460 DEĞİL, 960 YIL DA GEÇSE, YALAN YALANDIR!

#1503 Ekleme Tarihi 09/09/2017 12:33:19

Tarihi, galipler yazar. Gelecek öngörülerine göre. Buna, “resmi tarih” denir. Bu tarihte gerçekler, doğrular değil; örgütlenmek istenen geleceğin insanını ve toplumu yaratacak motifler, masallar ve yalanlar vardır. Bu tarihte yenilenlerin çıkarları, gelecek kaygıları ve gerçekler önemli değildir. Hatta tehlikelidir. Bu nedenle yasaklanır. Çarpıtılır. 

Çerkes tarihini de “galipler”in kalemşörleri yazdılar. O gitti, Bu geldi; ama bakış açısı değişmedi. Çünkü O da, Bu da galiplerin çıkarlarını esas aldı. 10 yıl önce bir “450. Yıl Safsatası” vardı. Hem vatanda, hem de diasporada büyük tepki gösterdik. Aslında 1957 yılında Nalçık meydanına diktikleri ĞOŞENEY’in heykeli ile, 400. Yılda, başlamışlardı bu yalanı anlatmaya. Sonra her yıl küçük de olsa törenler yaptılar. Ama 2007 yılında 450. Yıl’ı “görkemli” törenlerle kutlamak istediklerinde, mızrak çuvala sığmadı. Hem diasporada hem vatanda sadece aydınlar değil; sıradan insanlar bile tepki gösterdi bu komediye. Çünkü kendi kendilerine bir “gönüllü katılım” uydurmuş, uydurmakla kalmamış, bu yalanı bize kutlatmak istemişlerdi.

Halbuki Rusya Bilimler Akademisi, Rusya Tarihi Enstitüsü bile ( Dmitriya Ulyanova cad., 19117036,  Moskova ),  2006 yılında Adıge Cumhuriyeti yöneticilerinin, Rusya  ile Çerkesya arasındaki ilişkilerin 450. yılı hakkında, resmi bilgilendirme taleplerine cevap olarak: “XVI-XVIII yüzyıllar arasında Çerkes-Rus ilişkileri ve Adıgey’in (Çerkesya’nın)  XVI. Yüzyılın ortalarında gönüllü bir şekilde Rusya’ya katılmasına ilişkin tarihlendirme yapılması ve bunun hukuksallığı üzerine; Kuzey Kafkasya beylik-prenslikleri ( knyajestvo ) ile Rusya arasındaki aktif ilişkiler XVI. Yüzyıl ortalarında başladı. Bu dönemlerde kabul gören diplomasi kurallarına göre bu ilişkiler sık sık özel anlaşmalar ve aynı zamanda karşılıklı vasallık-uyrukluk teminatları şeklinde formüle ediliyordu. Fakat sözü geçen dönemde uyrukluk, hamilik, hakimiyet telakkisi farazi ( sembolik ) nitelikteydi. Sadece Kafkasya ile alakalı materyallerde değil; Sibirya, Kalmıkya ve diğerleriyle yapılan ve “vasallık-uyrukluk” olarak deklere edilen anlaşmalarda dahi ciddi çekinceler vardı. İki yüz yıl süren bir dönem boyunca Adıgey, Dağıstan, Gürcistan ve sairleri ile Rus çarları arasında  yapılan ve defalarca kere yinelenen bu anlaşmalar kanıtlıyorlar ki; bu tip uluslararası ilişkiler geç ortaçağa mahsus nitelikler taşımaktadırlar. Kafkasologlar ve pek çok yazar bu özelliğin uzun zamandır ayrımındılar ve Adıge-Rus ittifakı, “Çarın(ın) Koruması”, anlaşmalarını kelimesi kelimesine tabilik olarak kabul etmiyorlar. Bu anlaşmalar, daha ziyade, yerel yöneticiler ile Rusya yöneticilerinin çıkarlarının örtüşmesi neticesinde üçüncü bir güce -komşu devlete veya Kafkasya’nın hakimiyeti için savaşanlara- karşı yapılan politik ittifaklardı. İran, Türkiye, Rusya ve yerel yönetimler arasındaki ilişkiler hep böylesi manevralar içerdiler. Netice itibariyle, Kafkasya’da sürekli ve eş zamanlı olarak Rus Çarının, İran Şahı’nın ve Osmanlı Sultanı’nın himayesini kabul eden böylesi manevralar yapılmaktaydı. Ama, “Çarın yüce elleri altında olmak” şeklinde yinelenen bu anlaşmalar daimi-süreklilik arz eden niteliklerde değillerdi; bunları, sürekli yükümlülük olarak kabul etmek ( söz konusu dökümanlarda dile getirilmiş olmasına rağmen ) doğru değildir. “Hamilik” devletler arası bir anlaşma niteliğinde değildi; sadece yöneticiler arasında, taraf olan yöneticilerden birisinin yönetimden ayrılması ile gücünü kaybeden şahsi anlaşmalardı. Bu yüzden de devamlı yenilenmeleri gerekiyordu.

Moskova devleti XVI. yüzyıl ortalarında, IV. İvan döneminde Kazan ve Astrahan hanlıkları ile yaptığı savaşlar neticesinde Hazar denizine açılmıştı. Bu dönemde Moskova, bazı Adıge beyleri ile dostluk ilişkileri geliştirmişti. 1552, 1555, 1557 yıllarında Kabardey ve Batı Adıgeleri ( Kuban ötesi ) elçileri, Kırım Hanlığının yaptığı seferler nedeniyle ve Kazikumuk ( Dağıstan ) Şamhallığına karşı verdikleri savaşlarda İvan Grozni’ye himaye talebi ile başvurmuşlardı. Fakat Kuzey Kafkasya’nın Rusya’ya bağlandığını söylemek için bu tarihler çok erkendir: Rus devleti bu sıralar ( Ç.n. coğrafi olarak çok ) uzakta idi. Bu ilişkiler de sadece yakınlaşmanın başlangıcı idi. Hatta, mesela, Kabardey’in Rusya himayesi altında olduğu dönem devam ederken, bir kaç yıl sonra Batı Adıgeleri Kırım Hanı ve Osmanlı Sultanı’nın himayesini de tanımışlardı ve uzun bir dönem ( pratik olarak XVIII. Yüzyıl sonuna kadar ) Rusya ile ilişkileri yoktu. XVIII yüzyılda Rusya ve Türkiye arasındaki askeri mücadele yeniden başladı. Adıgeler için iki taraftan birisini seçme gerekliliği ortaya çıktı, her iki tarafa da zaman zaman yaklaştılar. Bu yakınlaşmalar Petersburg’ta hiç bir zaman İmparatorluğun himayesi altına girdikleri şeklinde tahayyül edilmedi. Askeri güçleri göz önüne alınarak, Adıgelere sadece jeopolitik konumları ile tarihsel etki alanı içerisinde yeralan, ama bir dış güç olarak bakılıyordu. Resmi ve hukuksal olarak Rusya’nın Kuzey Kafkasya’da yayılmaya başlaması XVIII. Yüzyılda Türkiye ile Rusya arasında imzalanan Küçük Kaynarca (1774) ve Yaş (1791) anlaşmaları ile başlar. Bu bölgede imparatorluğun reel olarak hakimiyet alanını genişletmesi ise bir sonraki yüzyılda gerçekleşmeye başlar.

Bölge uluslarının kaderlerinde, Rusya’nın etkili ve güçlü rol oynaması bu dönemden önceki bir zamana denk gelmez. Kuzey Batı Kafkasya’nın Rusya İmparatorluğu’na bağlanması ve boyun eğmesi ise 1860’lı yılların ilk yarısında Kafkas savaşlarının bitimi ile mümkün olmuştur. Adıgey’in ( Çerkesya’nın ) Rusya’nın bir parçası olması, kademe kademe, uzun bir dönem ve süreç içerisinde cereyan etmiştir. XVI. yüzyılda yapılan anlaşma ile başlayan süreç, devamlı olarak Rusya devleti lehine olan askeri ve diplomatik kazanımlar ile Rusya’nın Kafkasya’da ilerlemesi şeklinde sürmüştür. Çerkeslerin XVI. yüzyıl ortalarında Rusya’ya bağlanmaları veya “gönüllü katılımları” kesinlikle söz konusu değildir. Son yıllarda bölgesel Kafkasologların formüle ettikleri “askeri-politik ittifak”, bizim bakış açımıza göre, XVIII yüzyıl sonlarına kadar olan Çerkes-Rus ilişkilerinin karakterine etki etmiştir denilebilirse de, bu konunun da net olarak açıklığa kavuşturulması gerekir. Buna rağmen bu ittifakta taraflar arasındaki askeri ve ekonomik kaynaklar açısından Rus monarkları, Adıge liderlerine karşı hiyerarşik olarak üstün konumdaydılar. Bunların ışığında; biz, 450 yıl önce gerçekleşen şeyin, Çerkesya’nın Rusya’ya bağlanması-katılması değil, aralarında işbirliğine dayalı bir ilişkinin kurulması olduğuna inanıyoruz…  Tarih bilimci, Doktor V. V. Trepavlov” ( Rusça Orijinal Metin: http://www.elot.ru/main/index.php?option=com_content&task=view&id=236&Itemid=5 )

Özetle, 1557 yılında Kabardey Prensi Temruk’un kızı Ğoşeney’i Çar İvan Grozni’ye eş olarak vermesi ile “Çerkes-Rus dostluğu” başlamış, aynı dönemde Kırım Hanlarının ve Dağıstan Şamhallarının saldırılarına karşı koymak amacıyla Ruslarla Çerkesler arasında ilk defa bir iş birliğine gidilmiştir. Resmen bir anlaşma yapılıp yapılmadığı bile muammadır. Bu antlaşma, Prenses Ğoşeney ( Maria )’in İvan Grozni’ye eş olarak verilmesinin 400. yıldönümünde; 1957 yılında, Nalçik Meydanına dikilen heykel ile sembolleşmiş, bu olay Rus ve işbirlikçi tarihçilerce çarpıtılarak “ÇERKESLERİN RUSYA’YA GÖNÜLLÜ OLARAK KATILIŞININ 450. YILDÖNÜMÜ” olarak görkemli kutlamaların nedeni olmuştur. Amaç, 1864 yılına kadar süren, Çerkes halkının soykırımı ve sürgün edilmesi ile sonuçlanan bağımsızlık savaşını “bir iç isyan” hareketi gibi göstermek ve Özgür Çerkesya’yı zihinlerden silmektir. “400. Yıl” bir safsataydı, 450. Yıl da!

Bu sene yeniden gündeme getirilen 460. Yıl da bir safsata olmuştur. Çerkes halkı ile Rusya ve Rusya Federasyonu halkları arasında dostluk ve kardeşlik duygularını geliştirmek, halkların barış içinde yaşamalarını mümkün kılmak için böyle yalanlara değil; gerçeklere, geçmişte yapılan hataların telafi edilmesine ve adalete ihtiyaç var.

Ve değil 460 yıl, 960 yıl da geçse, Çerkes halkı “Rusya’ya gönüllü katıldığımız” yalanına inanmayacak, bu yalanlar üzerine örgütlenen gösterilere itibar etmeyecektir.  

ÇERKESYA HAREKETİ 9 Eylül 2017

Bakış Açımız
Diğer Haberler
  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks