BİR ÜST AŞAMA -2

#93 Ekleme Tarihi 03/10/2015 09:09:09
19 Haziran 2012 Salı Saat 12:32   Maykop’ta yaşayan herkesin bildiği 'FSB' binasına değilde hangi kuruma ait olduğunu hala bilmediğim binaya çağrılmamla ilgili olayın kendimce analizini yaparken, kendimi suçlu psikolojisinden kurtaramadığımı fark ettim. Oldukça sakin ve saygı sınırlarını hiçbir şekilde aşmayan 'sorgu' süresince, isimler telaffuz etmemeye çalışmam bile kendimi bir gizli örgütün üyesi gibi gören ruh halimden kaynaklandığını fark ettim. Oysa iki saati geçkin 'sohbetimizde', daha çok devlete bağlı bir kurumun, bir örgüt veya grupla ilgili bir portre çizmeye çalıştığı ve olabildiğince çok bilgi toplamaya çalıştığı açıktı. Ellerindeki bilgilerin çoğunun yanlış olduğunu veya yanlış yorumlandığını görmek ise rahatsızlık verici olduğunu itiraf etmeliyim. Benden üç-beş gün sonra bizlerle pek ilgisi olmayan, ismini vermek istemediğim bir arkadaşı daha, (benden farklı olarak FSB'e ait binaya) çağırmaları ve ağırlıklı olarak Maykop’ta yaşayan Çerkesya Yurtseverleriyle ilgili sorular sormaları da, farklı kaynaklardan bilgi toplamaya çalıştıklarının göstergesi. Başka kişilerinde çağrılıp çağrılmadığını bilmiyorum fakat benim ve diğer arkadaşın sorgulamalarının akla getirdiği sorular: Rusya Federasyonu hükümetinin ve dolayısıyla devletin sosyal, ekonomik veya demografisi vs. ile ilgili politikalarından farklı ve statükoya karşı bir takım söylemleriyle ortaya çıkan ve günbegün büyüyen bir oluşumu tanımaya çalışması kadar doğal ne olabilir ki? Çerkes ulusal mücadelesinde, söylem ve eylemleriyle, sempatizan kitlesini sayıca katlıyarak gelişen bir oluşumun dosyasını oluşturması bir devlet için normal değilmidir? Normaldir! Her antidemokratik devlet, değişim öncesi bulunduğu noktayı en doğru ve korunması gereken değişmez nokta olarak kabul eder! Bu devletin yönetim anlayışı, yani Rusya Federasyonu’nun yönetici kadrosu, şu anki yapısını korumak için her şeyi yapacaktır! Bu anlayış da sadece Rusya Federasyonu için geçerli değildir. Sonuç itibariyle muhatabımız kabul ettiğimiz Rusya Federasyonu'nun biz Çerkesya Yurtseverlerini tanımaya çalışması bana göre doğaldır. Bizi doğru tanıması ise çok daha önemlidir! Bizi tanıdıktan sonra da eğer, emperyalist dürtülerinden kurtulamamış yapısında ısrar ederek, bizleri kendisine zarar verecek ve dolayısıyla mücadele edilmesi gereken bir oluşum olduğumuza karar verirse, sorgulamaların yerini başka psikolojik baskılar alacaktır. Örneklerine çokca şahit olduğumuz sindirme ve susturma girişimleri de beklenebilir elbette. Kendimce ilk aşama olarak gördüğüm 'halkın kendine olan inancını ve kendine güvenini ortaya çıkartma' aşamasını başarıyla başlattık ve sürdürüyoruz. Mücadelemizin ikinci aşamasında 'Status Quo''yu korumak isteyen ve neye hizmet ettiği belli olmayan kurum ve gruplarla olan farklı düşünce yapımızı ve bağımsız bir hareket olduğumuzu sürekli anlattık ve anlatmaya devam etmeliyiz. Kurumlarımızı eleştirmemizin sebebi, bugüne dek içlerine yuvalanan ,bazılarının bizi durağanlığa/hareketsizliğe ve tepkisizliğe sürükleyen, diğerlerinin de 'bir takım ülkelerin' çıkarlarına ve sadece sisteme hizmet eden anlayışlarına isyan ettiğimiz içindir. Şu anda geldiğimiz bir üst aşama ise, eninde sonunda sorunlarımızın ve çözüm yolları arayışımızın muhattabı olan Rusya Federasyonu’nun bizi 'sorgulamasıdır' ! Bu sorgulamalar aşamasını bizim için bir fırsat olduğunu bilerek, Rusya Federasyonu yetkililerine şu mesajı vermeliyiz (Sitemizi takip ettiklerini artık bildiğimize göre benim yazımda aynı zamanda mesaj niteliği kazanmış oluyor) :
  1. Biz 'Çerkesya Yurtseverleri'nin şiddeti red eden
  2. Tüm demokratik hak ve yolları kullanarak, sunni olarak birkaç farklı yönetim bölgesine ayrılmış (Kaberdey/Balkar-Karaçay/Çerkes-Adıgey-Şapsığ) topraklarımızı, tarihte yapılmış ve sürdürülmekte olan adaletsiz bu uygulamaya karşı ve tekrar birleştirilmesi için mücadele ettiğimizi,
  3. Çerkesya’nın yerli halkı olduğumuzu ve bundan dolayı, Rusya Federasyonu’nun da imzasının bulunduğu, Birleşmiş Milletler 'Yerli Halklar Hakları Bildirisi 'nde tanınmış haklarımızın verilmesi için mücadele ettiğimizi,
  4. Çerkes (Adığe) halkına, Rusya İmparatorluğu tarafından uygulanan 'soykırımı' ve bunun sonucunda oluşan 'sürgünde halk' statüsünün Rusya Federasyonu tarafından tanınarak, anavatanı dışında yaşamak zorunda kalan halkımıza geri dönme hakkı ve vatandaşlık haklarının verilmesi için mücadele ettiğimizi.
  5. Planlanan ‘2014 Kış Olimpiyatları’nın Soçi’de yapılmasına karşı olduğumuzu, çünkü bu toprakların, soykırıma uğrayan Çerkes (Adığe) halkının son başkenti olması ve atalarımızın mezarları üzerinde yapılmaya kalkışılmasına karşı mücadele ettiğimizi anlatmalıyız.
Bundan sonraki aşamada ise Rusya Federasyonunun ve de kendimizi anlatmak ve desteklerini sağlamak istediğimiz uluslararası kurumların bizleri 'taraf' kabul etmesidir. Bunun için ise hazırlıklı olmamız gerek! Her ulusal mücadele karşısında 'karşıt güçler' olduğu gibi bizimde neredeyse her alanda mücadele etmek zorunda kaldığımız ve kalacağımız 'iç ve dış güçler' olacaktır. Davamıza olan inancımız bir çok kez sınanacaktır! Elimizi kolumuzu sallıyarak yukarıda bahsini ettiğim (sıralamasını da sadece kendimce yaptığım) hakları elde edemiyeceğimizi hepimiz biliyoruz! Anlattığım olay Nisan ayının ikinci yarısında yani 21 Mayıs’tan neredeyse tam bir ay önce gerçekleşti. Aslında bu başımdan geçen olayı yazmak gibi bir niyetimde yoktu, inanın çokta önemsediğimde söylenemez; çünkü zaten beklediğim ve çoğumuzun da beklediği bir gelişme.Gerekli gördüğüm arkadaşlarla paylaşıp kendimce çıkarımlar yaparak, çalıştığım tarlanın hemen yanında akan 'Gurdjıpsın' kenarında soruların analizini yaparak, hafızamın boş bir yerine atacaktım. Fakat son günlerdeki bazı gelişmeleri ve duyumları göz önüne alarak yazmam gerektiğine karar verdim. Davamızın doğruluğu ve haklılığı, 'Çerkesya Yurtseveri ' olarak bilinen bazı kişilerin yanlış karar veya sözleriyle sorgulanamaz! 'ÇerkesyaYurtseverleri' hareketi bana veya bir başkasına bağlı olmadığı gibi kişisel hatalarımızla da değerlendirilemez! Bir veya birkaç kişinin ve hele de benim yokluğum davamız için hiçbir şey ifade etmediği gibi onu durdurmak bir yana yavaşlatamazda!   Saygılarımla Huaj İbrahim   P.S. : ...'Düşmanını tanımayan, savaşta yenilir. Hem kendisini hem düşmanını tanımayan savaşta yenildiği gibi savaştan sonra da toparlanamaz. Düşmanını tanımayıp kendisini tanıyan, savaştan sonra başarıya ulaşabilir. Hem kendisini hem düşmanını tanıyan gücün ise, yenik düşme ihtimali yok gibidir.' ...   'Psikolojik Savaş' Nevzat Tarhan Arka kapak)  
  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks