KENDİ HALİNDE BİR DEVLET: ABHAZYA - SON -

#5880 Ekleme Tarihi 24/07/2020 09:54:56

Gürcistan’ın Politikacılarının Şimdi Kendi „Oder-Neiße Sorunu“nu Çözmeleri Gerekiyor

Tarihte benim kuşağımın gazetecilerinin hafızalarından hala silinmemiş olan benzeri bir durum var: 50 yıl önce nedenleri ve arka planı üzerine bitmek bilmez tartışmalara, analizler yapılmasına neden olan „Oder-Neiße Sorunu“…

Neydi bu „Oder-Neise Sorunu“?

İkinci dünya savaşından sonra Polonya, Potsdam Konferansı kararlarına dayanarak (tarihsel olarak Almanya’ya ait olan HS) Schlessien, Pommern ve Ostpreußen bölgelerini ilhak etti. Burada yaşayan ve henüz Kızıl Ordudan kaçmamış olan Almanlar topraklarından sürüldüler. Yaklaşık olarak 8 milyon Alman Batı Almanya’ya sığındı.

1949’dan sonra kurulan Alman Cumhuriyeti bu yeni Doğu sınırlarını tanımayı reddetti. Bonn „1937 sınırları“nın geçerli olduğunda ısrar ediyor ve dünyanın Almanya’nın „toprak bütünlüğü’nün yeniden sağlanmasında sorumluluğu olduğunu iddaa ediyordu.

Bu topraklardan sürülen Almanların kurdukları güçlü politik örgütlenmeler Alman politikacıları esir almıştı: Bu yeni Oder-Neiße sınırını tanımak politikacılar için intihar ile eş anlamlıydı.

Ve televizyonlarda hava durumu haberleri bu bölgeleri de içerisine alacak şekilde verilmeye devam etti.

Resmi görüşmelerde Batılı müttefikler Almanya’ya destek vermeye devam ettiler; ama özel görüşmelerde bütün İngiliz ve Fransız diplomatlar Almanlara tutumlarının aptalca ve gerçekçi olmadığını söylüyorlardı. Gerçekte tam da buydu müttefiklerin istedikleri: Gerçekleşmesi mümkün olmayan bir talebi „dogma“ haline getiren bir Alman Devleti.

Böylece Almanya Sovyetler Birliği ile kimi sorunlarını görüşemez olmuştu. Mesela Almanya’nın Nato’dan çıkmasına karşılık, Doğu Almanya ile yeniden birleşme gibi.

Oder-Neiße sınırı ancak 1970 yılında Willy Brandt tarafından tanındı da, Almanya içerisine düşürüldüğü bu tuzaktan kurtulabildi.

Gürcistan’ın Willy Brandt’ını görebilecek miyiz sorusu Sohum’da gülümsemeyle karşılanıyor. Pek de inanmıyorlar böyle bir şeye.

Gürcü politikacıları hala Abhazya’nın Gürcü toprakları olduğunu iddia ediyor, hala „Ayrılıkçılığa Karşı Mücadele“den söz ediyor ve Abhazların da davet edildikleri konferanslara katılmayı reddediyorlar.

Ama bu gerçekliği görememe tavrı, tıpkı bir zamanlar Alman Devletini olduğu gibi, Gürcistan’ı da daha bağımlı kılmaktan başka bir işe yaramıyor.

Ruslar, Tiflis’in birbiri ardına sunduğu bu provokasyonlara seviniyor ve bunları Gürcistan’ı daha da sıkıştırmak, diğer küçük Kafkas uluslarını daha sıkı kontrol edebilmek için bahane olarak kullanıyorlar.

Ama, Gürcü önderleri bu gerçekçi olmayan toprak bütünlüğü konusunda ısrar ettikçe ABD de Gürcistan’ı güvenilir bir partner olarak görmeyecektir.

Tam açık olmayan AB’nin Gürcistan’ı desteklerken ne sözü verdiği?

2008 yılının Ekim ayında AB, Gürcistan’a savaşın zararlarını telafi etmek için toplam 1,1 Milyar Dolar yardım sözü verdi. Ve Gürcistan’ın „Toprak Bütünlüğü“ne verdiği desteği bir kez daha tekrarladı. Uzun vadede bakıldığında AB, Tiflis için iyi olanı yapmıyor.

Kafkasya’da krizin çözülmesi için henüz hala çok geç değil. Çünkü Ağustos ayındaki savaş kapattığından daha çok kapıyı da açtı. Sorunun dört asıl tarafının direk görüşmelere başlama cesaretini göstermeleri gerekiyor.

Bu, Gürcistan için daha zor olacaktır, çünkü var olan gerçekliği kabul etmek zorunda olanlar onlar. Güney Osetya için yapabilecekleri bir şey yok. Ama Abhazya’ya adım adım açılmaları mümkündür:

Şiddeti reddetme, ekonomik ilişkilerin ve ulaşımın yeniden kurulması, diplomatik boykota son verilmesi ve sonunda de facto-bağımsızlığın Gürcü ve Megrel mültecilerin yeniden Abhazya’ya dönmelerine izin verilmesi karşılığında tanınması gibi. Bütün bunlar Abhazya’nın da Rus kıskacından kurtulmasına yardımcı olacaktır.

İkinci aktör durumundaki AB’nin de böyle bir yakınlaşmayı desteklemesi ve Abhazya ile alt düzeyde de olsa ilişki kurması gerekiyor.

Üçüncü aktör olarak Abhazya hükümetinin uluslararası izolasyonu kırmak için eskisinden daha kararlı olması gerekiyor.

Dördüncü aktör olan ABD’nin yeni hükümeti ise Güney Kafkasya’da da „değişim“ programını uygulamaya koyması ve Gürcü milliyetçiliğini artık desteklememesi gerekiyor.

Tüm düşmanlıklara rağmen Abhaz politikacıları Gürcistan’ın geleceğinden büyük kaygı duyuyorlar. Komşularının bir azınlıklar sorunu nedeniyle veya Rusya’nın baskılarıyla çözülmeleri Abhazların korkulu rüyası. En büyük istekleri, yakın tarihte yaşananlara rağmen Abhazya’nın istikrarlı ve gelişen bir Gürcistan ile yakın ilişkiler kurabilmesi. AB, Türkiye ve diğer dünya ülkeleri karşısında ortak çıkarlarla birbirine kenetlenmiş iki komşu Kafkas ülkesi.

Kültürel anlamda ortak birçok yanı ve dışarıdan bakanların kolay kolay anlayamayacağı espri anlayışları olan bu iki ülkenin eğer kendilerine bu fırsat tanınırsa yeniden karşılıklı güveni tesis etmeleri mümkündür.

Bir Abhaz Parlamenteri bana eski bir Gürcü arkadaşını görmek için Azerbaycan’ın başkenti Bakü’ye gitmek zorunda kaldığını anlatmıştı. Otelin resepsiyonunda çalışan bayan pasaportlarını inceledikten sonra biraz şaşırarak „neden buradasınız“ diye sormuş? Biraz düşündükten sonra, „biz iki sevgiliyiz ve bizim ülkelerimizde buluşmamız mümkün değil, yasak!“ demiş.

Neal Ascherson- LE MONDE diplomatique, Ocak 2009

İngilizcesinden Çev: Niels Kadritzke

Almancadan Çev: Hatko Schamis

Not: Eski bir çevirimi hala kimi açılardan güncel olduğuna inandığım için bir kez daha yayınlamayı uygun gördüm.

Dünyadan
Diğer Haberler
  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks