Vasily Haritonov: 'Dünya, Yerli Dillerin Değerini Anlamaya Başladı'

#7882 Ekleme Tarihi 22/01/2022 01:25:40

UNESCO, her sene yayınladığı raporlarla uyarıyor, dilbilimciler araştırmaları ile kamuoyuna bilgilendiriyor; ama dünyada yerli ve "devletleşememiş" diller yok olmaya mahkumdevam ediyor.

Dilin, kimlik demek olduğunu bilen devletler "doğal yollardan" yok olduğu için, ciddi bir tepkiye neden olmayan bu yok olma sürecini durdurmak için hemen hiç bir şey yapmıyorlar. 

Bir kaç aydın, dilbilimci veya duyarlı insan çaba gösteriyor sadece.

Dilleri kaybolan halklar, öyle seçmeli veya haftada bir iki saatlik derslerle ve kurslarla süreci durduramadıklarını gördükleri için yeni arayışlara girdiler. Daha çok devlet desteği gerektiğini anladılar. 

En önemlisi, anadilinin prestijinin ve toplumsal ekonomik yaşamda bir karşılığının olması gerekiyor. Bunun için devlet desteği, "olmazsa olmaz". Ve yüksek bir ulusal bilinç, bir toplumsal seferberlik olmalı.

Bir dil, bilmeyenler konuşmadıkları için değil, onlar zaten konuşamıyorlar; asıl olarak bilenler konuşmadıkları için yok olur. 

Dil çalışmaları, kurslar... genellikle dili bilmeyenler için örgütleniyor. Ama şimdiye kadar bu kurslar ile başarılı olunamadı, olunamayacak! Dünya ve dilbilimciler yeni arayışlar içinde. 

Tabii ki dili öğrenmek için güçlü bir istek ve irade olmalı. Ama dili bilenlerin de ellerini taşın altına koymaları; kurslara, derslere dili bilenlerin de katılmaları gerekiyor. 

Yeni Zelanda'da Maorilerin "diriliş okulları"ndaki sistemi böyleydi. 8-10 yaşlarındaki çocuklar anadillerini duysunlar, konuşsunlar diye 60-70 yaşındaki nineler ve dedeler de derslere katılıyor, sınıflarda sadece Maorice konuşuluyordu. Ve başarılı oldular. Dil bilenlerin böyle bir desteği, bilmeyenlerin dili öğrenmelerini kolaylaştırıyor.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, dünya genelinde yerli dilleri konuşanların sayısının azaldığını, bu süreci durdurmak için acil ve etkili önlemlere ihtiyaç duyulduğunu açıkladı. Ve 2022'den 2032'ye kadar olan dönemi, Uluslararası Yerli Diller On Yılı olarak ilan etti.

Rusya'da, çok sayıda etkinlik düzenleniyor, okullarda ana diller çalışılıyor, ders kitapları, sözlükler yayınlanıyor, ama eğilim tüm dünyadaki ile aynı. Yerli halklar anadillerini unutuyorlar. 

Bu süreci bir şekilde durdurmak ve yerli halkların dillerini canlandırmak mümkün mü?

Rusya Federasyonu'ndan Vasily Kharitonov, çocukların okullarda neden ana dillerini öğrenemediklerini; az sayıda insanın konuştuğu bir dili yeniden canlandırma şansının olup olmadığını araştıran bir dilbilimci ve 'Diller Ülkesi' projesinin başkanı Vasily Kharitonov.

Vasily, KMNSOYUZ-NEWS'e verdiği bir röportajda şunları söylüyor.

* Vasily, yerli halkların dillerine olan tutkun nereden geliyor? Neden onları incelemeye ve tanıtmaya karar verdiniz?

- Bunun başlangıç ​​noktasını nereden alacağımı bilmiyorum. Geriye doğru hayatıma baktığımda, çocukken bile benzer bir şey yaptığımı hatırlıyorum. Moskova'da yaşadım, Gürcü çocukların çok olduğu bir okula gittim. Benimle iletişime geçmeye başladılar ve Gürcüce şu veya bu kelimenin nasıl yazılacağını sordular. Bir yandan da güzel konuşuyorlardı. Dili bilmiyordum, ama hissettim, istendi. Bu benim ilk dil aktivizmi deneyimimdi.

Lisedeyken Moskova Devlet Üniversitesi Genç Filolog Okulu'nda okudum, ancak üniversitede mühendislik eğitimi aldım. Diplomam, ciddi ama sıkıcı bir işim vardı ve bir hobi arıyordum. Tesadüfen Yukagir dillerinden birini öğrenmeye başladım, beni büyüledi. 

Sonra, küçük halkların dillerini öğrenen ve onları korumaya çalışan insanlarla tanıştım. Bu harekete katıldım, ama itiraf etmeliyim ki kimse beni ciddiye almadı. Dil topluluğunun gözünde ben bir "mühendis"tim. Bu nedenle dilbilimde yüksek lisans yaptım.

O zamandan beri dil, benim için önemli bir faaliyet haline geldi ve geçen yıl, resmen benim mesleğim oldu, Rusya Bilimler Akademisi Dilbilim Enstitüsü'nde Rusya Halklarının Dillerini Koruma, Canlandırma ve Belgeleme Bilim Merkezi'nde bir iş buldum. 

Bu, çok yeni bir kurum, hatta aslında türünün ilk federal kurumu. Bir dizi ulusal cumhuriyette dillerin korunmasına yönelik merkezler var, ancak örneğin, yerli halkların dillerinin yeniden canlandırılmasıyla ilgili hiçbir kurum yok. Merkezin görevi bu doğrultuda sistematik çalışmalar yapmak. Umarım herşey istenilen sonucu verir.

* Nanai dilini yakından inceliyorsunuz. Neden tam olarak onlar?

- Yukagir'i ciddi olarak çalışamayacağımı anladım, çünkü mesafe çok uzaktı, konuşmacılara seyahat etmek zordu. Buna ek olarak, Yukagir dillerini kurtarmak için çalışan birkaç dil aktivisti zaten vardı. Bu nedenle yeniden canlandırma faaliyetinin olmadığı bir dil aramaya başladım. Diğerlerinin yanı sıra Nanai diline rastladım, onu incelemeye karar verdim. Hiç de kolay olmadığı ortaya çıktı.

Bir dil öğrenmeye karar verdiğinizde, öncelikle bunun için hangi kaynakların mevcut olduğunu bilmeniz gerekir.

Evet, ders kitapları vardı, ancak çoğu zaman bir yetişkinin bile öğretmen olmadan anlayamayacağı şekilde hazırlanmışlardı. 

Kılavuzlara ek olarak, dilde metinlere, kitaplara ihtiyacımız var. 

Şimdi Nanai'ce özgürce roman okuyorum, ancak beş yıl önce modası geçmiş yöntemlerle dilde ustalaştım, kitaplar okudum, kitaplarda ne yazdığını sözlük yardımıyla anlamaya çalıştım. 

Böyle bir sistemle, bir gün dili anlamaya başlama şansınız var, ancak büyük olasılıkla asla konuşamayacaksınız.

Ne yazık ki, bu teknik hala popüler ve çoğunlukla ana diller ve yabancı diller eğitim kurumlarında bu şekilde öğretiliyor. 

Bir süre sonra dili bilenlerle tanıştım, bana yardım ettiler. Örneğin, "Siun" ve "Tashima" folklor topluluklarının lideri Nina Pavlovna Geyker gibi harika bir kadın tarafından eğitildim. Haftada bir, 40 dakika Nanai'ce konuştuk. Bu, seviyeyi yükseltmemi mümkün kıldı, ancak itiraf etmeliyim ki, hala hızlı konuşmayı beceremiyorum.

* Kaç dil biliyorsun? Hangi dili öğrenmek daha zor: Nanai dili mi İngilizce mi?

- Oldukça mütevazı dil becerilerine sahibim. Az ya da çok Nanai dilinde iletişim kurarım ve biraz daha kötü olmakla birlikte Mansi dilinde. Buryat dili hakkında yüzeysel bilgim var. Bir de Yukagir dili, ama muhtemelen çoktan unutmuşumdur. 

Yabancı dillerden İngilizce ve Çince biliyorum, ama Rusya'nın dillerini öğrendikten sonra artık yabacı diller bana ilginç gelmiyor. 

Dilbilimci, dilin yapısını, özünü çabucak anlar; bu bir teknoloji meselesidir. Nanai dilini öğrenmek İngilizce'den çok daha zordu. Ama dil daha zor olduğu için değil, tam tersine. 

Nedeni farklı: kaynak çok az. İngilizce öğreniyorsanız binlerce olasılığınız var: ders kitapları, sözlükler, bilgisayar oyunları, çizgi filmler. Nanai dilinde böyle bir şey yok. 

Bu nedenle yerli halkların dillerinin korunmasından bahsettiğimizde yapılacak ilk şey hem modern ders kitapları hem de içerik olarak bir temel oluşturma konusunu gündeme getirmektir. 

Mari dili aktivisti olan bir arkadaşım bir keresinde Mariceye binlerce çizgi film çevrilirse, bunun kızı için iyi bir başlangıç ​​olacağını söylemişti. Böyle bir çeşitlilik için çaba sarf etmek gerekir.

Yerli halkların dillerinin korunmasından bahsettiğimizde yapılacak ilk şey hem modern ders kitapları hazırlamak hem de içerik olarak bir temel oluşturmak olmalıdır.

* Mari dili ülkede yaklaşık 400 bin kişi tarafından konuşulmakta. Peki ya sadece birkaç düzine insanın konuşabildiği yerli halkların dilleri? Bu içerik çeşitliliğini nasıl oluşturabilirler?

- Tüm dilleri kaydetmemiz gerekiyor. Çünkü şu anda örneğin Buryat dilinin yaşadığı süreci Nanailer yaklaşık 50 yıl önce yaşadılar.

Yerli halkların dilleri hakkında konuştuğumuzda pembe bir tablo çizemiyorum. Dillerin korunması henüz genel, büyük ölçekli bir eğilim haline gelmedi ve herkesin Nanai dilini konuşmayacağını anlıyorum. Her şeyden önce dili korumak önemli; bu aşamada bunu bin karikatür olmadan da yapabilirsiniz.

Örneğin, belirli sayıda Nanai çocuğunun, mesela 15, Nanai dilinde Rusça ile eşit düzeyde ustalaşmasını sağlamak oldukça mümkün. Nanai dilini mükemmel konuşacaklar ve koruyacaklar. 20-30 yıl içinde dillerin korunması için tamamen farklı koşullar oluşabilir.

Son yıllarda dillerin bir değer olarak ciddi bir şekilde yeniden farkına varıldı, örneğin 50 yıl önce böyle değildi. Bu nedenle, belirli sayıda insan dili biliyorsa, dilin ömrünü birkaç on yıl uzatabileceğiz. Bu süre zarfında birçok şey yapılabilir: bin çizgi film yapın, dünya klasiklerini çevirin, bu çok zor değil. Nanai gibi bir dil için bile. 

Şimdi meslektaşlarım ve ben önümüzdeki on yıl için Nanai dili için bir strateji oluşturuyoruz, 2032 yılına kadar konumunun daha güvende olacağına dair umudumuz var. 

* Okullarda ana dilleri okutulmakta, düzenli olarak yeni ders kitapları yayınlanmakta, yöntemler geliştirilmekte. Öğrencilerin ana dillerini sınıf dışında konuşmaları için ne yapılması gerekiyor?

- Okul dersleri sayesinde yerli halkların dillerinde iletişim kurabilen hayatımda henüz tek bir kişiyle bile tanışmadım. Ve bu, bir dizi sistemik sorundan kaynaklanmaktadır. 

İlk olarak; çoğu zaman ana dilleri, kendilerine öğretilmeyen, ancak çocukluktan bilenler tarafından öğretiliyor. 

"Yabancılara Rusça öğret" der gibisiniz. Büyük olasılıkla, bu fikirden hiçbir şey çıkmayacak, çünkü okulda Rusça öğrendiğiniz şekilde değil, yabancı bir dilmiş gibi öğretmeniz gerekiyor. 

İkinci sorun ise, dili sadece temel düzeyde bilen ve öğrencilerine yeterli bilgiyi aktaramayan öğretmenlerin olmasıdır. 

Üçüncü sorun, öğrencilerin yakın zamana kadar Federal Eyalet Eğitim Standartlarında (FSES) dil yeterliliklerinde uzmanlaşmaları gerektiğine dair hiçbir gereklilik olmamasıdır. Bu nedenle, şimdilik öğretmenlerin okul çocuklarına dil becerilerini öğretme görevi yok.

Öte yandan, dili korumak okulla mümkün değil. 

Örneğin, tahsis edilen bir kurumda herkesin yalnızca hedef dili konuştuğu bir "dil yuvası" yöntemi var. Çocuklar orada kendileri için uygun olan dilde konuşabilirler, ancak onlara sadece hedef dilde cevap verilir. Birkaç ay sonra, “dil yuvaları”na giden çocuklar her şeyi anlamaya ve ardından kendi kendilerine konuşmaya başlarlar. 

Rusya'da, örneğin “Karelya Dili Evi”nde böyle bir “dil yuvası” var. Dili konuşabileceğiniz; film veya kitap çevirebileceğiniz dil kulüpleri iyi çalışıyor, dil bilmeyenlerin dersleri bir mentor tarafından hazırlanıyor.

* Mobil dil uygulamalarının oluşturulmasında aktif olarak yer alıyorsunuz. Onları kim kullanıyor?

- Herhangi bir dil için bu tür hizmetler faydalı olacaktır. Bu olmadan, bir dili nasıl öğrenebileceğinizi bilmiyorum. Ancak, bir uygulama oluşturmanın otomatik olarak herkesin dili hemen öğrenmeye başlayacağı anlamına gelmediğini anlamak önemlidir. İlgilenenler öğrenmeye başlayacak, böyle bir hizmet işlerini kolaylaştıracaktır. 

Buna hayatın kanunu denir. 

Artık her tür bilgiye ulaşabilirsiniz; dünyanın herhangi bir yerinden, dünyanın önde gelen üniversitelerinin derslerini, çığır açan bilimsel araştırmaları bulabilirsiniz, örneğin fizikte her tür bilgiyi edinme fırsatımız var. Ancak bu çok sayıda usta fizikçi yetişecek anlamına gelmiyor. Çünkü sadece bilgiye ulaşılabilmek yetmiyor, motivasyon da önemli. Bu nedenle uygulamalara ihtiyaç var, işe yararlar, ancak bunların her derde deva olacağını düşünmek yanlış olur.

* Var olmayan dillerin bile, kitle kültüründe yeniden üretilmeleri nedeniyle popüler hale geldiği bir kaç örnek var, mesela Star Trek veya Harry Potter. Kitle kültürü aracılığıyla yerli halkların dillerini bir şekilde popülerleştirmek mümkün müdür?

- Bir filmde veya dizide bir dil göründüğünde, bu onu bir kez daha hatırlatmak için iyi bir yoldur. Tanıdık bir Mansi rapçim var, Dyatlov Geçidi hakkında bir filmin çekimlerine katıldı. Mansice konuşması, görüntüdeki Mansi rap sesi, çok havalı. Ama bir dezavantajı da var. 

İnsanlara çoğu zaman her şeyin dış koşullara bağlı olduğu ve kitle kültürü aracılığıyla popülerleştirmesi gerektiği inancı veriyor. 

Ama objektif olalım. Dünyada çok az insan Nanais'in varlığını biliyor ve daha da azı Nanaice konuşuyor. Milyonlarca Harry Potter hayranı var ve çok azı yapay bir dilde bazı ifadeler öğrendi. 

Yani sayısal olarak değil; bir yüzde olarak bakarsanız, kitle kültürü aracılığıyla dili popülerleştirmenin etkinliği düşüktür. 

Geleneksel olarak, dili korumanın en etkili yolunun ulusal özbilinç ve ulusal aktivizm olduğuna inanılıyor. Ben de insanların yaşadıkları yere, orada yaşayanlara değer verdikleri; kimliklerinden vazgeçmek istemedikleri yerel kimlik ve vatanseverlik fikrini tercih ederim. 

Bu ve dil altyapısının geliştirilmesi: içerik, elektronik teknolojiler, çok dilli eğitim, dil öğretiminin yöntemleri, dil çalışmaları dillerin korunmasına yardımcı olabilir.

* Birkaç yıl önce, 'Diller Ülkesi' projesi kapsamında Rusya'nın her yerinden dil aktivistlerini bir araya getirdiniz. Bu proje kapsamında hangi etkinlikler düzenleniyor?

- Pandemiden önce dil festivalleri düzenledik, birbirine sıkı sıkıya bağlı bir ekip oluşturduk. Uygulamalar ve web siteleri yapıyoruz. Oldukça ilginç ve samimi görünüyor, çünkü ekibimizdeki herkes dil aktivisti. Ve tüm uygulamalarımızın programlamasını ve mimarisini yapan kız bile aynı zamanda bir dilbilimcidir. 

Ayrıca çevrimiçi bir okul düzenledik ve belirli dillerle ilgili projeler başlattık. Genel olarak, "Diller Ülkesi" böyle bir Brown hareketi (hem daha karmaşık hem de daha basit yöntemlerin iç içe olduğu, çn) içindedir, farklı şekillerde gelişir. Aslında burası deneyim ve fikir alışverişi için bir platform da denilebilir.

* Yakın zamanda Rus Kuzey forumunda yer aldınız ve ana dillerin korunmasına adanmış bir bölüme ev sahipliği yaptınız. Katılanların fikirlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Forum çok büyüdü. Genellikle "Rossever"da sadece 45 dakika konuşma fırsatı olurdu. Bu sefer katılımcılar sadece fikirlerini sunmakla kalmadılar, üç gün içinde bazı çalışma projeleri oluşturdular. Herkes istediğini yapma fırsatı buldu. 

Benim ve meslektaşlarımın görevi onlara nasıl hareket edeceklerini söylemek, onları belirli teknolojilerle tanıştırmaktı. 

Örneğin, birçok dil için kısa sürede yapılacak en kolay ve en etkili şeyin bir video çekmek veya bir filmi çevirmek olduğunu anladık. 

Bir ekip "Leo ve Tig" çizgi filminin bir kaç serisini Altay, Teleut ve Tuvan dillerine tercüme etti. Diğer bir ekip, üç günde Nenets dilinde amatör bir çizgi film yaptı. Ve bildiğim kadarıyla, bu, Nenets'te içerik eksikliğinden bahsetmeyen ilk animasyon filmiydi. Başka bir ekip, aralarından biri nasıl programlanacağını iyi biliyordu, medya romanı türünde bir oyun içeren web sitesi oluşturdu.

Genel olarak, her ekip değerli, etkileyici bir şey yarattı. Bu çok hoş. 

Biliyor musunuz, genellikle şöyle oluyor: 

Bir etkinlik düzenleniyor, katılımcılar bir araya geliyor ve konuşmalar yapıyorlar: “Okulda bütün öğrencilere anadilleri öğretilse iyi olurdu” veya “Çizgi filmleri çevirmek gerekirdi.” gibi.

Ben, ağlamak ya da hayal kurmak yerine, her zaman bir şeyler yapmayı öneriyorum. Ve gerçekten biraz aksiyon istiyorum. 

Ağlamak ya da hayal kurmak yerine her zaman bir şeyler yapmayı öneriyorum, ana dilinizde makaleler yazabilir, bir şeyler çevirebilir, bir şeyler çekebilirsiniz. Bunun çok büyük ölçekli bir şey olmasına gerek yok, ancak bir yıl içinde büyük bir dil bagajınız olacaktır.

Dünya küçük halkların dillerinin değerini anlamaya başladı ve bu çok önemli. Başka bir dil öğrenmek kendinizi farklı hissetmenizi, dünyaya farklı gözlerle bakmanızı sağlar. 

Bu duygu hiçbir şeyle değiştirilemez, hiçbir şeyle karıştırılamaz. 

Evet, çok uzun bir yolculuğun başındayız ancak dillerin korunması konusunda ilerleyeceğimizden eminim.

Kaynak: "KMNSOYUZ-HABER"

Kharitonov Vasily Sergeevich

Çerkesya Hareketi Haber Merkezi

Attachment

Attachment

AttachmentAttachment

 

Dil-Xabze
Diğer Haberler
  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks