13 Haziran 1861 Çerkes Halkının Uluslaşma İradesidir

#7081 Ekleme Tarihi 13/06/2021 02:55:13

13 HAZİRAN 1861 ÇERKES HALKININ ULUSLAŞMA İRADESİDİR

 

“...bu topraklar bizimdir ve bize ecdadımızdan miras kalmıştır, bu toprakları elimizde tutmaya kararlı olduğumuz için savaşıyoruz ve aramızda uzun süredir devam eden düşmanlığın nedeni budur!

Siz bütün dünyayı kandırmaya çalışıyorsunuz, yalanlarla kamuoyu oluşturuyorsunuz… yaptığınız haksız savaşı böylece haklı göstermek istiyorsunuz… Kanımızı dökmekten vaz geçin, çünkü ülkemizi sonuna kadar savunmaya kararlıyız...

Hacı Granduk Berzeg

Çerkes Rus Savaşlarını tanımlarken 1763-1864 yılları olarak tanımlıyoruz. Çünkü Rusların Çerkesya’yı işgal hareketi 1763 yılında Çerkesya’nın en doğusunda Mezdok’ta kurduğu kale ile başlayıp 21 Mayıs 1864’de Soçi’de Atkuace’de yapılan son savaş ile noktalanmasıdır. Bu tarih aralığı Rus Kafkas savaşlarını değil Rus Çerkes savaşlarını tarif etmektedir.

Çerkesler feodal bölgeler halinde özgür olarak yaşıyorlardı. Bu Rusların işini kolaylaştırıyordu. Kendi aralarında birlik olamayan bu bölgeleri parça parça işgal ediyorlardı. 1807 yılında Kalubatyiko Şupagua ile Xaseler bir devlet örgütlenmesine dönüşmeye başladı. Bu meclisler eşitlik ve özgürlük temelini esas alıyordu.

Çerkesya adıyla tanımlanan bu devlet, küçük idari birimlerin ( Tlako’ların ) birliği olarak örgütlenmişti. İçte bağımsız-kendi karar mekanizmaları ve meclisleri olan bu Tlako’lar, dışta veya geneli ilgilendiren konularda birlik oluyorlardı. Sorunlar bu büyük milli meclislerde herkese açık olarak görüşülür ve kararlar birlikte alınırdı. Bu anlamıyla Çerkesya, dini veya feodal ayrıcalıklar üzerine değil, halkın iradesine dayalı “demokratik” bir yönetime sahipti.

1834 yılında Tuapse yakınlarındaki Aguy bölgesinde 1000 Çerkes temsilcisinin hazır bulunduğu meclise İngiliz Diplomat Urquhart da katılmış, “Rusya ile savaşlarında dağlılar her şeyden önce kendi güçlerine güvenmelidir; hali hazırda dışarıdan yardım almak olanak dışıdır. Dağlılar için en doğru yol birliğin sağlanması ve ortak hareket edilmesidir” diye bir konuşma yapmıştır.

Coşkulu geçen ve ulusal bayrağımızın da kabul edildiği Meclis’in kararı, Edirne Anlaşması’nın kesinlikle tanınmaması; bu anlaşmayı gerekçe göstererek Çerkesya’da hakkı olduğunu iddia eden Çarlık Rusyası’nın Çerkesya’nın bağımsız bir devlet olduğunu kabul ederek askerlerini Çerkesya’dan çekmesi; yok eğer bunu yapmazsa özgürlük ve bağımsızlık için sonuna kadar savaşılacağı şeklinde olur. Kurultaydan sonra Rusya ile yapılan görüşmeler de olumsuz sonuçlanınca savaş yeniden şiddetlenir…

1848 yılında Adagum bölgesinde yapılan büyük ulusal kurultayda Misak-ı Milli Meclisi’nin Başkanlığına Muhammed Emin getirildi. Muhammed Emin, öncelikle Meclis’in yapısını güçlendirecek kararlar aldı, örgütlenmeyi bir merkezi otorite etrafında topladı. Böylece 1807’de başlayan birlik ve uluslaşma-devletleşme hareketi daha da derinleşerek ete kemiğe bürünmüş oldu.

Bu yıllarda bir yandan sanayinin gelişmesi için çaba gösterilirken, diğer yandan da idari ve askeri alanlarda yeni düzenlemeler yapıldı. Düzenli bir ordu kuruldu ve Batı Çerkesya 100 yönetim bölgesine; bölgeler de bucaklara ayrıldı. Her bucakta 100 aile yaşıyordu ve başlarında bir muhtar vardı. Birkaç bucak bir araya geldiğinde ilçe oluyor; ilçe yönetimlerinin başında da bir müftü ve kadı bulunuyordu.

Müftünün emrinde muhafızlar vardı. Her bölgede mahkemeler kuruldu. Mahkemelerin içinde mescit, mahkeme salonu, okul, yöneticiler ve muhafızlar için barınaklar, istihkam depoları ve suçlular için hapishaneler vardı.

Bu reform hareketleri ve merkezileşme-devletleşme adımlarından korkan Ruslar, bunun önüne geçmek için bir yandan askeri saldırılarını arttırdılar, diğer yandan da ulus öncesi ilişkileri kullanarak Çerkesleri bölmeye; ajanları ve işbirlikçileri aracılığıyla ikilik yaratmaya; kimi kabileleri Misak-ı Milli Örgütlenmesinden ayrılmaya kışkırttılar. Kısmen de başarılı oldular…

Kırım Savaşı 1855 yılı sonunda sona erdi; ama 1856’da imzalanan Paris Barış Antlaşması’nda Çerkesya’dan bahsedilmedi. Bu, Çerkesya’nın Rusya’nın emperyal nüfuzuna bırakılması demekti. Çar II. Aleksandr hemen harekete geçti. Bunun üzerine Haziran 1857’de Abın’da (Şapsığ bölgesi) toplanan Misak-ı Milli Meclisi, Ruslarla savaşa devam kararı aldı.

Ruslar, 1859’da Şeyh Şamil’in teslim olmasından sonra bütün güçlerini Çerkesya’ya yığmışlardı. Çerkeslere iki yol öneriyorlardı. Ya Osmanlı topraklarına, ya da Rusya’nın herhangi bir yerine sürgün edilmeyi kabul etmek. Çerkesler iki öneriyi de reddettiler. Ve yine Meclis’i toplama kararı aldılar.

Misak-ı Milli Meclisi 13 Haziran 1861’de Soçi’de toplandı. Öncelikle, son yıllarda ikilikler ve bölünmeler nedeniyle işlevini yerine getiremeyen Misak-ı Milli Meclisi yerine; bağımsızlık savaşını devam ettirme iradesine sahip, "Çerkesya Özgürlük Meclisi" adı altında yeni bir birlik oluşturuldu ve başkanlığına Hacı Giranduk Berzeg getirildi.

Ardından Çerkesya'nın bağımsızlığı kararı alınarak bütün dünyaya ilan edildi.

Soçi’de İngilizlerden örnek alınarak inşa edilen, 1862 ve 1864 yıllarında Ruslar tarafından iki kez yakılan parlemento binası iki katlı ve “U” şeklinde idi. Çerkesya’nın işgal edilmemiş bölgelerinden seçilen temsilciler bu binada düzenli olarak toplanıyorlardı. İstanbul Çerkesya Komitesi ve Londra Çerkesya Komitesi ile yakın ilişkileri vardı.

Çerkesya Özgürlük Meclisi, Çerkesya topraklarını 12 bölgeye ayırdı, yeni bir yönetim organı kurdu ve vergi toplamaya başladı. Her bölgeye bir kadı, bir müftü, bir muhtar ve bir zabite tayin edilmişti. Bu kişiler, Meclis adına meclisin kararlarını uygulayacaklardı. Yine meclisin uygun göreceği vergileri toplamak için her I00 hane için 5 atlı görevlendirilmişti. “Toplanan vergiler Tanrının rızasıyla ve Hür Çerkesya’nın temsilcisi olan Büyük Meclis tarafından ülkenin yönetiminde en iyi biçimde kullanılacaktır” kararı alındı ve bir yargı sistemi kuruldu.

Kesinlikle Çarlık Rusyasına teslim olunmayacak, görüşmeler yoluyla onurlu bir barış anlaşması yapılmaya çalışılacak; bu mümkün olmadığında ise sonuna kadar savaşmaya devam edilecekti.

Çar II. Aleksandr 1861 Eylül’ünde Kuban’da Çerkes temsilcileri ile görüşmeyi kabul etti. Bu görüşmede Çerkesler, eskiden beri yaşadıkları yerlerde kalmalarına izin verilirse Rusya İmparatorluğu tebaasına geçmeyi kabul ettiklerini söylediler. Ancak Çar “Çerkeslerin ya Kuban’a yerleşmeyi ya da Osmanlı İmparatorluğuna gitmeyi kabul etmeleri gerektiğini” söyleyince, görüşmeler bitti. “Son savaş” hazırlıkları başladı…

Diğer yandan da, Çerkesya’nın bağımsızlığının tanınması, soruna diplomatik bir çözüm ve Çerkesya’ya askeri-politik destek bulunması umuduyla 1862’de İstanbul’a, Paris’e ve Londra’ya heyetler gönderildi. Ancak ne Osmanlı’dan ne de İngiltere’den olumlu bir cevap alınamadı. Dünyanın kapıları Çerkeslere kapanmış ve Çerkesya yapayalnız kalmıştı.

Rus birliklerinin Vubıh topraklarına girmesinden sonra 19 Mart 1864’de toplanan Meclis, topraklarından sürülmemek şartıyla Çar’a sadık kalma ve Rus uyruğunu kabul etme kararı aldı; ama Rusya bu kararı da reddetti.

Bunun üzerine son bir değerlendirme yapan “Çerkesya Özgürlük Meclisi” mücadeleye devam etme kararı alarak Kustanuko İsmail Bey başkanlığında yeni bir hükümet kurdu ve yeminle kuvvet toplamaya başladı. 

1864 yılı ilkbaharında Ruslar tüm cephelerden saldırıya geçtiler. Abhazya tarafından saldıran General Kolyubakin Soçi’deki “Çerkesya Özgürlük Meclisi” binalarını ateşe verdi, yerle bir etti. Çerkesya’nın dört bir tarafından gelip Meclisi korumaya çalışan Çerkeslerin çabaları yeterli olmadı. Çerkesya devleti yıkıldı… Çerkesya Rusların eline geçti…

“Çerkesya Özgürlük Meclisi”nin kuruluşunun üzerinden tam 160 yıl geçti. Bugüne kadar üzerinde fazla konuşulmayan, anlatılmayan ve hatta unutturulmak istenen bu Meclis, tarihimizin en onurlu sayfalarını yazmış, Çerkes Halkına üzerinde geleceğini inşa edebileceği bir miras bırakmıştır.

Özgürlük Meclisi, teokratik veya aristokratik yönetim biçimlerine itibar etmemiş atalarımızın yüzlerce yıllık toplumsal yaşam deneyimlerinden süzülen, en zor şartlarda dahi yaşatmaya çalıştıkları bir örgütlenme ve yönetim biçimi; bizlere kalmış gerçek bir halk demokrasisi örneğidir. 

Özgürlük Meclisi, düşmanın bütün gücüyle saldırdığı yıllarda sorumluluk almış; korkmamış, eğilip bükülmemiş; Çarlık Rusyasına karşı hem onurunu ve namusunu koruma hem de vatanını ölesiye sevme bayrağını yükseltmiştir.

Bizlere Çerkes Halkının Birliği, Demokratik Halk Örgütlenmesi, Vatan Çerkesya Sevgisi ve Özgürlük Tutkusu olarak miras kalan “Çerkesya Özgürlük Meclisi”ni ve Çerkesya’yı yeniden kurmak ve sonsuza kadar yaşatmak boynumuzun borcu olsun.

Vatan ve özgürlük uğruna şehid olan atalarımızın ruhları şad, yolumuz aydın olsun.

 

Yaşasın Çerkes Kalma Mücadelemiz! Yaşasın Çerkesya!

Ferhatko Mamış Dzepş
1974 Eskişehir Oklubalı (Hakurınehable) köyünde doğdu. İlk ve orta öğrenimini köyünde bitirdi. Lise öğrenimini Eskişehir'de tamamladıktan sonra Akdeniz Üniversitesi MYO Harita Kadastro Bölümü'nü Antalya'da bitirdi. Anadolu Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümünden mezun oldu. Eskişehir'de bulunduğu yıllarda Eskişehir KKK Derneği'nin gençlik kollarında ve daha sonra geldiği Antalya'da Antalya Kafkas Derneği'nin Gençlik kollarında faaliyet gösterdi. İlk kez 1994 yılında Antalya Kafkas Derneği Yönetim Kurulu'na girdi. Bu arada Eskişehir KKK Derneği bülteninde yazıları yayınlandı. Kayseri ve Sakarya gibi Çerkeslerin de yoğun olduğu şehirlerde bulundu. 2010 yılından itibaren Antalya'da ikamet etmekte ve 7 yıldır Antalya Çerkes Derneği Yönetim Kurulu Başkanlığını sürdürmektedir. Aynı zamanda 10 yıldır Çerkesya Hareketi Yürütme Kurulu Üyesidir. Eskişehir Rahmiye köyünden Abaze İrem Şora ile evli olup Jane adında 14 yaşında bir kız çocuğu vardır.
  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks