“Ayrı Hareket Ediyor ama Birlikte Savaşıyorlar”

#8822 Ekleme Tarihi 25/10/2022 12:46:00

Kaf Fed'in Olağanüstü Genel Kurulu geçen hafta sonu, 22-23 Ekim tarihlerinde Ankara'da toplandı. Gündemde DÇB'ye üyelik sorunu ve Tüzük değişiklikleri vardı.

Sosyal medya pazar akşamından beri bir sürü yorum, itham ve hakaretle dolu. Kaf Fed'in DÇB'den çıkması ve tüzük değişikliği önerilerinin kabul edilmesini isteyenler biraz öfkeli. 

Bizim cahil, beyinsiz, Rusçu falan olduğumuzu iddia ediyor, manipulatif paylaşımlar yapıyor, öfkeyi büyütüyorlar. 

İlginç olan, Kaf Fed YK'dan bazı sağduyulu arkadaşların uyarılarını dinlemeyip öfkeli-küfürlü mesajlar yazanların ve insanlara hakaret edenlerin çoğunun, daha düne kadar "Kaf Fed'i yıkmaya çalışanlar" olması. Kaf Fed'i, Kaf Fed'i yıkmaya çalışanlar ( bazıları ) savunuyor!.. 

Aslında daha Cumartesi sabahı salona girdiğimizde gerginliği hissettik. Aynı düşünceleri paylaşmasak da, ortamı olduğunda sohpet edebildiğimiz bazı arkadaşlar bize selam bile vermiyorlardı. Belli ki, daha kongre öncesinde nehir donmuştu. 

Divan başkanlığına iki aday önerildi. Yönetim Kurulu'nun adayı Nart Yüksel'di, muhaliflerin adayı ise Atilla Mutlu Alkış. Oylama sonucu Divan başkanlığına Atilla Mutlu Alkış seçildi. Sonra önergeler okundu ve DÇB'ye üyelik konusunda görüşmeler başladı. Lehte ve aleyhte konuşmalar yapıldı. 

Özetle:

Yönetim Kurulu'ndan veya Yönetim Kurulu'nun tavrını destekleyen konuşmacılar, DÇB'nin günahlarını anlattılar; DÇB'nin, Çerkes ulusal mücadelesini kontrol eden, "Rusçu" bir örgüt olduğunu söylediler.  

DÇB'den çıkılmasının yanlış olduğunu düşünenler ise, "DÇB Çerkes halkının bir kazanımıdır, eksikleri ve yanlışları düzeltilmeli, ama DÇB'den çıkılmamalı" dediler.

Genel Kurul'dan önce Kaf Fed'in DÇB'nin üyesi olup olmadığı konusunda farklı iddialar vardı. Bunları Genel Kurul öncesinde yapılan paylaşımlardan ve tartışmalardan herkes biliyor.  

Ben, "üye miyiz, değil miyiz?" tartışmasının altında farklı politik duruşların yattığını, Kaf Fed'in DÇB'ye üye olup olmadığı konusunu gündeme taşıyanların asıl olarak DÇB'den çıkılmasını istediklerini düşünüyordum. Kongredeki konuşmalar da bu yönde oldu: 

"DÇB'ye üye değiliz" diyen arkadaşların hemen hepsi, DÇB'nin yanlışlarını ve günahlarını anlattılar, DÇB'den çıkılmasını istediler. "Üyeyiz" diyenler ise bunun sakıncalarına değindiler. 

Tartışmaların ve konuşmaların sonunda, oylama yapıldı ve önemli bir farkla, "Federasyonumuzun Dünya Çerkes Birliğine var olan üyeliğinin hukuki bir eksikliğinin olup olmadığının Dünya Çerkes Birliği nezdinde araştırılıp sonuçlandırılması ve sonucunun tüm yetkili organlar ve delegelere bildirilmesi, var ise eksiklerin oy birliği ile alınmış 2003 Genel Kurul kararları gereği  tamamlanması için Yönetim Kurulunun görevlendirilmesi" kararı alındı. 

Sosyal medya paylaşımlarının bazıları hatalı ve/veya eksik.

Burada tartışmalar başladığından beri benimle/bizimle ve politik tavrımızla ilgili manipulatif paylaşımlar yapan ve Değişim Hareketi'ni destekleyen birilerinin iddialarına kısa bir cevap vereyim:   

Benim/bizim için "artık DÇB'ci oldu/lar, DÇB'yi savunuyor/lar" diyorlar mesela. Ama bu cümle aldığımız politik tavrı anlatmıyor. Sanki şu anki yapısıyla DÇB'yi savunduğumuz imajı veriyor. Halbuki, bizim DÇB'nin işleyişine ve politikalarına yönelik ciddi eleştirilerimiz var. Ve bunların hiç birini geri çekmiş değiliz. 

Çok şükür, şimdiye kadar DÇB'nin hiç bir yanlışına veya günahına ortak olmadık. Ve eğer herhangi bir çalışmasında herhangi bir sıfatla yer alsaydık, çekinmeden söylenmesi gerekenleri söylerdik.      

Bizim söylediğimiz şu: 

* Çerkes halkının bir "Dünya Çerkes Birliği"ne ihtiyacı var. Yurtsever, demokratik bir Dünya Çerkes Birliği'ne. Bu nedenle Çerkes halkının bir kazanımı olan "Dünya Çerkes Birliği"nin kurumsal varlığı korunmalı, ama yanlışları düzeltilmeye çalışılmalıdır. 

* Dünya Çerkes Birliği'nin varlığı anavatanla, anavatandaki formel ve informel başka örgütlerle ilişkilerin kurulmasının önünde bir engel değil. Ki, vatanda DÇB'ye muhalif bir çok örgüt ve kişi diasporayla ilişki içerisinde. Gelip gidiyor, kimi politik çalışma yapıyorlar. 

* DÇB'nin yapmadıklarının veya yanlışlarının sorumlusu tek başına Hauti değildir. Hauti'nin kişiliği ve politik duruşu önemli olmakla birlikte, bu durumdan DÇB'nin bütün bileşenleri sorumludur. 

Aynı şekilde, "2000 yılında DÇB'de bir 'darbe' oldu ve yurtseverler tasfiye edildi" söylemi de doğru değil. Doğrusu, 2000 yılında, Putin'in başkanlığında, Rusya Federasyonu gerici bir restorasyon sürecine girdi, DÇB de bundan nasibini aldı. Ve Rusya Federasyonu'nda bu politik iklim değişmedikçe, DÇB'nin değişmesini, daha yurtsever olmasını istemek gerçekçi değil. 

Yani asıl belirleyici olan, Rusya Federasyonu'nun Putin tarafından üniter bir devlete dönüştürülmek istenmesi, demokratik, etnik, ulusal hak ve özgürlüklerin rafa kaldırılmış olmasıdır. 

Bu nedenle bugün Rusya Federasyonu'nda politik çalışma yapmak kolay değildir. Bedeli ağırdır. Bu durum vatandaki bütün formel ve informel örgütler gibi DÇB'yi de olumsuz etkiliyor. Tıpkı 12 Eylül sonrası yıllarda, hiç bir politik-kültürel çalışma yapamadığımız Türkiye'de olduğu gibi. 

* Merkezi vatanda veya "tarafsız" bir Avrupa ülkesinde olabilir, ama anavatan örgütlerinin içinde olmadığı bir Dünya ( diaspora ) Çerkes Birliği'ni doğru bulmuyoruz. Bu, ulusal mücadelenin siyasi merkezini diasporaya taşımak demek olur ve vatan ile diaspora örgütlerinin birliğine, birlikte mücadelesine zarar verir.

Ulusal mücadelenin verileceği ve kazanılacağı coğrafya vatandır, vatan topraklarıdır. Bu nedenle içinde vatanın temsilcilerinin olmadığı hiç bir örgütlenme Çerkes halkını temsil edemez. Politikalarının veya alacağı kararların vatanda bir karşılığı olmaz.  

Elbette diasporada şu veya bu, formel veya informel bir örgüt kurulabilir, bazı konularda yararı da olur. Ama Kaf Fed'in misyonu ve vizyonu bu olmamalıdır. Bu nedenle DÇB'den çıkmamalı; içinde kalmalı, içeriden mücadeleye devam etmelidir. Böylece sesini vatana daha iyi duyurabilecektir. 

Bizim DÇB ile ilgili düşüncelerimizin özeti budur. DÇB'yi, hele hele Hauti'yi savunmuyoruz. Yanlışlarını görüyor ve eleştiriyoruz. DÇB'nin daha demokratik ve yurtsever bir örgütlenme olması için çalışıyoruz. Ama vatan ile diasporanın mücadele birliği ile ulusal mücadelenin siyasi merkezinin vatan-vatanda olması "olmazsa olmaz"ımızdır.   

Bir diğer "olmazsa olmaz"ımız da, demokratik ve barışçıl mücadele yöntemlerinden ayrılmamak, "Rusya Düşmanlığı" yapmamak ve bu ilkeleri benimsemeyen örgütlerle-kişilerle birlikte çalışmamaktır. 

2011 yılında, "Özgür Çerkesya", "Rusya Kafkasya'dan Defol" sloganları atan Kafkasya Forumu'nun 21 Mayıs etkinliğine bu nedenle katılmamış, kendi etkinliğimizi örgütlemiştik. 

Bu tavrımız hala geçerlidir, ilkeseldir.

Genel Kurul'un ikinci gündemi tüzüktü. İlk gün tüzüğü madde madde tartıştık. Tüzük komisyonu, önerdiği değişiklikleri anlattı. 

İkinci gün, bu değişiklik önerilerini tek tek oyladık. 

İlk değişiklik önerileri ( 4 veya 5 madde ) reddedilince Ümit Dinçer kürsüye çıkarak, "sanırım önce bir tüzük çalıştayı yapmalıydık" ve "buraya bize tüzük değişikliklerini yaptırmamak için gelenler var" mealinde bir açıklama yaptı, tüzük değişikliği önerilerini geri çekti.

Bu açıklama sonrası salonda hava biraz gerildi. Tüzük Komisyonu üyeleri de yaptıkları konuşmalarda bunca emeğin boşa gittiğini  söylediler ve tüzük değişikliği önerilerini reddedenleri eleştirdiler. 

Ama yöntem yanlıştı ve eleştirilerin çoğu haksız.

Mesela Selçuk arkadaşımız özellikle 2. Maddenin reddedilmesi sonrası bütün tüzük değişikliği önerilerine red oyu vereceğimizi ve önyargılı geldiğimizi düşünmeye başladığını söyledi. 

Bunu dün sosyal medyada da paylaşmış.

Ama ben de bu maddeye red oyu verdim, çünkü bu madde "torba yasa"lar gibi hazırlanmıştı. 

İlk paragraftaki 21 Mayıs ve kimlik ile ilgili değişikliğe karşıydım. İkinci paragraftaki bursla ilgili değişikliği ise destekliyordum. 

Ancak bunlar tek bir maddede yazılmışlardı. Birini diğerinden ayırmak mümkün değildi. Bu nedenle red oyu verdim. 

Keşke bu birbirinden çok farklı iki konuyu tek bir maddede yazmasalardı, eminim vatanda eğitim gören öğrencilere burs desteği vermek ile ilgili madde hem de oybirliği ile kabul edilirdi.  

Bir diğer, belki de daha önemli yanlış da, Tüzük değişikliği önerileri üzerine çalışan Komisyonun yapısıydı. 

Biz Reyhanlı Çerkes Derneği-Adığe Khase olarak 8 dernek birlikte, günlerce tüzük değişikliği üzerinde çalıştık. Tek tek her madde üzerine eleştiri ve önerilerimizi yazılı olarak komisyona ilettik. Ama hiç bir önerimiz komisyon tarafından kabul edilmedi. 

Bizim için üç konu çok önemliydi:

1- Federasyonumuzun isim değişikliği yaparak "Çerkes ( Adığe ) Dernekleri Federasyonu"na dönüşmesini ve tüzüğün diğer maddelerindeki "Kafkas", "Kafkasyalılık" gibi tanımların "Çerkes-Adığe" olarak değiştirilmesini istemiştik. 

2- Delegelik sitemi daha adil olmalıydı.

3- Gençlik ve Kadınlar Meclisi, Başkanlar Kurulu gibi organlar, en azından kendi çalışma alanlarındaki konularda ve yine en azından nitelikli çoğunlukla karar alabilme hakkına sahip olsunlar istedik. 

Şimdiki tüzüğe ( öneriye ) göre bu organlar sadece "öneri" yapma ve/veya "tavsiye" etme hakkına sahipler. Kararı Kaf Fed YK alıyor. 

Ve bu demokratik değil. Gençlere, kadınlara, başkanlara ve bütün organlara güvenmeli; sorumluluk ve inisiyatif alma hakkı vermeliyiz.

Ama bu önerilerimiz komisyon tarafından dikkate alınmadı.

Elbette komisyon, önerilerin hepsini dikkate almak zorunda değil. Ama son kararı veren komisyon da farklı düşünceleri ve önerileri temsil eden üyeler olmalı, hu üyeler farklı düşünceleri ve önerileri, nedenleri ile birlikte komisyonda dile getirebilmeliydi. 

Sadece hukukçu olmak, doğru bir anayasa veya tüzük yazmaya yetmez. Tüzüğün sadece yasalara uygun olması da yetmez. 

Komisyonun aylardır tüzük üzerinde çalışmış olmasına saygı duymakla birlikte, yaptıkları değişiklik önerileri ihtiyaca cevap vermiyordu, "taraflıydı".

Ve bize derdiğimizi Federasyonun en yüksek karar organı olan genel kurulda anlatmaktan, delegeleri ikna etmeye çalışmaktan, olmazsa değişiklik önerilerini reddetmekten başka bir yol kalmadı. 

Demokratik devletlerde ve/veya örgütlerde anayasalar ve/veya tüzükler en geniş katılım sağlanarak yazılır. Sadece öneri yapma hakkı vermek yetmez. 

Umarım bundan sonraki tüzük çalışmalarında bunlar dikkate alınır.

2 gündür, hatta hemen genel kurul sonrası başlayan dezinformasyon ve hakaret yarışı çok çirkin. 

Bazıları, bizim Çerkes kimliğine karşı çıktığımızı bile iddia etmişler. 

Halbuki Kaf Fed'i Çerkesleştirmek için tüzük değişikliği önerisini biz yapmışız ve bu önerimiz komisyondan geçmemiş. 

Veya "Çerkes halkının tarihi vatanı Çerkesya'da birliği" için çalışmanın Federasyonumuzun görevlerinden biri olarak uygun bir dille tüzüğe yazılmasını önermişiz.     

Yönetim Kurulu'ndan iyi niyetli arkadaşların çabalarını takdir ediyorum, ama "bu nehir bir gecede bir metre donmadı".

  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks