
Diaspora: Sürgünün Geribildirimi1 Avdo Karataş
Aschkenasi (1993: 115) Yahudi, Ermeni ve Filistinli diasporalarının yanında Kürt diasporasını dünyanın dördüncü büyük diasporası olarak betimler. Bu derece büyük bir diaspora malesef, bir çok konuda olduğu gibi, yeteri kadar araştırılmamıştır. Kürtlerin göç, exil, sürgün, diaspora vb. olgularla ilişkileri ve bu süreçlerin sonuçlarına ilişkin olan araştırma açığı (Defizit) devasadır. Kürt diasporasının ne olduğu bir yana, ne olacağı ve neye dönüşeceğine ilişkin elde hemen hemen hiç bilimsel veri yoktur. Göç ile birlikte devasa değişimler yaşanmaktadır. Özellikle yeni meydana gelen ve sürekli bir değişim süreci yaşayan kimliklerin egemen söylemler içinde nasıl konumlandırıldığına yönelik bilimsel literatür sıfır noktasındadır.
Bu yazının dayandığı veriler doktora çalışması sırasında teze dahil edilmeyen görüşme notları ve gözlemlere dayanmaktadır. Bu yazıda diasporanın Kürtlere geribildirimi ve bunun etnik kimliğin yeniden üretimine yaptığı katkı üzerinde durulacaktır. Yazının içeriğinden de anlaşılacağı gibi, diasporanın Kürt olgusuna yapıcı anlamda değerlendirilen bildirimler üzerinde durulmuş, yaşanan çatışma, kriz ve çözülme süreçlerinin ele alınması başka bir platforma bırakılmıştır. Özellikle genç kuşak Kürt araştırmacılara culturel studies, göç hareketleri, etnisite, diaspora, yeni kimlikler gibi alanları çalışmak isteyenler için Kürt diasporasının bakir bir alan olduğunun hatırlatılmasında yarar var.
1- Bu Text, Dipnot Dergisi, Sayi 5 2011´de yayinlanmistir.
Diaspora Problematiği
Diaspora orijin olarak Yunanca bir kavramdır ve temelde ‘dağılmak’ anlamına gelir. Genelde Yahudilerin İsrail dışına sürülmesi ve dünyanın çeşitli bölgelerine ‘serpiştirilmeleri’ için kullanılırdı. Daha sonra kavram, başka dini grupların “dağılma”larını da içermeye başladı2 ve 1960’ların sonundan itibaren de exil (sürgün) durumunu yaşayan seküler gruplar için de kullanılmaya başlandı (Amman 2001: 42). Kavram çok eski olmasına rağmen kafamızda çağrıştırdığı anlamının yeni olduğu ve 19. yüzyılın bir yaratımı olduğu ifade edilmektedir3. Bu yüzyılda batı, kendi içinde ve dışında gerçekleşen savaşlardan dolayı farklı diasporalarla yüzleşmek zorunda kaldığı doğrudur. Bu durum diaspora kavramını avrupalılaştırmaktadır. Bunun başlıca nedeni, Avrupa´nın kendi içindeki diasporalara kendi kendilerini “farklı/öteki” görmelerini sağlayan bir güce sahip olmasıdır (Hall 1994: 30).
İçinde yaşadığımız çağı tanımlamak ve “modern zamanlar”dan ayırmak için yapılan teorik açıklamalarla diaspora kavramı, bir çok başka kavram gibi son derece relativleştirilmiş yani göreceleştirilmiştir. Bu catch all kavram o kadar çok şeyi tanımlamaya başlamıştır ki, artık hiç bir şeyi tanımlamamaya varmıştır. Bu göreceleştirme, kavramın ve olgunun hak etmediği bir durumdur. Çünkü diaspora(lar) normalde acı bir etnosid sürecidir. Bir grubun köklerinden koparılması ve vatanı dışında başka mekanlara savrulmasıdır. Bir insan grubunun varlığını çeşitli metodlarla ortadan kaldırmayı hedefleyen politikaların bir sonucudur. Bu nedenle diaspora ve vatan olguları arasındaki sıkı bağ konunun kendisine içkindir. Globalleşme süreçlerinde vatan kavramının yaşadığı epistemolojik4 dönüşüm, diaspora kavramının tanımlama sınırlarını doğrudan etkilemektedir. Bu durum, vatan kavramının hem içeriğinde hem de sınırlarında kaymalara neden olmaktadır5: Artık vatan her/ hangi bir yer olabilir. Vatan her yer ise diaspora yoktur. Uluslararası sınırlar arasında insan hareketliliğinin gittikçe yoğunlaşması, dünyanın bazı bölgelerinde sınırların ortadan kaldırılması ve insanın belli bir coğrafyada sabitliğinin gittikçe ortadan kalkması, ne eskiden meydana gelen diasporaların acılı tarihini silme ne de yeni oluşan diasporik durumları göreceleştirerek hiçleştirilmesi anlamına gelmemesi gerekir. Bu yüzden diaspora olgusuna yaklaşımı temelde ikiye ayırarak ele almak gerekir: Klasik ve yeni diasporalar.
Bir halkın veya benzer bir grubun varlığını ortadan kaldırmak ille de fiziki olarak genosidten geçirmek anlamına gelmez. Belli hedefleri gerçekleştirmek için belli güçlerin bir insan grubunu kendi bağlamındaki bütünlüğünü yıkmaya çalışma, grubun “ var”lığını delegitime etmeyi amaçlar yani meşru olmaktan çıkarmaya çalışır. Kendi vatanında aynı kimlikteki insanlar içinde bir bütün olan insan, sürgün yaşadığı diasporada “bir bütün” olmaktan çıkar. Kendini korumak için değişmesi ve kendini yeniden üretmesi gerekir. Bu klasik anlamdaki diasporanın temel karakteridir. 19. yüzyıl bu tür örneklerle doludur. 19. yüzyıl genel anlamıyla klasik diaspora çağıdır. Bu yüzyılda dünyanın genelinde meydana gelen devinim, yerleşik tüm klasik yaşam formlarını kökten değiştirerek, farklı diaspora biçimlerini (dimensiyonlarını) yaratmıştır. Burada bu biçimlerden sadece bir kaç tanesi üzerinde durulacaktır. Ama diasporanın tanımlama sınırlarına yönelik olan tartışmalara mecburi olmadıkça değinilmeyecektir.
Bu biçimlerden (dimensiyon) biri, kişinin kendi yaşam alanında diasporalaştırılmasıdır. Bu, doğrudan ‘insanın işgali’dir. Aşağıda da açıklanacağı gibi, bu durumda insan, kendi topraklarında, kendi grubunda kalmasına rağmen, kendisine ait olana “el konulması”, bireyi ondan mahrum bırakması, kendisininkinin yerine başka formların dayatılması, olguya ‘diasporik’ bir içerik kazandırmaktadır. Bu durum ´ klasik´ değil, ´yeni diaspora´ biçimidir ve bu metinde söz konusu olan olgu ‘diasporik’ sıfatıyla tanımlanmıştır. Bunun görüngüleri çok çeşitlidir. Örneğin, bir halkı veya benzer bir grubu “ tarihsizleştirme6” çabaları da hedef grup için ‘diasporik’ durumlar yaratır.
Diaspora ister birey/ ler/ in iradesi ile gerçekleşsin, ister iradeleri dışında gerçekleşsin, bir kopuş ve yeni bir başlangıcı refere ettiği için travmatiktir. Diasporada bireyler, buna göç olgusunun hemen hemen tüm biçimleri dahildir, içine girdiği yeni toplumda ‘kabul edilme/me’ durumunu önceden öngöremez veya belirli ştigmalaştırma ve/ veya steriotipleştirmelerden dolayı da ‘kabul edilme/me’ durumuna çokta müdahale edemezler. Bu durum her türlü ‘yer’ veya ‘vatan’ değiştirme biçimlerine içkindir. Çünkü ‘yeni vatan’da ‘bir vatana ait olma’ anlamındaki kimlik herkese kolayca verilmez. Ortak üst kimliğe (vatandaşlık) sahip olunsa dahi bunun kolayca verilmediği görülmektedir7.
Modern sonrası diye tanımlanan zamanda globalleşme süreçlerinin kavramlaştırılması, gerçeklikle örtüşse de örtüşmese de tüm göçmen grupları aynılaştıran bir anlayış içerisindedir. Oysa diaspora klasik anlamda bir göç ettirilme olmasına rağmen, diğer göçlerden farklıdır ve en büyük farkı da olgunun yarattığı refleksiyon yani ‘geri-bildirim’ ve bunun üzerinden şekillenen kendine özgü ideolojidir. Globalleşme süreci ve meydana gelen gelişmeler yeni diaspora gruplarına farklı imkanlar tanıyarak, günümüzün diaspora gruplarını öncekilerden farklı kılmaktadır. Bu farkın en belirgin olduğu alan, diaspora grubunun ana grupla kurduğu ilişkinin niteliği ve niceliğindedir. Globalleşme diaspora gruplarına daha sıkı ilişki kurma ve örgütlenme imkanları sağlar.
Bu yazının hedefi modern sonrası teorik açıklamalarda aynılaştırılan ‘diaspora ve diasporik olma’ (klasik ve yeni diasporalar ) durumlarını birbirlerinden ayırarak, diasporanın pratikte aynı şekilde, yani klasik/ modern zamanların biçimiyle devam ettiğini göstermektir. Bunun yanında globalleşmenin diasporalara kazandırdığı olanaklarla, diasporanın ayrıldığı ana kitle üzerindeki artan etkisi ve alıcı toplumun asimile edici politikalarına karşı nasıl bir direnç gösterdiğini analiz etmektir . Kürtler bu bağlamda örnek olarak ele alınacaktır. Kürtlerin örnek olarak ele alınmasının nedeni; Kürtlerin devletsiz bir halk olmaları, farklı ülkelerin farklı egemenlik paradigmalarına maruz kalmaları ve diasporada da kendi kimlikleriyle tanınmamalarıdır. Bu durum Kürtleri klasik anlamdaki diaspora kategorisine koyar. Kürtlerin diasporadan aldığı geri bildirim, onları göç ettiren güçlerin hedefledikleri planları geçersiz kılan bir özellik göstermektedir: Bilinç. Diaspora etnik olma durumunu daha katı şekilde bilince çıkarıyor. Bu durum hem alıcı ülkelerin hem göç veren ülkelerin Kürtleri asimile etme politiklarını ise geçersiz kılıyor.
2 Grosses Universal Volkslexikon Band 2. Stuttgart 1984: 488; Diaspora: Raum der Entscheidung 1956.
3 Diaspora: Raum der Entscheidung 1956: 5
4 Heckmann 1998; . Ayrıca kitle iletişim araçlarındaki gelişme ile insan her geçen gün daha çok sanal mekanlara bağımlı olmakta ve lokaliteye bağlı kontextlerden çıkmaktadır.
5 Benzer bir durumu kimlik özelinde açıklayan bir çalışma için Hall 1999.
6 Örneğin‚ ´Kürtler Türktür’ demek Kürtleri tarihsizleştirme amacı taşır.
7 Örneğin, aradan ne kadar zaman geçerse gecsin, vatandaşlığa alınmış olsun veya olmasın Almanya´da Alman olmayanlar Bürger (vatandaş) değil Mitbürger (vatandaşlarla birlikte yaşayanlar) dır. Veya İsrail’in kuruluşundan sonra kutsal topraklara göç edebilme ateşiyle yanıp tutuşan bazı gruplar, göçten sonra Kutsal Topraklar üzerinde kurulan binyılların kutsal hayal ülkesinde kabul göremediler. Berlin Duvarının yıkılmasından sonra, aradan 50-60 yıllık kısa bir ayrılma süreci olmasına rağmen, ‘Osi’ ve ‘Wesi’ kutuplaşmasından kurtulamadılar ve Doğu Blokundan gelen Almanlar, Batı Almanları tarafından kabul görmediler.
Köksüzleştirme olarak Diaspora
Diasporanın “dağılma” yı dile getirmekle, tanımı üzerinde karar kılınan bir kavram olmasına rağmen tanımın sınırları konusu son derece problemlidir. İradeleri dışında göçettirilen, sürülen insanlar fiziki olmasa bile ‘kültürel’ olarak eritilecekleri bir sürecin içine girmiş olurlar. Yahudiler gibi bir kaç grup hariç, modern iletişim ve ulaşım araçlarının gelişkin olmadığı dönemlerde yüzlerce grup bu biçimde uğradıkları “ kültürel unutma” , “bellek yitimi”, “yabancılaşma” ve
“tarihsizleştirilme” ile yok edildiler . Günümüzde globalizm her ne kadar dünyada ‘gündelik hayat’, ‘tüketim’, ‘kurumsallaşma’ vb. konularda yarattığı değişim ile ‘tek- tipleştirici’ bir mekanizmaya sahip olsada, insanların/grupların bu tektipleştirmeye karşı dirençlerini güçlendirerek, farklı savunma mekanizmalarını yaratarak, insanların kendi farklılıkları üzerinden kollektif kimliklerini koruma imkanını da sunmaktadır. Bir çok diasporanın yeni kuşaklarının, atalarının sahip oldukları kültürü yeniden keşfetme ve yeniden- üretme çabasında olmaları bunun göstergesidir .
Diasporanın arka planında sadece terk edilmiş topografik bir alan değil, geçmişin zaman-birey-mekan ilişkisinden kaynaklanan bir birikim, belirli bir sosyal ilişki ve bir kültür söz konusudur. Bu durum bireye, geri dönmese bile, birikimli ( kümülatif) bir bilme-tanıdık olma alanı yaratır ve bireye bütün yaşamı boyunca, az veya çok, eşlik eder. Etnik gruplarda bu ´ temel´ (substanz) gerek görüldüğü anda harekete geçirilebilir8. Kollektiv Kimliklerin dinamiği bu temel´den kaynaklanır.
Yeni diasporalardaki görecelileştirilme, meseleyi toplumsal olmaktan bireysel olmaya kaydırır. Bu bağlamda İrandan, seksuel tercihleri icin kaçan gruplardan, Türkiye gibi seküler ülkelerden “türban” tak/a/madığı için, şeriatla yönetilen bir ülkeye değilde “batı”ya göç edenlerden oluşan grupların her biri ‘diasporik’ olurlar . Bu şekilde biyografi, kollektivitenin önüne geçer. Grupların hak talebi toplumsal olmaktan çıkarılıp bireysel tercihe indirgenir9. Bu, temelinde göç olgusunun yattığı biçimdir.
Bunun yanında, yukarıda da açıklanmaya çalışıldığı gibi, yeni diasporik biçimlerde bireyin/ grubun illede göç etmesi veya ettirilmesine gerek duyulmadan yaşanan bir diaspora vardir . Bu ´ öz yaşam alanında yaşanan diasporik durum´ , yukarıda adı geçen İranlıların ‘diasporik’ seksualitet veya müslümanların ‘diasporik’ türban biçimler inden daha ‘acı’, daha ‘kitlesel’ daha büyük bir örnek ortaya koymaktadır: Devletsiz halkların diasporiği. Bu bağlamda bir Filistinli, Filistin topraklarında, bir Kürt, Kürdistan topraklarında yaşasa dahi, o mekan ‘diasporik’ bir fenomen olur. Çünkü, sözkonusu fenomene içkin alanda grubun veya bireyin ´ tasarruf hakkı´ elinden alınmış olur. Bu duruma en açık örnek, Suriye’de 300.000 kadar kimliği elinden alınan ve kendi vatanında ‘vatansız’ konuma düşen Kürtlerdir. Bu gibi durumlarda birey değil, bir bütün halindeki etnik grup ‘işgal10’ edilmek istenir. Bu durumda yeni diaspora sorunsalı göç ile değil ´işgal´ ile açıklanması gerekir. Bir bireyin oder grubun ´bir şeyleri´ işgal edildiği veya işgal edilmek istendiği için göç eder.
İnsanı kendi dışında başka bir şey olmaya zorlayan her olgu ‘diasporik’ alanlar yaratır. Birey, egemen güç için, her şeyden önce değiştirilmesi gereken bir ‘nesne’dir. Bu noktada birey ile egemen güç arasındaki ilişki, iktidarın kaynağına yönelik olan bir çatışmaya dönüşür. Bu gerilimli alanda birey, başarısızlığına inanabilir (yenilmişlik), egemenin egemenliğini kabul etmiş gibi görünebilir (passivizim) veya onu değiştirmek isteyene benzeyebilir (asimilasyon) ama biyografisinde her zaman ‘diasporik’ bir bilinç yaşar. Bu genelde yeni diasporaların karakteridir.
Klasik diasporada, bir gruba kendisine ait olandan fiziki bir sürgünü yaşatma ve temel karakter inde kökeninden koparmak (Entwurzelung) vardır. ‘Diasporik’ olanı yani yeni diasporaları bununla karıştırmamak gerekir. Klasik diasporanın karakterini belirleyen şey ‘yok edici’ olan bir gücün varlığıdır. Bu noktada diaspora genocid’e alternat if bir alan olarak ortaya çıkar . Bu bağlamda Amman´ın (2001: 58) da dikkat çektiği gibi, devlet sahibi topluluklar ile devletsiz topluluklar arasında ayırımın yapılması gerekir. Bunun yanında diasporik gruplar gibi diğer azınlıkların içinde yaşadıkları sistem içerisinde nasıl tanımlandıkları ve konumlandıklarının11 da hesaba katılması gerekir.
Diaspora tartışmalarında en sık ortaya atılan sorulardan biri, diasporaların bir globalleşme sürecinin ürünü olup olmadıklarına ilişkin tavırdır. Günümüz konstruktivist - postmodern anlayış bu olgunun bir globalleşme süreci olduğunu kabul etme noktasındadır. Bu durum, klasik diasporaları görecileştirmekte ve gerçek bağlamından çıkartarak ‘unutturmak’tadır. Globalleşmenin diaspora konusuna yaptığı bir diğer etki, “geri dönüş”ü mit’leştirmesidir. Bir kaç kuşak sonra mit’leştirilen Vatan, idealize edilen bir görüngüye dönüşür12. Buna rağmen, klasik diaspora tartışmalarında ‘geri dönüş miti’ kendine içkin romantik yaklaşımdan dolayı hala ‘Diaspora Söylemi’nde belirli bir yer tutar. Modern diaspora söyleminde, yani egemen gücün tanımında, bu ‘hayali´ ( Immagination) argümanına denk düşer ve aslında Vatan, Millet, Bağlılık vb olguların gerçek değil, bir ‘imagination’ olduğunu kanıtlama argümanına dönüşür.
Günümüz egemen sistemler in içinde klasik bireyselleşmeye karşı onu geçen söylemler ve toplumsal teoriler üret ilse dahi, gerçekte sistem klasik anlamdaki bireyin egemen ideolojiyle donanımından ve toplumu homojenleştirme politikalarından vezgeşmez13. Meydana çıkan yeni koşullara uygun yeni teori ve metodlar üreterek klasik anlamdaki entegrasyonu gerçekleştirilebilmek için toplumu sürekli egemen ideoloji çerçevesinde yeniden üretmeye çalışır14. Göç alan devletler kendi bünyeler inde etnik, özellikle ‘diaspor ik’ azınlıkların egemen topluma uyumu için entegrasyon politikalarına ciddi yatırımlar yaparlar. Çünkü diaspora grupları etnik topluluk olan communit ilerden daha sıkı ve süreklilik taşıyan sosyal ilişkilere sahiptirler15. Bu sıkı sosyal ilişkileri yaratan şey, diasporaları diğer göçmen gruplardan ayıran “bilinç”tir . Bu bilinç grubun yenilmişlik duygusundan kurtularak dağılmasına, pasivize veya asimile olmasına karşı direnç sağlar.
Kürtler için kültürel mücadele, temelini ‘var olabilme’ üzerine yani ´işgal´e karşı kurmuş bir alandır. ‘Var kalma’ mücadelelerinin etnik topluluklardaki yansıması genelde ‘savunma milliyetçiliği’dir. Kürt kültürü, Kürtlerden bağımsız veya varlıklarına rağmen Türkiye, İran, Irak ve Suriye tarafından ‘işgal’ edilmektedir. Örneğin, binlercesi içinden sadece bir örnek olarak; Mem û Zîn’in bir Türk Efsanesi olduğunu dile getiren, devletin resmi kurumları tarafından veya onların katkıları ile basılmış bir sürü kitap mevcuttur. Söz konusu paradigmalar içinde ‘vatan’ bilincine sahip her Kürt için yabancı egemenliği bir tür diasporaya dönüşür. Bu bağlamda Kürdistan, en büyük ‘diasporik’ mekanlardan biri haline gelir . Burada ‘diasporik’ mekan sadece kültür, dil vb. unsurların ‘işgal’i ile ortaya çıkmaz, egemenlerin aynı etnik içerisinde toplumsal16 – sosyal 17 – kültürel18 - ekonomik19 kategoriler yaratması da ‘diasporik’ kitleler yaratabilir. Sorun bu kategorilerin olmadığı değil, egemenler lehine belli amaçlar için kullanılmasıdır. Örneğin, Koruculuk Kürt toplumu içinde sadece bir ayrıştırmayı yaratmakla kalmaz aynı zamanda bir kutuplaşmayı, bölmeyi ve bir ‘diaspor ik’ alan yaratır. Bir korucu doğup büyüdüğü yerlerde ‘özgürce’ dolaşamaz, alış- veriş yapamaz, çocuklarını okula gönderemez veya önemli günlerde geleneksel ziyaretlerde bulunamaz vs. Bu gibi örnekler, ´tanımlama´ hakkını elinde bulunduranın egemenler olduğunu göstermektedir. Yani kişinin veya grubun kim olduğu değil, egemenler tarafından nasıl tanımlandığı önemli olmaya başlar.
Özgürlük, ‘diasporik’ alanların ortadan kaldırılması yani herhangi bir alanda kendi tasarruf haklarının elde edilmesi demektir. Buna göre ulusal kurtuluş mücadeleler ini egemen güçlerin yarattığı ‘diasporik’ alanların her türlüsünü ortadan kaldırmak anlamında tanımlamak yanlış olmaz.
8 Bu ‘substanz’ın harekete geçirilmesi ile ilgili teorik açıklama için Barth 2001, bunun nasıl harekete geçirildiği ve etnik lider ve entellektüellerin rolü için Greverus 1981; Giordano 1981.
9 Bu bağlamdaki tartışmalar için bkz. Ekinci 1999; Hall 1999; Kymlicka 1998; Taylor v.d. 1996.
10 Burada ´işgal´ genel olarak ´tasarruf hakkının elinden alınması´ anlamında kullanılmıştır.
11 Göçmen kimliğini bir konumlandırma (Platzierung) olarak değerlendiren bir çalışma için bkz. Hall 1994.
12 Tötölyan (1993) buna Diasporisten der. (akt. Amman 2001: 59)
13 Bu politikayı analiz eden bir çalışma için bkz. Diehm 1999.
14 Örneğin Almanya’da göçmenler çoğaldığında, bu grupları topluma entegre etmek için Pedagoji bilimine ağırlık verildi ve 1980’lerde Göçmen Pedagojisi dalını kurarak zamanla duruma uygun teori ve metodlar gerçekleştirildi. Kürtlerin Almanya’da Pedagoji alanında ele alınması için bkz. Skubsch 2002
15 kşl. Amman 2001: 55
16 Beyaz Kürtler
17 ‘İnter-etnik evlilik yapan Kürtler’.
18 ‘Türkleşen Kürtler’, ‘Şahinler – Güvercinler’, ‘Bizim Kürtler – Onların Kürtleri’
19 ‘Liberal Kürt orta sınıfı’.
Globalleşme, Etnisite ve Diaspora
Diaspora; Göç, Sürgün (Exil) , Dağılma, Etnisite ve Milliyetçilik konularıyla doğrudan ilişkili bir durumdur. Bu bağlantı zorunlu olarak göç alan mekanlarda oluşan ‘diasporik’ kentsel azınlıkları refere eder. Bu grupların oluşturduğu mabet, dernek, klub vb. yerler çoğu zaman ‘diasporik’ mekanlar olarak alıcı toplumun entegrasyon tartışmalarında marjinal bir kategori olarak ele alınırlar. Irler, Mayalar, Filistinliler ve Kürtler gibi tipik diaspora grupları özellikle İngilizce konuşulan alanlarda 1980’lerden itibaren farklı değerlerde artan bir ilgi görmüşlerdi. Bu ilgi kendisini genelde etnisite tartışmalarında göstermektedir. Burada önemli olan ve üzerinde durulması gereken konu, etnisitenin genelde luslaşamamış veya devletsiz halklar için kullanılmasıdır. Etnisitenin devletsiz halklar anlamında kullanılması, devletsiz halkların diasporasını refere etmesine rağmen, genelde bu bağlantının kurulmasından kaçınıldığı görülmektedir.
Diaspora kavramının görecelileştirilmesi, göçen veya göçmek zorunda kalan grupların ‘kollektif kimlik’ taleplerinin bir başka adlandırması olan etnisite’yi delegit ime etmek içindir 20. Etnisite her ne kadar Avrupalı Araştırmacılar tarafından delegitime edilmeye çalışılsa dahi21, varlığını çok canlı bir biçimde göstermektedir 22. Bundan dolayı, delegitime edilmese bile (birbirlerine) karışmış (hybride) kabul edilmektedir ki buda aynı şekilde farklı olmanın meşruluğunu ortadan kaldırma (Delegit imat ion) politikasıdır. Bu şekilde hem farklı grupların kendine özgülüğü (part ikular itesi) ortadan kaldırılmakta, hem de göçmen grup, içinden geldiği ana toplumdan izole edilmektedir. Görece etmek, sınırları gevşetmektir. ‘Diasporik’ durum kendine özgü toplumsal formlar yarat tığından, bu formlar yapı bozumcu teorisyenlerin kendi teorilerini kanıtlamak için en çok başvurdukları alandır. Bu teorilere göre bireyselleşme ile toplumsal bağlar ortadan kalkmıştır. Oysa, eğer teorilerin açıklamaya çalıştığı şekilde kollektif kimlikler gerileseydi, birey, hemde globalleşmenin doruğunda, kendini ‘farklılığı’ üzerinden tanımlamazdı.
Tıpkı etnisite de olduğu gibi, diasporada da ‘sınıf’ın bir kategori olarak ele alınıp alınmayacağı tartışma konusudur. Sistemin ucuz işçi ihtiyacı ekonomik temele dayanan ‘diasporik’ grupları yaratmaktadır. Merkez ülkelerin zenginliği, çevrenin ekonomik geriliğine bağlı olduğu için bu durum kronik bir hal almaktadır. Bunlar alt - işçi (subproletarya) roller iyle sisteme işlerlik kazandırdıkları için (Nikolinakos 1980: 66) fonksiyoneldir. Yine de her göçmen grup, diaspora olarak adlandırılamaz. Diaspora için müdahaleci bir gücün olması ve insanı kendi bütünlüğünden koparmayı hedeflemesi gerekir. Bu kendi içinde belli nedenlere dayanan ve belli biçimlerde gerçekleşen, belli bir bilinç içeren bir olgudur. Göç sosyolojisi kavramlarıyla tanımlanmaya çalışılırsa, göçteki “çekici faktör” (Pull Faktor)le klasik diaspora oluşamaz. Örnegin, Amer ika’da Greenkart ile giden Mühendisler bir diaspora oluşturamazlar. Aynı çekilde Almanya’ya zamanında geçici bir dönem için gelmiş ama daha sonra kalıcı hale gelmiş ‘Misafir İşçiler’de genel olarak bir diaspora oluşturamazlar 23. Belir leyici olan “ itici faktörler” (Push Faktor)dir. Diasporalar genelde etnik, dini veya kültürel temelde politik veya politize olmuş gruplardır. Devletsiz halkların diasporası klasik anlamdaki diaspora kavramına en yakın olandır ve hem ekonomik, hem dini, hem ideolojik vb tüm ‘diasporik’ biçimleri kendi içinde taşır .
20 Benzer bir yaklaşım için Amman 2001, Blanschke 1980.
21 Bu bağlamda en iyi örnek için bkz. Dietrich & Radtke 1990.
22 Elwert 1989; Imhof 1993
23 Bu baglamdaki yanlis bir kullanim icin Atilgan 2002.
‘Kendinden’ Çokkültür lülükten ‘Kendisi- İçin’ Çokkültürlülüğe
Diaspora hangi şekilde olursa olsun beraberinde bir çokkültürcülük tartışmasını getirmektedir. Göç eden gruplar göç ettikleri mekanlara dil, kültür ve dinlerini de götürdükleri için, çokkültürlülük göç için zorunlu bir sonuç olmaktadır. Burada Kürtler in içine girdikleri yeni toplumda yarattıkları çokkültürlü yapıdan önce, Kürtlerin sahip oldukları iç- çokkültür lülük yapısının değerlendirilmesi gerekir.
Kürtler sahip oldukları iç- çokkültürlülüğün farkına vararak, iç sınırlara yönelik yeni bir algı geliştirmektedirler ve diaspora bu yeni algıyı etkileyen güçlü dinamiklerden biridir. Çünkü Avrupanın gelişmiş şehirlerinde farklı ülkelerden gelen Kürtler birbirleriyle daha çok iletişime geçme imkanı bulmaktadırlar.
Kürtler, iç sınırları açısından çokkültürlü bir toplumdur. Kürtler, uluslaşma sürecinde, Kürt kimliğini merkeze alan bir ulus devlet kurmamış ve böylesi bir devletin tekleştirme ve homojenleştirme süreçlerine maruz kalmamışlardır. Bu durum Kürtlerdeki iç sınırları, devletleşmiş haklardaki iç sınırlardan daha fazla görünür kılar. Kürtlerin kendi bakışlarında bir ‘zenginlik’ olan bu durum, bir çok sosyal bilimci için ulusallaşma tartışmalarında ‘sorun’ olarak görülmektedir. Bilimsel anlamda ileri sürülen ‘sorun’a rağmen, Kürtler bir çok Avrupalı ülkenin ulusallaştığı dönemle karşılaştırıldığında daha güçlü dominant kimlik elementlerine sahiptirler.
Kürtlerin büyük bir kısmı, yaklaşık %65 gibi bir oranı, İslam’ın Sunni inancına sahiptir. Bunların içinde çoğunluk Şafii mezhebindendirler. Türkiye Kurdistanı’nın kuzeyinde Alevilik inancına sahip bir grup vardır ve bu inanca yakın olan ve Ehl- i Hak denilen bir grup Irak ve İran Kurdistanı’nda bulunmaktadır. İran Kurdistanı’nda yaşayan Kürtlerin bir kısmı Şii inancına sahiptir. Türkiye Kurdistanı’nda sayıları yok olma noktasına gelen ve sadece Kürtler arasında bulunan Ezidilik24 inancına sahip grup genelde Irak Kurdistanı’nda ve Diasporada, özellikle Almanya, Ermenistan ve Rusya’da yaşamaktadır. Sayıları 300.000 olduğu düşünülen Kürt Yahudilerin hemen hemen hepsi günümüzde İsrail de yaşamaktadır. Haklarında çok fazla konuşulmayan Dürzi Kürtleri gibi, dünyanın farklı yerlerinde bir kaç cemaat daha bulunmaktadır. Ayrıca Kürt coğrafyasının kadim gruplarından olan Kürt Hırıstıyanların yanında, bugüne kadar haklarında hiç konuşulmamış ama sayıları belli bir orana ulaşmış Hırıstıyanlığın belli mezheplerine geçmiş, din değiştiren Hırıstıyan Kürt cemaatleri bulunmaktadır.
İnanç konusunda görülen ‘Çokluk’a rağmen dominant olan bir inanç mevcuttur. Aynı durum kendini dilde de göstermektedir. Kürtlerin yaklaşık % 70’i Kurmanci diyalektini konuşmakta ve çoğunluğu Türkiye Kurdistanı’nda yaşamaktadırlar. Aynı şekilde Türkiye Kurdistanı’nda Dimilki/Kirdki/Zazaki de konuşulmaktadır. Irak Kurdistanı’nda Kurmanci’nin yanında Sorani, İran Kurdistanı’nın Sorani, Hewramani/Gorani konuşulmaktadır. Burada var olan ´çokluk´a rağmen yine de Kürtlerin büyük bir çoğunluğu aynı dialekti konuşmaktadır.
Bu renklilik yüzyılların belli egemenlik paradigmaları arasında kendinden çokkültürlü bir durumdaydı. Kürt coğrafyasında dillerin temas noktalarındaki Kürtler genelde temas halindeki dialektleri bilirlerdi. Kişiler bu ‘çokdillilk’i doğal ortamlarında öğrenirler, bunu belli ideolojik konzepler çerçevesinde ele almazlardı. Dersim bölgesinde Kürtlerin büyük bir kısmı hem Dimilki/Kirdki hem Kurmanci konuşurdu. İran Kurdıstanı’nda Kürtlerin çoğu hem Sorani, hem Gorani’yi kendiliğinden konuşurlar. İki dialekti de konuşmak Irak Kurdistanı’nda aynı şekilde hala kendiliğindendir. Ama buna karşın Kürt topraklarındaki farklı ülkelerin egemenliklerinin devamının, Kürtlerin bu iç sınırlarının varlığından kaynaklandığının ve egemen ülkelerin varlığının bu iç sınırları sürekli yeniden üreterek, süreklilik sağladığının belirtilmesi gerekir 25.
Özellikle Bir inci Dünya Savaşı’ndan sonra Kürt coğrafyasında meydana gelen gelişmeler ve Kürt milliyetçiliğinin yavaş yavaş biçim kazanmasıyla kendiliğinden ( ‘an-sich’) olan ‘Çok’luğun kendisi için ( ‘für-sich’26) olmaya evrildiği görülmektedir . Özellikle Sorani ve Kurmanci diyalekt ler i standartlaşmaya doğru yol alırken, dialektlerin temas noktalarında yaşamayan Kürt gençlerinin ‘bilinçli’ bir şekilde diğer dialektlere ilgi gösterdiği ve öğrendiği görülmektedir. Diasporanın bu duruma belli bir katkısı vardir. Modern Kürt diasporası belli dönemlerde başlamış ve günümüzde hala devam etmektedir. Bu süreklilik hem grubun sayısını hem de Kürtleşme bilincini yükseltmektedir27. Kürtlüğün farklı iç
kategorilerinden gelen insanlar ‘diasporik’ mekanlarda buluşarak Kürt-Olma ‘bilinci’ni yeniden ürettikleri gözlenmektedir . Sürgün durumunun ortak bir bağ ve duygu dünyası yaratarak birlik bilincini güçlendirdiği görülmektedir.
24 Genelde Yezidilik olarak tanımlanan Ezidiler, Yezidi olarak tanımlanmayı kabul etmemektedirler.
25 Bkz. Strohmeier & Yalcin.Heckmann 2003
26 Etnisiteyi ayni kavramlastirmalarla aciklayan bir calisma icin Rex 1990
27 Amman 2001: 19
Kürtlerde Gelenekselden Modern Diasporaya
Kürtlerin günümüzde yaşanan modern diasporasını etkileyen ve ondan etkilenen bir iç/geleneksel diaspora yapı ve tarihi vardır. Bunun belirtilmesi, modern diasporada Kürtlerin nasıl bir geribildirim aldıklarını açıklamak açısından önemli olabilir. Bundan 50 yıl öncesine kadar, zorla göç ettirilen gruplar hariç, Kürtlerin kendi coğrafyalarının dışına çıkma durumları çok sınırlıydı. Çıkanlarda belli imkansızlıklardan dolayı göç ettikleri ortamda ana grupla kontağa geçememekteydiler. Bunun için onlarca grup, içine girdikleri ortamlarda ya asimile oldular28 ya da kendilerini korumak için dar sınırlar içinde marjinal gruplar şeklinde yaşadılar.
Kürtlerin, modern göç biçimleriyle tanışmadan önce, içinde yaşadıkları kapalı çevreden herhangi bir uzaklıktaki başka bir çevreye göçlerini bir tür diaspora olarak yaşadıkları görülmektedir. Özellikle içinde yaşadıkları köy, kasaba veya şehirden başka bir köy veya kasabaya gelin olarak gönderilen kadınlar bu durumu yaşamak zorunda kalan en büyük kesimdi. Bundan dolayı, kadınlar Exil ve Diaspora üzerine üretilmiş sözlü üretimlerin hem objesi hem de subjesi olmuşlardır. Aşağıdaki anonim stran (şarkı) bu durumu açıklayan en iyi örneklerden biridir.
…
Xerîba xwedê me
Ber bangê rojê me
Hesreta dayik û bavê me
Xerîba beyanî
Agir ketye xanî
Kes halê xerîbê nizanî
…
Oy oy li min Xer îbê ....
Bê tal û nesîbê
xwede neke kes xerîbê29
...
Tüm Kürtler arasında gayet iyi bilinen ‘Kirîve’ şarkısı tipik bir geleneksel diaspora şarkısıdır. Burada belli sınırlar vardır ve aşılması belli yaptırımlar – sürgün dahil - gerektirir. Sözlü anlatım geleneğindeki bu üretim bolluğunun yazınsal alanda da aynı şekilde olduğu söylenemez. Bu gibi örnekler, Kürtlerde diasporanın dilinin çoğunlukla müzik olduğunu göstermektedir30.
Aynı şekilde bireysel olarak yaşanan başka bir ‘diasporik’ grupta, mahkum ve firarilerdir. Kürt coğrafyasında bu tarzda tüm ömre mal olmuş yüzlerce Biografi mevcuttur ve hikayeleri aynı şekilde sözlü anlatımla yansıtılır.
Bunun dışında, kan davalarından dolayı Xuni31 olan aileler, yaşadıkları ortamı terk etmek zorunda oldukları için aile/bavik/eşiret şeklinde geleneksel bir diaspora yaşamaktaydılar. Bu durumun daha kapsamlı biçimi Kürt coğrafyasını paylaşan devletlerin sürgüne gönderdiği Kürt gruplardır. Osmanlı ve daha sonra Türkiye Cumhuriyet i’nin Orta Anadolu, Karadeniz ve Batı Anadolu’ya; Sovyet Rusya döneminde Kafkaslardaki Kürt göçü, Irak’ın özellikle Ninova ve kerkük bölgelerinden Arapların yoğunlukta oldukları iç bölgelere, Suriye’nin ‘Arap kemeri’ ile Arapların yoğunlukta olduğu büyük kentlere göç ettirdiği Kürt grupları buna örnek oluştururlar. Günümüzde bu gruplara ait onlarca süreli yayın mevcuttur32.
Kürt toplumunun kendi içindeki bu gibi diasporalar, modern ‘diasporik’ hareketlerle temelden bir değişime uğramıştır. Maruz kalan her bireyin biyografisinde benzer acılar yaratan ve bunun sonucunda belirli bir bilinç dönüşümüne neden olan modern diasporalar, geleneksel diaspora formlarının yerine geçmektedirler. Geleneksel diaspora modern diasporanın etkisine girmiş onun kültürel üretimlerini tüketmeye başlamıştır.
28 Örneğin, Ege’ye sürülen Kürtler. Günümüzde isimlerine eklenen ‘Kürt’ sıfatından başka bir şey kalmamıştır.
29 Ben tanrının bir garibanıyım; günün ezanlarını/çağrılarını beklerim; anne ve babamın hasretiyle tutuşurum. ... bigane yabancı; evine ateş düşmüş; kimse bilmez garibin halini. ... Oy oy bendeki biganelik; talihsiz ve nasibsiz; tanrı kimseyi bigane etmesin....
30 Bu alanda yazılmış bir çalışma için Kızıldemir 1995
31 Xuni, kan davalarına dair bir durumdur. İki aile arasında çıkan kan davalarında genelde öldüren taraf, kan davasının devam etmemesi için, taşınmaz mallarını öldürülen kişi veya kişilerin ailelerine bırakarak o yeri terk eder. Onların bu exil durumlarına Kürtçe de Xuni denir.
32 Bu gruplardan biri olan Orta Anadolu Kürtlerinin çıkardığı Bîrnebûn dergisi önemli yayınlardan biridir.
Globalleşmenin Kürt Diasporasına Etkileri
Bu gün Kürtler, yasal olarak tanımlanmasalar bile, Almanya gibi bir ülkede dördüncü büyük etnik topluluğu oluşturmaktadır. Bu gün yeryüzünde Kürtlerin en büyük şehri İstanbul’dur. Gelişmiş şehirlerde Kürtler, geleneksel yaşam biçimini alt üst eden yeni yaşam tarzlarıyla tanışmaktadırlar. Bu merkezler görece bir özgürlük sağladığı için entellektüel Kürt dinamiği bu ‘diasporik’ mekanlara kaymaktadır. Modern Kürt diasporası Kürt entellektüel birikimini diasporalaştırmaktadır. Buna rağmen global dünyanın Kürt diasporasına kattığı belli bileşenler bulunmaktadır. Bu bileşenler genel olarak şu şekilde sıralanabilir:
-Modern Kürt diasporasi Kürt milliyetciligi fikr ini etkilemektedir 33.
- Modern Kürt diasporası Kürt sorununu internasyonalleştirmiştir34.
- Modern Kürt diasporası Kürt ulusal konteksine sürgün bilincini yerleştirmiştir.
-Modern diaspora Kürtlere, halkların politik süreçlerdeki rolleri (ulussallaşma, demokratikleşme etc) üzerinde derin deneyimler edinmelerini sağlamıştır. Kürtler bu deneyimden sonra devlet ve devlet aygıtı altında nasıl dışlandıklarını daha açık görmeye başlamışlardır.
-Modern diaspora, geleneksel çokkültür lü yapıyı paramparça etmektedir. Bu paramparça durum ‘diasporik’ kurum ve aydınlar tarafından yeniden yapılandırılmak istenmekle birlikte, ciddi kurumların eksikliğinden dolayı çokta bir başarı gösterememektedirler. Kürtler, İsraildekine benzer bir iç-entegrasyon şansından şimdilik yoksundurlar.
-Modern diaspora Kürtlerde lokal olan çok-diyalektli durumu internasyonal alandaki çok- dillilik durumuna getirmiştir. Modern diasporada yaşayan bir Kürt birey ortalama olarak üç dili (ana-dili, içinden geldiği ve içine girdiği ülkenin dilleri) kendiliğinden konuşur. Eğitimle kazandığı bir yabancı dille bu ortalamayı yükseltmektedir .
-Kürt diasporası kuşaklar arasındaki uçurumu, geleneksel Kürt kurumlarının asla örtemeyeceği derecede açmıştır.
Modern Kürt diasporasını diğer diasporalardan ayıran özellik, onun devletsiz olmasıdır. Bu durum Kürt diasporasını içinde yaşadığı ortamdaki sorunlardan çok Welat (Vatan) ile ilgilenmesine itmektedir . Bu durum diasporanın kendine içkin sorunlarını sürekli ertelerken, sürgün olgusunu yeniden üretmektedir . Diasporik bireylerin kimliği sürgün ideolojisi ile şekillenmektedir.
Kürt diasporasının ve onun kimlik biçimler inin ana dinamiği, etnik kimliğin baskı altına alınmasıdır. Diaspora bu baskıcı mekanizma üzer inden kimliğe etki eder. Bu durum, ailedeki sosyalizasyona ve dışardaki etkileşime (Interaktion) yansıyacağı için, çok uzun bir süre varlığını koruyabilir35. Burada diasporik bilinçdeki sürekliliğin en çok etkilediği nokta Kürt Milliyetçiliği olmaktadır. Bu durum, eski süreçlere yeni anlamlar bulunmasıyla dialektik bir aşamaya girmiştir.
Bu milliyetçiliğinin ‘diasporik’ yarasının ilkin Kürdistan’dan geçen sınırlarla başladığı görülmektedir. Bu sınırlar hem geleneksel hemde modern Kürt diasporasını en çok etkileyen dinamiklerden bir idir. Hamid´in hikayesi bu durumu açıklayan yüzlerce örnekten sadece biridir. Hamid dedesinin hikayesini bu sınırlardan biri üzerinden dinleyerek büyümüştür. Meydana çıkan politik bir olaydan sonra dedesi Nusaybin üzerinden sınırı geçerek Suriye Kurdistanı’na gider ve ölünceye kadar orada kalır. Dedesi elli yıl boyunca koptuğu topraklara bakıp ağlayarak geçirir günlerini. Mekansal olarak bakıldığında aynı topraklardı ve arada sadece 25 km mesafe vardı. Sınır, özgür hareket etme tasarrufunu eller inden aldığı için bu bir işgal edilme durumunu yaratmaktadır. Egemen devletlerin sınırlar üzerinden varlığının devamı işgal bilincine süreklilik sağlamaktadır. Bu ve benzeri durumların yarattığı bilinç, göçmen Kürtlerin ana gruptan kopmalarını engellemektedir. Örneğin, her şeye rağmen Kürt diasporasının büyük kısmı, yatırımlarını Kürdistan’a yapmaktadır. Belli durumlarda bireyler ana vatana geri dönmekte veya bireyler diasporaya taşınmaktadırlar. Bu, aradaki alişverişin (interaksiyon) canlılığını göstermektedir.
Kürt diasporasının geleneksel bir boyuttan modern bir boyuta geçtiğinin en büyük göstergesi, artık şarkıların anonim olmaktan çıkmasıdır. 1960’larda Güney Kurdistan’da ve 1975’lerden it ibaren Kuzey Kürdistan’da (Kizildemir 1995: 120) şarkılar anonim iken, bu tar ihten sonra, yani modern diaspora görünürlük kazandıktan sonra, anonim olmaktan çıkıp yaratıcıları belli şarkılara dönüşmüştür. Bu çağ tam da ‘Geleneksel Diaspora’dan ‘Modern Diaspora’ya geçildiği zamana denk gelir. Bu aynı zamanda diasporanın belli bir bilinç ile yeniden üretildiğinin göstergesidir. Modern diaspora tüm acılarına ve yıkıcılığına rağmen modern bir bilinç yaratarak Kürtlerin toplumsal, politik ve sosyal değişimlerine etki ederek, Kürt olma bilincini sürekli yeniden var ettiği görülmektedir. Bu durum Kürtleri asimilasyon polit ikalarına karşı dirençli kılan ender noktalardan biri olarak göze çarpmaktadır. Ayni zamanda belli bir kesim Kürt gençliği için meydana gelen bu yeni kimlik, diger tüm kimlik ve kimlikleştirme projelerine karşı daha cazibeli hale getirmektedir.
33 Bu konudaki bir degerlendirme icin Alinia 2004.
34 Blaschke & Amman 1988; Amman 2001; Sengül 1992
35 Krs. Alinia 2004
Sonuçta.....
Kürtlerde her türlü ‘diasporik’ varlığı, Exil (sürgün) ideolojisi ile işleyen, yeniden üreten alan, diğer bir çok etni de olduğu gibi, politik diasporadır. ‘Diasporik’ alanlar arasında internasyonal bağlar (netz) kuran ve toplumsal, kapsayıcı bir durum yaratan yine polit ik diasporadır. Diaspora Kürt örgütlerine görece örgütlenme ve özgür bir hareket alanı sağlamakla, taktik ve stratejilerinde statik olmalarının önünü kesmektedir. Doğrudan halkla iç içe olan örgütlü kesim, halktan belli geri bildirimleri doğrudan alabildikleri için değişim ve dönüşümü kavramakta ve duruma göre kendini yenileyebilmektedir. Bundan dolayı ‘diasporik’ kurumların çoğunluğu politiktir.
Aynı özgürlük, kültürel üret im kapasitesini de posit iv etkilemektedir36. Textuel üretim ve klasik sözlü anlatımın metinsele dönüşümüne büyük olanak tanımaktadır. Yine de biyografik üretimlerin azlığı göze çarpmaktadır. Ama müzikte gereğinden fazla geleneksel formlarla biçimlenmiş bir üretim sözkonusudur. Sözlü kültürdeki zenginlik kendini daha çok müzik üretiminde göstermektedir.
Diaspora örgütleri ve bu kurumların çalışmaları, diasporanın Kürtlüğü yeniden üreten başlı başına bir konsept olduğunu göstermektedir. Bu üret im genel olarak değerlendirildiğinde bunun modern, seküler ve politik olduğu söylenebilir.
Modern ‘diasporik’ zamanların öncesi ile günümüz Kürt konteksinde temel bir dönüşüm daha yaşanmaktadır. Bu da, Kürt orta sınıfının görünürlük kazanmasıdır. Kürt orta sınıfı van Bruinessen’in ifade ettiği gibi son dönemlere kadar sadece ‘diasporik’ti. Günümüzde ise hem diasporada hemde ülkede varlığını hissettirmektedir.
Bugün, Avrupa’da yerleşik hayata geçinceye kadar 4- 6 farklı ülkede belli dönemler geçirdikten sonra varmış Kürtlerin sayısı az değildir. Bu, yukarıda da iddia edildiği gibi, Kürtlerde ‘Çok’lu konzeptleri internasyonalleştirmektedir. Bu, Kürtlerde yerelcilikten, ulusallaşmadan ‘ulusaşırı’ olmaları anlamına geliyor. Bu, üzerinde çok tartışılması gereken bir konudur ve çok ilginç geri bildir imleri gözlenmektedir. Sonuçta Kürt diasporası, bir çok konuda olduğu gibi, hala gerektiği kadar araştırılmamış bir konudur. Kürt diasporasına yapılacak en büyük kötülük ise, klasik bir diaspora olmasına rağmen, onu sadece yeni diaspora kategorisinde değerlendirmektir. Kürtlerde göç hala devam ettiği için Kürtler hem klasik hem yeni diasporayı beraber yaşamaktadırlar.
Diaspora Kürt çerçevesi dışına savrulmuş onlarca Kürt bireyi Kürt içi sınırlara çekmeyi başarmıştır. Eskiden sosyalist, dinci? vb örgüt ve kurumlarda olan bir çok kişi aynı ideolojideki Kürt gruplarına kaymıştır.
Diaspora söyleminde genelde bireysel değil, kollektiv bir hatırlama vardır. Bu hatırlamada ortak acılara dayanan bir vizyon, yaşananların yeniden yapılandırıldığı (Rekonst rukt ion) bir mit yani ortak bir duygu dünyası vardır. Bu şekilde bireysel deneyim ve exil ile göç kendine özgü paradigmalarda birleşirler37. Kürt ler, Avrupadaki en büyük diasporalardan ve etnik azınlıklardan biri olmasına rağmen, kendi kimliğiyle hiç bir yasal alanda tanınmayan bu büyüklükteki tek halktır. Bu durum diasporanın Kürtlerde yarattığı bilinci daha açık bir ideolojiye dönüştürmektedir. Kürt ler için diasporanın yarattığı ideoloji durumu gizli ( latent ) olmaktan çıkmış manifest bir hal almıştır.
36 Diasporada Kürt kültür, politik ve bilimselligi konusunda toplu bir calisma olarak Kurden im Exil (I.II) 1991.
37 Örnegin, bireylerin diasporada nasil kimlik edindiklerine iliskin bir calisma icin Alinia 2004
Kaynakça
Alinia, Minoo (2004) : Die Grenzen der Diaspora: Geschlechtspezifische Einflüsse auf die Bildung nat ionaler I dent ität in der kurdischen Diaspora. Kurdologie Band 6, Gender in Kurdistan und der Diaspora, Unrast Verlag, Münster
Amman, Birgit (2001) : Kurden in Europa. Ethnizität und Diaspora. Kurdologie. Band 4. Münster Lit Verlag
Barth, Fredr ik (2001) : Etnik Gruplar ve Sinirlari. Baglam Yay. İstanbul 2001
Blaschke, Dr. Jochen & Ammann, Br igit te (1988) : Kurden in der Bundesrepublik Deutschland ihre soziale und kulturelle Situation. İn. Kurden. Alltag und Widerstand. Hrg. Yayla Mönch-Bucak. Eigenverlag der Herausgeberin. Bremen S. 90-99
Diaspora: Raum der Entscheidung. Ver lag Haus Altenburg, 1956 Düsseldorf.
Diehm, I sabel (1999) : Erzihung und Migrat ion: ein Führung / I sabel Diehm;
Frank-Olaf Radtke. Stut tgart ; Berlin: Kohlhammer (Grundriß der Pädagogik; Bd. 3)
Ekinci, Tarık Ziya (1999): Demokrasi, Çokkültürlülük ve Bir Yargısal Serüven. Küyerel Yayınları, İstanbul
Elwert , Georg (1989) : Nat ionalismus und Ethnizität . Über die Bildung von Wir- Gruppen. KZfSS 41. Jahrgang 1989. S. 440-464
Giordano, Christian (1981) : Ethnizität : Soziale Bewegung oder I dent itätsmanagement . Schweizer ische Zeitschrift für Soziologie, Vol. 7, No. 2. S.179-198
Greverus, Ina-Maria (1981) : Ethnizität und I dent itätsmanagement . Schweize Zeitschr ift für Soziologie/ Rev. Suisse sociol., 7 (1981) 223-232 Grosses Universal Volkslexikon Band 2. Fackelver lag, Stut tgart 1984.
Hall, Stuart (1994) : Rassismus und kulturelle I dent ität . Ausgewählte Schr iften 2. Argument Verlag.
Hall, Stuart (1999) : Kulturelle I dent ität und Globalisierung. I n: Widerspenst ige Kulturen: Cultural Studies als Herausforderung. (Hrsg) von Kar l H. Hörning und Rainer Winter. 1.Aufl. Frankfurt aM. Suhrkamp S. 393-435
Heckmann, Friedr ich (1998) : Ethnos, Demos und Nat ion, oder: Woher stammt die I ntolerantz des Nat ionalstaates gegenüber ethnischen Minderheiten? I n: Bielefeld, Ulr ich (Hg.) : Das Eigene und das Fremde. Neue Rassismus in der alten Welt . Hamburg Edit ion. 1998, S. 51-79.
Imhof, Kurt (1993) : Nat ionalismus, Nat ionalstaat und Minderheiten. Zu einer Soziologie de Minoritäten. I n: Soziale Welt (Heft 3) , Jg. 44, 327-357.
Kizildemir , Zülfü (1995) : Das ethnische Lied als Medium kultureller Selbstbehauptung : das kurdische (Volks- ) lied in seinen sozialen, polit ischen und kommunikat iven Funkt ionen. Münster, Agenda-Verlag
Kymlicka, Will (1998): Çokkültürlü Yurttaşlık. Azınlık Haklarının Liberal Teorisi. Ayrıntı Yayınları.
Nikolinakos, Mar ies: Anmerkungen zu einer allgemeinen Theorie der Migrat ion im Spätkapitalismus. İn. ‘Dritte Welt’ in Europa. Hrsg. Jochen Blaschke & Kurt Greussing. Frankfurt a.M. 1980
Rex, John (1990) : „Rasse“ und „Ethnizität “ als sozialwissenschaft liche Konzepte. I n: Echart J. Dit t r ich; Frank-Olaf Radtke. Ethnizität : Wissenschaft und Minderheiten. Deutscher Verlag. Opladen 1990 s. 141-153
Şenol, Şengül (1992): Kurden in Deutschland. Fremde unter Fremden. Haag + Herchen, Frankfurt a.M.
Skubsch, Sabine (2002) : Kurdische Migrat ion und deutsche (Bildungs- )Politik. Münster 2002
Sökefeld, Mart in (2008) : Aleviten in Deutschland : I dent itätsprozesse einer Religionsgemeinschaft in der Diaspora. Mart in Sökefeld (Hg.) . Bielefeld, t ranscript Verlag
St rohmeier, M.; Yalcin-Heckmann, Lale (2003) : Die Kurden. Verlag C.H. Beck, 2., durchgesehene Auflage, Nördlingen
Taylor, Char les; Appiah, K. Anthony; Habermas, Jürgen; Rockefeller, Steven C.;
Walzer, Michael; Wolf, Susan. (1996) Çokkültürlülük: Tanınma Politikaları. Hazırlayan: Amy Gutmann. YKY. Istanbul
Mayer, Ruth (2005) : Diaspora : eine kr it ische Begr iffsbest immung. Bielefeld, t ranscript -Ver lag.
Atılgan, Canan (2002) : Türkische Diaspora in Deutschland : Chance oder Risiko für die deutsch- türkischen Beziehungen. Deutsches Orient - I nst itut , Hamburg.



