Hilmi İle Tarihte Türk-İran İlişkileri / Bugüne Bakış- Taner Aday (1)

#7285 Ekleme Tarihi 11/08/2021 04:51:19

- Rus Büyük Elçisi Andrey Karlov, bir TC Çevik Kuvvet polisi tarafından öldürüldü. Aynı gün Moskova'da Rusya-İran-Türkiye Dış İşleri Bakanları görüştüler.Kısaca, "Suriye konusunda bir anlaşmazlık yok" dediler!

Ama aynı anda TC, kendi sınırları yakınında, Suriye topraklarında Özgür Suriye ordusu ile birlikte DEAŞ(IŞİD) karşı savaşıyor. Bu bir çelişki değil mi? Yoksa Tayyip Erdoğan gene taktik mi değiştirdi?

HİLMİ : İstersen geçenki konuşmamızdan devam edelim. O konuşmada, ABD-Katar-TC ile Rusya-İran-Suriye arasındaki iktisadi-ekonomik sorunlar/çıkarlar üzerinde durmuştuk. Burada zorlanan tarafın, sadece TR olduğu açığa çıkmıştı.

Bu durum tarihte de böyle idi. İstersen bu ilişkilere bir göz atalım. Hem bugünü anlamakta yardımcı olur.

- Evet. Bence de iyi olur. Bu iki ülke geçmişlerinde imparatorluk kurmuş iki büyük devlet...

HİLMİ : Doğru ama bir farkla. İran'lılar, daha İsa'dan önce 520-530 da büyük bir devlet kurmuşlardı. İran'lıların Büyük Kuros (yunanca Kyros, latince Cyrus) dedikleri kıral (M.Ö. 590/580- 530), daha o tarihlerde, Hindistan, Babil, Anadolu ile Mısır'ı içine alan bir imparatorluk kurmuştu.

Türklerin kurdukları en büyük devlet Osmanlı İmparatorluğu'nun tarihi ise, devlet olma anlamında 1453 tür.

- Konumuz bu iki devletin ilişkileri idi.

HİLMİ : Evet. Hem İran; hem de Türkiye açısından bu ilişkinin tarihini iki taraftan da 4 Sultan, Padişah, Şah artık nasıl tanımlanırsa ele almak yararlı olabilir.

Sadece başlangıç olması anlamında kısaca Yıldırım Bayezıt ile Timur'a değinmek kaçınılmaz. İkisi de Müslüman olan bu iki devlet büyüğünün arasındaki ilişki tipik emperyal devlet çıkarını sergiler. Bayezid daha zayıf konumda olmasına rağmen, Haçlıları bozguna uğratmış İslam Kumandanı payesi taşır. Buna karşın Timur, Hindistan, Türkmenistan, Afganistan, İran, Suriye, Mısır ile Anadolu’yu ta İzmir'e kadar ele geçirmiş usta bir savaşçı, akıllı bir devlet yöneticisidir. O daha Anadolu'ya gelmeden 1360-70 yıllarında Batı Türkistan'dan başlayıp Gürcistan, Mezopotamya, Suriye'yi ele geçirmişti.

Bunu anlatmak önemli idi, çünkü Türkler politika tarihine bu ikisinin adı ile çıktılar.

Timur Anadolu'yu Bayezid'in oğulları ile diğer Türkmen beylerine bırakıp Semerkand'a çekildi. Geleceği batıda değil, doğuda görüyordu. Bizans'ı haraca bağlayan bu devlet adamı istese idi orayı da alırdı.

- Konumuza dönersek, yani öteki iktidarlar konusuna…

HİLMİ : Evet. Timur'un ölümünden sonra oğulları arasında taht kavgası çıktı. Dördüncü oğlu Ruh Şah iktidara geldi. Sonra da onun oğlu Uluğ Bey. Aslında ülke iki iktidar arasında bölünmüş gibi idi. Bir tarafta Timur oğulları, diğer tarafta Akkoyunlu, Karakoyunlu diye bilinen Türkmen Boyları.

Güney İran, Azerbaycan ile Mezapotamya Cihan Şah ( 1436-1467) önderliğindeki Karakoyunluların idaresine girdi. 15 yy. sonlarına doğru ise 11 Kasım 1467 de Cihan Şah'ı yenen Uzun Hasan önderliğindeki Akkoyunlular'ın. Daha sonra da Uzun Hasan iktidarını pekiştirdi.

Tarihlere dikkat edersen, aynı dönemde Osman Oğulları'nın da Anadolu'da aynı hareketleri yaptığını, önce Timur ile tatarlarının, sonra Türkmenler ile diğer Türk boylarının egemenlik savaşlarının, Anadolu’yu 200 yıl yangın yerine çevirmiş olduğunu görürsün.

Burada en ilginç olan gelişme, Uzun Hasan'ın diplomatik çabalarıdır. Onun nasıl uzun görüşlü bir yönetici olduğu buradan anlaşılır. Uzun Hasan Akkoyunlu devletini sağlamlaştırmak için, batı sınırlarını huzurlu görmek istiyordu. Bu nedenle de, hırıstiyan ülkelerini tehdit eden, yüzünü batıya dönmüş Osman Oğulları'na karşı, Venedik, Macaristan, Roma, Napoli kırallıkları ile anlaşmalar yapmıştı. O dönemde Batı, Fatih Sultan Mehmet'ten çok Uzun Hasan'dan söz ediyordu. Fatih bir tehdit idi ama Uzun Hasan büyük Fars İmparatorluğu'nun yeni hakimi idi.

Batı için İran ile Suriye, sadece bir ülke, bir toprak parçası değil, büyük bir medeniyetin doğduğu, Atina ile Roma medeniyetini etkilemiş topraklardı.

Sadece bu medeniyetleri değil, çok daha derinden Türkleri de etkilemişti. Hatta "Türkler İslamiyet'in birçok unsurlarını doğrudan doğruya Araplar’dan değil, Acemler aracılığıyla aldılar" (Prof.Dr. F.Köprülü. Türk Mutasavvuflar. Sy.21) Yani Türkler asıl olarak İslamiyet ile İran'da tanıştılar. Bir de yazılı kültür anlamında, Farsça ile, onun şiir, nesir dili ile. Türk Edebiyatı'nın gelişmesinde Farsça önemli bir rol oynar. Bu konu ile ayrıca ilgilenmek gerek. Fuat Köprülü, bir başlangıçtır sadece.

Konumuza dönelim.

İki nokta daha önemli. Birincisi, Uzun Hasan 1469 yılında, o güne kadar başkent olan, doğduğu kent Diyarbakır'ın yerine Tebriz'i seçti. Yani Osmanlılara bu kadar yakında, kontrol edilmesi zor, saldırılara açık bir "uç kenti" ona güvenli gelmemişti.

Sınırlarını güvenli kılmak için, İstanbul'u aldıktan sonra, kendisini İmparator ilan eden II Mehmet'in, (Fatih Sultan Mehmet) ülkesine kattığı Karamanoğlu Beyliği ile ilişki kurdu. Anadolu Türkmenleri, Fatih'i hala Osmanoğlu diye çağırıyorlardı. Kendilerini onunla eşit görüyorlardı. Uzun Hasan, onlara eski bağımsızlıklarını koruma sözü vererek yanına çekmişti. Zaten Sinop, Samsun, Bafra ile Kastamonu'yu idare eden İsfendiyar oğulları (Çandar oğulları) ile Kütahya, Afyon, Denizli'yi idare eden Germiyan oğulları, Uzun Hasan tarafına geçmişlerdi.

Uzun Hasan, buna ek olarak Trabzon Kayzeri IV Yohannes'in kızı Theodora ile evlenerek akraba oldu. Böylece kuzey sınırlarını da "güvence" altına almış oluyordu! Bu arada kısa bir bilgi: Theodora müslüman olmadı. Harput'ta yaşadı. Müslümanlar arasında Despina Hatun olarak bilinirdi. Mezarı Diyarbakır'dadır.

Uzun Hasan, son olarak bu beylerin de yardımı ile Tokat'ı alıp yağmalayınca (1472), Fatih, artık sıranın Uzun Hasan'a geldiğini anladı. Zaten Uzun Hasan da İran'dan epey uzak kalmış, Kuzey-Doğu'dan gelen Tatar-Özbek-Türkmen kabilelerinin baskınlarına karşı durmak zorunluluğu duyuyordu. Nasıl ki Fatih, onun Anadolu'daki hareketlerinden rahatsızsa, O da Kuzeydoğu akıncıları ile uğraşıyordu.

Son olarak, Dulkadır Oğulları'nı da anıp bu konuyu keselim. Türklerin Bozok Kolu'ndan olan Dulkadır oğulları, Elbistan, Malatya, Elazığ, Malatya ile cıvarını kontrol ediyorlardı. Bu Dulkadır oğulları, aynı Almanya'daki Welpen soyu gibi, Osmanlılarla akraba ilişkileri ile varlıklarını korudular. Birçok padişahın annesi bu soydandır. Aslında bunların  Bozok mu, Avşar mı; yoksa Beğdili boyu mu olduğu kesinlikle kanıtlanmamıştır. Maraş'ta hala bu soydan insanlar yaşamaktadır.

Bu konularda Dr. N. Çağatay'ın çevirdiği Brockelmann'ın İslam milletleri ve devletleri tarihi ile Halil İnalcık; bir de Fuat Köprülü iyi kaynaktırlar. Buna ek olarak, Walter Hinz'in Kiros'tan Rıza Şah'a İran ile Uzun Hasan ve Şeyh Cüneyd adlı kitaplarının okunmasında yarar vardır.

-Biraz uzun oldu ama anlaşılır oldu birçok konu. Ötekilere gelsek!

HİLMİ : Koskoca iki devleti 3 sayfaya sığdırmaya çalışıyoruz. Bir iki bardak molası versek nasıl olur? Ya da arada bir doldur. Boğazımız kurumasın.

- Tamam sen devam et. Daha sohbetin ortasında bitmesin şişe! Öteki hükümdarları diyecektin.

HİLMİ : Evet.

  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks