Sonrası (-1) - Huaj İbrahim

#8937 Ekleme Tarihi 08/12/2022 02:56:21

Rusya Federasyonu’nda Putin rejiminin iktidara gelmesinden sonra başlayan, insan onurunu hiçe sayarak ayaklar altına alan, totaliter polis devleti anlayışı daha uzun süre devam edeceğe benziyor. Ukrayna savaşından sonra göstermelik bir iktidar değişimi olsa dahi kesinlikle ülke içinde çok beklenen demokrasiyi ve özgürlükleri beraberinde getirmeyecek. Üstüne üstlük olabildiğince uzatılmaya çalışılan Ukrayna savaşının yol açtığı ve açmaya devam edecek gibi görünen ekonomik zorluklarla birlikte ve yaptırımların da etkisiyle yaşam kalitesinin ciddi biçimde düşmesi gayet doğal bir sonuç. 

Rejim sistemi sürdürülebilir kılmak için muhalif veya hoşnut olmayan kitlenin seslerini, zaten yaptığı gibi, çok sert hem de absürt biçimde susturmaya devam edecek. İnternet üzerinden dünyayla olan enformasyon kanallarını kapatarak veya iyice zorlaştırarak bağımsız bilgi akışını engellemeyi sürdürecek olan Kremlin ve yandaşları, böylece insanların dünyayla olan bağını kopararak yalnızlaştıracak. Her bölgede Kremlin'in beslediği ve dolayısıyla sıkı sıkıya bağlı sermaye grupları ve yönetici ‘’elitleri’’ olduğundan, sistemi korumakta bir sorun yaşayacağını kendi adıma düşünmüyorum. 

Neredeyse sınırsız yetkilendirilmiş olan ‘’güvenlik güçleri’’ eliyle devlet terörü sürdürülecek ve halk sindirilecek. Aslında ‘’Güvenlik güçleri’’ demek çok yanlış, çünkü şüphesiz insanları aldatmaya yönelik bir isimlendirme. Onun için ‘’sistem/rejim koruyucuları’’ demek daha doğru olacak. Bu iktidar veya kitleleri ‘’rahatlatmak’’ için getirilecek bir sonraki iktidarın sistemi değiştirmesi için bir neden yok. Zaten alınan veya kısıtlanan özgürlüklerin iade edildiği dünyada vaki değildir, çünkü yönetimi kolaylaştırır. 

Seferberlik ilanından sonra ülkeyi terk eden insan sayısı milyonla ifade edilirken, bu sayı belirli bir seviyeye ulaştığında sınırlar kapatılacak. Sistem karşıtı, muhalif, ‘’siyasi suçlu’’, savaşa katılmak istemeyen veya hangi nedenle olursa olsun ülkeyi terk ederek başka bir ülkede yeni bir hayatı seçme cesareti gösterebilen insan tipleri, zaten bu ülkede istenmediği için ‘’gitmelerine de’’ göz yumuldu. O veya bu sebeple ülkeyi terk edemeyen veya bilinçli bir seçimle terk etmeyenlere baskılar sürdürülerek susturulmaya çalışılacak.   

************

Askeri açıdan savaşın birçok alanı vardır. Bunlardan biri, ‘’Taktik Operasyon’’ denilen karşılıklı çatışmaların olduğu ve toprak/alan kazanımı veya bir şehrin alınması için yapılan harekâtlar. Diğer bir alanı ise savaş şartlarını zorlaştıracak ve karşı tarafın gücünü sınırlandıracak veya zayıflatacak ‘’Stratejik Savaş’’. Ukrayna’nın her ne kadar Rusya Federasyonu’nun ilk olarak başlattığı ‘’Taktik Operasyonu’’ başarıyla durdurduğu ve Rusya Federasyonu’na ait kayda değer sayıda tank ve zırhlı aracı imha ettiği söylense de ‘’Stratejik savaşa’’ karşılık verebilecek ne gücü ne de silahları var. Ukrayna, RF ordusunun enerji ve ulaşım hatları gibi altyapısını sürekli uzun menzilli roket atışlarıyla vurarak tahrip etmesini durdurabilecek yeterli güçte bir hava savunma sistemine sahip değil. 

Çoğu insan için anlamsız rakamların ve duruma göre sevimli, bazen de korku verici kısaltma isimleriyle bildiğimiz hava savunma sistemlerinin, isabet oranı en iyi ihtimalde ve teorik olarak % 65-70’dir ki bu rakam iyimser ve ideal olan. Ancak reel ortalaması nadiren %50’yi bulur. RF, savaş başlangıcından bu yana Ukrayna’ya aşağı yukarı 500 roket saldırısında bulunmuş. Sadece son saldırılarda bu rakam 80’nin üzerindedir. ( kaynak: Alman ordusuna ait ‘’Bundeswehr’’ YouTube kanalı ) 

Bu roketlerin yarısının dahi isabet ettiği düşünülürse ne kadar büyük zarar verildiğini sadece tahmin etmek mümkün. Üstelik ABD ve Avrupa’nın, en güçlü silah endüstrilerinin sürekli olarak sorunların kısmi çözümüne yönelik silah yardım, bu savaşın daha da uzamasının sebeplerinden biri. Çünkü savaş ne kadar uzarsa onların kârları da aynı oranda artmış oluyor. 

Ukrayna’nın askeri başarılarını küçümsemek gibi bir niyetim yok. Savaşın ilk günlerinde söylendiği gibi birkaç gün içerisinde Ukrayna’nın teslim alınacağına dair yüksek hedeflerin gerçekleşmediğine hep birlikte şahit olduk. Tersine, Ukrayna’nın NATO tarafından yıllarca eğitilmiş ordusu ve yetiştirilen uzmanlarla birlikte halkının aldığı silah yardımıyla ciddi başarıları söz konusu. 

Ancak her iki tarafında açıkladığı verilerin güvenilir olmadığı ve sadece enformasyon savaşına katkı olarak yapıldığının sanırım herkes farkında. Savaşın gerçek gidişatı ve ‘’askeri soğukkanlılıkla’’ değerlendirmesi ve analizini, siyasi etkiden uzak Avrupa ordu kaynaklarından öğrenmenin doğru olacağını düşündüğüm için bilgileri bu kaynaklardan almaya çalıştım.

Rusya Federasyonu birinci seferberlik sürecinde bulunurken ülke olarak halen 30 milyon yedek asker kapasitesine sahip. Ukrayna ise buna karşılık artık 5. seferberliğini ilan etmiş durumda, yani şu anda 60 yaşına kadar olan tüm yedek askerlerini çağırmış durumda. ( kaynak: Avusturya ordusu Strateji Uzmanı subayı- Hukukçu ve tarihçi Marcus Reiner - Agenda Austria röportajı) 

Dolayısıyla Ukrayna’nın cevaben de olsa RF topraklarına saldırması çok uzak ihtimal ve hatta imkânsız görünüyor. Arada sınır kentlerinde bulunan petrol işleme/depolama alanları veya bazı askeri ikmal noktalarına konvansiyonel silahlarla veya insansız hava araçlarıyla (Dronlar) saldırılar olsa da bunların geniş çaplı olması olası görünmüyor.   

************

Var olan senaryolar arasında, savaşın gerçekten RF’nin dağılmasıyla sonuçlanacağını düşünen bir kısım insan da var elbette. Oysa bunu doğrulayabilecek ne bir gelişme ne de elde herhangi ciddi bir veri var. Her iki tarafın da bazı bölgelerde ilerleme göstermesi veya geri çekilmesi bu aşamada bir anlam taşımıyor.

Ne ABD’nin, hele de Avrupa’nın bu tür bir senaryoda çıkarı yok. Kendileri için daha uygun olan kontrol edilebilir güce sahip bir Rusya Federasyonu. Bu sadece NATO güçleri için mi öyle? Hayır, şu anda Rusya Federasyonu’nun müttefiki gibi görünen dünyadaki diğer ülkeler için de öyle. Mesela bu kedi-fare oyunu Çin’in onayı olmadan başlamış olması bana olası gelmiyor. Bu çok ihtimalli bir satranç oyununu andıran küresel olaydan, en önemli oyuncuları arasında Çin ve Hindistan için dahi, RF’nin gereksiz güçlenmiş çıkmasından ziyade, yaptırımlardan dolayı birçok pazarını yitirmiş olan RF’nin kendilerine ‘’muhtaç’’ olması daha tercih edilir bir durum. 

Peki Avrupa? Ufak bir araştırma yapan herkes bu savaşın Avrupa kıtasında yol açtığı olağanüstü değişiklikleri açık ve net görebilir. Başta Almanya olmak üzere bütün Avrupa ülkeleri ‘’Korkunç İvan’’ın gazına olan bağımlılığı bitirmeye cesaret edemezken, Yankee amca ‘’Nord Stream-2’’ boru hattını havaya uçurarak o işi bitirdi bile. Yankee’lerin yerinde olsam bu operasyonun masrafını Türkiye’den alırdım. Çünkü bu durumdan en çok yararlanacak taraflardan biri olmuş gibi görünüyor. 

Avrupa’nın bağımlılığı bitti mi? Hayır, sadece bağımlı olduğu ülke değişti. Daha da acısı enerji ihtiyacını karşılayabilmek için, artık sıvılaştırılmış LNG gazını, ABD dâhil birçok ülkeden oldukça daha pahalı almak zorunda. Hatta Alman muhalif basını buna ‘’dilenme’’ diyor. Dolayısıyla ülkede enerji fiyatları kat be kat arttı ve o herkesi kendine hayran bırakan Alman otomotiv sanayisi bile fabrikalarını en kısa zamanda Amerika’ya taşımayı planlamaya başladı.

Kremlin'in kalın duvarları arkasından nasıl görünüyor bilinmez ancak devlet başkanı zaten halkın desteğini çok uzun zaman önce yitirdiği ve bunun giderek de azalacağı kesin. Uzun zamandır ‘’seçimlerin’’ nasıl yapıldığını ve elde edilen sonuçların ise uyduruk olduğunu herkes biliyor. 

Fakat merkezin bu şekilde gittikçe güç yitirecek olmasının bile bir dağılmaya yol açması mümkün değil. 

Öncelikle bölgelerde ‘’isyan başlatacak’’ kadar örgütlenmiş gruplar yok. İkincisi halkta buna yönelik bir ruh yapısı yok. RF’nin savaşa sürülmemiş, ‘’iç huzuru’’ sağlamakla görevli polisi 750 bin, Rosgvardiya (ulusal muhafızlar) 350 bin, FSB (Gizli servis çalışanı rakamları adından da anlaşılacağı gibi gizli) resmi olmasa da 350 bin civarı. Bu rakamlar ülkedeki ‘’iç huzuru’’ sağlamaya yeter de artar bile. Dolayısıyla Kuzey Kafkasya halkları dâhil etnik olarak Rus olmayanların, hayallerini süsleyen bağımsızlık yine belirsiz bir zamana ertelenmiş olacak.

Tarih tekerrür etmiyor sadece benzer şekilde gelişmeler gösteriyor!

Bu savaşın sonuçları ve hangi tarafın ‘’kazanımlarıyla’’ biteceği belli değil. Hatta iki taraf arasında ‘’kazanan’’ olacak mı tartışılır. Savaş sonrası devletlerin resmi açıklamaları sadece TV-zombileri ve düşünmeye üşenenlere yönelik yapıldığı için ciddiye alınacak bir yanı olmaz. Bunları dikkate almaya dahi değmez. 

Ukrayna’nın RF’nin işgal ettiği, Kırım dâhil, toprakların tümünü geri aldığını varsayalım. Ne yapacak devamında, Moskova’ya mı yürüyecek? Tabii ki hayır. 

Veya Ukrayna’nın ağa babaları, Kremlin'le gizli görüşmeler sonucunda anlaşıp (ki bu ihtimal çok daha yüksek), silah desteğini çekme tehdidiyle komedyeni barış masasına zorladığında: Hayır, ölürüm de vermem Lugansk’ı – Donbas’ı mi diyecek? Hayır tabii ki. Kuzu kuzu oturup anlaşmaya imzasını atacak.

Her iki ülkede, bize anlatılan ve bizim de büyük bir hevesle yuttuğumuz ‘’stratejik öneme sahip kırmızı çizgilerin’’ korunduğuna dair haberlerle zaferlerini ilan edecekler. Savaş alanındaki sonuçların ne denli anlamsız olduğunu, yüz milyarlarca doların ve bu kadar canın bir hiç için nasıl harcanmış olacağını hep birlikte göreceğiz. 

Kulağa ne kadar alaycı veya ciddiyetsiz gibi gelse de elbette bu savaş da diğer bütün savaşlar gibi, bir gün bitecek. 

Haklı haksız unutulacak. Hiroşima bile unutuldu! 

Yukarıda bazı bilgiler için kaynak olarak verdiğim Alman ve Avusturya ordusu uzmanları, barış masasına 2023 yılının ikinci yarısında oturulacağı öngörüsünde bulunuyor. 

Ne karar aşamasında ne de gelişmesinde bir etkisi olmayan Çerkes halkı, diğer RF halkları ve Ukrayna halkı da dâhil, savaşın sonuçlarıyla mücadele etmek zorunda kalacak. Ve her savaşın, can kayıpları bir yana, ekonomik bir bedeli vardır. Bu bedeli her zaman halklar öder çünkü bu savaşa karşı gelecek cesaret ve dirayeti gösterememiştir. Birlik ve beraberlik teraneleri eşliğinde, fark edemediği döngünün tekrar başından başlayarak, kaybedilmiş maddi ve manevi değerleri telafi etmeye çalışacak. 

İnsanoğlu unutur hep savaşların özünde çıkar ve iktidar çatışmaları yattığını. Bu durumda ise hem çıkar, iktidar için hem de dikkatleri başka bir yöne çekmek için yapıldığını ne yazık ki çok geç anlayacak gibi.

(Devam edecek)

  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks