ALFABE TARTIŞMALARINA KATKI

#166 Ekleme Tarihi 09/10/2015 10:56:26
08 Aralık 2014 Yaşadığımız coğrafyada latin alfabesi kullanmayan birçok halk olduğunu biliyoruz. Araplar, İranlılar, Yahudiler, Ermeniler, Gürcüler, Abhazlar, Bulgarlar, Ruslar, Çerkesler ilk aklımıza gelenler olmalı. Bu halkların yüzlerce hatta binlerce yıldır latin olmayan alfabeleri ile yaşamaktan dolayı bir sıkıntıları olduğunu da söyleyemeyiz. Böyle bir sıkıntıları olmuş olsa her biri egemen devletler olduklarından bu güne kadar alfabelerini değiştirmeleri gerekirdi. Biz Adiğelere gelince, vatanda, Ürdün, Suriye, İsrail. Amerika gibi Adiğe dilinde eğitim veya kurs düzenlenen ülkelerde kiril alfabesi ile ilgili bir sıkıntı yok. Adiğelerin büyük çoğunlukla yaşadığı Türkiye'de 1960 lı yıllardan itibaren vatandan kitap ve alfabelerin gelmeye başlamasıyla, bir çok insan kendi imkanları ile okuma yazma öğrendi. Vatanda üretilen edebiyatı tanıma fırsatı buldu, dilini geliştirdi. Derneklerde açılan kurslarda, son olarak ta eğitim kurumlarında bu alfabe ile Adığabze (Çerkesçe) öğrenimi sürdürülmeye çalışılıyor. Türkiye'de oldum olası bazı insanlar kiril esaslı Adiğe alfabesini içine sindirememiş durumda. Bunu,cumhuriyet döneminde Arap ve Osmanlı alfabeleri aşağılanarak Latin alfabesinin yüceltilmesi suretiyle, bu alfabeye karşı yaratılan hayranlık duygusunun bize yansıması olarak düşünüyorum. Kimi kişilerde mevcut Rusya karşıtlığı, sınırlarını Rus alfabesini de içine alacak şekilde iyice genişletilmiş olanların da bu olayda payının olduğunu yapılan tartışmalardan görmekteyiz. Kiril karşıtlarının yaptıkları azımsanmayacak miktarda alfabe olduğunu biliyoruz. Kiril alfabesinin olmazlığına inanmış olanlar son yıllarda Adiğe Dil Derneği'ni kurdular ve çalışmalarına hız vermiş durumdalar. Dil ve alfabe uzmanı değilim ama yaklaşık elli yıldır kiril alfabesi ile Adiğe dilinde okuyup yazan ,son yirmi yıldır Adiğe Cumhuriyetinde yaşayan, Adiğe dili, edebiyatı, kültürü ile ilgili kişi ve kurumların yakınında bulunan biri olarak, bu yeni alfabe arayışları üzerinde düşünen bir insanım. Bu nedenle konu ile ilgili görüş bildirmeyi kendime bir hak olarak görüyorum. Adiğeler dünya kuruldu kurulalı son 95 yıl içinde kiril esaslı alfabe temelinde yazı sahibi olmuş bir halktır. Bugün Adiğe dili, edebiyatı, kültürü adına ortaya koyabileceğimiz neyimiz varsa bu alfabe ile üretilmiştir.Tarihimizde başka alfabe denemeleri mevcut ise de,  bir iki küçük istisna dışında bu alfabelerle üretilmiş eserimiz yok dersek yanlış söylememiş oluruz. Günümüz Türkiyesi her ne kadar en çok Çerkesin yaşadığı ülke olarak takdim ediliyorsada Çerkesçe bilme yaşının artık 50-60 yaşlara kadar gerilediğini bilmeyenimiz yoktur. Türkiye'de Çerkesçe uzun yıllardır insanların anadili olmaktan çıkmış durumda. Bundan sonra Çerkesçe öğrenecek olanlar bir yabancı dil öğrenir gibi, İngilizce, Rusça öğrenir gibi öğrenmek durumundalar. İngilizceyi, Rusçayı nasıl ki kendi alfabeleri ile öğreniyorsak, alternatif alfabe arayışlarına girmiyorsak söz konusu olan Adiğe dili olunca da kural aynı olmalıdır. Çünkü yeryüzünde Adiğe dili ile eğitim, edebiyat, basın sadece kiril esaslı alfabe ile mevcuttur. Bir dili öğrenmenin en başta gelen amaçlarından biri o dilde çıkan yayınları okuyup anlamaktır. Türkiye'de Adiğe dilini öğrenmek isteyen birinin amacı İshak Maşbaş'ın romanını, Nalbiy Kuyok'un şiirini, Adığe Mak gazetesini, Adiğe televizyonunun programlarını vs.okuyup anlayabilmek olmalıdır. Çünkü öğrendiği Adığabze(Çerkesçe)yi  koruyup geliştirebilmesi buna bağlıdır. Türkiye Çerkeslerinin latin esaslı bir alfabe ile bir edebiyat yaratma şansları kalmamıştır. Türkiye Çerkesleri dil ve kültürlerini öğrenmek ve yaşatmak istiyorlarsa vatanla kuracakları çok sıkı bağlarla, vatandaki dil ve edebiyata sımsıkı sarılarak bunu gerçekleştirebilirler. Yeni bir alfabe Türkiye Çerkesliğine boşuna zaman ve emek kaybettirmekten başka bir işe yaramaz. 150 yıllık ayrılık nedeniyle zaten değişik coğrafyalardaki halkımız biribirine yeterince yabancılaşmıştır. Farklılıklarımızı değil, ortaklıklarımızı çoğaltarak, biribirimize sımsıkı sarılarak varlığımızı sürdürebiliriz. Ayrı bir alfabeyi halkımızın kaldıracak gücü yoktur. Kiril alfabesi bize kendi dil ve kültürümüzü tanımak için lazım olduğu kadar, Rusçayı öğrenmek içinde lazımdır. Günümüzde Çerkesler hakkında en fazla eser Rus dilinde üretilmiştir ve üretilmeye de devam edilmektedir. Ulusumuzu anlayıp tanımak için Rusça en gerekli dil haline gelmiştir. Vatanımızda Rusça resmi dildir ve onu bilmeden yaşama imkanı yoktur. Çerkes halkının geleceği için Rusça ekmek ve sudan öte oksijen kadar gerekli iken kiril alfabesini öteleyerek bir yere varamayacağımız gün kadar açıktır. Kiril alfabesini reddedip latin alfabesini savunanların mantıklı bir gerekçeleri olduğunu bu güne kadar göremedim. Türkiye'de Kiril alfabesi ile 40 yıldır yapılan çalışmalardan olumlu bir sonuç alınamadığı öne sürülen iddialar arasındadır. Uzmanlar, bir dilin öğrenilmesi için bin saate ihtiyaç olduğunu dile getiriyorlar. Bunun içinde alfabe öğrenimine duyulan ihtiyaç bir kaç saattir. Türkiye'de Adiğe dilinin öğreniminde bir başarı sağlanamamışsa bunun nedenini alfabede aramak doğru değildir. Dilin öğrenimi için gerekli olan başka faktörlere bakmak lazımdır. Latincilerin öne sürdükleri bilgisayar dilinin latin olduğu iddiası da doğruyu yansıtmıyor. Elinizin altındaki bilgisayarların bir tuşuna dokunmakla kiril veya başka bir alfabeye geçebildiğini bilmeyenimiz yoktur. Bu mantıktan olaya bakarsak Çinlilerin bilgisayardan yararlanamadıkları gibi bir sonuç çıkarırız. Latin alfabesinin savunucularından olan bir arkadaşımdan Türkiye'de kiril alfabesinin insanlara soğuk ve sevimsiz geldiği, bu yüzden başarı sağlanmadığı gibi bir gerekçeyi uzun yıllar önce duymuştum. Arap harfleride bir başka kişiye soğuk ve sevimsiz gelebilir ama arapça öğrenecekse başka çaresi yoktur. Türkiye Çerkesleri bundan 60 sene önce Çerkesçe anadilleri iken, Latin temelli bir alfabe seçmiş olsalardı buna kimsenin bir diyeceği olamazdı. Günümüzde yeni bir alfabeyi yaşatma şansları kalmamıştır. Ateşin yanabilmesi için oksijen ne kadar gerekliyse, yeni bir alfabenin yaşayabilmesi içinde konuşulan bir dilin ve bu alfabe ile üretilmiş bir edebiyatın olması zorunludur. Türkiye'de kiril alfabesi ile dil öğrenecekler için oksijen Çerkeslerin vatanı ve bu vatanda üretilmiş edebiyattır. Yapılmaya çalışılan latin alfabesinin oksijeni yoktur. Bu nedenle de ömrü oksijensiz ortamda kalan ateş kadar olacaktır. Adiğe Dil Derneği ulusal birliğimizin, geleceğimizin temeline küçük bir dinamiti koyma hazırlıkları içerisindedir. Yol yakınken bu girişimden vazgeçmeleri halkımızın geleceği için hayırlı olur. Enerjimizi alfabe tartışmaları ile harcamak yerine Adiğe dili ile ilgili önümüzde yapılması gereken bir yığın hayati sorunlar için harcamalıyız. Alfabe değişiklikleri dünyamızda ancak ülkelerdeki rejim ve düzen değişikliklerini takibeden dönemlerde yapılabilmektedir. Kabul edilecek yeni alfabenin arkasında duracak devlet gücü gereklidir. Şartlarımızın böyle bir değişikliğe uygun olmadığını belirtmek isterim. Türkiye’de latin alfabesi kullanacak olanlar günümüze kadar Adiğe dilinde yazılmış matbuatı okuyamayacakları için, bu girişimlerinden bir süre sonra vazgeçmek zorunda kalacaklardır. İstesekte istemesekte, dilimizi kültürümüzü önemsiyorsak kiril alfabesinden başka önümüzde bir seçenek yoktur. Adiğe dilini öğrenmek, geliştirmek, Adiğe kültürüne vakıf olmak isteyenlerin dönüp dolaşıp gelecekleri yer, kiril alfabesi ile yazılmış vatan yayınlarıdır. Elimde bulunan "Adiğe Cumhuriyeti Yazarları" adlı 2004 basımlı kitapçıkta Adiğe dilinde ürün vermiş 60 civarında yazar ve şair ismi mevcuttur. 2004'ten bu yana eklenenlerle bu sayıyı 70 lere çıkarabiliriz. Buna Kabardey Balkar ve Karaçay Çerkes'teki mevcudu da eklersek 200 lere ulaşmak mümkündür. Kişi başına 10 kitap dersek 2000 li rakamlara ulaşırız. Kiril alfabesi ile kazanılmış olan bu hazine halkımız için çok değerlidir ve vazgeçilmez niteliktedir. Bugünkü kuşakların görevi bu hazineyi daha da zenginleştirmek için çalışmak olmalıdır. Değişik alfabe arayışları ile bizi bu hazineden mahrum etmek isteyecek bedbahtlara dur diyebilmeliyiz. Alfabe ile ilgili olarak böylesine yalın bir gerçekle yüz yüze iken olayı politik alana çekip soğuk savaş dönemi mantığıyla açıklamaya çalışmak, günümüz Türk-Rus ilişkilerine bağlamak, gerçekçi bir yaklaşım tarzı değildir. İbrahim Çetao
Çetao İbrahim
  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks