ULUSAL DİL ÖĞRENMENİN ÖNEMİ

#482 Ekleme Tarihi 28/10/2013 06:50:26
28 Ekim 2013 İnsanoğlu dil sahibi, konuşuyor, bu yönüyle diğer canlılardan ayrılıyor. Yeryüzünde beş bin kadar dil konuşulduğu söyleniyor. Yeryüzü dilleri ailelere ayrılır. Biliminsanlarının saptamalarına göre yeryüzü dilleri on iki dil ailesinden oluşuyor. Bir dil ailesi içinde bulunan dillerin hepsinin tek bir kökten türediği varsayılıyor. Dilin en belirgin özelliği sürekli bir değişim içinde olması. Bu da ulusun/ toplumun yaşamı ile bağlantılı olan bir durum. Ulusun başardığı gelişmeler, diğer halklarla olan ilişkileri, nüfusun artması ve yaşanılan ülkenin genişlemesi gibi etkenler değişime yol açar. Bu süreç, dilin kendi içinde farklı diyalektlerin, giderek de yeni dillerin oluşması biçiminde kendini gösterir. Tek bir dilden türemiş olan bu yeni diller, `- zaman içinde-` ne denli birbirlerinden uzaklaşmış olurlarsa olsunlar, dil kökü değişmiyor. İşte bu değişmeyen özellik dil ailelerinin belirlenmesinde ana ölçüt/ ana dayanak oluyor. Adıgece İber- Kafkas Dil Ailesi'nin bir kolu olan Abhaz-Adıge dil grubunda yer alıyor. Bu gruptaki diller, teorik anlamda tek bir dilden türemişlerdir. Bu aileye ait ortak özellikler arasında şunları gösterebiliriz: Kök/ temel sözcükler tek bir sözcükten `heceden` oluşuyor, söz gelişi “śe/ цэ/ diş; je/ жэ/ ağız; ne/нэ/ göz; pe/ пэ/ burun…” gibi. Günümüzden beş bin yıl önce Yakın Doğu’da konuşulmuş olan Hatti, Hurri, Elam ve Urartu gibi dillerde de aynı özellikler/ kuruluş biçimleri görülür. Kök sözcüklerin ses yapısı, binlerce yıl içinde değişmeden varlığını koruyabilmiştir. Bilim bunu söylüyor. Sözünü ettiğimiz dillerin ortak yönleri/ özellikleri polisentetik (полисинтэтизм) yapı anlamında- bir sözcüğün çok sayıda morfemden (biçim biriminden) oluşabilmesi, morfemlerin diğer aile üyesi dillerdeki sözcüklerle örtüşebilmesi gibi ortak özellikleri gösterebiliriz. Sözgelişi “kıpfezğequağ/ къыпфэзгъэк1уагъ” (Ben bunu sana yolladım, ben onu senin yanına gönderdim…) sözcüğünün `-tek sözcük-` anlamını açıklamak için Rusça olarak beş altı Rusça sözcük sıralamak/ kullanmak gerekir. Dil ulusla birlikte doğar ve yok olur. Bizi çevreleyen doğanın ne olduğu/ etkileri, insan ilişkileri, yaşamda gerçekleşen değişiklikler dilde biçim buluyor. Ulusal anlayış, dünya görüşü, her bir dilde farklı biçimlerde oluşmuş, biçimlenmiştir. Bu nedenle, insanın düşünme olanakları ile ulusal dil arasında sıkı bir bağ vardır. Ünlü eğitimci/ peda;glar Pestalozzi, Comenius, Amonashvili ve diğerleri, büyük dil bilgini olan Uslar, bu bilginlerin hepsi her bir ulusun kendi dili ile eğitim görmesi gerektiği görüşünü savunmuşlardır. Bilimin/ kavrama yeteneğinin çıkış yerleri ile bağlantı kurma, bizi kuşatan doğanın sırlarını öğrenebilme bakımından, insanı bebekliğinden başlatarak anadili ile buluşturmak, tanıştırmak gerekiyor. Düşünme aracı olan beyin, insanın insan olduğu andan bu yana, doğayla iç içe ve uyumlu bir yaşam sürdürüyor. İnsanoğlunun düşünce biçimleri birbiriyle örtüşse bile, diller aynı dünyayı farklı anlatır, farklı sunarlar. Bu nedenle, insan birkaç dil bilirse, düşünce dünyası da o denli derinleşir, zenginleşir ve çeşitlenir, bilimsel kaynaklara daha hızlı ulaşır ve onları daha çabuk kavrar. Anne ve babası iki veya daha çok sayıda dil bilen çocukların daha zeki oldukları ve yabancı dilleri daha kolay/ daha az zamanda öğrendikleri kanıtlanmış olan bir bilimsel gerçektir. Her şeyden önce, anadilinden çıkış yaptırarak çocuğu bilimsel dünyanın içine sokmak ve ilerletmek büyük bir önem taşır. Çünkü çocuğu anadili dışındaki bir dille eğitmeye başladığınızda, ona `- bilim dünyası ile kontak kurması için gerekli olan-` soyut düşünme yetisini kazandırmanız güçleşir, bu yetiyi kazandırana değin hayli zaman yitirilir ve çocuğun kavrama yeteneği gerilere düşer, telâfisi olanaksız bir eksiklik ortaya çıkar. Örnek olarak bunun bir kanıtını sunayım. Adıge Cumhuriyeti’nin ilk kuruluş yıllarında `-1990'lı yılların başlarında-` Adıgecenin de Rusça ile birlikte resmi dil olması talebi Adıge Parlamentosu’nda hararetle tartışılmıştı. Milletvekili çoğunluğu, içlerinde Adıgeler de olmak üzere, böyle bir yasanın gerekli olmadığı, aksi takdirde Adıgecenin üzerine kaldırılması güç/ ağır bir yük bindirilmiş olacağı iddiasında bulunmuş, Adıgecenin resmi dil olması içerikli yasa önerisine karşı çıkmışlardı. O zamanki AC Başkanı `–Carıme Aslan-`, söz konusu yasanın mutlaka Parlamento'dan gerektiğini söylemiş, biliminsanları olarak, bizlerden, yasa önerisini destekleyici argümanlar bulmamızı istemişti. Bulduğumuz argümanlardan birini anlatayım: Sovyetler Birliği döneminde, 1960 yılında okullardaki eğitimin Rusçaya dönüştürülmesi, küçük ulusların dillerinin ilk sınıflarda okutulmaması kararı alınmış, uygulanmıştı. O tarihten önce Adıge ülkesinde ilk dört sınıfta `-ilkokulda-` tüm dersler Adıgece olarak okutuluyordu. Söz konusu sistemin değiştirilmesinin yol açtığı yıkımı da belirteyim: İncelemeler gösteriyor ki, fen bilimlerinde (matematik, fizik, kimya, biyoloji) yüksek lisans ve doktora yapmış olan Adıgeler, 1960 yılı öncesinde ilk dört sınıfta Adıgece okumuş olan kişilerdir. 1960 yılını izleyen `-Adıgecenin okutulmadığı-` 30 yıl boyunca Adıgelerin içinden yüksek lisans ve doktora yapmış tek bir biliminsanı dahi yetişmedi. Ayrıca, yüksek öğrenim gören Adıge sayısında da önemli bir düşüş yaşandı (*). Sonuç olarak, çocuğun anadilinde öğrenim görmemesi, sadece kendisi açısından değil, içinde yaşadığı ülke açısından da kayıplara/ eksikliklere yol açıyor. Yine bir başka örnek: Amnezi hastalığına/ hafıza kaybına uğrayanlar, ne kadar çok dil biliyor olurlarsa olsunlar, sadece kendi anadillerinde konuşurlar, diğer diller belleklerinden silinir. Dil beyin yapısının gerçek bir parçasıdır, asırlar boyunca insan aklının ve zekâsının kaynağı olmuştur. Anadili yeterince kullanılabilirse, her bir bireyin potansiyel olanaklarının o insan tarafından daha fazla kullanılması sağlanabilecektir. Prof. Dr. BIRSIR Batırbıy Dilbilimleri uzmanı Adıge Enstitüsü Müdürü Not: 27- 29 Eylül günleri Ankara'da gerçekleştirilen II. Adıge Dil Konferansı'nda Sayın Dr. Bırsır Batırbıy tarafından okunan Adıgece metnin çevirisidir. - hcy Makale Adigehaber ve Cherkessia.net sitelerinde de yayındadır. - hcy (*)- Düzce ve Reyhanlı gibi Adıgecenin terk edildiği yörelerde yüksek öğrenim gören Adıge öğrenci sayısında hatırı sayılır düzeyde düşüşler olduğu gözleniyor, ki bu durum, kültürel bağlamda da toplumsal bir gerilemeyi beraberinde getirmiş olmalı.- hcy
Dil-Xabze
Diğer Haberler
  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks