BÖLÜCÜLÜK (Türkiye'deki algı üzerine)

#136 Ekleme Tarihi 05/10/2015 10:23:59
12 Ağustos 2015 Bölücülük, kendi ihtiraslarınızı kutsayıp insan doğasının yaşama yansımasına karşı durmaktır. Bölücülük, kendini tanrı yerine koyup kendinden olmayanlara bahşettiğini düşünmektir. Bölücülük, kendine benzetmeye çalışmak, benzemeyi reddedeni yoketmeye çalışmaktır. Bölücülük, kan ve barut kokusunda bir iklimde tohumların yeşereceğini düşlemektir. Bölücülük, hakkın olmayana sınıfından dolayı el koymandır. Bölücülük, ölümü kutsamak ve öfke kusarak yaşamaktır… Bölücülük, kendi ruhunun melodisi olan diline sahip çıkmak değildir. Bölücülük, tüm insan renklerine yaşama hakkını dillendirmek değildir. Bölücülük, kendi coğrafyasını kendi sesiyle çınlamak değildir. Bölücülük, mutluluğun kaynağının mensubiyet olmadığını söylemek değildir. Bölücülük, kendi renkleriyle resim yapmak değildir… Bölücülük, insanca yaşama arzusunun karşısında olmaktır. Bölünen ve zayıflayan şey ne vatandır ne de kutsallıklardır. Bölünen, insan olmaktır. Bölünmek, insan olma rengini yitirmektir. Evet, bölücülüğün karşısında olmalıyız ancak bize belletilen ve bölündüğünde felaketimiz olacağı söylenen olgular değildir bölücülüğe esas konular. Bölünmüş yüreklerin, yani insan olma rengini yitirmiş, yani iyiye ve güzele yürümeyen yığınların fiziki olarak bulundukları yer olan”vatan”ın bölünmemesi için yapılacak her teşebbüs kirlidir. Çünkü bölünmemesi gereken vatan değil, “insan olma”nın rengidir. Elbette ki insan olma rengi her coğrafyada farklı farklıdır, ancak “insan olma” dili hep aynı sözcüklerden oluşur. Vatanı, dini, mücadelelerini kutsallığa dönüştüren ve kendileri hiçbir kutsallık taşımayan insanlar coğrafyamızı kana ve şiddete bulamaktadırlar. Herkesin vatana aynı sözcüklerle sahip çıkması ve herkesin aynı kutsal dine mensup olması ile her şeyin iyi ve güzel olacağı en büyük yalandır. “Şeref, onur, şehitlik, mücadele” gibi sözcükler insanları sanal kutsallıklara inandırıp onların hayatlarını ve renklerini ellerinden alan zehirli şerbetlerdir. Meselenin temelinde “insan kalitesi” yatmaktadır. İnsanın kalitesini gittikçe düşüren kavram ve eylemler kutsanmakta, yaşam gittikçe “insan olma” kodlarından uzaklaşmaktadır. Hedefi  insana kalite katmak olan “din”, kaitesiz insanların elinde bir zulüm ve kan aracına dönüşmekte; hedefi milletine huzurlu gelecek sağlamak olan “milliyetçilik”, diğer milletleri yoketme aracına dönüşmekte, hedefi haksızlığı gidermek olan ve hayat hakkına dayandığını iddia eden bazı mücadele akımları da en az din ve milliyetçilik kadar kana ve acıya sebep olmaktadırlar. Duymalıyız. İçimizden yükselen ve herkesin her gün duyduğu o sesi duymak zorundayız. O ses bize barışın ve huzurun dejenere kavramlarda olmadığını söylüyor. O ses bize insan olma kalitemize ayar vermek isteyen ancak gerçekte kanımızdan ve canımızdan beslenmeyi amaç edinenlere  “Hayır!” dememizi istiyor. O ses bize kutsallığın “insan kalma” olduğunu söylüyor. O ses bize “insan olmanın kalitesinde” bir yaşam kurmayı arzuladığını söylüyor. 11.08.15 Marğuş Vezir 23:44
  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks