Diasporanın Sosyokültürel Hafızası Olarak Çerkes Köyü -1 Ulaş Sunata

#12248 Ekleme Tarihi 11/11/2025 01:32:15

ÖZET

Uzun seneler sürmesine rağmen, 1864 yılı; Çerkeslerin anavatandan ayrılışının, Çerkes sürgün ve soykırımının atfedildiği senedir. İçinde bulunduğumuz sene bu acının olduğu kadar Kafkasya halklarının ortak hafıza ve kader birliğinin, Çerkes diasporasının kuruluşunun, ulusötesi yaşamın 150.yılıdır. Bu yılda tarihle yüzleşmek kadar Çerkes toplumunun korunan, çoğalan ve yenilenen sosyokültürel değerleri üzerinde durmak önemlidir. Bu çalışmada Türkiye kırsalındaki Çerkes toplumunda sosyoekonomik yapı ve değişim ile değerlerin kuşaklara aktarımına, diğer toplum kesimleriyle etkileşimlere odaklanılmıştır. Böylece köy yerleşiminin Çerkes diasporasındaki yerini ortaya koymak hedeflenmiştir. Bunun için “Türkiye’deki Diasporalar: Kuzey-Batı Kafkasya Halkları Örneği” başlığıyla yürütülen TÜBİTAK destekli proje kapsamında ziyaret edilen 36 Çerkes köyündeki gözlemler ile muhtar, kanaat önderi ve köy ahalisiyle yapılan mülakatlar üzerinden ideal tip analiz yöntemi kullanılmıştır. Köyü kentten izole düşünmeyerek ilgili proje kapsamında şehirde ve köyde yapılan 331 görüşme köy bağlamında derlenerek Çerkes diasporasının köy-köy ve köy-kent ilişkisel ağı haritalandırılmaya çalışılmıştır.

Anahtar Sözcükler: Kafkasya, Çerkes, diaspora, hafıza, kır, ideal tip

GİRİŞ

Uzun seneler sürmesine rağmen, 1864 yılı; Çerkeslerin anavatandan ayrılışının, Çerkes sürgün ve soykırımının atfedildiği senedir. İçinde bulunduğumuz sene bu acının olduğu kadar Kafkasya halklarının ortak hafıza ve kader birliğinin, Çerkes diasporasının kuruluşunun, ulusötesi yaşamın 150.yılıdır. Bu yılda tarihle yüzleşmek kadar Çerkes toplumunun kollanan, çoğalan ve yenilenen sosyokültürel değerleri üzerinde durmak da önemlidir. Bu çalışmanın odağı Türkiye kırsalındaki Çerkes toplumunda sosyoekonomik yapı ve değişim ile değerlerin kuşaklara aktarımı, diğer toplum kesimleriyle etkileşimlerdir. Böylece köy yerleşiminin Çerkes diasporasındaki yerini ortaya koymak hedeflenmiştir.

Diasporadaki Çerkes köyleri sosyal tarih bakımından hem kimliği ve değerleri koruma hem de örgütlenme ve sivil toplum için son derece önemlidir. Bu önem klişeleşmiş Çerkes anlatıları ile (Çerkes tavuğu, Çerkes kızı gibi) beslenmiş ama ilgili köylerle ilgili arşiv denemeleri dışında detaylı bir kır sosyolojisi çalışması bulunmamaktadır. Bu çalışmayla ideal tip analiziyle Çerkes köyü betimlemesi, sosyokültürel hafıza kurulumunda diasporanın Türkiye coğrafyasındaki temel birimi köylerin rolü ve ilgili köylerin sosyokültürel ilişki
haritası çıkarılarak ilgili boşluk kısmen doldurulmaya çalışılmıştır.1

Kır veya kırsalın karşılığı İngilizcede rural kelimesidir ve Latince için kullanılır (Woods, 2010). Sosyal bir yapı olarak kabul edilen kır, bir “düşünme kategorisi” olarak huzurun, masumiyetin ve erdemin bulunduğu doğal yaşama yoludur (Woods, 2010).2 Aydınlanma ile birlikte genellikle modern değerlerin karşısında konumlandırılan köyler; otantik kültürü, geleneği, aidiyeti ve doğallığı yaşatan mekânlar olarak kabul edilir. Kır, kent kökenli fiziksel ve sosyokültürel istilalara açık bir alan olarak tanımlanır. Bu bağlamda köylerin kentlere oranla mevcut kültürün ve yaşam biçimlerinin korunması noktasında daha elverişli mekânlar olduklarını söylemek mümkündür. Bu duruma karşın koruma faaliyetleri organizasyonlar tarafın- dan gerçekleştirilir. Bu korumacı hareketler kırsal ve şehrin birbirinden ayrılması fikrine dayanır. Öte yandan, uluslaşma çağı olarak kabul edilen 19. yüzyılda köy mekânlarının ulusal tözün yaşadığı alanlar olarak kabul edildiği bilinmektedir.3 Kırdaki zaman-mekân algısına göre ise kırsal insanlar milliyeti temsil eden ikonlar olarak anlaşılır, çünkü geleneksel pratikler bu bölgelerde bozulmadan varlığını sürdürebilir.

Kırsal alanın ilişkili olduğu kavramları incelersek, doğa fikriyle iç içe olduğunu, daha az gelişmişlikle eş tutulduğunu, şehre göre geçmişle daha bağlantılı olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca köy, toplu pratiklerin ve ilişkilerin yoğun olduğu bir mekân olarak da anılır. Ancak köyü melez bir alan olarak algılamak, onu anlamada, sadece doğallık ya da topluluk anlayışından ziyade yeni bir yol açabilir. Kent ve kır arasındaki ilişki, kırsalın da kentleşmesi fikrini unutmadan değerlendirilmelidir. Nitekim kentsel ve kırsal alanlar, modern ekonomik ve sosyal anlayışta sürekli ilişki halindedir. Ayrıca, kent mekânının kırsallaşması bu ilişkiyle oluşan bir durumdur. İlk olarak, kent içinde kırsaldan gelen insanların varlığı, kent-kırsal arasındaki iletişimi yansıtır. İkincisi, kent içinde kırsal olarak algılanan yapı tiplerinin varlığı bu ilişkiyi anımsatır. Son olarak ise tarımın ‘kırsal’ ola- rak tanımlanması, kent içinde bulunan tarım alanlarının varlığında kırkent ilişkisini hatırlamamıza yol açar. Buna göre, kırsalı anlamak için kent ve kır arasındaki ilişkiyi incelemek ve kırsalın kentleşme sürecine bakmak önemli bir metottur.

Sosyokültürel yapı ile yaşanılan mekân arasında çok yönlü ilişkilerden söz etmek mümkündür. Yaşanılan mekân, hem sosyokültü- rel yapıyı etkilemekte hem de bu yapılardan etkilenmektedir. Yani mekân, “dış dünyanın belleğini” oluşturması anlamında bireysel ve kolektif kimliğin en önemli parçalarındandır. Assmann (2001) bununla ilgili olarak; yazılı bellek ortaya çıkmadan önce insanın dış bellek unsurlarına bilgiyi, anıyı ya da hatırlamak istediklerini işlemesini “metinsel bağlaşıklık” olarak tanımlar. Bu bağlamda insanın mekânı bilgi tutucu, kültür taşıyıcısı olarak kullandığını söylemek mümkündür.

İçinde yaşadığımız mekânlar ve onların oluşturduğu küçük ve büyük ölçekli çevreler, onlarla ilişkide olan birey ve topluluklarla anlam ve özellik kazanırken, aynı zamanda bu birey ve toplulukları çeşitli biçimlerde etkilemektedir. Bu karşılıklı etkileşim köyler için de geçerlidir. Bir köyün kurulduğu coğrafyadan mimari yapısına kadar hemen her noktada köyde yaşayan grubun/grupların izlerini görmek pekâlâ mümkündür. Başka bir ifadeyle kültürel, geleneksel, toplumsal yapıları bilinen grupların yaşadıkları köylerin birbirinden ayırt edilmesi mümkündür. Tam da bu noktada, Türkiyeli Çerkeslerin yaşadıkları köylerin hem Anadolu’da yaşayan diğer toplulukların köyleriyle hem de anavatan veya diğer ülkelerdeki Çerkes köyleriyle benzeşen ve ayrışan özellikleri ele alınabilir. Bu noktada çalışmanın amacı köy yerleşimi özelinde kültür-yaşam biçimi-mekân algı ve organizasyonu arasındaki ilişkinin Çerkes köylerinde nasıl gerçekleştiğini ortaya koymaktır. Başka bir ifadeyle, köy yerleşiminin Çerkes toplumundaki yerini ortaya koymaktır. Ayrıca Türkiye’deki Çerkes diasporasının köy-köy ve köy-kent ilişkisel ağı haritalandırılmaya çalışılacaktır.

Türkiye’deki diasporanın yapıtaşı Çerkes köyleri nicel ve nitel olarak betimlenmeye çalışılmıştır. “Türkiye’deki Diasporalar: Kuzey-Batı Kafkasya Halkları Örneği” başlığıyla yürütülen TÜBİTAK destekli proje kapsamındaki köy araştırması kısmı bu çalışmanın veri tabanını oluşturur. Toplanan nitel verilerden ideal tip analiziyle Çerkes köyü betimlenmeye çalışılmıştır.

1 Desteklerinden dolayı proje çalışanlarına ve öğrenci asistanlarıma teşekkür ederim.

2 Kırsalın kökeni ilkel toplumlara dayanır. İnsanlığın en eski yerleşim birimlerinden olan köylerde, mekânsal ilişki bağlamında sosyokültürel yapıyı etkilemiş ve halen etkilemeye devam eden yerleşim birimleridir. Kır sadece bir mekan olarak değil, ahlaki ve kültürel değerlere sahip bir yer olarak değerlendirilir. Doğallığı, tarımı, onurlu yapısı ve masumiyeti ile coğrafi bir alan olmaktan çıkmıştır. Ayrıca kır vahşi yapısıyla tehlikeli potansiyele sahip bir mekan olarak da değerlendirilir. Kırsalın globalleşmesi, şehirleşme gibi yeniliklere vahşi algı değiştirilmiş, daha tanıdık pastoral bir görünüş oluşturulmuştur.

3 Özellikle Alman romantik ulusçuluğunda daha baskın olan tutumun kısa bir analizi için bkz: Thiesse,2005, ss.151-179.

Türkiye’deki Çerkes Köyleri

Berber (2011) Kafkasya’dan Osmanlı’ya yönelen göç/mülteci hareketlerinin 1850-1876 ve 1877 sonrası (93 Harbi sonrası) olmak üzere iki dalgada gerçekleştiğini iddia eder. İlk dalga içinde Kafkasya muhacirlerinin büyük kısmı deniz yoluyla Karadeniz limanları (Samsun, Trabzon, Sinop, Batum, Akçakoca, Giresun, Fatsa, İnebolu, Ereğli, Ayancık ve Şile) ve İstanbul üzerinden; bir kısmı da kara yoluyla Batum ve Kars üzerinden Anadolu’ya dağılmışlardır.4 İkinci dalga ise Kafkasya’dan gelenlerle birlikte daha önce Balkanlar’a yerleştirilenlerin Anadolu’ya gelişini de kapsar.

Bu çalışmada analiz birimi olarak seçilen köy Osmanlı İmparatorluğu’nun ilgili muhacir iskân siyasetinde önemli yer tutar. Nitekim muhacirler genellikle nüfusu az olan ya da terk edilmiş köylere yerleştirilmiş veya onlar için yeni yerleşim birimleri kurulmuştur. Kafkasya’dan Anadolu’ya göçen grupların yerleştikleri topraklarda kurdukları vakıfların neredeyse yüzde 95’i kırsal bölgededir (Yüksel, 1994). Bu bize ilk geldiklerinde göçmenlerin yüzde 95’inden daha fazlasının köylere yerleştiğine tekrar işaret eder.

Osmanlı İmparatorluğu, Çerkeslere yönelik iskânı; sınır bölgelerinde toplu, iç bölgelerde dağınık yapmaya çalışmıştır (Berber, 2011). İçeride dağınıklığın benimsenmesinin sebebi yeni güç odakları oluşumunu ve muhacirlerin iç güvenliği tehdit etmelerini engellemektir. Yüzyıllardır yaşadıkları; merkezi otoriteyle uyuşmayan kabile hayatını bertaraf etmek için yerli halkla ve diğer muhacir grup larla karmaşık olarak iskân edilmeleri hedeflenmiş görünmektedir. Ancak bu çalışmada farklı yerlerde iskân edilen sülaleler arasında akrabalık ilişkilerinin iskân siyasetiyle koparılamadığı görülmüştür.

Yerleştirme siyasetinde çeşitli sorunlar yaşanmıştır. Bölgeye uyum sağlayamamak ve akrabalarının yanına yerleşme isteği iskânların başarısız olmasındaki temel etmenlerdir. Yer değiştirme ile ilgili talepler idare tarafından dikkate alınmış bazen talep edilen yer kabul görmüş, bazen farklı yer gösterilmiş bazen de reddedilmiştir. Kabileler arası çatışma ve sınıflı yapı (asillerin kölelerle bir tutulmaya karşı çıkması) sebebiyle de zorluklar yaşanmıştır.

Çerkes diasporası üyelerinden şehir ve kasabalara yerleşenler de olmuştu. Ayrıca köylere iskân edilenlerin veya onların soyundan gelenlerin pek çoğu da zaman içinde şehirlere taşındı. Türkiye 1950’lerden itibaren endüstrileşme dönemine girdi. Bu süreçte tarıma dayalı ekonomiden sanayiye dayalı ekonomiye geçiş, şehirleşmenin artmasına sebep oldu, bu değişim Çerkes azınlığı da etkiledi (Chochiev, 2007). Nitekim son yıllarda birçok Çerkes köyü haritadan silinmiştir (Yançatarol, 1999). Çerkes köylerinin sayısı düştüğü gibi karma toplulukların olduğu yerleşim yerlerine göçler de çoğaldı. Kaya (2005), yine de pek çok Çerkes köyünün hâlâ ayakta olduğunu belirtir. 1965 istatistiklerine göre 1992’de yürüttüğü çalışmasında Andrews, Türkiye’de 900 civarında Çerkes köyü olduğu söylemektedir (Andrews’den aktaran Kocacık ve Eser, 2010). Bu çalışmanın güncellenmesine dair çeşitli denemeler vardır. Aşağıdaki tabloda bu bağlamda değişimi okumak adına 1965 verisi ile karşılaştırmak üzere birbiriyle çelişen güncelin nabzını tutmaya çalışan iki yeni veriyi düzenledik.

                Attachment

                Attachment

Tablo 1’de daha çok Batı ve Orta Anadolu’ya yayılmış olan Çerkes köylerine ilişkin bölgesel bir tasnifleme görebilirsiniz: (i) Ana Eksen, (ii) Doğu Marmara, (iii) Güney Marmara, (iv) Güney Ege, (v) İç Anadolu, (vi) Diğer (Doğu ve Güneydoğu Anadolu). Ana eksen Türkiye’yi dikey kesen Sinop-Samsun ve Adana-Hatay arasında çizilen çizgidir. Ana eksen coğrafi devamlılığıyla ve Çerkes bölgesi olarak en çok anılan Türkiye’deki diaspora diyarı Uzunyayla’yı içermesiyle dikkat çekicidir. Ayrıca Türkiye’deki Çerkes köylerinin yarısından fazlasını kapsadığından nicel öneme sahiptir. Ana eksen kuzey, orta ve güney olmak üzere üç ayrı alt-kümede değerlendirilebilir.

Yöntem

Bu makale “Türkiye’deki Diasporalar: Kuzey-Batı Kafkasya Halkları Örneği” başlıklı TÜBİTAK projesinin ilk ürünü olarak değerlendirilebilir. Türkiye’deki klasik diasporalardan belki de en önemlisi genelde “Çerkes” başlığı altında toplanan Kafkasya diasporalarıdır. Bu diasporaları tasniflemek zor ve giderek daha tartışmalı bir hal almıştır. Bu çalışmada özellikle coğrafya ve dil grupları temelinde sınıflandırılmalarını tercih ettik. Coğrafi olarak şu üç ana grup teşekkül edilebilir: (i) Kuzey-Batı Kafkasya: Adige (Kabardey, Şapsığ, Besleney, Abzeh, Bjeduğ, Hatukay ve Çemguy), Abhaz, Abaza (Abazin) ve Ubıh; (ii) Kuzey-Doğu Kafkasya: Vaynah (Çeçen ve İnguş), Karaçay-Balkar (Tavlı), Dağıstan ve Asetin (Oset); (iii) Güney Kafkasya: Gürcü, Azeri, Kumuk. Bu çalışmada birinci ana grup
hedef grup olarak belirlenmiştir.

Bu nitel araştırmada kademeli örneklem (multistage sampling) metodu uygulanmıştır: coğrafi küme örnekleme (geographical cluster sampling) ve çalışmanın amaçlarına uygun olarak kasıtlı örneklem (purposive sampling). Proje ekibi ve Çerkes toplumunun katkılarıyla bütçe ve zamanın izin verdiğinin üstüne çıkılarak çeşitliliği ve farklılığı yansıtan olabildiğince fazla köy ve katılımcı çalışmaya dâhil oldu. Tablo2’de ziyaret edilen 10 şehir, 18 ilçe ve bunlara bağlı toplam 36 köy görülebilir. Çalışma kapsamında köy ahalilerinden 218 kişi, 35 muhtar veya muhtar vekâleti, 26 şehir sakini, 62 sivil toplum üyesi veya kanaat önderi ile görüşme yapılmıştır. Bu gö- rüşmelerin bir kısmı sözlü tarih görüşmesi, bir kısmı yarı-yapılan- dırılmış mülakat, bir kısmı ise tanışma görüşmeleridir. Bu çalışma için muhtar, köy ahalisi ve/ya şehir ahalisi ile yapılan yarı-yapılandırılmış ve tanışma görüşmelerinden yararlanılmıştır. Bazı köylerde farklı Çerkes köylerinden göç etmişlerle ve farklı Çerkes köylerin- den gelen misafirlerle görüşmeler yapılmıştır. Şehir ve ilçe merkezlerinde yapılan görüşmelerde de kişilerin doğdukları ve yaşadıkları köyler hakkında bilgiler alınmıştır. Bu çalışmada toplanan verilerle 25 şehrin 53 ilçesine bağlı yaklaşık 120 Çerkes köyü hakkında bilgi derlenmiştir. Analiz için; görüşmelerdeki Çerkes köy yapısı, köyün kuruluşu, demografik yapısı, köy hayatları, dil ve kültürleri, birbirleriyle ve diğer toplumlarla ilişkileri üzerine olan kolektif hafıza veri tabanını oluşturur. Ayrıca gidilen köylerde sistematik gözlemler ya- pılmış ve ortak kullanılan mekânlar; mezarlıklar, okullar, camiler ile evler ziyaret edilmeye çalışılmıştır. Bu çalışmada anılan diasporanın sosyokültürel hafıza ve ilişki haritası oluşturulmaya çalışılmıştır.

                Attachment

                Attachment

                Attachment

                Attachment

Bulgular

Demografik Yapı

Nüfus. Anadolu’daki Çerkes köyleri nüfus bağlamında farklılaşır. Sabit nüfus dağılımı bakımından köyleri; nüfusu 500’ün üzerinde olanlar büyük nüfuslu, 50’nin altında olanlar küçük nüfuslu ve 50-500 arasında olanlar orta büyüklükteki köyler olarak üç kategoriye ayırmak mümkündür. Sayıları daha fazla olduğundan ağırlıkla orta büyüklükteki köyler ziyaret edilmiştir, fakat özellikle dört tane küçük köy ile beş tane büyük köye gidilmiştir.

Köylerin nüfuslarının giderek azalmakta olduğu çalışmamızda da gözlemlenmiştir. Kırdan kente göçle; diğer köylerde olduğu gibi Çerkes köylerinde de çocuk veya genç nüfus oldukça azalmıştır. Köylerde sabit nüfusun azalışı belirgin olmasına rağmen mevsimsel
dinamik bir nüfus yapısı olduğunu söylemek de yanlış olmayacaktır. Tekneli köyünde denildiği gibi “[k]öye gitmeler/gelmeler çok. Yazın [nüfus] yine oluyor, ama kışın çok az.” Kente göçen Çerkeslerin düğün, festival veya rutin ziyaretleriyle hatta köydeki gayrimenkullerini yazları kullanmak suretiyle açık tutmaları köylerin kentli Çerkes halkı için öneminin bir göstergesidir.

Geçim Kaynakları. Gidilen her köyde geçim kaynakları sorulmuştur. Köylerde bölge, iklim ve coğrafyaya bağlı olarak tarım faaliyetleri, hayvancılık, ormancılık, balıkçılık veya arıcılık yapıldığı görülmüştür. Örneğin; Karadeniz kıyısındaki köylerde balıkçılık ve fındıkçılık yapılırken, Çukurova’daki köylerde pamuk ve yer fıstığı üretimi yapılmaktadır. Türkiye’de uygulanan tarım metodu genelde ekstansif tarım şeklindedir, aynı durum Çerkes köylerinde de görülmüştür. Ziyaret edilen köylerde kuru tarım başta olmak üzere eksantif tarım denilen yaygın tarıma (ilkel tarım) rast gelinmiştir. Bu zirai üretim büyük oranda iklim ve coğrafi koşullara bağımlı dır, buna bağlı olarak ekilen tarım alanlarının genişliği değişmediği halde, yağış miktarındaki değişmelere bağlı olarak üretimde yıllara
göre büyük dalgalanmalar görülür. Örneğin, meyvecilik yapıldığı söylenen köylerde alan çalışmamızı yaptığımız 2014 yılında, yağış nedeniyle maalesef verim azalmıştı, nitekim pek meyve yoktu. Yine de sanayi bitkileri üreten ve daha müreffeh köylerde modern tarım
yapıldığı görülmüştür: “Köy, Tokat’ın en zengin köylerinden biridir. Modern tarım araçları köye çok erken girmiş. Köydeki herkesin şehirle teması var.” (Bahçebaşı).

Her üç köyden birinde emekli maaşları da gelir kaynağı olarak ifade edilmiştir. Köylerdeki orta yaş ve üstü nüfus ağırlığı düşünüldüğünde bu durum pek şaşırtıcı değildir.

Etnisite. Türkiye kırsalındaki Çerkeslerin etnik kompozisyon bakımından üç tip köyde yaşadıkları söylenebilir: (i) homojen Çerkes köyü, (ii) heterojen Çerkes köyü ve (iii) karma köy. Homojen Çerkes köyü Çerkeslerin tek bir boyunun nüfusa hâkim olduğu köydür. Heterojen Çerkes köyü, kültürel benzerlikleri göz önüne alınarak farklı Kafkasya halk boylarının birlikte yaşadıkları köydür. Karma köy ise, Çerkeslerle diğer etnik grupların bir arada olduğu köydür. Küçük nüfuslu köyler homojen, büyük nüfuslu köyler karma köy tipindedir. Nüfus arttıkça karma köy şeklinin arttığı söylenebilir.

Tablo2’den görüleceği gibi, Çerkes köylerinin çok azı heterojen iken büyük çoğunluk homojen görünümdedir. Homojen Çerkes köylerinde de farklı Çerkes boylarından gelin, damat veya haneler bulunur, ama sayılıdır. Bir diğer deyişle, homojen Çerkes köylerinin birçoğunda Çerkes boyları bir arada yaşamaktadırlar. Hatta azınlık kabile üyeleriyle birlik anlayışı yüksektir: “Köye ilk yerleşenler Çerkeslermiş. Kabardeylerin dışında Abazalar var. Tek millet olduğu için herkes birbiriyle samimiymiş.” (Tekneli). Çerkes köylerinde genellikle köye gelen ilk Çerkes boyu halen etnik çoğunluğu oluşturmaktadır, bu yüzden heterojen köy sayısı azdır. Öte yandan, bazı heterojen Çerkes köylerinin zamanla homojenleştiği de görülmüştür: “İlk geldiklerinde Abaza, Hatukay, Kabardey, Karaçay, Nogoy
biraradalarmış. Şimdi sadece Abaza.” (Akpınar).

Homojen Çerkes köylerini coğrafi konumları itibariyle değer lendirirsek şöyle bir resim karşımıza çıkmaktadır: Şapsığ ve Abzeh köyleri ağırlıklı olarak kuzey ana eksen yöresinde bulunmaktadır. Kabardey köyleri daha geniş bir coğrafyaya yayılmakla birlikte ağırlıklı olarak orta ana eksende - genel kullanımıyla Uzunyayla civarında - yoğunlaşır. Benzer olarak Abaza köylerinin de Anadolu coğrafyasının geniş bir bölümüne yayıldığı gözlenmektedir.

Giderek sayıları artan karma köyler ise Çerkes köylerinin neredeyse üçte birlik kesimini oluşturur. Karma Çerkes köylerinde yaşayan diğer etnik gruplar ise köylerin coğrafi konumuna göre farklılık göstermektedir: Karadeniz kıyısındaki köylerde yer alan etnik azınlıklar Türkler, Gürcüler ve Lazlardır. Orta ve güney ana eksende yer alan karma köylerde ise Çerkesler genellikle Türkler, Kürtler, Türkmenler, Çeçenler, Avşarlar ve Aleviler ile birlikte yaşanmaktadır. Güney Marmara bölgesinde ise etnik azınlıklar ağırlıklı olarak Balkan muhacirleri ve Manavlardır. Karma köylerde özellikle ana eksende güneye doğru gidildikçe etnik çoğunluğun birlikte yaşanılan diğer grup/gruplara geçtiği görülmektedir.

Karma köylerde sıkıntılar görece çoğalmaktadır, ama olumsuz anlatılarda Türkler hariç diğer etnik gruplardan bahsedilmesi dikkat çekicidir: “Köy karma bir köy, Çerkeslerle Türkler yaşıyor. Cami- nin yukarısında Çerkesler; aşağısında ise Türkler yerleşikler. Çerkes
mahallesi olarak bilinen yerde 30 hane var; Türk mahallesi olarak bilinen yerde 20 hane var. Köyün çobanı ise Alevi. 1940’lı yıllarda köye 10-15 hane Selanik Muhaciri yerleşmiş. Fakat onlardan da kimse kalmamış. Son hane geçen yıl Bursa Orhangazi tarafına göç
etmiş.” (Söğütyolu), “Köyümüzde Alevi ve Kürt yok. Kürt buraya gelirse çoban olarak gelir, başka türlü gelemez.” (Altıkesek), “Ubıh, Abzeh, Şapsığ, Avşar, Arap, Kürt var ama bunlar Türklerin yanında çok az. Mahalle epey karışık: Çerkes, Kürt, Türk, Alevi, Arap, Cerit ve Avşarlar yaşıyor. Türkmenlerle Çerkesler köy kurulduğundan beri anlaşamıyorlar. Çerkesler ile Alevilerin cenaze dışında bir temasları yok. Kürtlerin de düğün ve cenazelerine gidiyorlar sadece.” (Hamdilli).

Dikkat çeken bir diğer önemli bulgu ise Çerkes köylerine komşu olan köylerin etnik kompozisyonudur. Burada etkili olan yine köylerin coğrafi konumlarıdır. Karadeniz kıyısındaki Çerkes köylerinin komşuları etnik olarak Türkler ve Lazlar ile Karadenizlilerdir. Kara- denize kıyısı olmayan kuzey ana eksende ise bu köylerin komşuları
Kürt, Türk Alevi ve Avşar köyleridir. Uzunyayla olarak bilinen orta
ana eksende Çerkesler topluca yerleşmişlerdir. Bu nedenle Şarkış- la ve Pınarbaşı’nda yer alan Çerkes köylerinin komşuları ağırlıklı
olarak diğer Çerkes köyleridir. Çerkes köyleri dışında Avşar ağır- lıklı olmak üzere, Türkmen ve Alevi köyleri vardır. Aynı çeşitlilik
güney ana eksen için de söz konusudur. Bu hatta yer alan Çerkes
köylerinin komşuları Kürt, Türk, Avşar, Türkmen ve Alevi köyleri- dir. Güney Marmara bölgesinde ise, komşular yine Abaza-Çerkes
köyleridir. Bunların dışında ise, Yörük, Balkan muhacir, Manav ve
Alevi köyleridir.
Tarihi arka planıyla, özellikle orta ana eksende Çerkeslerle en
çok komşu olan ve münakaşaları fazla olan grup Avşarlardır: “Av- şarlarla anlaşamıyoruz, kültürler ters, namus kavramı ters. Saygıhürmet
yok onlarda.” (Aşağıborandere), “Çerkeslerle Avşarların
arası şimdilerde iyi. Geçmişte daha çok sıkıntılar olmuş. Şimdilerde
genelde sınır kavgaları oluyor. Avşarlar gürültücü millet, kavga et- mek hoşlarına gidiyor.” (Karaboğaz). Saha çalışmasında bazı eski
Çerkes köylerini sorduğumuzda “orayı Avşarlar işgal etti” denmek- tedir. Bazen de toprak satmalardan sonra köyün artık “Avşar köyü”
(Yukarıborandere) olduğu belirtilmiştir. Neredeyse çoğu Çerkes kö- yünde Avşarların Çerkesler için söyledikleri şu sözlerle ilgili hafızaya
denk geldik: “Yedikleri darı (mısır). Giydikleri deri. Gözü gö (mavi),
benzi sarı. El-aman Padişahım, sür gitsin geri.”

Fiziki Altyapı

Çerkeslerin köy yerleşimlerine diğer Anadolu köylerine nazaran daha fazla özen gösterdikleri söylenebilir. İklim ve coğrafya yapısına göre köy yerleşimi, konut yapısı ve ev içi düzeninde değişiklikler görülmüştür. Ayrıca sosyoekonomik düzeye göre de köylerin düzenlenişinde farklılıklar vardır. Temiz sokaklar ve düzenli bahçeler bazı zengin köylerde çok çarpıcıdır (Kızılot, Çay). Çerkes köy evleri arasında geniş aile yapısına uygun olarak çok odalı evler görülse de, şehir yaşamının etkisiyle daha modern evlere geçildiği görülmüştür. Ağırlıklı olarak kerpiçten betonarmeye geçiş vardır.

Ulaşım İmkânları. Genelde köylerden ilçe ve il merkezine toplu taşıma aracı olmadığı görüldü. Ancak büyük köylerden veya lojistik olarak uygun köylerden daha çok yakın ilçeye ve nadiren şehir merkezine toplu taşıma aracı olabiliyor. Bu durum köyde genelde herkesin aracı olduğu bilgisiyle birlikte verildi.

Eğitim Kurumu. Köylerde, kuruluşlarından itibaren eğitime çok önem verildiği algısı hâkimdir: “Köy kurulduktan sonra hem okul hem medrese açılmış.” (Cevizlik), “1930lu yıllarda ilk kadın öğretmen ataması buraya yapılmış. 1970’lerde sinema vardı. Eğitim seviyesi yüksek.” (Kızılot), “Köyün okullaşması eskilere kadar gidiyor. 1920’den önce köyde eski alfabeyle eğitim yapıldığını aktardılar. Ziraat okulu tarzı kurumlar da açılmış.” (Poyra)

Köylerde taşımalı eğitim sistemine tam geçiş görülmüştür. Bu durumdan dolayı çoğu köyde eskiden okul varken, şimdi okul binası kullanılmamaktadır. Köy çocukları taşımalı eğitim merkezi olan köylerdeki okullara gitmektedir. Nüfusu 500’ün üzerinde olan tüm köylerde taşımalı eğitim merkezi olarak ilköğretim okulu olduğu saptanmıştır. Bunun dışında, yeni sistemle bazı köyler mahalle statü- ne geçmektedir. Mahalle statüsüyle ilgili değişiklikler yaşayan köy- lerde idari bazı sıkıntılar olduğu görülmüştür (Kaynar). Nüfus bilgilerindeki değişimlerin yoğun biçimde yaşandığı köylerde mahalle olmak için tek kriterin nüfus olmadığı düşünülmüştür. Çünkü nüfus parametresi dışında mahalle statüsü çevre köylerin öğrencilerinin taşımalı sistemle ilgili köy okulunda öğrenimlerine devam etmelerine neden olmaktadır (Gölceğiz). Yakın komşu köylerindeki nüfus da göz önünde bulundurularak nüfusu 250’nin üstünde olan bazı köylerde de taşımalı eğitim merkezi olduğu düşünülmüştür (Bahçebaşı ve Hacısüleymanbey).

Sağlık Kurumu. Aile hekimliği sistemine geçiş de köylerde önemli değişime sebep olmuştur. Artık birçok köyde sağlık ocağı bulunmamaktadır. Genelde köylere haftada bir doktor ziyareti yapılmaktadır. Bir köyde eğitim kurumu olmasında nüfusun belirleyici olduğu görülmesine rağmen, sağlık kurumu için nüfusun öncül belirleyici olduğu tespit edilmemiştir. Nitekim nüfusu çok olan bazı köylerde sağlık ocağı yokken, nüfusu daha az olan köylerde sağlık ocağı olabilmektedir. Sadece Maraş ve Adana’nın büyük nüfuslu köylerinde ebe olduğu öğrenilmiştir.

Diğer Sosyalleşme Kurumları. Çerkes köylerinde köy konağı veya köy odası denen toplanma mekânları; cenaze, düğün, kına gecesi gibi merasimlerde, bayramlaşmalarda, misafir ağırlamada kullanılmaktadır. Çerkes köylerinde tipik olarak kahvehane yoktur. En çok Güney Marmara ve güney ana eksen bölgelerinde köylerde kahvehane olduğu görülmüştür. Bu durumun başta iklim şartları ve yayla turizmiyle ilişkisi olduğu tahmin edilebileceği gibi diğer etnik gruplarla ilişkiden kaynaklı olduğu da düşünülebilir. Köylerde kahvehane varsa, bu öncelikle yaşlı erkekler, ardından da genç erkekler içindir. Yaşlı-genç hiyerarşisi hâlâ tabakalaşmanın bir unsuru olarak okunabilir. Bu yüzden bazı köylerde iki kahvehane olduğu görülmüştür. Toplanma mekânındaki bu farklılığın sosyokültürel alana etkisi tartışmaya değerdir.

Köylerdeki cami sayısının köyün nüfusuyla orantılı olduğu gözlemlenmemiştir. Çoğunlukla her köy yerleşiminde bir köy camii olacağı beklenmiştir. Fakat bazı köylerde iki, üç hatta dört cami bulunduğu görülmüştür. Bu durum köy popülâsyonu ile açıklanamamaktadır. Analizlerde köydeki etnik grubun daha homojenleştiği durumlarda cami sayısının arttığı gözlemlenmiştir. Ziyaret edilen köylerde 125 yıllık (Cevizlik) ve 120 yıllık (Altıkesek) camisi olan köylere rast gelinmiştir. “Civarın en eski köyüdür ve köyün camisi merkezdir; 7-8 köyün ahalisi namaz kılmaya buraya gelir.” (Yantepe). “Köyde 3 cami olmasının nedeni köyün büyük olması ve ayrıca diğer köy ve mahallerden ahalinin de buraya gelmesidir.” (Akifiye). Çalışma sırasında birçok köyde harabe kilise veya kilise kalıntısına rastlanmıştır.

Mezarlık ayrışmalarının öncelikle kullanılan mezarlık ile eski mezarlık üzerinden gerçekleştiği görülmüştür. Eski mezarlıklar ağır lıklı Ermeni ve Rum mezarlıklarıdır. Bazı köylerde köyün merkezinde eski mezar taşları olduğu görülmüştür (Yeniyapan). Eski mezarlıklar sayılmadığında köylerde mezarlık sayıları tipik olarak bir veya ikidir.

Sosyokültürel Boyut

Misafirperverlik. Saha çalışmamız sırasında köy konağı, kahvehane, muhtar, kanaat önderi veya dernekten bir kişinin evinde ağırlandık ve hemen her köyde son derece geniş misafirperverlikle karşılandık. Bu karşılamalarda Çerkes yemekleri, yeme düzenleri, oturma düzenleri, müzikleri, dansları, kıyafetleri, ninnileri, masalları ile hemhâl olduk. Sadece bir köyde gece konakladık. En muhafazakâr köy profiliyle orta ana eksende, en liberal köy profiliyle güney Marmara bölgesinde karşılaştık. Haremlik/selamlık düzeni oturmaya en bariz ve engellenemez olarak Altıkesek köyünde rast geldik.

Köy Kadınlarının Korumasında Dil. Gelenek ve göreneklerden ziyade dilin korunamaması temel sorun olarak okunuyor: “Gelenekler yaşatılıyor, düğünler yapılıyor; köyün tek sorunu dil. Köyün gençleri KAFFED’e bağlı derneklere üyeler.” (Mehmetbey), “Köyün yaklaşık %10’u Çerkesçe biliyor, bilenler ağırlıklı olarak kadınlar.” (Sancaklı). Çerkesçe bilenlerin ağırlıklı kadınlar olması eğitime erişimlerinin görece daha kısıtlı olması ve köy-içi (cemaat içi) yaşama daha içkin tutulmalarından kaynaklı olabilir.

Asimilasyonla Baş Etme. Yukarıda bahsettiğimiz diğer azınlık topluluklarından farklı olarak Türklerle ilişkiler daha çok dil konusu ve sosyokültürel ilişkiler üzerinden değerlendiriliyor. “Yaşlıların birçoğu Türkçeyi ilkokulda öğrenmiş.” (Kiremitli), “12 Eylül dönemi köyde Çerkesçe konuşamıyorlarmış.” (Kiremitli), “Çerkes adetlerinin bir kısmı unutulmuş karma bir köy, Türkler de var. Düğünlerde Türkçe şarkı çalınıyor.” (Sancaklı). Devletle teması sorun üzerinden kurmamaya özen gösteren bir anlayış hâkimdir. Köy kurulduğundan bu yana mahkemeye sirayet eden herhangi bir olay yaşanmadığı ve cenaze haricinde yaşanan sorunların mahkemeye yansımadığı özellikle belirtilen konulardandır. Öte yandan, asimilasyon politikalarının Türkler üstüne konuşmalarını kısıtladığı düşünülmüştür: “Biz hiçbir şeye karışmayız. Türksek, Türküz. Türk bayrağı altında yaşarız.” (Karaahmet). Fakat kimi noktalarda direnç gösterildiği de fark edilmiştir: “Küçükçamurlu’da köy korucuları var. Burada da yapmak istemişler ama halk kabul etmemiş.” (Büyükçamurlu).

Gelinlik. Topluluk içi evlilik tercihi yüzünden köylerde; erkekler ağırlıkta olmak üzere çok sayıda bekâr orta yaşlı insanla karşılaşılmıştır: “Daha çok Çerkesle evlenilir.” (Ortasöğütlü). Köylü Çerkes erkeklerde topluluk dışı evlenme kadınlara nazaran çok düşüktür. Bunun sebebi, Çerkeslerdeki “gelinlik” fenomeninin damatlığa göre saygı çerçevesinde daha kurumsallaşmış olması ve sosyokültürel olarak tanımlanmasındandır. Bu kurumsal gelinlik yapısı, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ve ataerkilliğin hâkimiyetindeki bu düzende
Çerkes-dışı topluluklar tarafından arzulanan bir “Çerkes gelin” imajı yaratır. Köylerde farklı etnik gruplardan gelen gelinlerle de karşılaşılmıştır, onların sosyokültürel anlamda daha çok Çerkesleştiği hatta kendi oğulları için Çerkes gelin baktıkları görülmüştür.

Sosyal Tabakalaşma. Sosyal statü ve nüfuz unsuru olarak asil-köle ayrımı kırsal bölgelerde hâlâ hissedilir. Bu durum köyden kente göçü tetiklemiş, nadiren de köy bölünmelerine yol açmıştır. Örneğin; çevre köylerden biri olan Çerkes Çepne köyü, Poyra köyünden
ayrılma bir köydür. Poyra köyünde yaşayan Çerkesler birkaç hane dışında köle; Çepne köyünde yaşayanlar ise soylulardır.

Köy bölünmeleri ve kentleşme yüzünden köy nüfusu azalmıştır: “İlk zamanlar köyde 500-600 hane varmış.” (Poyra), “Evleri 112 yaşında. Köyün yapılan ilk evi. İlk kurulduğunda 45-50 hane, şimdi 15-20 hane var.” (Tekneli), “Köy 20-30 yıldır dışarıya göç veriyor. Köy gençleri ya okul ya da iş nedeniyle köyden ayrılıyorlar ve geri dönmüyorlar.” (Sancaklı).

Dernek Kültürü. Şehirleşmenin sanılanın aksine kültürel kimliği korumak adına Çerkes sivil toplumlarına ilgiyi arttırdığı düşünülebilir: “Köyler boşalınca kültür sıkıntısı ortaya çıkıyor. Bu durum şehirde derneğe ilgiyi artırıyor.” (Çorum). Samsun’un Kızılot ve Dikbıyık
köylerinde yukarıda bahsettiğimiz ilk kurulan köy dernekleri artık yoktur, fakat eski dernek geleneklerinin güçlü ve dayanışmacı bir il teşkilatına dönüştüğü düşünülmüştür. Öte yandan, Uzunyayla köylerinde ilk kurulan derneklerden birinin Kaynar’da olduğu görülüyor. Bu dernek şu anda yok, ama civar köyler olan Karaboğaz ve Aşağıborandere’nin (Kayseri merkezde) dernekleri var. Köy derneklerinin sayılarının ve faaliyetlerinin azaldığı ve şehirler üzerinden çalıştıklarını söylemek mümkündür. Dernekleri olan köyler, derneklerinin altını çizerek “gelenekler hâlâ canlı” diyorlar. 

Küresel Değişim. Kafkasya ile ilişkiler sadece şehir değil köy düzeyinde de artarak devam etmektedir. Nadiren “Köyde Kafkasya ile teması olan yok.” denmiştir (Sancaklı). Bu ilişkiler fiziksel olduğu gibi son yıllarda bilişim teknolojisindeki gelişmelerle ortaya çıkan bilgi toplumu imkânlarıyla sanal olarak da mümkün olmaktadır. Ayrıca kentle teması çok olan köylerin genelde köy web sayfaları da bulunmaktadır (Mehmetbey, Yenisığırcı).

Çerkes Köyleri Sosyal Ağı

Çerkes köyleri nitel verisinden ortaya köy-köy, köy-ilçe ve köykent ilişkilerinin çok yoğun olduğu bir resim çıkmıştır. Komşu veya yakın köylerin birbirleriyle, köyün bağlı olduğu veya yakın olduğu ilçe ve şehir merkezi ile ilişkilerin yoğun olması beklenen bir durumdur. Türkiye’deki Çerkes diasporası da bu beklenen duruma uymakla birlikte ilişkilerin çok daha iç içe girdiği ve karmaşıklaştığı sadece fiziki yakınlık açıklanamayacak durumlar mevcuttur. Bu ilişki ağlarını daha iyi okuyabilmek için karmaşık veri aşağıdaki tabloya indirgenmiştir. Koyu renk ile yazılmış köyler verinin toplandığı köylerdir. Tablo3 içindeki her öbek birbiriyle teması olan köyleri göstermektedir. Aynı zamanda aynı renk ile işaretlenmiş köyler arasında da sıkı ilişki mevcuttur. Öbek için de koyu renk ile yazılmış köy yok
ise, bilgi şehir merkezinden alınmış demektir.

                Attachment

                Attachment

                Attachment

                Attachment

Tablo3’de açıkça izlenebileceği gibi, ana eksen bölgesindeki köyler arası ilişkiler hat boyunca süreklilik arz eder. Örneğin; Kayseri Pınarbaşı’ndaki bir köy ile Adana, Yozgat, Sivas’ın köyleri arasında yakın ilişkiler vardır. Yine de görece birbirine yakın kentlere bağlı köylerin daha yoğun ilişkilere sahip olduklarını söylemek yanlış olmayacaktır. Nitekim ana eksendeki ilişki yoğunluğu gibi Güney Marmara-Doğu Marmara-İç Anadolu-Güney Ege bölgeleri köyleri arası ilişkiler de yoğunluk tespit edilmiştir (Bakınız Tablo3).

Çerkes diasporasının ulusötesi ilişkileri tarihi ortaklıklardan, sülalelerin şimdiki farklı ülkelerin sınırlarına dâhil oluşlarından kaynaklanır. Tablo3’de Golan Tepesi örneği gibi tarihi arkaplanın dışında, günümüzde hem gelişen sosyal medya araçları hem de son yıllarda Orta Doğu coğrafyasından savaş nedeniyle kaçanlarla Çerkes diasporası içi ulusötesi karşılaşmalar artmıştır. Bu karşılaşmalar sadece kentler arası değil kır coğrafyasında da baskındır. Nitekim gidilen birçok Çerkes köyünde 2011 Suriye krizinden beri Türkiye’ye sığınan Çerkesler ile karşılaşılmıştır. Çerkes diasporası sosyal ağları dayanışma bağlamında kent kadar köyde de açıktır. Kent yabancıya daha açık bir formdur, Çerkes köyünde Suriyeli sığınmacıların varlığı ise bize Çerkes diasporasının dayanışma ağının kuvvetliliğini göstermektedir. Sığınmacıların kır coğrafyasına yerleşimi Suriyeliliklerinden önce aynı dilden, benzer kültürden yani Çerkesliklerinden gelmektedir.

Tablo3’den okunan bir diğer bilgi aynı kabilelerin birbiriyle görece daha ilişkili olduğu görülmektedir. Bu görece kuvvetli temas tarihi bağların devamlılığını göstermektedir. Bu durum Doğu Marmara bölgesinde daha barizdir.

Bir diğer konu bazı Çerkes köylerinin sosyal ağ için daha kritik öneme sahip olduğu söylenebilir. Bazı köyler hem yakın komşu köyleriyle hem farklı fiziki mesafelerdeki köylerle hem de aynı ve farklı kabilelerin yoğun olduğu köylerle ilişki kurduklarından kilit konumdadırlar.

Çerkes Köyünün Kuruluşu ve Öncekiler

Yerleşme Tarihi. Ana eksende Çerkeslerin köylerine yerleşme tarihleri hakkında söyledikleri genellikle ilk göç dalgası (1850-1876) içindedir. Ana eksende bu duruma uymayan yani ikinci göç dalgasında veya daha sonradan yerleşilen köylerle de karşılaşılmıştır.
Örneğin; Cevizlik (93 Harbi sonrası), Hilmiye (1906), Karaahmet (1937), Kayapınar (1883), Yeşiltepe (1880-1905), Karamezar (1880), Hamdilli (1910). Bu Çerkes köylerinin hepsinin ortak özelliği ise eski Ermeni köyleri olmalarıdır. Güney Marmara ve İç Anadolu’da ise ikinci dalga göçü (1877 sonrası veya “93 harbi sonrası”) ile gelindiği bilgisi kırda tarihsel olarak aktarılan bir bilgidir.

İskân Değişimleri. Diasporada iskân değişimleri yaşadıkları bilgisi Çerkeslerin hafızalarındadır. “Şarkışla’ya gelen Abhazlar ilk olarak Kazancık’a yerleşiyorlar.” (Yeniyapan), “Çerkesler önce Adana’ya, oradan buraya yerleşiyorlar.” (Büyükçamurlu), “İstanbul üzeri Mersin, sonra burası yerleşim alanı olarak gösterildi.” (Yeşiltepe), “Çerkesler ilk olarak Adana’ya, sonra buraya geliyorlar.” (Akifiye), “Buraya yerleşenlerin bir kısmı Yozgat’ta bir kısmı Tufanbeyli’de yaşıyor.” (Altıkesek), Önce Suriye›ye, ardından buraya gelen Çerkesler tarafından 1885 yılında kurulmuş bir köydür.” (Afyon/Merkez/ Yenice), “Soykırım sonrası önce Yozgat, sonra Muş›a yerleşiyorlar.” (Eskişehir), “Şapsığlar buraya Bandırma’dan gelmişler.” (Hamdilli).

Bataklık ve Sıtma. İskân için gösterilen yerlerin önemli bir kısmının bataklık olması birçok ölüme sebep vermiştir, ama bu bataklıklar zamanla kurutulmuştur. “Boş ve bataklık bir alanmış” (Karakulak, Gölceğiz). Bataklıklardan kaynaklı sıtma ölümleri dönem tarihinde önemli yer tutar. Sosyokültürel hafızada başta sıtma olmak üzere hastalıklar ve iklim değişiklikleri sebebiyle yaşanan ölümler baskındır: “163 yıl önce 125 hane sıtmadan ölmüş.” (Kızılot), “Çerkesler buraya geldiklerinde 25 köy tahsis ediliyor. Ama zamanla sayıları çok azalmış, birçok insan hastalıktan hayatını kaybetmiş.” (Karamezar).

Çevre Faktörleri. Diasporaya geldikten sonra özellikle iklim ve coğrafya sebebiyle yer değiştirme yaygındır ve bu durum sosyokültürel hafızada yer tutmuştur: Çok sıcak ve bunaltıcı yerlere, kurak ve/veya bataklık bölgelere yerleş(e)meyen ya da yerleşmeyi reddeden Çerkesler kendilerine köy olarak iklimi görece serin ve sulak olan veya ormanlık bölgeleri tercih etmişlerdir. Köylüler diasporada yer değiştirmelerini açıklarken; itici ve çekici olarak tanımlayabileceğimiz çevre faktörlerinden bahsetmişlerdir.

İtici Çevre Faktörleri. “Burada yaşayan Çerkesler ilk olarak Mersin’e yerleştiriliyorlar. Sıcak ve hastalıktan dolayı buraya geliyorlar.” (Kayapınar), “Abzehler buraya gelmeden ilk olarak Çukurova’ya yerleşiyorlar. Sıcak ve hastalıkların etkisiyle buraya geliniyor.” (Mehmetbey), “93 Harbi sonrası Balkanlardan çıkarılan Çerkeslerin yerleştirildiği köydür. Sülalelerin devamı Ürgüp›te yaşıyor, 600-700 hane var orada. İlk olarak Eskişehir›in İnönü nahiyesini gösteriyorlar ama bataklıktan ötürü kalmıyorlar orada.” (Poyra), “Yağmurdan ötürü dereler taşıp sel olunca ayrılıyorlar buradan.” (Çay).

Çekici Çevre Faktörleri. “İlk olarak Kalançit denilen bölgeye yerleştirilmişler. Ormanlık, toprak zayıf ve su yolu olduğu için şimdiki yere geliyorlar.” (Cevizlik), “Çerkesler ilk olarak şimdi Yeniköy olan yere yerleşiyorlar. Ama daha sonra ormana ve suya daha yakın olmak için mevcut yere geliyorlar.” (Bahçebaşı), “Besleneylerden sonra yerleştirildikleri yeri beğenmeyip bu köye gelen Çerkesler de var.” (Söğütyolu), “Kafkasya’daki köylerine benzediği için buraya yerleşmişler.” (Kiremitli), “Hacı Süleyman Bey, yerleşim yeri için Muhacir Komisyonu›yla irtibatta bulunuyor. İlk olarak Mergiç köyüne gidiliyor fakat ahali orayı beğenmiyor. Daha sonra şimdi yaşadıkları yere geliyorlar. Hacı Süleyman Bey «Kızılağaç iyi toprakta yetişir; aç kalmazsınız.» diyor ve sülaleyi buraya yerleştiriyor.” (Hacısüleymanbey).

Yer değiştirmelerin satın almayla gerçekleştiği görülmüştür: “Yayla için bu köye gelmişler ve köyü Albüz Bey’den almışlar. […]” (Hacısüleymanbey), “Aksu köyünden toprak bedeli ödenerek satın alınmıştır.” (Çay).

“Öncekiler”. Bazı köyler Çerkeslerle birlikte kurulmuşsa da, şimdi “Çerkes köyü” olarak andığımız köyler ağırlıklı olarak kuzey ana eksen eski Rum, orta ana eksen (Uzunyayla) eski Ermeni ve Avşar, güney ana eksen eski Ermeni ve Alevi köyleridir. Güney ve Doğu Marmara bölgelerinde eski Yörük ve Rum köyleri oluşu dikkat çekicidir. İç Anadolu’da ise yine eski Ermeni köylerine yerleşilmiştir. 

“Karameşe Köyünün komşusu eskiden bir Rum köyüymüş.” (Cevizlik), “Köyün geçmişini Cenevizlilere ve Pontus Rumlarına kadar götürebiliriz. Aslen bir Rum köyüdür. Köyünün ismi de Hz. Meryem’den geliyor. Rumlar sürgün edildikten sonra köy Çerkeslere kalıyor.” (Meryemdere), “Köy eski bir köy; köye bağlı olan mezra eski Ermeni yerleşimiymiş.” (Hilmiye), “Ermenilerden kalma mezarların kalıntıları var.” (Kaynar), “Eskiden beri Pınarbaşı’nda Avşar ve Ermeniler vardı. Çerkesler geldikten sonra Avşarlar dağlara çekiliyorlar.” (Aşağıborandere), “Köyün yakın çevresinde Avşarlar yaşıyormuş ama Çerkesler gelince çevrelere doğru çekilmişler.” (Altıkesek), “Köyde Ermeni mezarları var, Ermenilerden kalma evler köyün üst taraflarında.” (Yantepe), “Büyüklerin anlattığı kadarıyla köy evvelden Ermeni köyüymüş.” (Büyükçamurlu), “Köyün camisi eskidir ve bu cami Ermeni ustalar tarafından yapılmıştır. Yine köydeki birkaç evi de Ermeni ustalar inşa etmişlerdir. Yine köyün harman yerinde eski bir Ermeni kilisesi bulunuyor.” (Kayapınar), “Sohum›dan «hicret» ediyorlar. Abazalar köye gelmeden bu civarda Yörükler ve Türkler yaşıyorlar.” (Çay).

Çerkes köyünde daha önce yaşayan veya eskiden birlikte yaşanılan halklara ilişkin kırsal hafızayı altı başlıkta toplamak mümkündür: (i) boşluk algısı, (ii) burası değil, civar köyler algısı, (iii) birliktelik algısı, (iv) talan algısı, (v) karşılılık algısı ve (vi) tampon farkındalığı.

Boşluk Algısı. Çerkeslerde yerleştikleri yerin onlardan önce boş olduğuna dair bir kanaat olduğunu gördük (Kızılot, Bükceğiz, Cevizlik, Tekneli, Poyra). Daha önce yaşayan olmadığı söylemleriyle de karşılaştık (Yantepe, Kayapınar, Karamezar). Çerkeslerden önce
köyde yaşayanlar hakkında bir şey söylemeyenler de ağırlıktaydı (Ortasöğütlü, Sancaklı, Kiremitli, Yeniyapan, Yenisığırcı). Bilmediklerini ama mezarlıklar olduğunu söyleyenler de vardır (Tavladere). Bazı köylerde köyün kuruluşunun çok eskilere dayandığı bilgisi ise mevcuttur. Hâlbuki bu köylerin çoğunda eskiden Rum veya Ermeniler’in yaşadığını öğreniyoruz.

Burası Değil, Civar Köyler Algısı. “Terme’de Rumlar ve Ermeniler yaşarmış.” (Ortasöğütlü), “Köyün karşı tarafında Kilisedere isimli yer Ermeni yerleşimiymiş.” (Altınboğa: Eskiden Ermenilerin yaşadığı bilinmektedir). “Karşıdaki Tahtoba ve Madas köyleri eski Ermeni köyleridir.” (Tekneli), “Çevre köyler Ermeniymiş. Sürgüne zorlandılar.” (Tekneli), “Civar köylerin neredeyse hepsi eski Ermeni köyleridir.” (Karamezar), “Civarın neredeyse tamamı eski Ermeni yerleşimidir, özellikle Şar Köyü’nde çok eski kalıntılar bulunmaktadır ve SİT alanıdır.” (Kayapınar), “[…] Pazaryeri Rumların. Köyün üstünde bir köy. Onlar bu göle kayıklarını bağlarlarmış. Urumalı Mahallesi (köy içinde) onlardan kalma bir isim.” (Hacısüleyman- bey).

Birliktelik Algısı. “Gürün tarafında Ermeniler var ama burada yoklar. Ama köyün içinde yüzü kıbleye dönük olmayan mezarlar var. Ermeniler göçe zorlanırken çocuklarını bırakmışlar bu civarlarda. Çerkesler alıp büyütmüş çocukları. M… Köyünde M… isimli Müslümanlaştırılmış bir Ermeni vardı. Hiç bir ayrımcılığa uğramadan yaşadı ve orada öldü. Çerkesler sürgünün ne anlama geldiğini bildiği için burada öyle işlere katılmamışlar.” (Karaboğaz), “Köy eski bir Ermeni köyü ve köyde Ermenilerden kalma evler bulunuyor. Köye sonradan yerleşen Çerkesler, yerli Ermenilerle uzun süre birlikte yaşamışlar.” (Mehmetbey), “Eskiden köyde Ermeniler de yaşarmış; kardeşçe yaşanmış.” (Akifiye), “Meryem’in deresi anlamında. Paskalya törenleri burada yapılırmış. Köyde eski bir kilise kalıntısı var. Olayların başladığı zamanlarda Kısık Deresinde Rumlar sıkıştırılınca Çanı saklıyorlar, S… Dedeye veriyorlar.” (Meryemdere).

Talan Algısı. “Civarda Ermeni köyleri varmış. Ermeni köyü olan Karacaören’de değirmen varmış. Yine Karacaören’deki kilisenin taşlarından Söğütyolu Köyü’nün camisi inşa edilmiş.” (Söğütyolu), “Köyün üst taraflarında Ermeniler yaşarmış. Ermeniler gönderildikten köy ahalisi devletin bilgisi dâhilinde defineciliğe başlıyorlar […]” (Karaahmet), “Köyün yapı ve demir ustaları Ermenilermiş. Haçin Ermeni yatağıymış.” (Akpınar), “Ermeniler sürgün edildiler buradan, kovalandılar.” (Yeşiltepe), “Eskiden Ermeniler yaşarmış burada, sonra Suriye’ye sürülmüşler. Eski mezar taşları varmış burada, imam toplatmış hepsini.” (Hamdilli)

Karşılılık Algısı. “Ermeniler ve Rumlar vaktiyle Çerkeslere çok zayiat verdirmişler. İstiklal Savaşı’nda boşalıyor zaten onların köyleri. Atatürk’ü Havza’dan Samsun’a götüren Karlı Köyü’nden Çerkes Ekrem Bey’i de civar köylerdeki Rumlar öldürmüşler.” (Bükceğiz).

Tampon Farkındalığı. “İlk yerleşim zamanı civar köylerde Rumlar, Ermeniler, Kızılbaşlar otururmuş. Tampon bölge olarak oluşturulmuş.” (Kiremitli), “Onlar orman kenarlarına yerleşmişler. Köyün üst taraflarında Ermeniler ve Rumlar varmış. Devlet tampon bölge olarak yerleştirmiş Çerkesleri buraya.” (Bükceğiz), “1878’den önce bölge Yörüklerin yayla olarak kullandığı bölgedir. Fatih zamanında bölge Gedik Ahmet Paşa’ya veriliyor. Yörükler yerleşik olmadıkları için asker sorunu oluyor. Bursa valisi zorunlu iskâna tabi tutuyor buraları.” (Alibeydüzü).

Köy yerleştirmelerinde (i) bataklıkların ıslahı ve tarıma kazandırılması ve (ii) sorunlu bölgelerde tampon oluşturmanın gözetildiği çalışmanın bulgularındandır. Yerleştirmelerde bölgeye uyum sağlayamamak tekrar yer değiştirmelere sebep olmuştur. Ayrıca bir yandan farklı yerlere yerleşen aynı sülaleler arasındaki kuvvetli sosyal ağ köken kimlik birleşmelerine öte yandan asil-köle tabakalaşması köken kimlik bölünmelerine yol açmıştır. Ziyaret edilen köylerin üçte birinde köyün Çerkeslerle birlikte kurulduğu kanısı egemendi. Eski yerleşik Rum ve Ermeni köylerinde bu söylemin gelişmesinin ardında kırsal mekânda ulusal sınırların tezahürü olarak bir kolektif hafıza inşası olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.5

5 Kent mekânı bağlamında Kuzguncuk örneğinde antropolojik bir çalışma için Bkz. Mills.2006,

Kaynak: www.academia.edu

Devam Edecek....

Çerkesya Araştırmaları Merkezi-ÇAM
Diğer Haberler
  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks