HERŞEY BİRLİĞİMİZ, ULUSLAŞMAMIZ VE GELECEĞİMİZ İÇİN -2-

#54 Ekleme Tarihi 02/10/2015 08:41:12
HERŞEY BİRLİĞİMİZ, ULUSLAŞMAMIZ VE GELECEĞİMİZ İÇİN! (2)
İşte 2006 yılında Caucassus Times’ın kendisiyle yaptığı söyleşide, Cumhuriyetin başkanlığını da yapmış olan sayın Hazret Şovmen aşağıdaki cümleleri sarfederken konunun anavatanımızda net olmasının rahatlığı içerisindedir:
“Öncelikle bir düzeltme yapmam gerekiyor. ‘Adıgeyliler’ diye bir halk yoktur… ‘Adıgeyliler’ dediğiniz insanlar, Adıge halkının ayrılmaz bir parçası olan Batı Adıgeleri (Bjeduğlar, Çemguylar, Abzahlarve diğer alt etnik gruplar) dir. Karaçay-Çerkessk’teki Besleneyler ve Kabardeyler bu Adıge halkının iki alt etnik bileşenidirler. Aynı şekilde, Stalin’in etnik sorunlarla ilgili politikası sonucu ayrı bir halk statüsü verilmiş olan ve bugün Kabardey Balkar Cumhuriyetinde yaşayan Kabardeyler de. Gerçekte Kabardeyler, farklı diyalektler konuşan Çerkes (Adıge) halkının bir alt etnik bileşenidir. Bu nedenle, Kuzey Kafkasya’da tek bir Adıge (Çerkes) halkı yaşamaktadır ve‘Adıge’, RF’nun üç Cumhuriyetinde yaşayan tek bir halkın kimliğidir. Kuzey Kafkasyada yaşayan Adıgelerin toplam sayısı 700 bin, Adıgey’de yaşayanların ise 100 bindir. Adıgelerin bir kısmı, Shapsugh Adıgeleri,  Krasnodar’da Tuapseve Lazarevsky’de yaşamaktalar. Artı, diasporada da bir kaç milyon Adıge yaşar. Yani Adıgeler küçük bir halk değildir… …eğer RF Adıgey’in bir Cumhuriyet olarak statüsünü yoketme niyetlerinden vazgeçmezse, o zaman Çerkesler de RF içindeki tarihsel topraklarında kurulu Adıgey’in, Kadardey’in, Çerkesya’nın ve Shapsughya’nın tek bir Adıge (Çerkes) Cumhuriyetinde birleşmelerini talep edeceklerdir…” Bunları bildikleri halde, diasporada yaşayan insanlarımızın beyinlerini dumura uğratmaya çalışan; bilimden, sanattan ve politikadan bahsedip hala feodal ilişkiler içerisinde kıvranan kimilerinin bu konuyu sürekli gündemde tutmaya çalışmalarının kasıtlı olduğuna inanıyoruz. Niyetleri “Adıge” (“Çerkes”) kimliğini sürekli tartıştırmak, halkımızın düşünsel ve ruhsal olarak birlik-beraberlik içerisinde kendi sorunlarına eğilmesini engellemek ve niyetleri ne olursa olsun, halkımızı Çerkes kimliği yerine ikame edilmeye çalışılan “Kafkas” veya “Kuzey Kafkas” kimliği içerisinde eritmektir.  Yine bu bağlamda “birleşemez veya birlik olamazsak yok oluruz”söylemi hem doğru değildir, hem de bir halk olarak biz Çerkesleri, sorunlarımızı çıkarlarımıza uygun bir tarzda ele almaktan alıkoymaktadır. Çünkü her ne kadar birileri “üst kimlik“, “kültür havzası”vs deseler de Kuzey Kafkasya Halklarının bugünkü politik çıkarları ortak bir çatı altında örgütlenemeyecek kadar farklılaşmıştır. Yani mesele “aynı atalardan gelmek” veya “kardeş olmak” vs değildir. Biz tek yumurta ikizleri dahi olsak artık yollarımız, belki ileride yeniden buluşmak üzere, ayrılmıştır. Birlik veya tek vücut olmak için vereceğimiz tavizler ( her iki tarafın ) bugünkü kazanımlarımıza ve ulusal mücadelemize zarar verecektir. Çünkü sorun antropolojik değil; politiktir ve duygusallıkla veya psikolojik-sosyolojik müdahalelerle çözülemez. İşte son örnek “21 Mayıs Soykırım ve Sürgünü“nü anma etkinlikleri. Abhaz kardeşlerimiz RF ile olan stratejik ortaklık ilişkileri nedeniyle ne Abhazya’da bir anma düzenleyebilmiş ne de diasporada “Sürgün ve Soykırım”etkinliklerine ciddi anlamda katılabilmişlerdir. Hatta bazıları,  sürgün ve soykırımının gündeme gelmesini dahi istemiyor, Çerkes soykırım ve sürgününü inkar ediyor; dahası “Çerkes Sorunu“nun siyasallaşmasına karşı çıkıyorlar.  Bu durumda aynı çatı altında olabilmek ve hayati öneme sahip konularda ortak kararlar alabilmek mümkün müdür? Değildir! Çünkü “herşeye rağmen”diyerek Abhazlarla Çerkeslerin (Adıgelerin) gerekli ve her iki halkın da çıkarına olduğunda işbirliği yapmalarının, yardımlaşmalarının ve dayanışmalarının ötesinde bir birlik ya Çerkeslerin çıkarlarına uygun bir politika yapamamalarına ya da Abhaz kardeşlerimizin stratejik ilişkilerine zarar vermek anlamına gelecektir. Bir Abhaz’ın Adıgelerle (Çerkeslerle) birlikte “soykırım ve sürgün“ü anması kendi ayağına kurşun sıkması demektir. Bu, anlaşılır. Ama RF’nda “soykırım ve sürgün”gerçeğine uygun yasal değişiklikler yapılması ve bu nedenle sorunun her düzeyde gündemde tutulması da biz Çerkesler (Adıgeler) için hayati öneme sahiptir. Bu durumda birlikte örgütlenen faaliyetlerde ya Çerkesler (Adıgeler) Abhazların kuyruğuna takılacaklar ya da “ne şiş yansın ne kebap”mantığı hakim olacak; Kefken’de denizden çıkan balıkadamların taşıdıkları pankart gibi kimseyi üzmeyecek, ama kimseye de bir mesaj veremeyecek “laf olsun, torba dolsun”hesabı etkinlikler örgütlenecektir. Birileri kafaları karıştırmak ve kendi tezlerine destek bulmak için  hala sürekli olarak “eğer birleşmezsek veya bir olamazsak yokoluruz”diyorlar. Ama ilginçtir, bunu da diğer Kuzey Kafkasya halklarına değil; hep biz Çerkeslere (Adıgelere) söylüyorlar. Halbuki diğer halkların yıllardır kendi örgütleri, kendi kurumları var. Buralara gidip kendi ulusal politikalarını yapıyor; sonra bizim kurumlarımıza gelip “Kuzey Kafkasyacılık”veya “Birleşikçilik”oynuyor; bizi kendi politikalarına eklemlemeye, peşlerinden sürüklemeye çalışıyorlar. Peki siz hiç onlara “kapatın dükkanlarınızı!”dendiğini duydunuz mu? Madem bu kadar birlikçisiniz, birleşikçisiniz; anlatınsanıza onlara da politikalarınızı? Dönüştürünsenize bu kurumları da “Birleşik Kafkasya”veya “Çerkes=Herkes”örgütlenmelerine? Bırakın sevdiğimiz, yıllardır kurumlarımızda birlikte olduğumuz birkaç insanı örnek vermeyi de gidin Osetlere, Çeçenlere veya Abhazlara “siz aslında Çerkessiniz”deyin de bakalım ne cevap alacaksınız? Aslında bu açmazların hepsi farkında. Ama “bir kez ağızlarından çıkan sözlerin esiri olmuşlar“; “tükürüklerini yalamak istemiyor“, dürüstçe ortaya çıkıp “doğrusu budur”diyemiyorlar. Bunun yerine Kaf Fed Başkanı sayın Candemir’in yaptığı gibi sessiz sedasız “Çerkesya”temsilcisi statüsünü alıyorlar. Bu kadar laf ettiler, hadi şimdi anlatsınlar: Çerkesya neresidir? Burada hangi halklar yaşamaktadır? Mesela Karaçaylar size kendilerini temsil etme yetkisi verdiler mi? Madem “Adıge-Abhaz”örgütlenmesisiniz, niye Kuzey Kafkasya Kültür dernekleri gibi orada da bizi tek bir kimlikle temsil etmiyor; bunun yerine bir “Çerkesya”temsilcisi gönderiyorsunuz? Ve siz kimi temsil ediyorsunuz? Artık mızrak çuvala sığmıyor, ama dürüstçe bir özeleştiri sürecine girip günün ihtiyaçlarına uygun politikalar geliştirmek ve örgütlenmeler yaratmak yerine Çerkes (Adıge) halkı üzerindeki kontrollerini kaybetmemek için “yumuşak geçiş”yapmaya çalışıyorlar. Merak etmesinler: Bizim tek derdimiz Çerkes (Adıge) halkının çıkarları doğrultusunda ulusal politikaların yapılması ve gerekli örgütlenmelerin yaratılmasıdır. Bu yönde atılacak adımları kayıtsız şartsız; kimin attığına ve şimdiye kadar ne söylediğine bakmaksızın destekleriz. Çünkü birleşemezsek veya birlik olamazsak değil, uluslaşamazsak ve bunun “olmazsa olmaz“ı merkezi-politik örgütlenmemizi yaratamazsak yokoluruz. İşte Abhazlar şimdi böyle bir mekanizmaya sahipler; yani kimseyle birleşmediler ve tek başlarına uluslaşma sürecine girdiler. Şimdi durumları daha mı kötü? Biz Çerkesler (Adıgeler) için herhangi bir çıkarlarından taviz veriyorlar mı? Mesela o kadar eleştirilen Tiflis Konferansı’na katılan insanlarımız Gürcüstan’dan “Abhazya ile saldırmazlık anlaşması imzalanması“nı ve “Abhazya’ya seyahat ambar;sunun kaldırılması“nı talep etmişlerdi. Peki Abhazya’nın stratejik ortakları RF’nundan Adıgeler için bir talepleri var mı?  Olsun demiyoruz, buna kendileri karar versinler; ama Abhaz kardeşlerimiz de bugünkü pozisyonlarına uygun değil diye bizim “olmazsa olmaz“larımızdan vazgeçmemizi istememeliler. Bizim politikalarımızı yapmaya çalışmamalı, hele hele ulusal değerlerimize veya bayrağımıza dil uzatmaya, hakaret etmeye yeltenmemeliler. “Vur Adıge’nin ensesine tokadı, al ağzındaki lokmayı” veya “tatlı sözlerle pohpohlayarak kandırma” devri kapandı. Çerkesleri, Abhazlara veya Abhazya’ya feda etme veya RF’nun “Abhazya’ya karşılık Çerkesya’yı unutturma” tavrı kabul edilmeyecektir! Elbette bütün etnik gruplar veya halklar; uluslar veya devletler gibi Abhazlar ve Çerkesler de şu veya bu amaç içinbirleşebilir, birlik olabilir veya cephe örgütlenmesine gidebilirler. Ama bunun nasılını veya çerçevesini belirleyecek olan somut şartlar, çakışan veya çatışan çıkarlardır. Ve artık Abhazya ile Çerkesya’nın çıkarları örtüşmüyor. Bugün Kuzey Kafkasya’da Çeçenler, Dağıstanlılar, Osetler ve Abhazlar uluslaşma sürecine girdiler. Etnik kimlikleri özellikle son 20 yılda erimedi, tam tersine güçlendi. Kendilerini artık etnik-ulusal kimlikleriyle tanımlıyor ve bu kimlikleri altında örgütleniyorlar. Çerkes kimliğini hiçbiri kabul etmiyor. Geçmişten, üç beş seyyahtan veya ayyaştan örnekler vererek bütün Kuzey Kafkasya Halkları’nın Çerkes olduklarını ispatlama çabaları hem beyhudedir hem de bugünü okuyamamaktır. 150 yıl önce, bir gün, atalarımız “Biz hepimiz Adıgeyiz!“demiş olsalardı bile değişen birşey olmazdı. Araya 150 yıllık bir hayat girdi ve Kuzey Kafkasya halkları birleşip tek ulus olamadı, tam tersine ayrıştı. “Çerkes=Herkes”tezlerine destek olsun diye verdikleri örnekler de zaten  abartılıdır. Evet, bunları söyleyenler oldu, ama Kuzey Kafkasya halkları arasında hiçbir zaman böyle bir bilinç ve ruhsal şekillenme olmadı. Bu nedenledir ki ortak siyasi örgütlenme veya devlet kurma girişimleri bile “Çerkes”kimliği altında olmamış, bu tanım, soykırım-sürgün sonrası diasporada tüm Kuzey Kafkasya Halklarını kapsar bir içerik almıştır. Bunun tek istisnası Çarlık Rusyasına karşı direnişin son yıllarda yükünü çeken Vıbıhların, Abzahların ve Shapsughların birleşerek Çerkes (Adıge) halkının önderliğini yapmaları, 13 Haziran 1861’de “Bağımsız Çerkesya“yı ilan edip bir devlet örgütlenmesi yaratma işine girişmeleridir. Uzun savaş yıllarının sonunda ayakta kalabilen, hala direnme gücü olan bu kabileler Adıge halkının uluslaşması ve devletleşmesi yönünde adımlar atmış, kader birliği yapmışlardır. Çerkesleşmemizin ve uluslaşmamızın tohumları burada atılmıştır ve “Çerkesya Çerkeslerin (Adıgelerin) vatanıdır”söylemimizin kökleri de burada yatar. Uluslaşmanın yol ve yöntemleri ve de “kimlerle”sorusunun cevabı mutlaklaştırılamaz demiştik. Çünkü henüz hiçbir yöntemin miadı dolmadı. Hala hem etnik bir topluluğun tek başına, hem de birkaç topluluğun birlikte uluslaşması mümkündür. Ama onlarca kabile ve etnik topluluk bir ulus halinde birleşebileceği, sadece bir kavimden veya etnik topluluktan birden fazla ulus da ortaya çıkabilir. Yani kardeş kabilelerin bir kısmı şu veya bu nedenle merkezi otoritenin altına girmek istemeyebilir ve hatta başka kabilelerle veya halklarla birlikte ayrı uluslaşabilirler. Nasıl uluslaşılacağını, hangi etnik toplulukların ve kabilelerin birlikte uluslaşabileceğini veya bu süreçte ayrışacağını onlarca faktör belirler. Kendi özelimize dönecek olursak… Artık dünya, anavatanımızdaki politik şekillenmeye uygun olarak Çeçen’e Çeçen, Abhaz’a Abhaz…Adıge’lere de “Çerkesler”demektedir. “Circassians”veya “Tscherkessen”dediklerinde kastettikleri Adıgelerdir. Kaf Fed’in İnternet sayfasındaki “Anayurtları Kafkasya kadar dünyada tanınmayan, Kafkasya'nın otokton (yerli) halkları, batı ülkelerinde Caucausian, Cırcassian; Arap ülkelerinde Serkeş, Şerakise, Türkiye'de ise “ÇERKES” adıyla bilinmektedirler…“ cümlesi doğru değildir; bir çarpıtmadır. Dünyada “Caucausian” ve “Circassian”kavramlarını birbirinin yerine kullanan kimse yoktur ve bu kavramların sözlük anlamları da aynı değildir. Yani ne Caucausian Çerkes demektir, ne de başkaları diğer Kuzey Kafkasya Halklarını Circassian tanımına dahil ediyorlar. En fazla “diasporada kendilerini böyle tanımlayanlar da var”derler. Ama bu da, bilimsel bir doğru değil; Rusya’nın ve Osmanlı’nın “Kafkas Dernekleri” üzerinden bize attığı “bir kazık“tır! “Anavatanda öyle, ama bizde böyle”demek ya ciddiyetsizliktir ya da bunu diyenlerde uluslaşma perspektifi yoktur. Çünkü toprak ve dil birliği olmadan bir etnik topluluk uluslaşma yönünde evrilmez ve toprak ile dil birliğinin olmadığı yerde birden çok etnik grup demokratik ve barışçıl yöntemlerle birlikte uluslaşamaz. Burada suçu RF’na veya “mikrocular“a atmak işin kolayına kaçmaktır, “bu halk olmasaydı, ülkeyi ne kadar iyi yönetirdim”demekten farkı yoktur. İsteklerimizde, özlemlerimizde ve politik çizgimizi belirlerken tüm bunları hesaba katmak zorundayız. Kendi kafamızda bir dünya kurup veya politika belirleyip şartları buna uydurmaya çalışamayız. Doğrusu, şartlara uyan politikalar yapmaktır. “Hekimoğlu”bunları bilir, ama hızını alamamış ve söylediklerinden kendisi de tatmin olmamış olacak ki “Adıge kendisine niye Çerkes desin”diye soruyor? Bir Euskaldunak niye kendisine Basklı, bir İnuvit niye Eskimo, bir Kiwi veya Maori niye Yeni Yelandalı…da diyor ve her iki tanımı da sahipleniyorsa, Adıge de onun için her iki kimliği birden sahipleniyor. Ama bizim bunu yapmamızın çok daha önemli bir nedeni var. Birileri tüm Kuzey Kafkasya Halkları Çerkestir diyerek Adıge halkının kendi ulusal taleplerini dile getirmesini, ulusal örgütlenmesini yaratmasını engellenmek, başka ulusların veya siyasal örgütlenmelerini yaratmış; uluslaşma sürecine girmiş olan halkların içerisinde eritmek istemekteler. Çerkes=Kuzey Kafkasya halkları veya “Adıge-Abhaz Halkları” söylemi, Adıgelerin (Çerkeslerin) bilinçlerini çarpıtmaya, diger Kuzey Kafkasya Halkları için yaptıklarını kendileri için yapmış gibi zannetmelerine, kendi sorunlarına konsantre olmamalarına ve alçakça bir planın gizlenmesine yaramaktadır. Bu söylem sonucu Adıge halkı yıllardır kendi ulusal örgütlenmesinden yoksun bırakılmış, ulusal taleplerini dile getirememiş, başka halkların başarıları ile sevindirilip uyutulmuştur. Bu halkların peşinden sürüklenen Adıgelerin bugün “soykırıma uğradıklarını, sürgün edildiklerini”dahi doğru düzgün dile getirme hakları ellerinden alınmaktadır. Adıge halkının uluslaşmasını engelleyerek yoketme isteği, Çarlık döneminden beri Rusya’nın planıdır. Daha o yıllarda Çarlık Rusyası stratejik öneme sahip Çerkesya topraklarını ele geçirmeye, ama atalarımızın vatanlarını ölesiye savunmaları nedeniyle Adıgeleri yoketmeye karar vermiştir. Soykırım ve sürgün, toprak birliğinin ve birkaç siyasi birime dağıtarak ulusal bütünlüğün bozulması bu planın pratikte örgütleniş biçimidir. Şimdi istiyorlar ki “Çerkes” kimliğine sahip çıkmayalım, onlar da bu kimlikle istedikleri gibi oynayabilsin, kafaları karıştırıp Adıgelerin beyinlerini dumura uğratabilsinler. Biz kendimize yalnızca “Adıge” diyelim: Adıgelerin vatanı Krasnodar’a bağlanacak ve kolayca tasfiye edilebilecek Adıgey olsun, Kabardeyler diğer Adıge kabilelerinden ayrı örgütlensin ve hatta uluslaşsın, Karaçaylar Çerkesleri yutsun, Shapsughlar ve Vıbıhlar tarih olsun. Sanki “herkesi kucaklıyor ve birleştiriyormuş” gibi görünen “Çerkes=Herkes” söyleminin, bütün Kuzey Kafkasya Halkları aynı yönde irade koymadığı sürece, pratik sonuçları bunlardır. Artı, “Adıge=Çerkes” ve “Çerkeslerin vatanı Çerkesyadır” söylemi  uluslaşmamızın “olmazsa olmaz“ıdır. Toprak ve dil birliği olmayan bir etnik topluluğun bırakın ulusal hak ve özgürlükler talep etmeyi, bir etnik topluluk olarak özerklik istemi dahi bugünkü RF yasalarına ve uluslararası hukuka göre yasal ve meşru değildir. En fazla bir “kültürel topluluk” olarak tanımlanacak ve bir iki hak kırıntısı ile yavaş yavaş ölüme mahkum edilecektir. Bu, Çerkes (Adıge) halkını yoketmek isteyenlerin planıdır. Niyetleri ne olursa olsun, bilerek veya bilmeyerek içimizden de bazıları anavatanda hiçbir karşılığı olmayan “tüm Kuzey Kafkasya Halkları Çerkestir” ve “Adıge-Abhazlar Çerkestir” gibi söylemlerle aynı şekilde bu plana hizmet etmektedirler. Son zamanlarda bir de “yalnız Adıgeler değil, Vıbıhlar da Çerkestir” şeklinde mırıldananlar ortaya çıktı. Bu arkadaşlarımızın Hazardan Karadenize herkese, herşeye; uçan kuşa ve “tüm memeli hayvanlara” Çerkes veya Kafkas demekten “Kuzeybatı Kafkasya Halkları Çerkestir” deme noktasına gelmeleri; Çerkes ve Çerkesya tanımlamalarını sahiplenmeleri; yani birleştirmeden önce inşa etmek gerektiğini anlamaları sevindiricidir. Ama Kafkasların avukatlığından “toplum mühendisliği“ne terfi etmiş bu arkadaşlarımız eski hastalıklarından kurtulamamış olmalılar ki, “kaş yapayım derken göz çıkartıyor", utangaçca “Adıge kabilesi” diyorlar. Nasıl ki tüm Kuzey Kafkasya halklarına bir üst kimlik bulmaya çalışmışlarsa, şimdi de aynı şekilde yeni “bir üst kimlik” yaratma derdindeler. Yani Adıgeler herşey olsunlar: kabile olsunlar, göçebe olsunlar, çingene olsunlar; ama sakın “altları da üstleri de” aynı olmasın, aman bir halk olmasınlar. Özellikle Abhazya’nın bağımsızlığını kazanması ve Çerkesya taleplerinin yükselmesi sonrasında bilinen merkezlerde pişirilip bu arkadaşlarımızın da kulaklarına fısıldanan böylesi söylemlerin altında yatan neden aslında Çerkesya’nın toprak birliğini ve Çerkeslerin etnik bütünlüğünü bozmaktan başka birşey değildir. Kimin işine yaradığını bilmenin o kadar da zor olmadığı bir “B planıdır“. Yani daha düne kadar bütün Kuzey Kafkasya Halklarını Çerkes diye tanımlayan veya bu halkların “bir halk” olabilecek kadar aynı olduğunu savunanların bugün “Vıbıh Adıge değildir” gibi söylemleri yaymaları kasıtlıdır. Abhazlar ve Çerkesler (Adıgeler) arasında etnik köken ve toprak bütünlüğü ekseninde sorun yaratmak ve iki halkın da uluslaşma süreçlerini baltalamak; yani “bir taşla iki kuş vurmak” için ortaya atılmıştır. Savunur gibi yapsalar da aslında Çerkesya’nın toprak bütünlüğünü bozmanın altyapısını hazırlamaktalar. Samimi değiller, çünkü ne Vıbıhların ne de başkalarının “küllerinden yeniden doğmaları” için yaptıkları hiçbirşey yoktur. Olmayacak da! Çünkü onların dertleri başkalarını da kurtarmak değil; Adıgelerin Çerkes kimliğine sahip çıkmalarını engellemektir. Nasıl ki şimdiye kadar diasporada ezici bir çoğunluk olduğumuz halde bizleri başka sorunlarla oyalamışlarsa, şimdi de aynı mantıkla hareket ediyorlar. Pratikte aslında kendi tanımlarıyla ortaya çıkacak kurumlarda yine Adıgelerin çoğunluk olacağını, hatta yalnızca Adıgelerin kalacağını bildikleri halde. Benzeri bir durum 1990’ların başında Kolombiya’da yaşanmıştı. Bu yıllarda pek çok Latin Amerika devleti yerlilerin üzerinde yaşadıkları toprakların kolektif mülkiyeti; bu topraklar üzerinde siyasal-idarî özerklik (bazı ülkelerde -örneğin Kolombiya’da- İnsan haklarıyla çelişmemesi kaydıyla bu topraklarda örfî hukuklarını uygulama hakkı dahil); anadilin yerli bölgelerinde resmî dil sayılması; iki-dilli, iki-kültürlü eğitim gibi haklarını tanımıştı. Asimile olmuş yerli kabileleri, bu yeni yasaların kendilerine sağladığı olanaklardan yararlanmak üzere, yeniden “yerlileşme” sürecine girdiler. Kolombiya’nın en etkili yerli örgütü ONIC, 30 Ağustos 1993 tarihinde “Kankuamo yerlilerinin yeniden canlandığı” müjdesini verdi. Kankuamo’lar Sierra Nevada’da Arhuaco (İka), Kogui (Kaggaba) ve Arsario (Wiwa)’larla birlikte yaşamış dördüncü bir etnik gruptu. Çoğu uzman tarafından kesinlikle asimile olmuş kabul ediliyorlardı. Kuşaklar öncesinde Hıristiyanlığı kabul etmiş Kankuamo’ların torunları, saçlarını kestirmiş, manta (yerli giysisi) ve poporo’larını (koka tüketiminde kullanılan bir alet) terk etmiş ve dillerini unutmuşlardı.              Kolombiya’da 1991’de kabul edilen yeni Anayasa, farklı kabilelere ait olan toprakların bir özerk yönetim altında birleştirilmesine olanak sağlıyordu. Sierra Nevada’da yaşayan üç kabile uzun yıllar tarihsel toprakları üzerinde hak mücadelesi vermişlerdi. Ancak üç kabilenin topraklarının kesişme noktasındaki Sierra Nevada’nın yerli bölgesine dönüşebilmesi için yitik dördüncü etninin de küllerinden yeniden doğması gerekiyordu. Kankuamo’ların uzun yıllar süren çabalarla dillerini öğrenmeleri ve gelenek göreneklerini yeniden günlük yaşamlarına hakim kılmalarıyla Sierra Nevada’da yaşayan yerlilerin toprak bütünlüğü sağlanmış ve otonom bir yerli yönetimi kurulabilmiştir. Bu başarılamasaydı böyle bir yönetim de mümkün olamayacaktı! İşte Çerkesya’da da aslında Adıgeleşmiş, “küllerinden yeniden doğmalarını sağlayacak dinamiklerden yoksun toplulukları” farklılaştırma çabalarının tek sonucu Çerkesleri (Adıgeleri) bölmek, Çerkesya’nın toprak bütünlüğünü bozmak olacak vesorun birgün masaya yatırıldığında bize karşı kullanılacaktır. Özetle: Adıge kabileleri tarihsel olarak ortaya çıkarken savaşlar, göçler ve sosyal ilişkiler nedeniyle birçok etnik grup vekavim içiçe geçmiş, kaynaşmıştı. Adıgelerin ataları olan bu insan toplulukları artık tarihe karışırken ulus öncesi toplumsal ilişkiler içerisinde şu veya bu oranda birbirlerinden farklılaşan Abzah, Shapsugh, Bjeduğ, Vıbıh… kabileleri ortaya çıkmış; bunlar 18. Yüzyılda birlikte uluslaşma iradesini ortaya koymuş, Çerkesya’yı anavatanları ilan etmiş, yani aynı kaynaktan doğup ayrılan; ama bir kaç kilometre sonra tekrar birleşen bir nehir gibi birleşmiş, Adıgeleşmiş ancak Çarlık Rusyasına karşı savaştan yenilgiyle çıkmaları nedeniyle uluslaşmalarını tamamlayamamışlardır. Yani "Çerkes", daha 13. Yüzyılda Adıgelere verilen ve tarihsel süreç içerisinde Adıgeleşen insan topluluklarının, kavimlerin, kabilelerin veya etnik toplulukların uluslaşma kimliğidir. Soykırım ve sürgün sonrası kesintiye uğramıştı, ama kendini Adıge (Çerkes) halkına ait hissedenlerce yeniden örgütlenecektir. Saf, bilimsel, birleştirici-bütünleştirici vb görüntüler altında Çerkesya’nın bütünlüğünü, Çerkes (Adıge) halkının birliğini bozma çabası içerisinde olanlar boşu boşuna uğraşmasınlar: “Ben Çerkesim” diyen herkes Adıge, “ben Adıgeyim” diyen herkes de Çerkestir. Ve tüm Kuzey Kafkasya halklarını Çerkes diye tanımlayabilirken Adıge kabileleri arasında fark yaratmaya çalışmak, geleceği okuyabilen veya kaçınılmaz sonu görenlerin; Çerkesya’yı dört bir taraftan kuşatmak ve boğmak isteyenlerin "B planı"na su taşımaktır. Buna izin vermeyecek, kesintiye uğrayan uluslaşmamızı tamamlayacağız. Bu görev bugün yurtseverlerin omuzlarındadır ve er veya geç bunu başaracağız. Devam edecek… 7 Haziran 2010
Bakış Açımız
Diğer Haberler
  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks