grup amacını gerçekleştirebildi mi? Herkes vatana döndü mü?

- Evet hepsi vatana döndüler. Halen de Kafkasya’da çeşitli şehirlerde yaşamaya devam ediyorlar. O yıllarda Abhazya savaşı çıkmıştı. Çoğu Abhazya savaşına gittiler.

Hatta içimizden biri savaş haberini duyunca yol parasını çıkartabilmek için çok değerli deri montunu bir gecede satıp ertesi gün yola çıkmıştı.

Kafkasya’ya gelip de sonradan Türkiye’ye geri dönen de oldu tabii.

* Döndükten sonra da aranızdaki dayanışma devam etti mi?

- Artık kardeş gibi olduğumuz için aynı şehre dönen herkes kendi düzenini kurup ayakları üstünde durana kadar yardımlaşmaya devam ettiler.

* Geldiğinizde ne hissettiniz? Hayalinizdeki gibi miydi vatan? Nasıl karşılandınız? Ne tür zorluklarla karşılaştınız?

- Eşim bir yıl önceden geldi. Yerstem ve ben sonradan geldik. Burada yaşayabilir miyim, rahat eder miyim gibi herhangi bir tereddüt yaşamadım. Aklıma bile gelmedi.

Olası bütün sorunlarla pes etmeden, peşinen, mücadele edeceğimizi zaten gruptayken kararlaştırmıştık.

Maykop’a ilk girdiğim, gördüğüm zaman çok seveceğimi hissetmiştim ama bu kadar seveceğimi, bağlanacağımı tahmin edememiştim.

Ulusal kıyafetler, at vb Adıgeleri, Adıgeliği hatırlatan görüntüleri daha fazla göreceğimi, dilimizi daha çok duyacağımı sanıyordum. Biraz şaşırdım tabii...

Bir de bu kadar çok güvercin olması, yerlerde dolaşıp durmaları, insanlardan kaçmamaları ilgimi çekmişti.

Yerli Adıgelerin kimi milliyetçi ve bilinçliler, onlar çok sevindiler. Sevincini bize gösteren, muhteşem, can ciğer insanlarca karşılandık. Ama güzel karşılamayan da vardı.

Geldiğimin üçüncü günü pazarda elma alacaktım. Rusça bilmiyordum. Adıge bir kadından yardım istemiştim. “Sana niye yardım edeceğim? Niye geldin cehennemin dibindeki Türkiye’den? Sizi kim çağırdı?" diye öyle bir söylendi ki neye uğradığımı şaşırmış kalakalmıştım.

Türkiye’den alışkın oluğumuz yaşam tarzını, ihtiyaç maddelerini bulmak zordu. Kim Türkiye’ye gidiyorsa deterjan, şampuan, sabun, dişmacunu vs siparişi veriyor, kendimiz gidip geldikçe bir yıl yetecek kadar yanımızda getiriyorduk.

Bir dükkanda sıvıyağ var diye bir haber geliyordu, herkes oraya koşuyordu. O gün onun mutluluğu sürüyordu. Ama bu şekilde Türkiye’den ihtiyaç malzemesi getirerek yaşamanın sonu yoktu. Zamanla alışkanlıklarımızı buranın koşullarına uydurduk mecburen.

En önemli zorluk, ticari konulardaki girişimlerimizin gerek ülke koşullarından gerekse kendi gençliğimizden ve deneyimsizliğimizden kaynaklanan başarısızlığıydı.

* Benzer zorluklardan yılıp geldikleri ülkelere geri dönenler oldu. Geriye dönüp hayatınıza orada devam etme imkanınız vardı. Siz neden dönmediniz? Sizi burada tutan sebep neydi?

- Buraya geldiğimizde ekonomik durumumuz çok iyiydi. Şartlar bizi zorladı, başlattığımız işleri yürütemedik, maddi olarak zor durumlara düştük. İşşsiz ve aç kaldığımız, eve ekmek alamadığımız çok günler oldu. Böyle günlerde arkadaşlarımız desteklediler. Onların evinde kaldık. Arkadaşlarımız olmasaydı dayanamazdık. Zamanı geldiğinde de biz onlara yardım ettik.

Türkiye’ye geri dönme ihtimalini hiç düşünmedik ki. Olursa kalırız olmazsa gideriz diye gelmemiştik buraya. Öyle bir şık yoktu bizim için.

* Adıgebzeyi kolay öğrendiniz mi? Çocuklarınız dilimizi konuşabiliyorlar mı?

- Kolay öğrendim. Zaten anlıyordum. Adıgebze konuşacağımı hayal ederek gelmiştim, o yüzden Rusçaya tepki duydum. Hala da Rusçayı iyi bilmiyorum. Sıkıntı çekmiyor muyum, çekiyorum. Bazen resmi dairelerde Adıgebze bilen biri olmayınca sorun oluyor.

Çocuklarımın ikisi de tabii ki konuşabiliyorlar. Özellikle Yerstem çok iyi biliyor.

* Türkiye’ye gidip geliyor musunuz? Gittiğiniz zaman ne hissediyorsunuz?

- Kardeşlerimi görmek için birkaç yılda bir gidip geliyorum. Herkes el üstünde tutuyor buna rağmen gittiğim zaman daraldığımı, bunaldığımı söylesem yalan olmaz. Sebebini bilmediğim bir şekilde Türkiye’de huzursuzum. Oradaki Çerkeslerin konuştukları, sevindikleri, üzüldükleri temalar da bana çok yabancı geliyor. Sanki orası Matrix.

Orası ya da burası, ikisinden birisi Matrix mi desem. Ya biz çok farklılaşmışız ya da hep faklıydık.

Mesela geçmişte vatana dönüşü savunanların şimdi öyle bir derdi kalmamış. İkinci, üçüncü evi almak, arabasını yenilemek daha önemli. Hala derneklerdeler, hala Nalmes’i konuşuyorlar, hala dil kurslarından bahsediyorlar.

Bunları görünce içim soğuyor.

On gün orada kalmak yetiyor da artıyor bile. Bir an önce Maykop’a geri dönmek istiyorum. Uçaktan bu toprakları gördüğüm zaman neredeyse aşağı atlayacağım.

Kirada yaşıyorum, hayat şartlarım da süper değil belki ama dolmuşunda, sokağında, pazarında rahat ettiğim yer Maykop. Vatan olması, doğal güzellikleri ya da ikisi birden. Burayı ne şekilde sevdiğimi de tam tarif edemem.

* Bu yazıyı okuyan diaspora Adıgelerine başka ne söylemek istersiniz?

- Burayı herşeyiyle, kayıtsız şartsız vatan kabullenip sevmeyecek olanlar orada kalsınlar. Onlardan buraya yar olmaz. Bunu özellikle yazmanı istiyorum gelmeye niyet etmesinler.

Dönerek bu ülkeye ne gibi bir faydamız olmuş olabilir diye düşünüyorum da sanırım vatan dışında bir yerlerde de Adıgelerin var olduğunu, halkımızın parçalanmışlığını buradakilerin akıllarına getirdik. Adıge haklarının savunucularına moral gücü verdik. Diaspora Adıge halkının geleceğiyle ilgili ilk adımları da bizim attığımızı düşünüyorum.

İdealleri için çalışanların dünya nüfusuna oranları küçüktür. İnsanlık tarihi boyunca da hep küçük olmuştur; ama insana dair bahsetmeye değer olan ne varsa korunmasında ve gelişmesinde payı olan insanlardır.

Sevgili Hülya sohbet için teşekkür eder, vatandaki yaşamından duyduğun memnuniyetin artarak devam etmesini dilerim.

Çetao Nadir Yağan

Çerkesya
Diğer Haberler
  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks