YENİ ANAYASA TARTIŞMALARI ÜZERİNE...

#599 Ekleme Tarihi 06/11/2015 05:06:08

ÇERKES KAMUOYU'NA

Bildiğiniz gibi Türkiye, uzun bir zamandır “Yeni Anayasa”yı tartışıyor. Topluma sanki, “yepyeni”, “bütün sınıfların; ulusal, etnik ve dini  toplulukların çıkarlarını temsil edecek”, “sorunlarını çözecek” ve “bir daha hiç değişmeyecek” bir Anayasa yapılacakmış gibi bir hava pompalandı. Ve bazılarımız bu havaya kendilerini kaptırmış durumdalar.   Halbuki, Türkiye neredeyse 150 yıldır “Anayasa”yı tartışır. Bu tartışmaların ilk ürünü 1876 yılında yürülüğe giren “Kanun-i Esasi”dir. Sonra 1909’da, 1924’te, 1961 ve 1982’de “Yeni Anayasa”lar yapılmıştır. Şimdi yapılacak olan da “Son Anayasa” olmayacak, toplumsal ilişkiler ve dengeler değişince tartışmalar yeniden başlayacak, “Yeni Anayasa”lar yapılacaktır. Çünkü Anayasa, nihayetinde bir iktidar belgesidir. Vatandaşa bazı haklar ve özgürlükler veren değil, vatandaşın hak ve özgürlüklerini kabul ettirdiği bir metindir. Ve Anayasanın sınırlarını belirleyen soyut idealler, niyetler, ilkeler veya istekler değil; somut toplumsal mücadelelerdir. Kitleler ve “vatandaş” ister, mücadele ederse demokrasi ve özgürlüklerin sınırları genişler, aksi halde daralır. İlk anayasa olarak bilinen Magna Carta’dan beri böyledir bu. Bu gerçeklikten yola çıkan bizler, “Yeni Anayasa”nın yapılmasına katkıda bulunacak; taleplerimizi ve beklentilerimizi ilgili merciilere iletecek kurumlarımızdan ve büyüklerimizden öncelikle ve “sadece” kendi özgün sorunlarımıza yoğunlaşmalarını istiyoruz. Görevimiz, çıkarları çelişen sınıfların, ulusal-dini toplulukların ve onlarca toplumsal grubun hangi ilkeler veya dengeler gözetilerek birlikte yaşayabileceklerinin formullerini bulmak değil; Çerkeslerin varlıklarını devam ettirebilmeleri için hangi hak ve özgürlüklere sahip olmaları gerektiğini dile getirmek; bunun için gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasını istemek olmalıdır. “Türkiye demokratikleşirse, Çerkesler de hak ve özgürlüklerine kavuşur” şeklinde değil; “Çerkesler hak ve özgürlüklerini kazanırlarsa, Türkiye daha demokratik olur” diye düşünmeli; genele veya herkese uyanı değil, bize gerekli olanı talep etmeliyiz.   Somutlamak gerekirse: Türkiye Cumhuriyeti tarihi, Çerkeslerin varlıklarının inkar edilmesi, kimliklerinin, isimlerinin ve dillerinin yasaklanması; asimile edilmeleri ve Türkleştirilmeleri tarihidir. Eğer “Asimilasyon bir insanlık suçu” ise, Çerkeslere karşı bu suç işlenmiştir. Bundan dolayı bizden özür dilenmeli ve bir “Çerkes halkının yeniden rehabilitasyonu” programı çıkarılmalıdır.   Bu çerçevede, “Yeni Anayasa”, Çerkeslerin Türkiye’de yaşayan bir azınlık milliyet olduğunu tanımalı, etnik-ulusal kimliğini kayıt altına almalı ve varlıklarını devam ettirebilmeleri için gerekli önlemleri almanın devletin görev ve yükümlülüklerinden biri olduğunu kesinleştirmelidir. Bu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Çerkeslerin demokratik hak ve özgürlüklerini tanıması; dilimizi ve kültürümüzü yaşatabilmemizin önündeki bütün yasal engelleri kaldırması ve kurumlarımızı maddi ve manevi olarak desteklemesi demektir. Hepsinden önemlisi, Çerkeslerin hasbelkader Anadoluya göç etmiş bir insan topluluğu olmadığı, bugün Türkiye vatandaşları olsalar da bir anavatanlarının ve anavatanlarında yaşama haklarının olduğu vurgulanmalı; anavatanlarıyla ve soydaşlarıyla ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel ilişkiler kurma ve geri dönme hakları tanınmalı, desteklenmelidir.   Bunların hukuki altyapılarını hazırlamak, “Yeni Anayasa”da uygun bir dille formule etmek o kadar zor değildir. Yeter ki istensin!

Çerkesya Yurtseverleri, 23. 12. 2011         

Bakış Açımız
Diğer Haberler
  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks