Çerkes Köyünde Bayram Kutlaması

#12212 Ekleme Tarihi 06/11/2025 05:02:07

                                                                Çerkes Köyünde Bayram Kutlaması*
                                                     Oteçestvennıye Zapiski Yayıncısından Editöre Mektup
                                                                                                                   Pavel Svinyin
                                                                                                                   Sıcak Sular, 15 Temmuz 1825.
                                                                                                                   Çev. Murat Topçu - Papşu

Sıcak sulardan 5 verst uzakta bulunan Aciyev’in1 köyünden şimdi döndüm ve size orada gördüğüm ve duyduğum her şeyi izlenimlerim henüz tazeyken, hayal gücüm bozulmamış ve bir Avrupalı için daha ilginç olan diğer şeylerle meşgul değilken anlatmak için hemen kaleme sarıldım.

Bayram kutlamasını daha cazip kılmak ve Çerkeslerin bam teline dokunmak — onların rekabet duygusunu kamçılamak – amacıyla bir miktar para toplanması için kampanya düzenlemeyi teklif ettim. Böylece bu parayla binicilikte, dansta ve atışta öne çıkanlara ödül vermek mümkün olabilirdi. Teklifim sıcak suların hemen hemen bütün ziyaretçileri tarafından kabul gördü ve birkaç saat içinde birkaç yüz ruble toplandı. Burada görevli Sayın Komutan’ın aracılığıyla bütün Çerkes ve Nogay köylerine ödül verileceği duyuruldu ve bütün Kuban bölgesinin ilk sıradaki trubaduru2 sayılan Sultan Kerim Girey davet edildi.

Yekaterinhof’taki şenlikli gezileri hatırlatan şekilde fayton ve kupa arabaları konvoyuyla Aciyev’in köyüne yaklaşırken, elimde olmadan, gözlerimin önünde beliren tabloya hayran kaldım. Ürkütücü Beştav dağının gölgesi altına serilmiş muhteşem vadi rengarenk, birbiriyle uyumsuz insan kalabalığıyla doluydu. Paris kokan kıyafetleriyle Rus hanımlar, yüksek tahta ayakkabılar (phavaka olarak adlandırılıyor) üzerinde hayalet gibi görünen Çerkes kızlarıyla birlikte ayakta duruyorlardı. Subay grupları çeşit çeşit kıyafetleriyle, başkentin ve taşranın şıklık düşkünü erkekleriyle karışmışlardı. Kazaklar, Çerkesler, Nogaylar oynak atlarının üzerinde ileri geri dolaşıyorlardı. Son olarak da, kurulu çadırların yan taraflarında toplanmış şarkıcı ve müzisyen kalabalığı hep birlikte son derece ilginç bir seyirlik manzara arz ediyorlardı.

Kutlama danslarla başladı. Çerkesler uzun süre Denona ile bize eziyet ettiler. Bu bir tür kazaska; çoğunlukla sadece kızlar oynuyor. Omuzlarını asker gibi geriye atarak oldukları yerde ayaklarını vuruyor ve gözlerini yere dikerek yüzlerinde en ufak bir kıpırtı olmadan otomat gibi dans ediyorlar. Sonra, ondan daha uzun süre Uk oynadılar. Erkekler ve kızlar sıkıca el ele tutuşarak bir halka oluşturdular. Bu halkanın monoton hareketleri en iyi deniz çırpıntısına, bu sırada söyledikleri şarkı ise fırtına ulumasına benzetilebilir. Sonunda sahnenin ortasına kartal burunlu, alev alev yanan gözleriyle, tepeden tırnağa silahlı, yakışıklı bir Çerkes genci fırladı. Elini sallayarak bir işaret yaptı, Çerkesler haykırışmaya ve el vurmaya başladılar. Delikanlı yarım saatten fazla Koffa denilen bir savaş dansıyla bizleri
eğlendirdi. Oyundaki hafifliği ve kaslarının hızı gerçekten hayret vericiydi. Ayaklarını kah geriye atıyor, kah bütün hızıyla oynarken parmaklarının ucuna kalkıyor, kah piruet atıyordu. Bu dansın mümkün olan en tam şekilde, en ufak değişiklik yapılmadan Petersburg
tiyatrosunda sahnelenmesini arzu ederdim. Belki de, benim düşünceme göre, cengaver Suliotlarla şaşırtıcı bir benzerliği olan (bizzat eğlencelerde!) bu halkın savaşçı ruhunu ve fiziki gücünü tasvirlerden çok daha açık şekilde anlatırdı. Bundan sonra dikkatimizi daha çok, komşu köylerden Çerkes kızlarının gürültülü şekilde gelişleri çekti. Onlara bağıra bağıra şarkı söyleyen birkaç atlı eşlik ediyordu ve öncesinde yine evvelki Duenna vardı. Seyircilerin dik bakışlarına öfkeli bakışlarla karşılık veriyorlar, utangaç güzellerin bir bakışını ya da tebessümünü yakalamak için çaba gösteriyorlardı. Birbirinin elini sıkı sıkı tutarak ve gözlerini yere indirerek yürüyen kızlar genel eğlencenin katılımcılarından çok kurbanları gibi görünüyorlardı.

Yirmi iki seçkin binici yarış için dokuz verst ötedeki tuzlu göle giderken, biz de çadırın tentesi altında alçak bir divan hazırlayıp Sultan Kerim Girey’den arpla bir şeyler çalmasını istedik. Bu çalgı en mükemmel müzikle tanışmış bizlere büyük bir zevk sunmazken, Dağlılar bardlarını3 büyük bir hayranlıkla ve pek derin bir hürmetle, bütün dikkatlerini vererek, ağızlarını açmış dinliyorlardı. Bu manzara gerçekten usta bir ressamın fırçasına layıktı. Vakur edasıyla sırmalı ipek kaftanı içinde pek şık görünen, zengin tabancalarla, kılıç ve kamayla silahlanmış bu uzun boylu, orta yaşlı erkeği elinde arpla tasvir etmek aynı ölçüde sanatkârane olurdu! İnce duyguların sembolü, intikam ve kan dökme araçlarıyla bir arada!

Aydınlanmış halklarda yerini daha mükemmel örneklere bırakmış bu çalgı, Kafkasya’nın kovuklarında sertliğiyle, baskınlarıyla, cinayetleriyle nam salmış savaşçının servetidir!

Kafkas arpı üçgen şeklindedir, biri diğerinden ince 12 kıldan teli vardır. Üçgenin, ortasına teller tutturulmuş bir ucu sesin yankılanması için delikli tahta levhalardan yapılmış, diğer ucuna ise küçük ahşap çubuklar çakılmış ve çizik şeklinde küçük yarıklar açılmıştır. Çalgıcı bunları pedal gibi kullanarak, sol elinin başparmağıyla tonları değiştirerek çalar. Bu arpın kasası veya kenarları uzunlamasına yaklaşık 9 verşoktur.4 Altta kenarlar arasındaki kaide dört arşından5 fazla değildir. Üst tarafta, en kalın telin bulunduğu yerde ise mesafe bir arşından fazladır. Bu alet Çerkesçe pşinedukoko diye adlandırılıyor ve dağlarda en nadir ve üstün çalgı sayılıyor; buna karşılık, bir tür kaval olan kabıso ve hatta çebizei oldukça sıradandır. Yumuşak başlı Sultan bize aşk şarkısı orada, sonra savaş şarkısı pişnatla ve son olarak ölen savaşçının yakın akrabalarınca söylenen, onun kahramanlıklarını ve vasıflarını öven bir tür eleji ya da ağıt – gabzı – çaldı ve söyledi. Genel olarak Çerkeslerin müziği diğer Asya halklarının müziğine benziyor ve içinde biraz daha fazla savaş ruhu var gibi görünüyor. Tonları o kadar keskin değil ve daha çok burundan değil gırtlaktan çıkarılıyor.

Gürültü ve köy tarafına doğru genel bir hareketlenme, bize at yarışına giden Çerkeslerin geri döndüğünü bildirdi. Hepimiz yakındaki yükseltinin üzerine koştuk ve doru atın açık ara önde olduğunu gördük. Diğerleri için kesin bir şey söylemek mümkün değildi, zira binicilerin çabalarıyla atlar sürekli birbirini geçiyordu; üzerlerinde toz bulutu uçuyordu. Yarışan biniciler yaklaştıkça Çerkeslerin sabırsızlığı arttı. Komutan’dan korkmasalar - ödüllerin belirlenebilmesi için onlara yerlerinden kımıldamayı kesinlikle yasaklamıştı - hepsi karşılamaya koşarlardı. Yarışan binicileri en doğru şekilde izlemek için birkaç Uzden gönderildi. Sultan Kerim Girey’in doru atı birincilik ödülünü aldı, diğer ödülü Uzden İslam Abazinovanov’un kırı, üçüncülüğü ise Aciyev’in dorusu aldı. Kazananlar için ne zafer, geride kalanlar için ne hezimet! Birincileri tezahürata, tebriklere, haykırışlarla boğdular, diğerleriyle alay ettiler. Herkes birincilerin etrafında toplandı, onları incelediler, yorumlar yaptılar. Gerçekten de Sultanların atı çok güzel bir yaratık, çok nadir bulunan en saf dağlı kanı, dağ atlarının Rus atlarıyla melezi. Gerçek dağ atı bu yöre için bir hazinedir; kayalık dik yollardaki yürüyüşünde sabrı ve dayanıklılığı eşsizdir, 60 ve 80 versti bir defada kolayca kat eder.

Çerkesler at binmedeki mükemmel becerilerini ve maharetlerini bize yarıştan sonraki hedefe ateş etmede gösterdiler. Uzun bir sırığın tepesine takılan ahşap kiremit benzeri bir tahta levhaya, dörtnala giderken tamamen arkaya dönerek tüfekle veya tabancayla isabet ettirmeleri gerekiyordu. Bunun için eyerde ne kadar iyi tutunma ve nişancılık gerektiğini tasavvur edebilirsiniz. Orlovski yine her biniciden harika bir tablo yapardı. Ayrıca Çerkesler ve bütün Dağlılar çatal ayakla gayet isabetli atışlar yapıyorlar. Bunu genellikle yanlarında taşıyorlar veya tüfeklerine tutturuyorlar. Bu manevrayı doğal olarak, kovalamacada güçlü düşmanı püskürtmek için öğreniyorlar.

Bayram eğlenceleri, yine dörtnala giderken yerden gümüş rublelerin alınmasıyla sona erdi. Bu eğlence Çerkeslerin at binmedeki ustalığı konusunda bizi çok daha fazla ikna etti. Zira bütün gövdenle eyerin altına inmek ve tekrar üzerine yerleşmek için doğa üstü bir
çeviklik ve ustalık gerekir, daha çok da denge gereklidir. Bununla birlikte, atlarından düşen veya baş aşağı giden binicilerin birkaç gülünç sahnesine ve durumlarına da şahit olduk!

Kısa zamanda size buralı halkların yaratılışı ve adetleri – bunlara özel bir dikkat sarf ediyorum – hakkında ilginç şeyler bildirmeyi ümit ediyorum. 

* “Pismo izdatelya Oteçstvennıh zapisok k redaktoru. Prazdnovaniye bayrama v çerkesskom aule”, Oteçestvennıye Zapiski, Çast 23, № 64, 1825, s. 241-250.

1825 yılında yapılan bu bayram kutlamasında, daha sonra tanınmış bir şair olan 11 yaşındaki Mihail Lermontov da bulunmuştur. Lermontov buradaki izlenimlerinin etkisiyle üç yıl sonra “Çerkesı” (Çerkesler) ve “Kavkazski plennik” (Kafkas Tutsağı) adlı poemlerini yazmıştır. (Kaynak: P.A. Viskovatov, Mihail Yuryeviç Lermontov: Jizn i tvorçestvo, Moskva, 1891, s. 28-42) (ç.n.).

1 Rusça kaynaklarda adı Aci-aul veya Aciyeva aul (Aciyev’in köyü) olarak geçen Hacıhable köyü, Pyatigorsk’tan (Goyaçiye Vodı - Sıcak Sular) 5 km. mesafede, Beştav dağının güneydoğu yamacında bulunuyordu. Burada bulunan Abezvuan ve Karma köyleriyle birlikte 1828 yılında Malka nehrinin sol kıyısına yerleşti.

1853 yılında da Rus yönetiminin talebiyle aynı nehrin karşı kıyısına taşındı. Başka köylerle birleşerek bugünkü Malka yerleşimini (Kabardey-Balkar Cumhuriyeti) oluşturdu. (Kaynak: İz istorii aula Aşabovo (Malka), http://adyghe.ru) (ç.n.). (Gönderim/Received: 29.10.2019; Kabul / Acceted: 01.11.2019)

2 Trubadur – Ortaçağ’da şarkı ve şiir söyleyen taşra ozanı (ç.n.).

3 Bard – Ortaçağ’da Kelt halk ozanı ve şairi. Hükümdarların ve soyluların himayesinde bulunur, onları ve ailelerini öven methiyeler yazarlardı (ç.n.).

4 Verşok – 4,4 cm. uzunluğunda eski Rus ölçü birimi (ç.n.).

5 Arşın – 71,12 cm. uzunluğunda eski Rus ölçü birimi (ç.n.).

Kaynak: Kafkasya Calışmaları - Sosyal Bilimler Dergisi / Journal of Caucasian Studies Kasım 2019 / November 2019, Yıl / Vol. 5, № 9
ISSN 2149–9527 E-ISSN 2149–9101

Çerkesya Araştırmaları Merkezi-ÇAM
Diğer Haberler
  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks