KUBE ŞABAN:BESTELERİM BENİM ŞARKIMDIR

#367 Ekleme Tarihi 11/02/2010 08:30:08
11Şubat 2010   15 Ocak 1890’da Şevgen rayonuna bağlı Hakurınehable köyünde dünyaya geldi. Çiftçi bir ailenin çocuğuydu, ailesinin isteği Şaban’ın iyi bir çiftçi olmasıydı. Köyündeki ilkokulu ve medreseyi (Kuran kursunu) bitirdikten sonra, babası çocuğu Nalçik’teki din dersi öğretmenlerini yetiştirme kursuna yazdırıyor. Orayı bitiren çocuk altı yıl süreyle köyünde öğretmenlik yaptı. Bu arada Yafetik dilbilimi üzerine araştırmalarda bulunan Prof. Marr’ın St. Petersburg’da açmış olduğu kursa 1925-1927 yıllarında katıldı. Kurs yılları öncesinde ve sonrasında, 1920’lerde-1930’larda, ulusunu bilim dünyasına katmak amacıyla, Adıge okullarında okutulacak ders kitaplarını hazırlayıp yayınlatıyor. Krasnodar –Adıge-Tiyatro Okulu’nun açıldığı 1933 ve 1936’lı yıllarda ve sonrasında Moskova’daki A.V.Lunaçerski Tiyatro Okulu’nun Adıge stüdyosunda (okulunda) oyuncu olacak gençleri de eğitmişti. Şaban’ın Adıge  –dans ve müzik- topluluğunun kurulmasında da büyük emeği geçiyor. Adıge profesyonel müziğinin başlangıcı, gelişmesi ve yaygınlaşması aşamalarında görev alıyor (*).Çok sayıda güfte ve beste yapıyor. Bu şarkılar içinde çocuklara ilişkin olanları en geniş yeri tutuyor. Adıge Bilimsel Araştırma Enstitüsü’nde çalıştığı yıllarda, en çok –eski-Adıge şarkıları ile ilgilendi. Adıge ulusuna ait şarkıların derlenip toplanması işinde dur durak bilmiyordu. Kube Şaban 1943 yılında ülke dışına düştü.-Büyük Türk şairi Nazım Hikmet gibi- ata toprağı özlemiyle içi yanıyordu, ama dönüş olanağını yakalayamıyor, Türkiye, Ürdün, Suriye, Almanya, Fransa, ABD gibi yabancı diyarlarda,  Adıgece olarak şarkılar, uzun şiirler, piyesler ve Adıge folkloruna ilişkin yapıtların yer aldığı kitaplar yayınlamakla yetinmek durumunda kalmıştı. Bize devasa bir edebiyat arşivi bıraktı. Bu yapıtların, Şaban’ın özlemini çektiği ata toprağına ulaştırılmasında, ünlü dilbilimci ve eleştirmen Prof.ŞEŞŞE Kazbek’in (ЩэшIэ Казбек) emeği büyüktür, Kazbek’in en büyük yardımcısı ise Kube Şaban’nın çok sevdiği, dış ülkelerde bulunduğu sürece aklından hiç çıkaramadığı kızı Saide (Саидэ) idi. Burada, gazetemiz ‘Adıge maq’ okurlarına ‘Sözlerim Benim Şarkımdır’ (Qas’orer se siwered;КъасIорэр сэ сиорэд) adlı, Kube Şaban’ın yazılarından parçaların yer aldığı bir kitabı tanıtmak istiyoruz. Saide ile Şeşşe Kazbek’in birlikte hazırladığı ve K.Şeşşe’nin önsözünü yazdığı bu kitap 2007 yılında AC Basımevi’nde basılmıştır.  Bestecinin düşüncelerinin temeli gerçek bir yaşamın deneyimlerine dayanıyor. Yeryüzünün farklı dönemlerine ilişkin görüntüler, üzücü olaylar ve kaygılar, çapraşık düşünceler söz konusu, beklemiyor olsan da, sevinci ve üzüntüyü getiren değişik şeyler yaşanabiliyor. Bütün bu olaylar içinde, Kube Şaban’ın aklından hiç çıkaramadığı şey, gece gündüz aklından hiç çıkmayan, ölünceye değin de rüyalarına hakim olan tek şey ise, bir bebek, bir küçücük çocuk iken gerisinde bırakıp gittiği kızı Saide’ye duyduğu özlemi idi. Babasından her söz ettikçe (ki bu tek bir dakika olsun aklından hala çıkmıyor),Saide,  bazen sana sert çıkabilir, seni korkutabilir; yaşadığı sürece babasından uzakta kalmış, onu görememiş olsa da, konuşmadıkları, gönül birliği etmedikleri bir an olmamıştır; Şaban artık yaşamıyorsa bile, babası ile kızının konuşmaları hala sürüyor ve kesintiye uğramış da değil, bilimsel açıklaması olanaksız bir şey bu, baba ile kız arasında gizli ama güçlü bir bağ var. Bunu sadece bir tek Tanrı, doğanın gizemi bilebilir. Babasına sormadan, onun bilgisi dışında ve onun iznini almadan, Saide bir tek işe olsun kalkışmaz,”bunu bana babam söyledi, olmaz Saideciğim, dedi”  diye karşına dikildiğinde, bazen kişinin ödünü patlatıyormuş gibi olur Saide. Bu kadın aklını yemiş olmasın dedirtiyor insana bazen. Ancak on yıllar öncesinden tanıyorum kendisini, en terbiyeli, en eğitimli ve tanıdığım en akıllı kişilerden biri, dönemin en seçkin beyinlerinden biri olduğu da kuşkusuz. Anlattığı çoğu rüyalarının gerçekleştiğini her gördüğümde, babası ile kızı arasında açıklanamayan gizli bir bağlantının bulunduğuna ben de inanmaya başladım.”Babam bu gece bunu bana söyledi” dedikçe, o gece Saide’nin babasıyla buluştuğuna, onunla konuşmuş olduğuna kesinlikle inanmaya başladım. Bunu “gizemli!” (mistik!) bir olay olarak karşılayacak kişiler de bulabilirsin. Ben de öyle diyordum, ama ister inanın, ister inanmayın, ben buna inanıyorum, bir kuşku da duymuyorum.   Adını söylüyor ya da söylemiyor, şairin birçok dizesinde Saide’yi görebiliyorsun; ancak Saide adı üzerine yazdığı şiiri çok değil, bizim karşılaşmış olduğumuz tek bir şiir, tek bir şarkı var - “Saide için” (şarkı).Şarkı deniyor ancak bestesini henüz bulmuş değiliz. Şarkı olmasa, sırf bir şiir  olsa bile, insan yüreğinin gizlerini ve özlemlerini olanca canlılığıyla yansıtıyor, şiirin yumuşacık bir lirik anlayışı, sırf kendisine/kızına duyurmak üzere yazmış olduğu bir şiir  de olabilir bu şarkı. Karşısında kızı oturuyormuş da, onunla babası olarak konuşuyormuş gibi; ona sesleniyor:”Tavan arasındaki küçük not defterimi bir bulabilseydin (Saide onu buldu -Şeşşe Kazbek),sabah çiği gibi gözyaşlarının döküleceği o defteri sakla”.Şiir uzak ya da yakın anılara ilişkin, uzun yaşam yolculuğuna bir son, bir nokta koyma gibi, biricik, tek evladı olan kızına “Tanrı sana mutluluklar getirsin” diyormuş gibi, acı ve özlem içinde yazmış olmalı o şiiri: Weş fede ts’ık’uxer tıde Şıstleğume, Se sineptleğu yek’ıfe, Zısfemışı’ew seri sewçuş’, Satleptle a dexe ts’ık’ume. (“Saide pay”). Senin gibi minikleri her nerede olsalar, Bir gördüğümde, Gözden kaybolmalarına değin, Kımıldayamıyor, durup bekliyorum, Bakıp bakıp duruyorum o sevimli küçüklere. (Saide için) Bebeğinin, küçücük kızının binbir zorluk içinde çırpınmakta olduğunun ayrımında ozan, onu kötülüklerden korumak istiyor, çok sayıda iyi insanın dışında, insan olmayanların da bulunduğunu biliyor, kızından dikkatli olmasını ve kendisini kötülerden sakınmasını istiyor (“Bestelerimi içtenlikle söylemeye kalkışacak olursan, sinsi köpek- хьэшъэфырытхъоу gibi,-Sovyetlerde-sana saldırmaya kalkışacak olanlar çıkar”).Görüldüğü gibi, besteci babanın, kızını sevme ve onu koruma içerikli sözler söyleme dışında elinden bir şey gelmiyor. Se şekeladew themefe ahew Qısatır pfeseğet’ıtlı. Bere şıtlığek’e ar se sfemışxew, Yıtlesı pçağem pfışetlı. Alpım tıxesew wesır si’usew, Zı usi  se zısémı’em, S’exer ye’ebexew sıje fahınew Se qısfimıderi sıgum. (“Saide pay”). Bana verilen haftalığı (**) Senin için ayırıyorum. Uzun süre geçse de, onu yiyemiyor, Yıllardır senin için bekletiyorum-biriktiriyorum-. Alp Dağlarında kar dışında, Bir yiyeceğim olmadığında bile, Kalbim ellerimin ağzıma Uzanmasına izin vermiyor. (“Saide için”) Kızına kavuşma umudunu yitirmiyor, umudunu geleceğe bağlıyor; dünün zorlu-acımasız günlerine ise lanet ediyor, yıkım getiren günlere, ne denli kısa, ne denli zorlu bir geçmiş de olsa, dünkü yaşamı –kızı ile birlikte geçirdiği güzel günleri- yaşamının sıcacık bir kesiti yine: Sıbğe wıç’etlew kuş’e weredew Wiç’aser seri qıpfas’ow. We wızğeçıyew ar zışıtığer Tıdemi se qisxıjına? (“Saide pay”). Göğsümde yattığın, sevdiğin Beşik ninnilerini senin için söylediğim günleri. Seni uyuttuğum o güzel günleri Nereden bulabilirim ki artık? (“Saide için”) Umut kırılgan da olsa, yine de özlem dolu bir şey (Kube Şaban bu dört dizeyi 6 Kasım 1948’de yazdı; şiiri niçin o gün yazmıştı, bunu kim bilebilir!),insanın umutlandığı birkaç dakikalık bir zaman aralığı olabilir, ozan ardından bu parçaya dört dize daha ekledi: Se sip’etlape weri wışısew Siwsığeme we wyade’un, Ze’urer zek’e we qıwekhuapsew Seguğe se stleğujınew. (“Saide pay”). Senin ayakucumda oturup Şarkılarımı dinlediğini, Bunu duyanların seni kıskandığı Günleri görmeyi umuyorum. (“Saide için”) Bu sözcükler yetişkin biri için söyleniyor, bu konuda iki dörtlük dize arasında geçmiş bir ara sürenin varlığı belli oluyor. Saide, ozanın sadece kızı olmakla kalmıyor, kızına düşman olanlar da çıkabilir, ancak düşman sayısı fazla olmamalı, bu konuda ozan kızının arkadaşı, dert ortağı ve danışmanı: ikisi arasındaki manevi bir kesintisiz bağ bulunuyor, şu an bile bu yaşanıyor.   Çok ya da az, Kube Şaban’ın tüm çalışması ulusu adına ortaya konmuş,-Adıge - ulusu için yazmış; ancak bu çalışmalarının yerine ulaşamaması kaygıları içinde, çok kez ölümle baş başa kalmış, tanışmış çünkü: Yeryüzü sınırsız geniş, yollar uzadıkça uzuyor, ülkesi şimdi yeryüzünün öte bir köşesinde, ozan, başka bir diyarda takılı kalmış, oraya ebedi hapsolması olasılığı da var (Kube Şaban, bu ölüm ilmeği boynunda onca korkulu günler geçirmiş) (***).İlk ve tek umudu kızı, Saide: Sı’umıç’ejew acalır qesme, Siç’ese ts’ık’ow Saidem Siweredıtlexer tlıjuğe’esıjme, Arıtlır qışui’ojın. (“Se siwered”). Yavruma kavuşmadan ecel gelirse başıma, Benim küçücüğüm Saide’ye Ulaştırırsanız şarkılarımın yer aldığı defterimi, O bu şarkılarımı sizin için söyler.. (“Benim Şarkım”). İçindeki sevinci ve kaygıyı, yıllar boyu sırtında taşıyarak biriktirmiş olduğu onca ürünü, yapıtı, bütün bunları en çok duymasını ve ardından başkalarına da söylemesini istediği kişi Saide idi. Ozan duygularını lirik-çoşkulu biçimde dile getirme tekniğini de yakalıyor. Dara düşen insan, bir çıkış umudu kalmadığı duygusuna da kapılabilir. Kube Şaban ise, savaş öncesi ve sonrası dönemde, umutsuzluk kapılarını her bir kırdığında, başka umutsuzluk kapıları ile karşılaşıyor, bütün bu kapıları kırarak yaşamını sürdürüyor. Ancak Alp Dağlarında çektiği çileyi hiçbir yerde çekmiş değil. Alp Dağları yöresindeki günlerinden söz ederken dün ile bugünü birlikte, bir arada anlatıyor, her şey bir araya gelmiş, bir takvime bağlanmış gibi oluyor, burada geçmişe nokta koyuyor, bugünün anlamını yeniden kavrıyor, geleceğin kazanımları için bir coşku doğuyor içinde, acelecinin biri olup çıkıyor işin içinden, ancak geleceğin mutlu günlerine kavuşamama kaygılarını da yenemiyor, sonun geldiğini, bir adım ileri atacak olursa, dağ uçurumundan diplere yuvarlanacağını anlıyor, içi o tür kaygılarla doluyor, ateşin içine düşmüş bir insanın çığlığı, suda boğulan birinin bağırması gibi, yüzünü yeryüzü insanlarına çeviriyor, umarsızca haykırıyor:  Alpım yımezı spqı xeşuhana? Hem sı’eç’ahew sşo tıraxına? Xı ptseşxo nıbem seri sifena? Xekum sifejew şıs’otejına? Siwse eşşuxer qafes’ojına? (“Zefeş’hefxer”). Bedenim Alp ormanlarında çürüyecek mi? Köpekler derilerimi soyacaklar –beni parçalayacaklar- mı? Deniz balığı kursağına yem olacak mıyım? Yurduma dönüp bunları anlatabilecek miyim? Tatlı bestelerimi halkıma duyurabilecek miyim? (“Çeşitlemeler”).   Bilgi notu: (*)-Rahmetli Kube Şaban, Düzce’de babam Hapi Y.Mahmud ile de tanışmış,ahbap olmuştu.Ancak o sıralar çocuk olduğumdan olacak ozanı görmemiştim.. Babamın anlattığına göre, Kube Şaban, ‘Adıge müziğini Fransız müzik stiline göre ayarladık’ demiş. Babama ‘niye öyle yapmışlar’ diye sorduğumda da ‘Kube Şaban, Adıge müziğinin modernize edilmesi için buna gerek gördüklerini söyledi’ demişti. ‘Kube Şaban,Türkiye’den niye ayrıldı’ dediğimde de, ‘Türkiye’de Adıgece yazmak ve kitap yayınlamak yasak,o nedenle gitti’ yanıtını almıştım..-HCY (**)-şekelad-шэкэлад,haftalık olmalı.-HCY (***)-Kube Şaban, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Ortadoğu ülkeleri Adıgeleri arasında bulunmuş, sonra Avrupa’ya geçmiş, en son ABD’nde yaşamış ve orada ölmüştür.-HCY Not:Tire içindekiler çevirmene aittir.-     15 Ocak 2010 - Adıge Maq Çeviri: Hapi Cevdet Yıldız
Kültür-Edebiyat
Diğer Haberler
  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks