Fahri Huvaj: Soru ve Cevaplarla 'Dönüşün Doğuşu ve Yokuşu' -5-

#7894 Ekleme Tarihi 26/01/2022 05:47:51

Hatko Schamis- SSCB dağıldıktan sonra, "anavatanın kapıları biraz aralandı". Çünkü, SSCB coğrafyasında güçlü bir devlet aygıtı kalmamıştı. Bu fırsat, yeterince değerlendirilebildi mi? Değerlendirilemediyse, neden? Neler yapılmalıydı? Neler yapılamadı? Yapılması gerekenleri kimler ve neden yapamadılar? 

Fahri Huvaj- Evet, Sovyetler dağıldıktan sonra Anavatan’ın kapıları aralanmış gibi görünüyor. En azından Vatana dönüşler o dönemde başladı, diyebiliriz. Ondan önce benim bildiğim kadarıyla, Ürdün ve Suriye’den yapılan kısmi dönüşler dışında, bizim 10-12 kişi/aile olarak Ankara’dan yaptığımız bir resmi Dönüş başvurusu vardı. Bu resmi başvurumuz, 12 Eylül askeri darbesi nedeniyle işlemden kaldırıldı ve sonuçsuz kaldı. Bir de özel kişilerin davetiyle Vatana gidip orada vatandaşlık veya oturum izni için başvuran birkaç kişi oldu, Blenemıh Fehmi, rahmetli Nartokua Yinal gibi. Bunların dışında da Vatana dönüşler 1990’lı yıllarda başladı ve devam etti. 

Ben bunu “devlet aygıtının kalmaması” ile açıklamanın doğru olduğu kanısında değilim. Perestroyka ve glasnost politikaları ile açıklamanın daha doğru olacağını düşünüyorum. Ama her iki halde de süreci iyi değerlendiremediğimiz açık. 

Bence bunun iki nedeni düşünülebilir: 

Birincisi ve en önemlisi; 1980 askeri darbesi pek çok sosyal, siyasal hareket gibi Dönüş hareketini de dağıttı, ezdi, bitirdi. 

Askeri dikta rejimi, sonraki yıllarda da sivil görünümlü olarak devam etti ve kimi bireysel çabalar dışında Dönüş hareketi olarak biz bir daha toparlanamadık. Örgütlü bir yapımız kalmadığından 1990’larda ortaya çıkan Vatana Dönüş fırsatını da gereği gibi değerlendiremedik. 

İkincisi de, Sovyetler Birliği’nin dağılması beklenebilecek bir şey değildi, neredeyse herkes için sürpriz oldu. Öngörülemedi ve onun getirebileceği fırsatlara yönelik bir hazırlık da yapılamadı. 

Yapması gerekenleri yapmayan, görevini tavsatan birilerinin söz konusu olduğu kanısında değilim. Şuçlayacak birilerini aramaya gerek olduğunu da sanmıyorum. 

Böyle bir görevle görevlendirdiğimiz bir yapı olmadığına göre Türkiye’deki bütün Çerkesler olarak hepimiz suçluyuz, diyebiliriz. 

Örgütlü bir yapımız olabilseydi Sovyetler Birliği’nin dağılacağını öngörebilir miydik, bilmiyorum ama belki değişen yeni koşulları çabuk kavrayıp ona uygun bir yapılanma içine girebilirdik. Bunlar şimdi spekülasyon olur tabii, olmamış ve geçmiş bir durum için sonradan ahkâm kesmenin bir anlamı olmaz. 

İlke olarak; olanlar, olabileceklerin en iyisidir; yapılabilenler, yapılabilecek olanların en iyisidir. Aksi takdirde daha iyisi mümkün iken daha kötüsünün seçilmiş olması aklın ve mantığın kabul edebileceği bir şey değildir.

Hatko Schamis- "Dönüş" nasıl bir örgütlenmeydi? Yatay ve dikey ilişkileri var mıydı?

Hatko Schamis- Demokratik merkeziyetçi bir ulusal kurtuluş ve var oluş hareketi olarak tasarlanan Dönüş hareketi, yapılanmasını henüz tamamlayamamış bir çekirdek hareketi olarak kaldı. 

12 Eylül ile birlikte dağılıp bir daha toparlanamamasında bu yapılanamamışlığın da önemli etkisi olduğunu düşünüyorum. 

Çekirdek yapı ikinci, üçüncü halka yapılanmasını tamamlayabilmiş olsaydı, belki bir yandan mevcut sivil toplum örgütlerini yeniden yapılandırıp yönlendirerek, toplumu kucaklayıp örgütleyerek, Dönüş odaklı demokratik merkeziyetçi bir merkezi sivil toplum örgütü biçiminde faaliyetlerini sürdürebilirdi. 

Elbette bunlar da artık spekülasyondan öte bir anlam taşımaz.  

Hatko Schamis- Bugün bir "Dönüş Hareketi" veya "Dönüş Örgütü" var mı? Yoksa, böyle bir örgütlenmeye gerek yok mu? Ve/veya Dönüş'ü bugün derneklerimizin veya kurumlarımızın mı örgütlemesi isteniyor-bekleniyor? Bu, mümkün mü?

Fahri Huvaj- Bugün teorik olarak bir “Dönüş Hareketi” var gibi görünse de, örgütlü bir Dönüş Hareketi olduğu kanısında değilim. 

Örgütlü bir Dönüş Hareketi olmayınca, Dönüş, önemli ölçüde sivil toplum kurum ve kuruluşlarımızdan beklenen bir görev haline geldi. 

Oysa sivil toplum kuruluşlarımız (STK), aynı zamanda Demokratik Kitle Örgütleri (DKÖ) olduğundan, Dönüş kadrolarının saptanıp harekete kazandırılabileceği laboratuvarlar ve Dönüş görüş ve önerisinin tanıtılabileceği demokratik ortamlar olarak görülmelidir. 

STK’larımızda, az önce de belirttiğim gibi, en az üç grup, üç düşünce, üç eğilim vardır ve olmalıdır. 

Önemli olan, Ulusal Hareketi temsil eden ana gövdenin Dönüşü olumlu etkileyebilecek tavır ve davranışları, eylem ve söylemleri benimsemesi, Dönüşü olumsuz etkileyebilecek tutum ve davranışlardan, eylem ve söylemlerden uzak durması ve bunlara karşı durabilmesidir. 

Elbette bir yandan potansiyel Dönüşçüleri tespit edip ekonomik ve sosyal desteklerle hazırlayarak mümkün olduğu ölçüde gruplar halinde, aksi halde birey ve aile düzeyinde Dönüşlerini ve Dönüş yapanların da oradaki konum, yaşam ve bıraktıkları olumlu izlenimlerle Dönüşe yardımcı ve destek olmalarını sağlamaktır. 

Bu da Dönüşün örgütlenmesi anlamına gelir. 

Bugün bunu üstlenen, üstlenebilecek örgütsel bir yapı olduğu kanısında değilim.

Dönüş düşüncesi bir yandan STK’lar aracılığıyla tanıtılıp yaygınlaştırılmaya çalışılırken, bir yandan da Dönüşü fiilen örgütlemek ve gerçekleştirmek adına Anavatan’da tatil köyleri, yeni / yenilenmiş yerleşim yerleri, konut ve işyerleri kurmak amacıyla bir kooperatif organizasyonuna da gidilebilir. Turizm, konut ve kredi kooperatifleri, sonra bunların birlikleri kurulabilir.

Hatko Schamis- Bir zamanlar, bütün Cumhuriyetlerimizin ve anavatandaki bütün kurumlarımızın sahiplendiği, hatta Anayasalarında yer verdiği Dönüş'e vatanda yeterince destek var mı? Bu kurumlar yapılması gerekenleri yapıyorlar mı? Yapmıyorlarsa, neden yapmıyorlar?

Fahri Huvaj- Ne yazık ki, Dönüş Hareketinin ve bunun öneminin Vatanda da yeterince kavranabildiğini söylemek zordur. 

RF’nda 80’li yılların sonlarında perestroyka ve glasnost ilkeleriyle gündeme taşınan demokratikleşme hareketi, özellikle Putin yönetimi ile sekteye uğramış, tırman(dırıl)ıp yüksel(til)en asayiş sorunları öne sürülerek, bu demokratik duraklama mazur ve makul gösterilmeye çalışılmış, önemli ölçüde de başarılmıştır. 

Nitekim halkta da yükselen bir demokrasi talebi görülmemektedir. 

Sanki demokratikleşme, asayiş sorunlarının nedeniymiş gibi bir algı oluşturulmuş, başka deyişle halk, ölüm gösterilerek sıtmaya razı edilmiştir.

Buna bağlı olarak ulusal hak ve talepler de bir ölçüde rafa kaldırılmış hatta geri adım atılarak budanmıştır. 

Dolayısıyla Dönüş de bu anlamda eski popülerliğini yitirmiş, bunda Dönüş talebinin iyice azalmış olması da etkili olmuştur. 

Vatandaki resmi kurumlarımızın merkezi yönetim politikalarının yörüngesinde hareket etmesi gayet doğal ve anlaşılabilir bir şeydir. Ne var ki, sivil toplum örgütlerimiz de etkili sivil demokratik destekten, halk desteğinden yoksun olunca, ister istemez merkezi yönetim politikalarının yörüngesine girmek zorunda kalmaktadırlar. 

Şu aşamada bu süreci değiştirme olanağı da görünmemektedir. 

Bu durumda mevcut yasalar ve mevzuat çerçevesinde var olan hak ve olanaklarımızın en etkili ve en geniş biçimde kullanılması, bunların yetersiz kalmaları durumunda yine yasalar çerçevesinde bunların geliştirilmesi için çaba gösterilmesi gerekmektedir. 

Bu sürecin demokratikleşme yönünde evirilmesi öncelikli olarak Vatanda yaşayan kardeşlerimizin ve kurumlarımızın görevi ve sorumluluğu olarak görülmelidir. Zira onlar yaşadıkları ortamda nelerin nasıl yapılıp yapılamayacağını, başarılıp başarılamayacağını en iyi bilenlerdir. 

Bence Vatana dönme hayali ile Vatan dışında yaşayanlar bu sürece fazlaca müdahil olmamaya çalışmalı, olabildiğince nötr durumda kalarak Dönüş ve anadil öncelikli taleplerde bulunmalıdırlar. 

Elbette RF’nun demokratikleşmesi, uygar dünya ülkeleri içinde daha saygın bir yere yüksel(til)mesi amacıyla Demokratik Batı ülkelerindeki olumlu uygulamalar uygun ortamlarda uygun yöntemlerle dile getirilebilir. Bütün bunların düşmanca bir yaklaşım içinde değil, bir sahiplenme duygusu içinde yapıldığının gösterilmesi de Dönüş açısından önem taşıyacaktır.

Hatko Schamis- Perit Xase, Suriye Çerkeslerinin vatana dönüşlerini örgütlemek, en azından bu dönüşe destek vermek için bir takım çalışmalar yaptı. Ama biraz baskı gördü, sanırım. Perit Xase nerede yanlış yaptı? Veya Perit Xase'ye neden baskı yapıldı? Bu baskının nedeni, bazı yasal bazı prosedürleri aşmış olmaları mıydı, yoksa Suriye Çerkeslerinin anavatana dönüşlerine destek vermeleri miydi? 

Fahri Huvaj- Perıt Xase’nin neleri nasıl yapıp yapmadığını tam olarak bilmemekle birlikte, Rusya’nın / Putin’in kankası olan Suriye’nin/Esed’in rızası dışında Suriye Çerkeslerinin Vatana Dönüşlerini teşvik eden ve destekleyen Perıt Xase’nin Rusya ve ona bağlı olarak yerel makamlar tarafından baskı görmüş olması mümkündür. 

Bütün sivil kurumlarımızın bu tür olası baskıları dikkate alarak bütün eylem ve işlemlerini açıkça görünür biçimde tüm yasal koşullara, gereklere uygun olarak yürütme konusunda büyük özen göstermesi gerekmektedir. 

Bildiğim kadarıyla Perıt Xase, aslında yasadışı bir işlem yapmamış ancak belki bazı kayıt-kuyut konularında bir gecikme yapmış olabilir. Nitekim yargılandığı bütün konularda beraat etmiştir. 

Ne var ki, bildiğim kadarıyla yeniden açıldığı süreçte yeterince açık ve demokratik davranmadığı için toplumun tamamını kucaklayamamış, dolayısıyla yeterli toplumsal desteği de alamamış, küçük bir grubun güdümünde kalmış gibi görünmektedir. 

Unutulmamalıdır ki, iyi şoför, otobanda aracını yüksek hızla süren değil, aracını yol koşullarına uygun olarak menzile ulaştırabilen şofördür. 

Her zaman yol koşulları; reel-politik dikkate alınmalı, o çerçevede yapılabileceklerin en iyisi, en fazlası yapılmaya çalışılmalıdır. 

Devam edecek... Yarın son bölüm!

Diaspora
Diğer Haberler
  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks