21 MAYIS‘TA NEDEN ÇERKESYA’YA GİTMELİYİZ?

#905 Ekleme Tarihi 14/04/2016 03:19:14
Şamis yazı içi 21 Mayıs   Bize "küçükken" hep şunu anlatmışlardı: „SSCB’deki siyasal örgütlerimiz, yani Cumhuriyetlerimiz Çerkes kalmamız ve vatana dönüp, orada Çerkes kimliğimizle yaşamamız için yeterli. Dönüş hareketi, vatanımızın siyasal yapısını tartışmamalı, en kısa sürede en çok Çerkesi diasporadan anavatana götürmeye çalışmalı...“ Yani „dönüş için her şey var. Çerkes var, anavatan var... objektif şartlar da uygun; öyleyse alın valizlerinizi gelin“ diyorlardı. Ama ortada vatanına dönmek isteyen bir Çerkes halkı da, „vatan“ da yoktu. Evet, vatan olabilecek bir toprak parçası vardı, ama bu toprak parçası Çerkesler için bir vatan olabilecek karaktere sahip değildi. Çünkü „vatan“, bir insan topluluğunun birlikte yaşadığı, kimliğini, dilini, gelenek göreneklerini... yaşatabildiği, gelecek korkusunun olmadığı toprak parçasıydı. Çerkeslerin ise, siyasal kurumları ve bu kurumların kimi hakları vardı, ama Çerkes halkının çıkarlarına uygun kararlar alma ve yasalar yapma yetkisi yoktu. Çerkes halkının geleceğini garanti altına alacak olan ise, bu yetki ve gücü olan kurumlara sahip olmaktı. Daha da önemlisi, üzerinde yaşadığımız toprakların „vatanlaşması“ ve „Çerkesleşmesi“ anlamına gelecek bu kazanım, Çerkes ulusal bilincinin gelişmesine de katkı sunacak ve vatana dönüş hareketini hızlandıracaktı. Ama „dönüşçüler“ bu gibi taleplerin ( SSCB’nin ) Rusya’nın tepkisini çekeceğini ve vatana dönüş çabalarını baltalayacağını düşünüyorlardı. Hatta daha da ileri gidiyor, Rusya ile diaspora ülkeleri arasında „iyi ilişkiler“e abartılı vurgu yapıyor, eksiklerin-fazlaların dile getirilmesini istemiyorlardı. Elbette her eleştirinin veya düşüncenin haklı ve iyi niyetli olduğunu iddia etmiyorum. Ve bir yanlışı eleştirmek, doğru olmak anlamına gelmiyor! Ama hayat dinamiktir, değişir ve hayat değiştikçe de söylemler ve yöntemler değişir. Uzun bir süre, diasporadan vatana ‚ayar‘ vermeye çalışmanın, yani siyasi yapısını tartışmanın hem vatana dönüşü, hem de vatana dönenlerin yaşamlarını zorlaştırdığı söylenerek eleştirilerin önü alınmaya çalışıldı. Ama „uçak“ düşünce, „takke de düştü ve kel göründü“! Vatanda yaşamı ve vatana dönüşü asıl zorlaştıran o coğrafyadaki siyasi iradeydi. Bu siyasi iradenin, Çerkes halkının siyasi-hukuki haklarını tanımamış olmasıydı. Birileri bu gerçeklikten, „o siyasi irade yıkılmalı“ sonucunu çıkarıyorlar. Elbette bir sistem hoşunuza gitmiyorsa ve potansiyel olarak bu sistemi değiştirme gücünüz varsa, bunu isteyebilirsiniz. Buna hakkınız var. Ama değiştirmek ve yıkmak aynı şey değildir. Ve yıkmak, eğer yıkıntıların altında kalacaksanız, doğru değildir. Biz RF’daki, Türkiye’deki ve artık dünyadaki konjoktürün lehimize olmadığını düşünüyoruz. Bir şeyler değişmeli. Ama bu değişim, barışçıl-demokratik yollardan olmalı. Bütün tarafların yaşam haklarını ve çıkarlarını gözetmeli. Bu nedenle RF’nda Çerkes halkının birlik ve beraberlik içerisinde yaşaması ve diasporada yaşayan Çerkeslerin vatanlarına dönüş haklarının tanınması için mücadele etmemiz; yasaları ve kapıları zorlamamız gerektiğine inanıyoruz. Yani sorun „dönmek ya da dönmemek“ değil; Çerkes halkına siyasi-hukuki bir statü kazandırmak ve Çerkes halkının Çerkesya’da yaşama hakkını tanıtmak olmalıdır. Bu, hem vatana daha derli-toplu dönüşlerin önünü açacaktır, hem de Çerkeslerin diasporadaki varlıklarının garantisi buna bağlıdır. Kimse saf olmasın. Güzel veya haklı bir iki lafa aldanıp saf tutmasın. Saflar da artık gittikçe daha çok belirginleşiyor: Bir tarafta, önceliği vatana dönüş değil; RF ile „hesaplaşmak“ olan; bu niyetlerini Çerkes Soykırımının ve bazı „haklı eleştirilerin“ ardına gizleyen, Rus’tan, RF’nda Ruslarla da birlikte yaşama olasılığından bile nefret eden, bu nedenle aslında birçok konuda farklı düşünseler de birlikte hareket edebilen bir „11 Mayıs Cephesi“ var. Kimisi sağcı, kimisi solcu, kimisi Türkçü-cihatçı... Ama yavaş yavaş da olsa aynı çatının altında toplanıyorlar. Diğer tarafta, vizyonu „Çerkesya’nın yeniden inşa edilmesi“ ve önceliği vatana dönmek olan, olumsuzlukların farkında olan ama yıkma değil, değiştirme eksenli barışçıl ve demokratik mücadele vermek gerektiğine inanan, „intikam değil, adalet istiyoruz“ sloganını kendisine şiar edinmiş, farklı kimliklere, inanışlara ve yaşam biçimlerine saygılı „Vatan Cephesi“... Hem vatanda hem de diasporada Çerkes halkının çıkarlarını öncelememiz, bunun için mücadele etmemiz gerektiğine inanıyoruz. Çünkü dünyada hiçbir halka hak bahşedilmez, ayakta durma dinamikleri olmayan halka hak ve özgürlük verilmez. „Ölü uluslar yeniden diriltilmez“. Ve yasalar ancak işlevsiz kaldıklarında, yeni dengeler kurulduğunda değişirler. Biz de kendi gücümüzle yeni dengeler kurmalıyız. O zaman yasalar da değişir. Bu nedenle 21 Mayıs’ta Çerkesya’ya gidiyoruz. „Burası bizim vatanımız, döneriz veya dönmeyiz, ama Çerkes halkının vatanı ile bağlarının olması, hiçbir engelle karşılaşmadan girip çıkması, isterse yerleşmesi, hakkıdır...“ demek için! Kimsenin diasporadaki etkinliklere zarar verir diye düşünmesine, yalan yanlış dedikodular yaymasına gerek yok. Biz „bir avuç“uz. Sadece bir otobüs. Ama tarihin „bir avuçtular ve kocaman yürekleri vardı“ diye yazacağından eminiz! Bu düşüncemizi ve etkinliğimizi doğru bulanları bize katılmaya, imkanları yoksa bizi maddi ve manevi olarak desteklemeye çağıyoruz.
  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks