Ukrayna’da Barış İçin Geri Sayım

#11361 Ekleme Tarihi 29/04/2025 02:54:00

Trump’ın Ukrayna Savaşı’nı sona erdirecek barış planı son şeklini aldı. İş silahların susması yolunda son engelin aşılmasına kaldı ama bu kez şartlar Kiev yönetimine 2022 İstanbul müzakerelerini aratır nitelikte.

ABD Başkanı Donald Trump'ın Rusya -Ukrayna savaşını sona erdirecek barış planının netlik kazanması ve E3 ülkeleri olarak adlandırılan İngiltere, Fransa ve Almanya’nın 17 Nisan’da Paris’te, ardından da 23 Nisan’da Londra’da yaptıkları görüşmeler sonrasında bu planı desteklediklerini bildirmesi ile Ukrayna’da barış için geri sayım başladı.

Geri sayımın önemli dönemeçlerinden biri ise Rusya lideri Vladimir Putin’in Trump’ın Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff’un Moskova’ya 25 Nisan’da yaptığı dördüncü ziyaretin ardından Ukrayna ile koşulsuz görüşmelere hazır olduğunu yinelemesiyle geçildi. Rusya ve Ukrayna temsilcileri arasında doğrudan müzakerelerin yeniden başlatılacağı da duyurulursa, geri sayımın en kritik merhalesi geçilmiş olacak. Bu merhalenin önünde an itibarıyla görünen en büyük engel Ukrayna lideri Vladimir Zelenski gibi görünüyor. Putin görevde olduğu sürece Rusya ile tüm görüşmeleri açıkça yasaklayan Ekim 2022 tarihli kararnamesini kaldırmamış olan ve “önce koşulsuz ateşkes olsun ve Ruslar çekilsin, sonra görüşülür,” noktasında ısrarcı olan Zelenski, ABD ile mutabık kalınan nadir toprak elementleri anlaşmasına ilişkin nihai belgeleri de henüz imzalamamış durumda. Zelenski ile Vatikan’da baş başa görüşme yapan Trump’ın “En az üç hafta gecikti. Umarım bu anlaşma hemen imzalanır,” ifadelerini kullanmasına sebep olan Ukrayna liderinin direngen tavrının nasıl aşılacağı belirsiz.

Trump’ın barış planı

An itibarıyla en belirgin husus, Reuters’in detaylarını açıkladığı Trump’ın barış planı. Plana göre:

* Kalıcı ateşkes ile birlikte her iki taraf da planın nasıl uygulanacağına dair teknik müzakerelere başlar; Ukrayna’ya güvenlik garantisi verilir.

* Garantör devletler, Avrupa devletleri ve bu konuda istekli Avrupa-dışından devletlerden oluşan geçici bir grup oluşturulur.

Ukrayna NATO'ya üye olma çabasından vazgeçer; Ukrayna AB üyeliğini talep edebilir

* ABD, Rusya'nın Kırım üzerindeki kontrolünün de jure tanınmasını sağlar; ABD, Rusya'nın Luhansk üzerindeki kontrolünün de facto tanınmasını sağlar; ABD, Zaporijiya, Donetsk ve Herson'un Rus ordusu kontrolündeki kısımlarının de facto tanınmasını sağlar; Ukrayna, Harkiv oblastındaki topraklarını Rus ordusundan geri alır.

* Zaporijiya Nükleer Santrali Ukrayna’ya bırakılır. Ancak santralın denetimi ABD’ye bırakılır. ABD santralda üretilen elektrik enerjisini iki ülke de dağıtır. Benzer yöntem Kakhovka Barajı için de uygulanır.

* ABD ve Ukrayna ekonomik işbirliği/nadir toprak elementleri anlaşmasını uygular; Ukrayna baştan aşağı yeniden inşa edilir ve mali olarak tazmin edilir

* 2014'ten bu yana süren çatışmalardan ötürü Rusya'ya uygulanan yaptırımlar kaldırılır; Enerji ve diğer endüstriyel sektörlerde ABD-Rusya ekonomik işbirliği gerçekleşir,

Ukrayna liderliğinin önüne ABD yönetimi tarafından konulan barış şartlarına bakınca, insanın aklına gelen ilk ifade, “yazık!” oluyor.

Yazık!.. Yazık oluyor gerçekten Ukrayna’ya…

Üç yılda şartlar daha ağırlaştı

Oysa Ukrayna heyeti bundan 3 yıl önce, savaşın ilk aylarında Rus heyeti ile İstanbul’da oturduğu müzakere masasında mutabık kaldıkları hususları Zelenski’ye imzalatabilselerdi, hem bu kadar toprak kaybetmiş olmayacaklar, hem de bu kadar büyük kayıplar vermemiş olacaklardı.

Ukrayna geçen zaman zarfında cephede yüzbinlerce insanını kaybetti. En az 3 yıl boş yere öldü gencecik insanlar. Ekonomisi çok büyük yara alan ve yüz milyarlarca dolar borçlanan ülkenin birçok yerinde vasıflı insan sorunu çekiliyor.

Aradan geçen onca zamandan sonra, bugün Ukrayna liderliğinin önüne uzatılan barış şartları üç yıl öncekiyle kıyas edilmeyecek kadar ağır. Üç yıl önce NATO’ya üye olma arzusu gütmeyen tarafsız bir ülke olmayı kabul etmesi ve “Nazizm ve neo-Nazizmin her türlü yüceltilmesi ve propagandasının” yasaklanmasını (cezai sorumlulukla birlikte) karar altına alacağını taahhüt etmesi Rusların silahları susturması yolunda büyük ölçüde yeterli olacaktı.  

İki ülke heyetleri arasında İstanbul’da yapılan barış görüşmelerine katılan Kiev heyetindeki baş müzakereci, Davyd Arakhamia, İstanbul’da neler görüşüldüğünü, hangi metin üzerinde mutabık kalındığını görüşmelerden 1,5 yıl sonra açıklamıştı. Arakhamia, 2023 yılı Kasım ayında Ukrayna ulusal tv kanallarından 1+1 TV’ye verdiği röportajda, Rusya’nın hedefinin Ukrayna’nın tarafsızlığını sağlamak olduğunu, Ukrayna’yı işgal etmek niyetinde olmadığını açıklamıştı. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’nin partisi olan Ukrayna Halkın Hizmetkarı Partisinin de sözcüsü Arakhamia şöyle konuşmuştu:

“Rusya'nın amacı tarafsız kalmamız için üzerimizde baskı kurmaktı. Onlar için asıl mesele şuydu: Finlandiya’nın bir zamanlar tuttuğu yola benzer şekilde tarafsızlığı kabul edersek ve NATO’ya katılmayacağımıza dair taahhütte bulunursak savaşı bitirmeye hazırdılar. Asıl önemli mesele buydu onlar için.”

2022 yılı Mart ayında İstanbul’da yürütülen barış görüşmelerine Ukrayna adına katılanlardan biri de 45 yıllık diplomasi kariyerine sahip olan Oleksandar Çalyi idi. Ukrayna Dışişleri Bakan Yardımcılığı, Avrupa Entegrasyonu Devlet Sekreterliği’nin yanı sıra Ukrayna Cumhurbaşkanı’nın Dış Politika Danışmanlığını da yapan Çalyi, Putin’in 2022’de bir anlaşmaya ulaşılması için “her şeyi denediğini” bizzat itiraf etmişti. Halen Cenevre Güvenlik Politikaları Merkezi Orta Üyesi olarak görev yapan Oleksandar Çalyi kısaca, “düşman” elinden geleni yaptı, biz fırsatı teptik, demişti.

New York Times da yazdı daha sonra, Rusya, 2022’de Kırım’ın Rus toprağı olarak tanınması talebinden vazgeçmeye bile hazırdı. Kırım’ın statüsü 10-15 yıl içinde belirlenecekti. Ukrayna’nın sadece yarımadayı güç kullanarak geri almaya çalışmayacağına dair söz vermesi gerekiyordu. Bunun dışında, bir barış anlaşmasına son şeklini vermek üzere, Volodimir Zelenski ile Vladimir Putin’in Ukrayna topraklarının ne kadarının Rusya’nın kontrolü altında kalacağı konusunda anlaşmaya varmak üzere bir araya gelerek konuşacaklardı. Ukrayna için önemli olan kendisine güvenlik garantilerinin sağlanabilmesiydi. Bazı ülkelerin garantör olarak devreye girmesi ile bu sorun aşılabilecekti. Nitekim hatırlayanlar olacaktır, Arakhamia, daha İstanbul müzakereleri sürerken 2022 yılı 29 Mart’ında yaptığı bir açıklamada, hem Rusya'nın hem de garantör ülkelerin kabul edebileceği maddelerde uzlaşıya ulaştıklarını kaydederek, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 8 ülkeyi garantör ülke olarak görmek istediklerini söylemişti.

Özetle, Mart 2022 sonunda İstanbul'daki görüşmelerde heyetlerin büyük ölçüde üzerinde anlaştıkları anlaşma taslağı, özünde Ukrayna'yı NATO hedeflerinden vazgeçmeye, kalıcı tarafsızlığı ve nükleersiz statüyü kabul etmesine dönük bir taslaktı ve bu şekilde BM Güvenlik Konseyi ülkelerinden güvenlik garantileri alması sağlanacaktı. Heyetler anlaşmıştı ve 2022 yılı Nisan ayı başlarında, Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin ile savaşı sona erdirmek üzere bir görüşme yapmaya hazırdı artık.

Boris Johnson bozuyor

Ancak herkesin, “garantiler de veriliyor, barış için heyetler mutabakata varıyor, “diye değerlendirme yaptığı bir sırada bir anda başka şeyler oldu. Şeytanın imdadına İngiltere Başbakanı Boris Johnson yetişti Boris Johnson önceden planlanmamış bir ziyaret çerçevesinde 9 Nisan’da Kiev’e gitmiş ve Zelenski’ye Moskova ile herhangi bir anlaşma imzalamaması telkininde bulunmuş ve savaşmaya devam etmelerini istemişti. Kyiv MediaHub yayın grubunun bir parçası olan Ukrainska Pravda’nın Zelenski’ye yakın kaynaklara dayandırdığı 5 Mayıs 2022 tarihli haberine bakılırsa, Britanya Başbakanı, Kiev yönetimine İngiliz hükümetinin iki temel mesajını iletmişti. Ukrayinska Pravda gazetesinde Roman Romaniuk imzasıyla yer alan habere göre, mesajlardan ilki, “Putin’in savaş suçlusu olduğu, yakalanması gerektiği ve onunla müzakere edilmemesi gerekliliğiydi.” İkincisi ise, “eğer Ukrayna Putin ile anlaşma imzalamaya niyetliyse, bu düşüncesinden vazgeçmeliydi!” şeklinde olmuştu.

Boris Johnson’ın barış imkanını dinamitleyen bu tavrı acaba Zelenski’yi barış düşüncesinden vaz geçirip savaşı sürdürmeye ikna edecek miydi? İngiltere Başbakanı’nın Kiev’den ayrılışından 3 gün sonra, Putin Ukrayna ile yürütülen “görüşmelerin çıkmaza girdiği” yönünde açıklama yapınca, mesele anlaşıldı. Britanya liderinin mesajları yerini bulmuş ve Zelenski barışın önünü tıkama konusunda ikna olmuştu.

Bu arada Putin’in açıklamasından üç gün sonra bile, AB ve Britanya tarafından yaptırımlar listesine alınmış olan Rus iş insanı Roman Abromoviç, Kiev’e yeniden giderek görüşmeler yapmış ve ardından Zelenski, Ruslarla sadece Ukrayna’ya güvenlik garantisi verilecek bir anlaşma ile doğrudan Rusya Federasyonu ile ilişkileri düzenleyecek bir anlaşma imzalayabileceğini, bunun ötesinde bir belgeye imza atmayı düşünmediğini ifade etmişti.

Özetle, yukarıda sıraladığım Ukrayna ve Amerikan kaynaklarının söylediklerinden anlaşılan o ki İstanbul’da aslında barış için ön uzlaşı sağlanmış, iş Ukrayna’nın tarafsızlığını perçinleyecek şekilde anayasasından NATO’ya katılma iradesini çıkarmasına ve garantör ülkelerin imzasına kalmıştı belki ama bu önemli fırsat Londra’nın eliyle çöpe atılıyordu. Ve “hiç düşünmeden barış anlaşmasına imza atabilecek” bir ülke, Batı’nın, özellikle de İngilizlerin telkinleri -ve tabii ki maddi destekleriyle- birlikte yüzbinlerce genç insanını ölüme göndereceği savaşa gözü kapalı yürütülmüştü.

Peki İngilizlerin savaştan yana ne çıkarları vardı?

Aslında İngilizler savaş öncesinde Karadeniz’deki askeri mevcudiyetlerini artırma konusunda yoğun bir çaba yürütmüş ve bunda başarılı da olmuşlardı. İki yerde askeri üs inşa etme olanağı verilmişti İngilizlere.

Bu yüzden de Boris Johnson, Britanya’nın donanma üssü inşa etmekte olduğu yerlerden biri olan Ukrayna'nın güneyindeki Mikolayiv Oblastı’na bağlı liman kenti Oçakov (Özi) Rusların eline geçmesin istiyordu. Azak Denizi kıyısındaki Berdyansk’ta da Ukrayna için donanma üssü inşa eden Britanya’nın bu arzusu şehrin 27 Şubat tarihinde Rusların denetimine geçmesiyle imkânsız hale gelmişti. Britanya donanmasına bağlı gemilerin Karadeniz’de kendilerine yeni bir üs edindiğini görme arzusunu sürdüren Boris Johnson, en azından Oçakov’daki şansını yitirmek istemiyordu. İstanbul görüşmelerinde devredışı kaldıklarını hisseden Johnson soluğu bunun için Kiev’de almıştı. Başbakanın Kiev ziyaretinden birkaç hafta sonra, Britanya’nın bu amaçla kesenin ağzını biraz daha açmaya karar verdiğini de öğrendik. Ukrayna’ya daha önce 5 bin tanksavar füze ve 5 hava savunma sistemi gönderen, bir başka deyişle 200 milyon pound tutarından askeri destekte bulunan Britanya hükümeti, 2 Mayıs 2022’de de bu ülkeye aralarında elektronik muharebe sistemleri ile topçu tespit radarları, GPS engelleme cihazları ve binlerce gece görüş teçhizatı da bulunan 300 milyon pound’luk askeri yardım yapılacağını açıklamıştı.

Johnson’ın Kiev’e giderken cebinde, Britanya hükümetinin Ukrayna’ya verdiği yardımı mayıs ayıyla birlikte yüzde 50 artırma sözü/çeki de bulunuyordu.

O yüzden “yazık”, diyoruz, geçen zamana, yitirilen canlara, akan kanlara yazık!

Tabii İngilizler, her ne kadar Trump’ın barış çabalarını destekler görünseler de onun barış çabalarını baltalamak ve Washington ile Moskova arasındaki normalleşmeyi rayından çıkarmak için ellerinden geleni yapmaktan, fırsatını bulduklarında provokasyona da başvurmaktan kaçınmayacaklardır.

İngilizlerin ABD’den rol çalma çabaları kesintiye uğramış da değil. Trump’ın Zelenski’ye yolladığı ve “ihtilaf halinde New York mahkemelerini yetkili” kıldığı söylenen “Ukrayna kıymetli madenleri” anlaşmasının taslağından önce Kiev’e aynı konuda Londra mahkemelerini yetkili kılan bir anlaşma taslağı gönderen İngilizlerin daha Ocak ayında, yani Donald Trump’ın kollarını sıvamasına fırsat bulamadan Ukrayna ile 100 yıllık ortaklık anlaşması imzaladığını da unutmayalım. Hatta, Rishi Sunak hükümetinde ticaret müsteşarı olarak görev yapan Nusret Ghani’nin, 2023'te ve 2024'ün ilk yarısında kıymetli maden ve mineraller konusuyla ilgili en az 10 toplantı düzenlediği, aralarında dev İngiliz madencilik şirketleri Rio Tinto, Anglo American, Rothschilds ve silah ihracatçısı BAE Systems ile askeri havacılık lobicisi ADS’nin de olduğu bazı şirketlerle mineral tedarik zincirleri konusunu görüştüğü biliniyor.

Ukrayna’nın bugün karşı karşıya olduğu şartlar epey ağır. Topraklarının en değerli bölümlerini yitirmiş, denizle olan bağlantısını kaybetmeye ramak kalmış, elde avuçtakini Amerikan Blackrock şirketine satmış, en kıymetli enerji santralini ve değerli madenlerini de ABD’ye teslim etmek üzere olan bir ülke… Çökmüş bir ekonomi… Iskalanmış bir barış… Hiçbir kazanım elde edemeden koluna/bacağına ya da hayatına gencecik yaşında veda etmiş yüzbinlerce insan… Ölmek ya da sakat kalmaktansa kıtasından firar etmiş on binlerce asker…

Aslına bakılırsa, Trump göreve başladığında Ukrayna barışı için yeni birtakım şartlar icat etmesi gerekmemişti. Barış için yola sıfır noktasından değil İstanbul’da duraklatılan noktadan çıkılmıştı. Zaten Amerikalı gazeteci Tucker Carlson’un, Trump’ın yemin ederek göreve başlaması öncesinde, uluslararası ilişkiler terminolojinde “back -channel diplomacy” (arka kanal diplomisisi) dedikleri Kremlin mesaisiyle Rusların kilidinin nasıl açılacağı daha net görülmüştü.

Nitekim, Kremlin’den 7 Mart’ta yapılan açıklamadan, Rusya ile ABD'nin Ukrayna barış anlaşmasının temeli olarak Moskova ve Kiev arasında 2022 yılı Mart ayında, yani savaşın ilk haftalarında müzakere edilen anlaşma taslaklarını gördüğü anlaşılıyordu.

Velhasıl, bütün bunlar bize Ukrayna’nın üç yılı çöpe atmış bugünkü trajedisinin şehirlerinin yıkımı, halkının yerinden yurdundan edilmesi ve bu arada yüzbinlerce insanının hayatını kaybetmesiyle sınırlı olmadığını gösteriyor. Ukrayna’nın trajedisi, daha çok ulusal egemenliğini savunma kisvesi altında gerçek bir barış umudunu uzak bir seraba çevirmiş, eline fırsat geçtiğini gördükçe bu umudu dinamitlemiş ve masaya oturma önkoşullarına her hafta bir yenisini eklemiş bir liderin kişiliğinde hayat bulmuş mefluç bir siyasi zihniyettir. Ve umalım ki o zihniyet artık daha fazla tıkamaz barışın önünü ve silahların susması yolunda en kritik merhale kısa zamanda geçilir.

T24, Akdoğan Özkan

Dünyadan
Diğer Haberler
  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks