Annelerimiz-Babalarımız. Bir filmin düşündürdükleri

#7836 Ekleme Tarihi 12/01/2022 01:26:00
Kulüp adlı filmi ben de izledim. Alanında çevrilmiş en iyi film diyebilirim. Geçmişle yüzleşmenin salt politik alanda değil, edebiyat, film, tiyatro alanlarında da yapılmasının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor bu film.
6-7 Eylül 1955’te yağma olaylarını katıldığını söyleyen ‘Eski İstanbul kabadayısı’ Mikdat Remzi Sancak, Agos'ta 2011 yılında yayınlanan söyleşide o geceyi anlattı. Bilen biliyor.
Ancak Mikdat Remzi Sancak dışında, olayı örgütleyen, masa başı failleri hala susuyor! Devlet de onları korumaya devam ediyor. Bu nedenle, "helalleşmek" değil, "Yüzleşmek, hesaplaşmak" zorunludur.
 
ANNELERİMİZ-BABALARIMIZ
- Bir filmin düşündürdükleri-
 
Alman TV kanallarından ZDF, "Annelerimiz-Babalarımız" adlı 3 bölümlük bir dizi yayınladı.
Film 10 yılda hazırlanmış. Berlin'de bir arkadaş gurubunun başından geçenleri konu edinen film, Steven Sielberg'in "Band of Brothers" adlı filminden esinlenilerek hazırlanmış gibi. Böyle olsa da izlenmeye değer bence.
 
Konu: 1941 de, savaş sırasında birbirlerini kaybeden arkadaşlardan herbirinin, bir biçimde suça ortak oluşu. Bu yönüyle film, yaşı 60 üzeri bir çok insan, babalarının "Benim haberim yoktu" yalanı ile tekrar yüzleştiriyor. Kısaca, Tarih yalanı afftmiyor! Gerçek hehangi bir biçimde çıkarılıyor karşımıza. Film bu bakımdan geçmişle yüzleşme anlamı da taşıyor.
 
Edebiyat tutkunu Friedhelm, Rusya Bataklıkları'nda bir ölüm makinesi haline geliyor. Hastabakıcı Charlotte, cephedeki askeri hastanede bir yahudiyi SS lere ispiyonluyor. Wilhelm, bir Rus esiri ensesine ateş ederek öldürüyor. Amatör şarkıcı Greta, Yahudi arkadaşını kurtarmak, Nasyonal-Sosyalist eğlence dünyasında kariyer yapmak için, bir Gestapo kabadayısı ile ilişki kuruyor
 
Sadece insanların başından geçebilecek, geçen, geçmekte olan olaylar, böyle fotoğraflarla, görsel olarak karşımıza çıkınca, iletişim çağının görsel sanat bağımlısı insanları olarak, birden duraklıyoruz. Rudolf Bahro, "Devrim, hızla gitmekte olan bir trende bir yolcunun imdat düğmesine basması, trenin aniden durmasıyla, yolcularla eşyaların üst üste yığılmasıdır." demişti. Yeniden düzenlemek zaman alacak demek istemişti galiba. Ya da yeniden düzenlendiğinde, hiçbirşey eskisi gibi olmayacak!
Bu olayın (Devrim-Barış), yaşanma biçimi, olaya katılanların bilincinde, ruh halinde izler bırakacaktır. Yeni kurulmakta olan gün ile gelecek bu psikolojiye sahip insanlar tarafından işleneceğinden, insan ilişkileri de eskisi gibi olmayacaktır artık. Bu anlamda iyi ile kötü, göreli kavramlardır diyebiliriz
Başa dönecek olursak: Bu film, Almanya'da yapılan geçmiş değerlendirmelerinde yeni bir aşamadır da denebilir. Edebi, sosyolojik, politik-teorik, felsefi alanlarda birçok eser yayınlandı. Film de yapıldı. Kaçış, Dresden vb. Ama, "sıradan" insanların başından geçenleri, böyle doğrudan, tüm açıklığı ile anlatan bir film yapılmamıştı. Bir bakıma, Daniel J. Goldhagen'in "Hitler'in gönüllü cellatları"(Hitlers willige Vollstrecker) bu filmde, o günlerdeki ruh halleri ile sergileniyor.
Biliyorum, bu filmden sonra da, bazı iflah olmaz ırkçılar "Tüm bunlar yalan, aslı yok vb." diyeceklerdir. Desinler!
Tarih, yalanı, sahtekarlığı, düzenbazlığı, ille de insanlığa karşı işlenmiş cinayetleri affetmiyor!
 
Türkiye'de de öyle olacak. İçten pazarlıklı siyasi görüşmeler, geçmişteki Dersim, Maraş, Çorum, en son Sivas, yakın dönemdeki Suruç, Ankara Garı katliamı gibi, bir gün önümüze konulacak. İşte gelecekte tüm bunların bilincinde olanların kurduğu barış kalıcı olacaktır. Belirli hesaplara dayalı, "Sünger çekme" mantığı ile sağlanmış, sağlanacak bir barış kalıcı olamaz!
 
Birgün, kendi geçmişimiz, bir film olarak önümüze konduğunda, yüzümüzün kızarmasını istemiyorsak, politikanın da belli ahlaki ölçüleri olduğunu asla aklımızdan çıkarmamamız gerekir. Unutmayalım ki "Geçmiş geçmiştir" diyebilen bir siyasetçiyi, Demirel gibi bir arsızı, Devlet Başkanı yapan bir toplumun üyesiyiz! "Yapanın yanına kar kalıyor" zihniyetinin egemen olmaya başladığı bir toplumun üyesiyiz. Tam da bu nedenle geçmişimizle yüzleşmek, nasıl bir yarın istediğimizin tek ölçütüdür. Tek tek bireyler olarak ta nasıl bir yarın demeden önce, geçmişte gerçekten neler vardı? demeyi becermeliyiz. Bu anlamda geçmişle yüzleşme, sağlıklı bir gelecek için zorunlu bir tutumdur.
 
Geçmişi ile sağlıklı ilişki kuramayanlar, geleceklerini kurmakta da zorlanırlar!
  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks