Uluslar, Bayraklar ve 'Bayrak Günü'...Hatko Schamis

#6923 Ekleme Tarihi 20/04/2021 01:32:44

Eric Hobsbawm, ulusları "kurgusal topluluklar" diye tanımlamıştı. Uluslaşma sürecinin pratiğinden kaynaklı. Pek kabul görmedi... 

Çünkü, hiç bir kurgu, uzun yıllara; hatta yüzyıllara yayılan bir geçmişi-tarihi-yaşanmışlıkları olmayan insan topluluklarını ulusal topluluklara dönüştüremez. Ve birlikte, yan yana veya tek bir devlet çatısı altında yaşamak, tek bir ulus (-devlet ) olmak değildir.

Ulus olmanın maddi-evrensel şartları ve ulus üyeleri arasında, tarihe ve toplumsal hafızaya dayalı özel ilişkiler vardır. 

Tek bir çatı altında, birlikte ve/veya yan yana yaşayan etnik-ulusal topluluklar birbirlerini etkiler-kültürlerler. Bu çok doğaldır. Ama bu süreç, kendini-kimliğini koruma mekanizmalarından ve bilincinden yoksun olan toplulukların aleyhine işler. Kurumsal-siyasi olarak güçlü olan etnik-ulusal topluluklar diğerlerini asimile ederler. 

Bu, birden çok etnik topluluğun birlikte, bir ulusal topluluğa dönüşmesi değil; "kurumsal-siyasi ve askeri olarak" güçlü olan kimliğin, diğerlerini yok etmesi; yani asimile etmesi demektir. 

Henüz hayata yenik düşmemiş, kimlik bilinci ve dinamikleri hala güçlü olan halklar bu sürece; asimilasyona direnirler. Dillerini, kültürlerini, gelenek göreneklerini... kendilerine ait olan her şeyi korumaya ve koruyacak kurumları örgütlemeye çalışırlar. 

Kimliklerine aidiyetlerini güçlendirirler...

Simgeler, semboller, özel-ulusal günler... ve bir insan topluluğuna aralarında özel bir ilişki olduğunu hatırlatan; bu ilişkiyi güçlendiren her şey, söz konusu insan topluğunu; topluluk üyeleri arasındaki "aidiyet ve kimlik bilincini" diri tutar. 

Bayrak, böyle bir semboldür. Kimlik, bayrakta sembolleşir. 

"Çerkes Kalma Mücadelesi", asimilasyona karşı bir direniş; kimliğini, kültürünü, varlığını koruma, yaşatma mücadelesidir. Etnik-ulusal bir harekettir. Bu nedenle her şeyden önce Çerkes kimliğini ve Çerkes kimliğine aidiyeti güçlendirmesi gerekir. 

Çünkü Çerkes kimliğinin ve Çerkes kimliğine aidiyetin zayıf olması durumunda, Çerkes dilini, kültürünü ve değerlerini koruma ve geliştirme çalışmaları da zayıf kalır. İçerisinde yaşadığımız toplumların kontrolünden çıkmamız ve ulusal faaliyetlerimize Çerkes halkından destek bulmamız mümkün olmaz.

Bu, milliyetçilik midir? Evet milliyetçiliktir. 

Ama her milliyetçilik kötü değildir. Kötü olan, devletleşmiş-kurumsallaşmış egemen ulusun, başka etnik-ulusal toplulukları asimile eden, açık veya artık siyaset biliminde "kurumsal-gizli milliyetçilik" olarak tanımlanan, milliyetçiliğidir.  

Bu "kötü milliyetçilikler"den; yöntemlerinden ve sonuçlarından etkilenenler bütün milliyetçiliklerin kötü olduğunu sanır, milliyetçi olmamak; milliyetçi diye suçlanmamak için etnik-ulusal dinamikleri güçlendiren çalışmalardan, söylemlerden ve sembollerden uzak durur, kendi ayaklarına sıkarlar. 

Halbuki her kimlik mücadelesi milliyetçidir, milliyetçilikle barışmak zorundadır. Çünkü milliyetçilikle barışmak, kimliğine ait olan her şeyle barışmak ve zamanla bunları sevmek demektir. 

Biz, bu nedenle, diasporada ve vatanda ulusal günlerin; "Çerkes Kıyafet" veya "Çerkes Bayrağı" günlerinin kitlesel bir şekilde ve coşkuyla kutlanmasına; vatanın ve diasporanın bu günlerde ortak-birlikte hareket etmesine büyük önem veriyoruz.

Ulusal günleri gündeme getirdiğimiz 2010 yılından bugüne büyük mesafe kat ettik. Ama her şey o kadar kolay olmadı.

Gerek Çerkes kimliği yanlış tanımlandığı için, gerekse Abhaz-Gürcü ve Çeçen-Rus savaşları nedeniyle, Çerkes ( Adığe ) bayraklarına yeterince sahip çıkmıyorduk. Tabiri caizse, Çerkes bayrağı, biraz Abhaz ve Çeçen bayraklarının gölgesinde kalmıştı. 

Hatta, Wuppertal'da bir gecede, 2008 veya 2009'du sanırım, fotoğraf çekilmek için bir Çerkes bayrağı bulmakta bile zorlanmıştık. 

Veya, 2011 yılında, bir "Avrupa Çerkes Buluşması", 25 Nisan Çerkes Bayrağı Günü"ne denk gelmişti ve biz Avrupa Çerkes Dernekleri Federasyonu başkanından buluşmada, "Çerkes Bayrağı Günü"nü de kutlamasını istedik. Başkan bana, "Schamis, nereden çıkardın bu günü" diye sordu. Adığe Cumhuriyeti'nin karar aldığını söyleyince, kararı görmek istedi. Gösterdim. Yönetim Kurulu'nda bu konuyu görüşeceğini söyledi. Ama karar, olumsuz çıktı.  

Bunun üzerine, yaptırdığım 200 bayrağı, arkadaşlarla birlikte, 24 Nisan gecesi, buluşmanın örgütlendiği otelde, herkesin odasının kapısına ve otelin her yerine gizlice astık. 

Sabah kalkanlar her kapıda, her pencerede ve her duvarda Çerkes bayraklarının asılı olduğunu gördüler. Kahvaltıdan sonra bahçede, başkan "25 Nisan Çerkes Bayrağı Günü" üzerine bir konuşma yaptı...  

O sene ve sonraki her sene, özellikle 21 Mayıslarda, binlerce bayrak yaptırdık ve dağıttık. 

Bazıları da, Çerkes ( Adığe ) günlerini ve sembollerini görünür kılmanın, diasporada bütün Kuzey Kafkas halklarını "Çerkes" kimliği altında toplama projesine zarar verdiğini düşünüyorlardı. Bu nedenle başlangıçta pek de istekli olmadılar adım atmakta.  

Ama, ısrarlı çalışmalarımızla bu tereddütleri de aştık ve Çerkes Bayrağı ve Çerkes kimliği daha görünür oldu...

Yeterli mi? Değil!

Artık, özellikle ulusal günlerimizde ve etkinliklerimizde gerekli gereksiz bayraklar asmamalıyız ve Çerkes kimliğimizi güçlendirecek her etkinliği daha kitlesel, coşkuyla ve profesyonelce örgütlemeliyiz.

Ulusal günler, semboller, bayraklar Çerkes kimliğine aidiyeti ve Çerkes ulusal bilincini güçlendiren araçlardır. Birliğimizi ve geleceğimizi bu bilincin üzerinde inşa edeceğiz.

20.04.2021  

Hatko Schamis

  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks