13 HAZİRAN 1861'E DOĞRU… ( 4 )

#5860 Ekleme Tarihi 09/06/2020 07:42:16

Lermontof’un sözleriyle, Çerkesler “Düşman kuvvetlerin beraberinde getirdikleri esaret zincirinin korkusuyla” umutsuzca direniyor, ama aynı zamanda vatanlarında yaşamalarına izin verilir belki umudu taşıyorlardı.

Ruslar saldırılarına devam ettiler. Çerkesya’da artık sadece Şapsughların, Vubıhların ve Abadzehlerin toprakları ile Bjeduğların yaşadıkları bölgenin bir kısmı özgürdü. Geri kalan yerler Ruslar tarafından işgal edilmişti.

Yüzlerce köy yakılıp yıkılmış, ormanlar, meyve bahçeleri, tarım alanları talan edilmiş, küçük ve büyükbaş hayvanlara el konulmuş, Çerkes kadınları, çocukları ve yaşlıları esir alınmış, yüzbinlerce Çerkes genci ve erkeği hayatını kaybetmişti.

Atalarımızın önünde artık iki seçenek vardı: Ya Rusların istediği gibi Osmanlı devletine ve Kuban ötesine ( pis, bataklık bir bölgeydi ) göç edeceklerdi ya da direnmeye devam edecek, hayatlarını feda edeceklerdi.

Ruslar 1860’tan sonra yeni bir politika uygulamaya başlamışlardı. Artık Karadeniz kıyılarını Çerkeslerden tamamen boşaltıyor ve Çerkeslerden boşaltılan bu coğrafyaya “özgürleşen” Rus köylülerini ( müjikleri ) ve Kazakları yerleştiriyorlardı.

Çerkeslere “isterseniz düzlüklere, Kuban ötesine gidebilirsiniz” diyorlardı, ama asıl olarak Osmanlı’ya sürgün etme politikası uyguluyorlardı. Yermolov, “bu, en az masrafla Kafkasya’nın kesin olarak boyun eğmesini sağlamak için gerekli” diyordu.

Çerkeslerin artık, vatanlarında yaşamak için, yalnız başlarına ve sonuna kadar direnmek dışında bir seçenek kalmamıştı.

Sürgün kararı Eylül 1861’de Maikop yakınlarındaki Hamketi’de bizzat Çar II. Aleksandr tarafından Çerkeslere bildirildi.

Aslında Çerkesler vatanlarında kalmak şartı ile Ruslarla anlaşma yapmak istiyorlardı. Bu amaçla bizzat Rus Çar’ı ile ve bazı Rus ordusu komutanları ile görüştüler. Ama Ruslar Çerkeslerin vatanlarında kalma şartını reddettiler.

Bunun üzerine 13 Haziran 1861’de, Soçi yakınında, Psaho ırmağı kenarında yeni bir Halk Meclisi toplandı. Bu toplantı, tarihi bir toplantıydı.

Çünkü bir araya gelen Şapsugh, Vubıh ve Abadzeh liderleri uzun bir toplantının ardından, “Çerkesya Özgürlük Meclisi”ni kurma, Çerkesya’nın bağımsızlığını ve Soçi’yi bu bağımsız Çerkesya’nın başkenti olarak ilan etme kararı aldılar.

Liderliğini Vubıhların temsilcisi Hacı Grandük Berzeg yaptığı toplantıda Abadzehleri Hasan Bidh, Şapsughları da İslam Thauş temsil etti.

Kendisine “Büyük Hür Meclis” veya “Çerkesya Özgürlük Meclisi” adı verilen 15 üyeli Meclis, Çerkesya’yı 12 bölgeye ayırdı. Her birine bir kadı, bir müftü, muhtar ve emniyet amiri atadı. Meclis kararları bu temsilciler tarafından uygulanacak, verdiler bunlar eliyle toplanacaktı.

Kararlar şöyleydi :

“1- Çerkesya’yı 12 Bölgeye ayırıyoruz.

2- 12 Kişilik bir yönetim kurulu oluşturuyoruz.

3- Zorunlu olarak vergi verilmesi yükümlülüğü koyuyoruz.

4- Her 100 Aile, orduya 5 atlı asker göndermek zorundadır.

5- Meclisin çalışmalarını sürdüreceği idari, dini ve konuk evlerini inşa ediyoruz…”

Evet, Çerkeslerin kendilerini ilgilendiren konularda kararları Mecliste, demokratik bir şekilde alma gelenekleri vardı; ama bir devlet örgütlenmesi, sürekliliği olan merkezi bir siyasi ve askeri otorite yoktu. Bu yapı Çarlık Rusyasına karşı savaşta, büyük zaaflara neden olmuştu.

Çerkesya Özgürlük Meclisi ve aldığı kararlar Çerkeslerin bu zaafı görmüş oldukları, artık bir devlet örgütlenmesine yöneldikleri anlamına geliyor.

Çerkesya Özgürlük Meclisi, bu nedenle tarihi bir öneme sahiptir ve bu nedenle Çerkes halkına bırakılan büyük bir mirastır.

Attachment

Attachment

Çerkesya Araştırmaları Merkezi-ÇAM
Diğer Haberler
  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks