Çerkes ve Abazaların Düzce'de iskanı ve kurulan yeni yerleşimler

#6278 Ekleme Tarihi 06/12/2020 04:36:56

Nejat Özsoy

Giriş

Düzce; coğrafi konumu, bölgenin önemli geçiş noktalarından biri olması, iklim ve bitki örtüsünün çekiciliği gibi nedenlerle 19. yüzyılın ikinci yarısında ve 20. yüzyılın başlarında bölgeye yapılan göçlerde tercih edilen yerleşim noktalarından biri olmuştur. Osmanlının o dönemlerde öngörmüş olduğu iskân politikalarının da bu tercihlerde etkin olduğu düşünülebilir.

Düzce’nin, nüfus yapısı açısından neredeyse Türkiye’deki her milletten insanı barındıran bir özelliği vardır. Yapılan göçler neticesi bölge nüfusunun yarısından fazlasına yakını göçmenlerden oluşmuştur. Tarihçiler Düzce’yi Sefine-i Nuh’a benzetirler.

Düzce’de yaşayan insanlar belgelerin ifadesiyle; kendi diniyle mütedeyyin lisanıyla mütekellim bir halktır. Yoğun göçmen akını öncesinde Düzce’de yerli Türkler (Manavlar), Kıptiler (Romanlar) ve Kürtler vardı. Gelen göçmenler Çerkes (Adığe), Abaza, Kırım Tatarı, Balkan Muhaciri, Gürcü, Mohdi Laz, Hemşinli, Arnavut, Boşnak, Pomak, Ordulu ve Doğu Karadenizliler oldu. Bunların yanı sıra az sayıda Rum ve Ermeni azınlıkta Düzce’ye yerleşti.

Düzce 18. yüzyılda ovada bulunan yerleşim birimlerinin merkezi konumunda olan küçük bir köy hüviyetindeydi. Nüfusu 1718’li yıllarda vergi alınan hanelerin belirtildiği avârız-hâne kayıtlarına göre kendine bağlı yerleşimlerle birlikte 600 dolayındayken, (1) 1831 tarihli nüfus sayımına göre 14 farklı divana ait 24 karyede Düzce kazasının nüfusu 5892 civarındaydı.(2)

1844-45 yıllarını kapsayan temettü sayımlarından çıkarılan, divanlara bağlı karyelerdeki nüfus 4430 civarındaydı. (3)

1869 yılı Kastamonu Vilayet salnamesinde Düzce nüfusu 2890 hanede 14450, 1880 yılı Salnamesinde 5082 hanede 25410’du. (4)

Görüldüğü üzere Kafkasya’dan, Kırım’dan Doğu Karadeniz’den ve Rumeli’den gelen göçmenlerle Düzce kısa sürede büyüdü, köy sayısı ve nüfusu da buna paralel olarak arttı.

19. yüzyılda bölgemizden geçen seyyahların Düzce için yazdıkları notları incelediğimizde; İspanyol gezgini Şövalye Ange de Gardane Anadolu seyahatinde 12-13 Nisan 1808’de geçtiği Düzce’yi orman içinde 50 kadar evin olduğu bir yerleşim yeri olarak belirtir. (5)

İngiliz Diplomat ve Oryantalist Sir William Gore Ouseley 27 Ağustos 1812 tarihinde uğradığı Düzce’yi şöyle tanımlar; “…Postanenin üst katından Düzce’nin büyük bir kısmını kabataslak izliyorum. Bu köyde sıra halinde dükkânları (duvarları ağaç, çatısı kiremit) olan büyükçe bir pazar ve minaresi ile kendisi ahşap olan bir cami ve arkasında bir çeşme var. Günlerden Perşembe Pazar çok kalabalık çoğu dükkân ekmek, et, peynir, tütün, çay, şeker, barut, kilit, tarak ve kâğıt ile dolu. Dükkânlarda tüfek fişeği ve çakmaktaşı bolluğu var. Çünkü rağbet görüyor. Hemen hemen her erkek silah taşıyor ve en ufak bir olayda ya da sıklıkla eğlencede kullanıma hazır…”(6)

24 Mayıs 1830 tarihinde Düzce’ye gelen Amerikalı Protestan Misyoner çift Eli Smith ve Harison Dwight’in Ermenilere yönelik yaptıkları araştırmaların seyahat notlarında Düzce olarak belirttikleri ve tarihi yapılarına vurgu yaptıkları yer muhtemelen Üskübü olup, buranın yaklaşık 200 evi olan bir Türk köyü olduğunu yazarlar.(7)

Fransız Bilimler Akademisi ve Paris Arkeoloji Enstitüsü üyesi olan Charles Texier Bayındırlık İşleri Müfettişi olarak 1833–37 yılları arasında Osmanlı topraklarındaki Fransız yatırımlarını teftiş ettiği sırada, Anadolu’nun büyük bir bölümünü gezdi. Kitabında Düzce’den de bahseder; “Sakarya nehrini geçtikten sonra, bir postanesi bulunan Çandak (Hendek) adındaki köye gelinir. Ötede beride rastlanan bazı eski eserlerin izlerinden, sürekli olarak Romalıların doğuya giden ana yolu üzerinde bulunulduğu anlaşılır. Sonra oldukça açık ve iyi ekilmiş bir ovadan geçilerek, adı Dusae Pros Olympum adını hatırlatan ve tarihi, çoğu mesafe haritaları üzerinde iyi bilinen bir küçük kasaba olan Düzce (Dustche)’ye ulaşılır. Otter, gezisi sırasında eski şehir ile bu küçük köyü belirleyen ve ondan beri bu görüşü muhalefete uğramayan ilk yazardır. Bazı eski eserlerin izleri bu köyün gerçekte eski bir durak yerinde kurulmuş olduğunu gösterir.”(8)

İngiliz doktor, coğrafyacı ve jeolog William Ainsworth 1838 yılında İstanbul’dan başlayıp, Karadeniz’i kat ederek Ankara’ya ulaştığı gezisinde 25 ile 28 Eylül tarihleri arasında Düzce, Üskübü ve Akçakoca da bulunur. Ainsworth Düzce için neredeyse 20 den fazla evi olan bir kasaba tanımını yapar.(9)

Osmanlı hizmetinde çalışmış ve arkeolojiden tarihe pek çok kitap yazmış olan Alman doğubilimci Andreas David Mordtmann’ın 1850 ila 1859 yılları arasındaki Anadolu seyahatlerinde 20 Ekim 1856 yılında uğradığı Düzce’yi orman içinde 60 kadar binası ve yıkık bir camisi olan oldukça fakir bir kasaba olarak belirtir.(10)

1861 yılının Temmuz ayında Düzce’ye gelen Fransız arkeolog Georges Perrot Düzce ovası için; “…dünyanın en verimlisi olması muhtemel…”(11) değerlendirmesini yapar.

Alman harita subayı Walther Von Diest 1886 yılının Kasım ayında geldiği Düzce için; “Düzce’nin şimdi ki kaymakamlığında eski zamanda, bana göre kayda değer yerleşim yoktu. 1819’da Ker Porter burada mermer bezekler, mezar ve kuyu dirsekleri bulmuş ama bunların Beyköy’den buraya getirildiklerini düşünüyorum. Yoğun araştırmama karşın başka antik taş bulamadım. Düzce tamamen düzlükte, 3 km çevresinde en ufak bir yükselti bulunmuyor. Tarihi kaynaklarda ve Peutinger Levhasında belirtilen ‘Dusae pros Olympum’ adında antik bir şehir burada kurulmamıştır. Dusae ve Düzce’nin ses benzerliği, küçükasya da hiçbir zaman arkeolojik şekilde bağdaştırılmamalı. Düz Türkçede ‘düz’ demektir, Düzce ‘küçük düzlük’ veya ‘düzlükte küçük bir yer’ anlamına gelir.”(12) ifadesini kullanır.

Gezginler Düzce’yi anlatırken coğrafyası konusunda benzer, hane ve büyüklüğü konusunda farklı değerlendirmelerde bulunmuşlardır. Tüm bu değerlendirmeler farklılık gösterse de bize o yıllara ilişkin yeterli fikir vermektedir.1844 yılında merkez nüfusu tahminlerimize göre 200-250 civarında olan Düzce’nin merkez nüfusu, 1890’lı yıllarda 1568’e, 1896’da 1664’e, 1913’de 3430’a, 1927’de 5937’ye, 1935 yılında yapılan nüfus sayımında da 6476’ya ulaştı.(13)

KAFKASYA'NIN KADİM HALKLARI ÇERKES ve ABAZALAR

Düzce’de iskân olunan Kafkasya’nın yerli halkları Adığeler (14), Abazalar (15) ve Vubıhlardır (16). Düzce yerelinde Çerkes denildiğinde akla Adığeler ve Vubıhlar gelir.

Vubıhlar Düzce’de Adığelerle iç içe ve Adığe köylerine yakın alanlara yerleştiklerinden, büyük kısmı akraba dil olarak kendi dillerine en yakın Adığece’yi, etnik olarak da Adığe kimliğini benimsemişlerdir. (17)

Abazalar ise kendi kimlikleri ile anılırlar.

Düzce’de ayrıca Güney Kafkasya’nın (Transkafkasya) Batum ve havalisinden gelen Gürcüler ve Lazlar da hatırı sayılır sayıda iskân olunmuşlardır.

Çerkeslerin anavatanı Osmanlı kaynaklarında Çerkezistan, Batılı ve Rusça kaynaklarda ise Çerkesya (Circassia) olarak adlandırılan, Kuzey Kafkasya’nın batı ve orta bölgesidir. Rusya İmparatorluğu’nun 1700’lerin ikinci yarısından itibaren bölgeyi işgali ve kolonizasyonuyla birlikte Çerkesya’nın etnik haritası da değişmiştir.

1864’te savaşın bitmesi ve Çerkeslerin Osmanlı topraklarına sürgün edilmesiyle ülkenin büyük bölümünde Çerkes yerleşimlerinin varlığı sona ermiştir.

Çerkesler bugün Kafkasya’da, 1920’lerde Sovyetler Birliği’yle birlikte kurulan ve tarihi Çerkesya’nın küçük bir bölümünü kapsayan üç idari birimde; Adıgey, Kabardey-Balkar ve Karaçay-Çerkes Cumhuriyetleri’nde yaşıyorlar. Ayrıca Krasnodar Kray’ında (Lazarevsk ve Tuapse rayonları) ve Kuzey Osetya sınırları içindeki Mozdok’ta az sayıda Çerkes nüfusu bulunuyor.

Türkiye’de 550 civarında Çerkes yerleşimi Trakya, Doğu ve Güneydoğu bölgeleri hariç bütün Anadolu’ya dağılmıştır. En yoğun Çerkes nüfusu Sinop, Samsun, Çorum, Amasya, Tokat, Yozgat, Sivas, Kayseri, K.Maraş, Adana hattı ile orta batı Anadolu’da ve Marmara bölgesinde Eskişehir, Bilecik, Bursa, Balıkesir, Çanakkale, Yalova, Sakarya ve Düzce illerinde bulunmaktadır.(18)

Günümüzde Abazalar üç ana gruba ayrılmaktadırlar. Apsuva, Aşkaruva ve Aşuva. Kafkasya’da bu üç grup iki ayrı yerde yaşamaktadırlar. Apsuvalar Abhazya’da yaşarlar. Abhazya; Karadeniz’in kuzeydoğu kıyısında, 240 km’lik sahil şeridi boyunca uzanan bir ülkedir. Kuzeyde Rusya, doğuda Gürcistan’ın Svanetya ve Megrelya bölgeleriyle komşudur. Diğer iki grup olan Aşuva ve Aşkaruva’lar ise Abhazya dışında Rusya Federasyonu’na bağlı Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti’nde yaşarlar ve Ruslar tarafından Abazin olarak adlandırılırlar. Cumhuriyet, güneydoğusunda Kabardey - Balkar, güneyinde Abhazya, batısında Krasnodar, doğusunda Stavropol ile sınırdır.

Dipnotlar:

(1) Zeynel Özlü, “Tanzimat Döneminde Bir Batı Karadeniz Kenti: Düzce (Sosyo – Ekonomik Analiz)”,http://www.bap.duzce.edu.tr/bapprojesonuc/Tanzimat_Do eminde_Bir_Bati_Karadeniz_Kenti_Duzce_BAP.pdf, s. 18. Erişim:11.11.2011

(2) Mustafa Keskin, “1831 Tarihli Nüfus Sayımına Göre Düzce”, Düzce Belediyesi Kültür Yayınları, Kasım 2014, s. 11. – Nüfus toplamında Üskübü ve Gümüşâbâd’a ait divanlara bağlı karyeler hariçtir.

(3) Zeynel Özlü, “Tanzimat Döneminde Bir Batı Karadeniz Kenti: Düzce (Sosyo – Ekonomik Analiz)”…, s. 19. Erişim:11.11.2011 - Temettüat sayımlarına bakıldığında, vergi mükellefi olan hane reislerinin gelirlerinin tespiti için yapıldığını görmekteyiz. Bu defterlerde genellikle hane reisleri belirtilmiştir. Bu sayımlarda Üskübü ve Gümüşâbâd’a ait veriler yoktur.

(4) Güray Önal, “Osmanlı Devri Kastamonu Vilayet Salnamelerinde Bolu Sancağı 1. Cilt”, 2011, s.38, 318. - 1869 Salnamesinde verilen 2890 hanede 6673 rakamı sadece vergi ödeyen ve ergenlik çağının üzerindeki yetişkin erkekleri ifade ettiği düşünülmektedir. Salnamede verilen hane sayısını 5 ile çarparak (bir hanede ortalama beş kişi yaşadığı varsayılarak) toplam nüfusu tahmininde bulunabiliriz. Buna göre Düzce Kazasının nüfusu 1869’da tahminen 14450’dir. 1874 Salnamesinde verilen 4260 hane sayısını 5 ile çarptığımızda 1874’deki nüfusu tahminen 21300 olarak buluruz.

(5) Ange De Gardane, “Journal d’un voyage dans la Turquie d’Asie et la Perse, fait en 1807 et 1808”, Paris 1809, s. 118.

(6) William Ouseley, Travels in various countries of the East: more particularly Persia, Volume 3, London 1823, s. 508, 509.

(7) Eli Smith – Harrison Gray Otis Dwight, “Missionary Reserches in Armenia: İncluding a Journey Through Asia Minor”, London 1834, s. 28. – Not: O yıllarda Düzce ovanın merkezinde yer alan bir yerleşim yeri olsa da hane ve nüfus açısından Üskübü daha kalabalıktı.

(8) Ali Suat, “Küçük Asya Coğrafyası, Tarihi ve Arkeolojisi”, 1. Cilt Onuncu Bölüm 2. kitap, Ankara 2002, s. 139. – Metinde ismi geçen İsveç asıllı Fransız gezgin Otter Mayıs 1743’te Basra’dan başlayan yolculuğunda 15 Eylül de Düzce’den geçmiştir.

(9) William Ainsworth, “Travels and researches in Asia Minor, Mesopotamia, Chaldea, and Armenia”, 1. cilt, London 1842, s. 30.

(10) A. D. Mordtmann, “Anatolien, Skizzen Und Reisebriefe Aus Kleinasien (1850-1859)”, Eingeleitet und Mit Anmerkungen Versehen Von Franz Babinger(Franz Babinger’in takdimi ve tanıtımlı Gözetimiyle), Hannover 1925.s.271-272.

(11) İbrahim Bozbıyık, “1856 – 1878 Arası Dönemde Kafkasya Bölgesinden Düzce Havalisine Yapılan Göçler”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Yakınçağ Tarihi Bilim Dalı Doktora Tezi, Kayseri, Aralık 2014, s. 104.

(12) İbrahim Bozbıyık, a.g.e, s. 104, 105.

(13) Nüfus bilgilerinin derlendiği kaynaklar: Vital Cuinet’in 1890 yıllarında 19. yüzyıl Osmanlı Sancaklarının ve sancaklara bağlı kazaların yönetim, nüfus, idari, etnik, dini, coğrafi ve sosyo ekonomik yapısı ile üretim gelirleri üzerine yaptığı çalışma - 1896 yılı Kastamonu Vilayet Salnamesinde Düzce Merkez nüfusu bilgileri - 1913 yılı Kasım ayında Düzce’yi ziyaret eden Ahmet Şerif Bey’in Anadolu’da Tanin dergisindeki makalesi ve 1967 yılı Bolu il Yıllığıdır.

(14) Adığe, anavatanı Kafkasya olan ve 19. yüzyılın ikinci yarısında uğradıkları sürgün sonucu bugün nüfusunun büyük çoğunluğu anavatanının dışında (Türkiye, Ürdün, Suriye, İsrail vd. ülkelerde) yaşayan halkın kendine verdiği addır. Yaşadıkları ülkelerde ve ilgili literatürde daha çok ‘Çerkes’ olarak bilinirler. Adığeler 19. yüzyıl ortalarına kadar korunan, toplum ve yerleşim yapılarına göre Natuhay, Abzeh, Şapsığ, Bjeduğ, Çemguy, Hatukay, Mamheğ, Mahoş, Besleney ve Kabardey boylarından oluşuyordu. (Nart Dergisi, Çerkes-Adığe Yazısının Tarihçesi, Murat Papşu, İki Aylık Düşün ve Kültür Dergisi, Sayı 51, Eylül-Ekim 2006.)

(15) Rus literatüründe Abhazya’daki Abazalar “Abhaz”, Karaçay Çerkes Cumhuriyeti’nde yaşayan Abazalar “Abazin” olarak adlandırılır. Abazaların kendi içlerindeki adlandırmada Abhazya’da yaşayan Abazalar “Apsuva”, kuzeyde yaşayan Abazalar topluca “Aşuva” diye adlandırılır. (Nart Dergisi, “Bir Adlandırma Sorunu: Abhaz mı Abaza mı?”, Murat Papşu, İki Aylık Düşün ve Kültür Dergisi, Sayı 51, Eylül-Ekim 2006.) - Türkiye’de yaşayan Abazalar, Kafkasya’da atalarının geldiği coğrafya ve konuşma aksanlarına göre içerdikleri etnografik gruplar; Abaza Apsuvalar, Ahçıpsa, Çüçüa, Aibga, Pshu, Bzıp, Guma, Sadz (Ciget), Dal, Tsabal, Samırzakan, Abjuva dallarına ayrılırken Abaza Aşuvalar, Low, Bibard, Cantemır, Keaça, Qlıç ve Darıqua. Abaza Aşkaruvalar, T’am, Bağ, Mısılbiy, Kızılbek, Başılbiy, Barakay ve Çegerey dallarından oluşurlar.

(16) Araştırmacılara göre Vubıhlar, Abaza ve Adiğeler arasında ortak halka oluşturan bir millettir. 19. yüzyılın ilk yarısında nüfusları yaklaşık olarak 25 bin kişiydi ve 1864 yılında tamamı Osmanlıya sürgün edildi.

(17) 12 Ekim 2014 tarihinde Düzce Üniversitesi’nde düzenlenen “Az Konuşulan Dillerin Geleceği Bağlamında Çerkesce” konferansında Prof. George Hewitt ünlü Fransız tarihçi ve dilbilimci Georges Dumezil tarafından bu konuda şu bilgilerin aktarıldığını belirtti; Vubıhlar Kafkasya’da çoğunlukla 2 dilli idiler. Adığelere yakın oturanlar Adığece Abazalara yakın olanlar Abazaca konuşuyorlardı. Hatta 3. dili konuşanlarda vardı. Osmanlı’ya göçten sonra yerleştikleri alanlarda 2 dillerine bir de Osmanlıca eklendi. O zamanlar dil konusunda bugünkü gibi bir hassasiyet söz konusu değildi. Bir yandan Osmanlıca öğrenirken diğer yandan da yerleştikleri alanlarda Adığelere yakın olanlar Adığeceyi Abazalara yakın olanlar Abazacayı dil olarak kullanmaya başladılar Vubıh Thamadeleri de bunu böyle istediler. Böylelikle Kafkasya’da başlamış olan Vubıhcadan Adığece ve Abazacaya geçişler Osmanlı’da da devam etti ve Vubıhca maalesef Anadolu’da kaybolan diller kategorisine girdi.

(18) Çerkes Araştırmaları Grubu, “Çerkesler”, 2011, çerkes araştırmaları. org, Erişim: 08.02.2015

Attachment

Attachment

Attachment

Attachment

Attachment

Devam edecek...

Çerkesya Araştırmaları Merkezi-ÇAM
Diğer Haberler
  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks