Fahri Huvaj: Soru ve Cevaplarla 'Dönüşün Doğuşu ve Yokuşu' -2-

#7883 Ekleme Tarihi 22/01/2022 07:48:51

Hatko Schamis- Eminim, "Dönüş" düşüncesini-ilkelerini formüle eden büyüklerimiz-abilerimiz bir durum değerlendirmesi de yapmışlardır. O yıllardaki hangi nesnel ve öznel şartları "Dönüş" düşüncesi için uygun gördüler? Dönüş'ü, neden mümkün gördüler? 

Fahri Huvaj- Tabii ki, mevcut durumu, olası gelişmeleri, kendi potansiyelimizi bilgimiz ve kapasitemiz ölçüsünde değerlendirmeye çalışmıştık. Anayurda Dönüş düşünce ve önerimizin önünde üç temel engel vardı:

İlki ve en önemlisi, kendi halkımızla ilgiliydi. Genel olarak halkımızın özellikle yaygın biçimde yürütülen etkili anti-propagandalar yüzünden böyle bir öneriye kendiliğinden sıcak bakmayacağı açıktı. Ayrıca sınıfsal konumları, siyasal ilişkileri vb. nedenlerle bu görüş ve öneriye karşı çıkanlar ve çıkacaklar da vardı ve olacaktı. 

Bunları biz “iç-karşı güçler” olarak tanımlamıştık. 

Gerektiğinde onlarla da mücadele plan ve stratejilerimiz vardı. Ama mecbur kalmadıkça bunları uygulamayacak, mümkün olduğu ölçüde kucaklayıcı olacak, ulusal kurtuluş ve var oluş mücadelesine tüm kesimleri katmaya, çekmeye çalışacaktık. Öyle de yapmaya çalıştık.

İçinde bulunulan asimilasyon koşulları, ulusal yok oluş tehlike ve tehdidi yanında Vatan kavramı, dil, kültür ve Vatan’daki yaşam ve var oluş koşulları iyi anlatılıp tanıtıldıkça hiç değilse emeği ile geçinen teknokrat, memur, işçi, esnaf, köylü kesimi başta olmak üzere dilimize, kültürümüze, ulusal var oluşumuza önem veren, kısacası; Çerkes kalmak isteyen ve isteyecek olan insanlarımızın ikna olacaklarına, Vatan’da yaşamayı kabul edeceklerine inanıyorduk. 

Bize göre köylü, Vatanda buradakinden daha iyi şartlarda tarım ve hayvancılık yapabilirdi. İşçi burada olduğu gibi Vatanda da bir fabrikada çalışabilirdi. Esnaf da aynı şekilde mesleğini, zanaatını icra edebileceği bir ortam bulabilirdi. Her yerde geçerli bir mesleği olan zanaatkarlar, teknokrat aydınlar da Dönüşe öncülük ve örneklik edebilirlerdi. Zaten sosyalist devlet, vatandaşına bir biçimde iş, aş ve başını sokabileceği bir yuva vermek zorundaydı ve zaten veriyordu da. 

İkincisi; Vatana Dönüş talebimizi SSCB’nin kabul etmeme olasılığıydı. Elbette her nüfus hareketi beraberinde kimi sorunlar da getirebildiğinden, daha çok sosyal ve politik nedenlerle SSCB’nin Vatana Dönüş talebimizi kabul etmeme olasılığı vardı. 

Ancak her nüfus hareketinin kimi avantajlar getirebileceği de gözden uzak tutulmamalıdır. 

Bize göre SSCB, öncelikle kendi ideolojik ve politik söylem ve iddialarını güçlendirmek, propagandalarının etki gücünü somut biçimde örnekleyerek arttırmak açısından ayrıca Vatana taşıyacağımız farklı üretim ve çalışma deneyimlerine, meslek ve sanatlara sahip nüfusun sağlayabileceği yarar ve katkıları da dikkate alarak Vatana dönüş talebimize olumlu cevap vermek durumunda kalabilirdi. 

Önemli olan, demokratik ve hukuksal olarak böyle bir talepte bulunabilecek örgütlü bir kitle oluşturabilmek ve bu talebi iyi çalışılmış bir dosya halinde etkili diplomatik usullerle sunabilmekti. 

Bu konularda Vatandaki kardeşlerimizin ve özerk yönetimlerimizin de yardımcı olacaklarından hiç kuşkumuz yoktu.

Üçüncüsü; her şey normal gelişse bile NATO ve ABD güdümündeki bir Türkiye’nin Anavatanımıza Dönüş girişimine karşı çakması, izin vermemesi olasılığıydı. 

Ama bizim tarihsel Vatanımıza dönüşümüz Türkiye’nin de yararına olabilirdi. Bizim Anavatanımıza dönüşümüz bir yandan hızla artan nüfus sorununa, işsizlik sorununa, eğitim vb. sorunlara nispeten bir rahatlık getirebilirdi. 

Bir yandan da burada doğup büyümüş, yetişmiş, kültürünü, mantalitesini benimsemiş bir kitlenin hasım durumdaki bir ülkede yerleşmesi çeşitli yönlerden önemli avantajlar sağlayabilirdi.

Nitekim biz sonraki yıllarda, Çerkeslerin içinde yaşadıkları ülkeler arasında bir barış köprüsü olabileceklerini, böyle bir potansiyele sahip olduklarını da ifade etmeye başlamıştık. 

En kötü ihtimalle buradaki hukuk sistemi vatandaşlara seyahat ve yerleşme hakkı ve özgürlüğü tanıdığına göre, bir biçimde yurt dışına çıkışları önlemek mümkün değildi. 

Kaldı ki, bizim dönüşümüz, evrensel bir insan ve toplum hakkının kullanılması demekti. Buna karşı çıkmak, insan haklarına karşı çıkmak anlamına gelebilirdi.

Öte yandan, Türkiye’nin Avrupa’ya bir işçi göçü deneyimi de vardı. Ve bu deneyimden bir hayli memnundu.

Hatko Schamis- O yıllar, "soğuk savaş" yıllarıydı. Bir tarafta "Batı-NATO", diğer tarafta "SSCB-Varşova Paktı" vardı. Türkiye Batı ittifakı içindeydi, hatta NATO üyesi bir ülkeydi. Neden SSCB'nin ve/veya Türkiye'nin Dönüş'e izin vere/bile/ceği düşünüldü? Neden izin versindiler? Bu soruya neye dayanarak olumlu cevap verdiler, "Dönüşçüler"? 

Fahri Huvaj- Evet, bütün bunlar doğruydu. Zaten o yüzden kimse böyle bir düşünceyi formüle edip ortaya koyamamıştı.

Önceki soruya cevap verirken belirttiğim gibi, bize göre soğuk savaş yıllarında silah sanayii, savaş teknolojileri vb. dışında propagandalar da yarışıyordu. 

Bilindiği gibi ABD ve NATO’nun başını çektiği, adına “hür dünya” dedikleri, aslında kâr peşinde koşan kapitalist ülkelere göre komünizm, sosyalizm ve tabii ki SSCB insana, özgürlüğe değer vermeyen “demir perde” olarak adlandırılan kapalı sistemler ve yaşanmaz yerlerdi. 

SSCB de tam tersine, kapitalist sistemin “mal” ve “kâr” dışında bir şey düşünmediğini, insana, halka, dile, kültüre, sanata önem ve değer vermediğini, kitleleri kandırıp uyutarak sömürdüğünü vb. söylüyordu. 

Bu durum, “Anavatana Dönüş” hareketi için değerlendirilebilecek bir avantaja da dönüş(türül)ebilirdi.

Sovyetler Birliği, kendisinin insana, topluma, etnik gruplara önem ve değer verdiğini, onların dillerini, kültürlerini koruyup geliştirmeleri için her türlü önlemi aldıklarını, kültürel özerklikle yetinmeyerek etnik gruplara coğrafi özerklik de verdiklerini söyleyerek kendi propagandasını yapıyordu. 

Bu durum da bize kısaca ve kabaca; “madem öyle, haydi bakalım, bizim tarihsel Vatanımıza dönüşümüzü kabul edin” deme hak ve olanağı veriyordu. 

Gerçekten o da, “görüyor musunuz, ‘hür dünya’ adını verdikleri kapitalist bir ülkede hayatından memnun olmayan Çerkes halkı kalkıp bizim korumamız altına girmek istiyor. Tarihsel Vatanlarına dönüyor ve burada mutlu bir şekilde ulusal varlıklarını sürdürebileceklerine inanıyorlar” deme olanağına sahip olabilecekti.

Ayrıca, belirttiğim gibi, farklı üretim ve sosyal yaşam deneyimlerine sahip olmaları nedeniyle halkımızın Sovyet yaşamına emek gücünün yanı sıra katabileceği başka şeyler de olabilirdi. 

Türkiye’nin izin vermemesi olasılığını nasıl aşabileceğimizi önceki soruda açıklamaya çalışmıştım. Şimdilik yeterli olduğunu sanıyor ve yinelemeye gerek görmüyorum.  

Devam edecek...

Diaspora
Diğer Haberler
  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks