Hadağatle Asker (хьэдэгъэл1э аскэр) (20.09.1922- 28.05.2009)

#7020 Ekleme Tarihi 28/05/2021 11:21:18

1948 yılı. Savaşın sonrası zor yıllar. Gıda ürünleri az, aralarında yok olanları daha çok. Kıyafetlerde aynı durumda; yarı çıplağız. Fakat ilginç olan şey yürekler tertemiz, hiç kimsenin aklına kötü şeyler gelmiyor, herkesin arı ve berrak umutları ilerlenileceğine inanıyor, elinden geldiği ölçüde bu yönde faydasını dokundurmaya çalışıyor. 

Bir grup arkadaşla birlikte orta öğrenimimizi bitirip öğretmen olmak amacıyla Mıyekuape’ye öğretmen enstitüsüne geldik. İlk dersi bitirip, kaldığımız eve gitmek üzere yola çıktığımızda, açsak da, arzularımız gerçekleşme yolunda olduğu için mutlu, sevinçli bir şekilde gürültü çıkartarak, söylediklerimizi birbirimizin dinlemesine bile fırsat vermeden caddede yürürken, aramızdan birisi önümüzde giden ince uzun birisine eliyle işaret ederek "işte, şu giden radyoda her sabah ‘kezıorer Mıyekuape’ diyerek konuşan HADAĞATLE Asker" dedi. 

Açlığımızı da unutmuş olarak, arsızlıklarımızı durdurup ses çıkartmadan peşinden, gittiği yere, evine kadar takip edip gittik. Evinin bahçesine girince biz de geri döndük. Öğrendiğimize göre Adığe Radyosunda spikerlik yapıyor, Adığe Uygulama-Araştırma enstitüsünde çalışıyordu. İşte böylece bizde, gözlerimizle Askeri görmüştük. Bu gün bile o an gözlerimin önünde….

Günler, yıllar geçti, ardından dostta olduk; öğretmen enstitüsünden birlikte mezun olduk, ben devam ederek; O ise açık öğretim kısmında okuyarak okulu bitirdik. 

Asker, askerden geldikten sonra 1946 yılından itibaren yaşadığı müddet boyunca Adığe Bilimsel Araştırma-Uygulama Enstitüsünde çalıştı. Bir araya gelmeden, düşüncelerimizi paylaşmadan, bu kadar zaman boyunca, bir kaç gün buluşmadığımızda sanki yıllardır bir araya gelmiyormuşuz gibi anlaşarak, birbirimize kıymet vererek yaşadık. 

Uzun yıllar boyunca yürekten-samimi bir yakınlık hissettiğin insandan anılarla bahsederken, bir hatırayı bir diğeri kovalayarak adeta kafanın içerisinde çarklar durmak bilmeden dönüyormuşcasına geliyor. 

Temiz, arı yürekli bütün insanların gözünün önüne Askerin gülümseyen, sakin, yumuşak, özlü konuşmaları geliyor. Gözlerimizin önüne yorulmak bilmeyen, yaptıkları hep kendisine az gelen, üretimi dur durak bilemeden çoğala gelen şair dikiliveriyor. 

HADAĞATLE Asker, gece gündüz bir kaç saat daha diyerek, iğle yeni iplik eğiren, iğini hiç durmadan ya bilimsel ya da sanatsal alanda işleyen bir insandı. Adige edebiyatı ve biliminde iki yüce öbeği ulusun maneviyatına katan eserler sundu. Milli servetimizi zenginleştiren, entellektüel gücü ve kudretini ortaya çıkartan uzaklardan dahi görülen dağsı bu iki öbek ulusun mirası içerisinde yer buldu…

Evet, HADAĞATLE Asker sanatsal yolda attığı ilk adımlarında, yüreğindekileri, kavradıklarını şiirle dile getiren edebiyatın başarıları ve eksikliklerine yeni çıkarsamalar yapabilen yürekten bir güç olduğunu ortaya koydu.

Şiir yoluna HADAĞATLE Asker‘in adım attığı dönem, keyifli-umutlu bir zaman dilimiydi; insanlar büyük bir inanç içerisinde yeni yaşamı inşa ediyorlardı, büyük umutların verdiği yoğun keyif insanları sürüklüyordu. Özendikleri, uğruna çabaladıkları yaşama ulaştıklarını umuyorlardı, onun sıcaklığı ve aydınlatıcılığını hissederek mutlu ve esendiler. 

Dönemin Adığe şiirinin pek çok satırı da bunun yansıması olarak önümüze çıkıyor. Böylesi uyumlu pek çok sesten bir tanesi de HADAĞATLE Asker’in şiirsel sesiydi. Bunu şiirlerinin isimleri dahi kanıtlıyor: ‘Kızlarını tebrik ediyorlar – kızlarına seviniyorlar’ , ‘buyur, buyur gel, Ekim ayı’, ‘Yolunuz açık olsun, dostlarımız’, ‘Adigey‘in şarkısı’ ve diğerleri...

Büyük umutlar taşıyarak, güçleri nispetinde insanlarımız emek sarfediyorlardıysa da, Avrupa‘yı saran faşizm yangınının kara dumanları da, ateşinin sıcaklığı da, ülkemize ulaşıyor, insanlarımız da, dünyada yaşayan tüm adil insanlar da bu konuda kaygılanıyorlardı. O dönemde edebiyatımızda yer alan tüm eserlerde bu kaygı belli oluyordu. 

HADAĞATLE Asker‘in o dönemdeki şiirlerinde de bunu görüyoruz; ‘Şu, kalemi ver’, ‘Kudretli askerlersiniz’, ‘ Dünyanın yanıtı’ isimli şiirleri ve benzerleri…

HADAĞATLE Asker‘in ilk verdiği eserlerde sanatsal düşüncelerini, çalışma sitilinde kendiliğindenliği, epik yazın ile dünyaya bakışını, bilimsel-araştırmacı çalışmalarını görüyoruz. Bunun kanıtlarını da örneğin ‘İnsanın hayrı (tihaho 1941) ve edebiyata yönelik yazdığı makaleleri, eser önsözleri-açıklamalarında ( tahlilleri ) görüyoruz.

Fakat yaşam durağan, stabil ve barış içerisinde sürmeye devam edemedi, faşizm ateşinin saldığı yangın ülkemizi de kavradı. Bu aynı zamanda edebiyatta da bir dönüm noktası oldu; yazın dili de savaşın alazlarından duyulan seslere dönüştü. 

HADAĞATLE Asker‘e ait; savaşın başlamasının üçüncü günü Adığe Özerk Bölgesi gazetesi ‘Sosyalist Adigey’de 24 haziran tarihinde yayınlanan, "O 'bey efendileri’, şimdi gerektiği gibi konuk ederiz" isimli eser ile savaş dönemi Adığe edebiyatının ilk sayfası açılmış oldu. Ardından HADAĞATLE Asker, vatansever niteliklere haiz pek çok şiir yazdı. 

HADAĞATLE Asker’in samimi arkadaşı, genç şair, ANDIRHUAYE Huseyn’in canını esirgemeden savaşta kahramanca öldüğünü ve Sovyetler Birliği kahramanı şanının ona verildiğini öğrendiğinde "sonsuz övgü, senin Huseyn" adıyla yazdığı eseri 2 Nisan 1942 tarihinde otonom bölge gazetesinde yayınlandı. 

Bunun ardından 13 gün geçtikten sonra HADAĞATLE Asker de okullardan erken mezun edilenlerle birlikte, 15 Nisan 1942 tarihinde askere alındı. Savaşta, keskin nişancı okulunda öğretmenlik yaparak görevini tamamladı, subay olarak 1946 yılında vatanına geri döndü.

Asker elbisesini sırtından çıkartmaya fırsat bulmadan 15 mart 1946 tarihinde Adığe Bilim Araştırma-Uygulama Enstitüsü'nde çalışmaya başlayarak aynı işyerinde vefat ettiği 28 mayıs 2009 gününe kadar çalıştı. 

Bu zaman içerisinde Adığe folklorunun derlenmesi, öğrenilmesi, baskıya hazırlanması ve yayınlanması konusunda çok sayıda iş yaptı; Adige voredıjleri, pşınatlelerine ait fonotiki ilk oluşturan da yine o oldu. 

Bunların yanı sıra kendi eğitimini de devam ettirdi, 1957 yılında Adığe Öğretmen Enstitüsü'nü, 1960 yılında masterını tamamladı. 1965 yılında Adığe Nart Eposu temasına sahip tezi ile kandidat oldu, 1990 yılında ise doktorasını verdi. 

Adığe edebiyatına ve folkloruna ilişkin makalelerini dur-durak bilmeden yayınlıyordu. Aynı zamanda çok sayıda sözlü Adığe halk edebiyatı derlemeleri-kitapları yayınladı. 

Fakat HADAĞATLE Asker'in bilimsel olarak en büyük başarısı "Nart Eposu"na ilişkindir. Kafkasya'da yaşayan pek çok başka ulusun sözlü halk edebiyatında Nart Eposu'nun belli bir yeri var. Bu yüzden Nart Eposu kime ait sorusu göz önüne dikiliyordu. 

Bu büyük sorunun cevabını HADAĞATLE Asker verdi: Nart Eposu'nun Adığe milletinin ürettiği manevi bir eser olduğunu kanıtladı. 

HADAĞATLE’nin "Kahramanlık Eposu Nartlar ve Onların Kökeni" (1967), "Adige ( Çerkes ) Halkında Nartlar", (1987), "Milli Hafıza: Nart Eposu'nun Kökeni", (1997) isimli monografik eserlerinin temel teması da budur. 

Bu eserlerin yüreğinde, bilincinde, temelinde yer alan onlara can olan ve onları kanıtlayan Nart söylenceleri, şiirleri, şarkıları, pşınatleleri, tüm Adığe etnik gruplarının ağızları ile yedi cilt halinde 1968 -1971 yılları arasında yayınlandılar. 

Bu büyük çalışma Avrupa Kafkasologlarının VI. Dünya Kongresi'nin 22-26 Haziran'da Adigey‘in başkenti Mıyekuape’de yaptıkları kongrenin de merkezinde yer aldı. 

Bu kongrenin organizasyonunda, merkezinde HADAĞATLE Asker vardı, konuşma yaptı, sunumlarda bulundu. 

"Bu gücün, bu azmin altında, kökünde yatan nedir?" sorusuna Asker’in kendisi cevap veriyor: "İki yaşındayken, dedem Tl’ımaf ‘ın koynunda geceleri yatarken o, ‘Savsırıko tikan’ dediğinde ben de onu yinelerken, çocukluğumda dedemden öğrendim Savsırıko’yu. Şimdi otuz yıldır nasıl üzerinde çalışacağımı tam anlamıyla bilemeden Nart Eposunun idelerine vakıf oldum. Bu yolun başlangıcı böyle…" 

Şüphe duyulmayacak bir şekilde bu konuda iyi ve samimi çalıştı.

HADAĞATLE, büyük bilimsel çalışmalarının yanı sıra şiirsel sanatını da sürekli geliştirdi. ‘Yüreğin Şarkısı’ (1948), ‘Aydın Günler’ (1950), ‘Köyüm’ (1953), ‘Adige Kızı’ (1957), ‘Yüreğin Arzuladığı’ (1959), ‘Vatanımın Baharı’ (1966) ve diğer şiir kitapları da yayınlandı. 

Yazarın seçme eserlerinin yer aldığı; ‘Yollar’ (1972), ‘Asker ve Kızcağız’ (1975), ‘Arkadaşın Kaşeni’ (1977), ‘Umudun Işıltıları’ (1982), ‘Geri Dönen Şarkılar'(1988), iki cilt olan ‘Seçme Eserler’ (birinci cildi- 1993, ikinci cildi 1994) ve 2007 yılında bir daha seçme eserlerinin yer aldığı kitaplar da ayrıca yayınlandı. 

Şairin pek çok kitabı Rusça olarak Moskova, Krasnodar, Mıyekuape’de basıldı, pek çok şiiri Türkçe, Arapça ve başka dillere çevrilmiş olarak yurtdışında yayınlandı. 

Bütün pşınatlelerinde, şiirlerinde anlatılan şey çağımız insanı, onun çalışması-iş yapması, yaşamı, hayat şekli, üzüntüleri sevinçleri kıvançları, kaygıları, umutları, ulusumuzun tarih içerisinden süzülen yaşamı-öyküsü. 

Şairin eserlerindeki tematik yapıyı yurt dışında bulunmuş olması daha da zenginleştirdi. Buralarda yaşayan insanların yaşamlarına da vakıf olması, yabancı ülkelerde yaşayan soydaşlarımızın durumundan, umut ve arzularından haberdar olması vasıtasıyla bunları dile getiren, gözler önüne seren pek çok şiir, poem yazdı. Bunlardan bazıları; ‘Tel-Amra’, ‘Çerkesçemiz Şam‘da da Körelmedi’, ‘ Soydaşlarım, Sizleri Selamlıyorum!’ ‘Ankara da Söylediğim Khuakho’, ‘Hey, Florida Şarkını İşitiyorum’ ve benzerleri. 

Bu şiirlerin tarihi önemleri; tarihsel kökleri, vatanseverlik ve enternasyonalizmin özlerinde yer alması yanı sıra poetik-şiirsel yetenekle de yoğrulmuş olmaları…

HADAĞATLE Asker‘in sanatsal yolu-gelişimi söylediği ile yaptıklarının örtüşmesi neticesinde hoş bir gelişim izledi; Adığe edebiyatına da milli kültürümüze de büyük katkılar sundu.

HADAĞATLE Asker önemli övgü- ödüller de kazandı; ‘Rusya Federasyonu Onursal Kültür Emekçisi’ (1982), ‘Adığe Cumhuriyeti Onursal Bilimadamı’ (1992), ‘Adığe Cumhuriyeti Milli Şairi’ (2006) vb. 

HADAĞATLE Asker, Dünya Adığe Bilimler Akademisi üyesiydi. 1997 yılında Adığe Cumhuriyeti Bilim, Sanat Devlet Ödülü’ne layık görüldü. 

Ama bütün bu ödüller arasında en çok sevdiği, köyü ‘Hatıkauye’nin kendisini ‘Onur Duydukları Köylüleri’ ilan etmesiydi. 

HADAĞATLE Asker köyüne çok kıymet verirdi, onunla onur duyardı, köylüleri de aynı şekilde onu sahiplenirlerdi. Köylüleri onunla onur duyduklarını belirten ödülün yanı sıra köydeki caddeye de Asker'in adını verdiler. Asker’in milleti için yaptığı çalışmalara milleti de değer verdiğini gösterircesine Nefukuaye, Şıncıy, Şaçe (Soçi) ve Psıfuape (Lazarevsk) rayonu onu fahri hemşehrileri olarak ilan etti. 

İnsanların seni sevmesi, kıymet vermesi, saygı duyması kıvanç verici bir şeydi ve HADAĞATLE Asker bunların hepsine layıktı. 

Bir insanın çalışmalarından elde edebileceği en büyük ücret insanların onu işitmesi, kıymet vermesi, ondan hoşlanmalarıdır. HADAĞATLE Asker’e bunların hepsi nasip oldu…

Şairin 88. doğum yıldönümünü kutlamaya hazırlanıyorduk, fakat, bu günü göremeden, bu güne ulaşmadan 28 Mayıs’ta, Asker ebediyete intikal etti. 

Asker’in edebi, bilimsel eserleri şüphesiz günümüz yaşayanlarının da gelecekte yaşayacak olanların da gıdası olacak, bilinç ve uslarında adeta bir maya vazifesi görecekler.

ŞHALAHO Abu

Adige Mak Gazetesi, Eylül 2012

Çeviri: AÇUMIJ Hilmi

 

Kültür-Edebiyat
Diğer Haberler
  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks