
İsrail (ABD)-İran savaşı devam ediyor.
Bugün 7. Gün.
İran, ilk gün hava savunma sistemlerini ve önemli komutanlarını kaybettiği için, büyük bir darbe aldı, ama hızla toparlandı ve karşı saldırıya geçti. 6 gündür İsrail'e füze yağdırıyor. İsrail için bu, bir ilk!
Bu savaş, bazı açılardan Rusya-Ukrayna savaşına benziyor.
Ukrayna'da "neonazi" veya "faşist" güçler, Ukrayna devletini ele geçirmişlerdi. Devlet Başkanı Zelensky bile her fırsatta "Ruslardan nefret ediyorum" diyordu.
İran da, İslam Devrimi sonrası, İsrail'i düşman ilan etti. İsrail'i yok etmek istediğini söylüyor, hatta bunun için tarih veriyordu.
Ukrayna bağımsız bir devlet olarak istediğini yapabileceğini, istediği ülkelerle ittifak olabileceğini ve silahlanabileceğini sandı.
İran da!
Ukrayna "egemen ve bağımsız bir devlet"ti.
İran da!
Ve hem Ukrayna'ya hem de İran'a yönelik bir saldırı, BM sözleşmesinin ihlali demekti.
Ama Rusya Ukrayna'ya, İsrail (ABD) de İran'a saldırdı.
İkisi de benim için sürpriz değil. Çünkü dünya büyük bir krizde ve yeniden paylaşılıyor. Ve yeniden paylaşım savaşsız olmaz.
İsrail, İran'a yönelik saldırısını "Yükselen Aslan" olarak duyurdu. Tevrat'tan bir alıntı ve İsrail'i bugün yöneten gerici-faşist ittifakın politik karakterine uyuyor.
Bazen de "ahtapotun başı" diyor. Kolları, Gazze, Lübnan, Suriye ve Yemen direnişleri idi. Onları, büyük ölçüde tasfiye etti, şimdi sıra ahtapotun başını koparmaya geldi.
İsrail, İran'ı neden "düşman" olarak görüyor? Çünkü, İran, İsrail'in hayallerinin ve bölgesel bir güç olmasının önündeki en büyük güç ve İsrail'i "korsan-işgalci" bir devlet olarak görüyor. İsrail'in varlığını tehdit ediyor.
Yani mesele İran'ın nükleer bir güç olmak istemesi değil; öncelikle İsrail'in (ABD'nin) bölge ile ilgili planları, sonra İran'ın politik duruşu, yani İsrail'i yok etmek istemesi.
Tabii ki bütün hikaye bu değil.
Savaşın asıl nedeni, ABD'nin ve küresel güçlerin dünya yeniden paylaşılırken "enerji kaynaklarını ve tedarik-ticaret yollarını tutmak veya yeni yollar açmak istemeleri".
Ukrayna gibi İran da, bu projenin en önemli parçası. Hem kendisi büyük petrol ve doğal gaz kaynaklarına sahip, hem de petrol zengini komşularını etkileme gücü, yani "kolları" var.
İran, ABD'nin küresel hegemonyasına meydan okuyan Rusya ile Çin için önemli bir ülke. Çin'in başlıca enerji tedarikçisi ve hem Yeni İpek Yolu'nun hem de Rusya'nın "Kuzey Güney Ticaret Koridoru"nun en önemli ayağı. Ve Rusya ile Çin'in "yakın çevresi", son çember.
Uzatmayayım, bunları zaten çok yazdım.
Peki bu iki savaş alanından nasıl bir ders çıkarmalıyız?
BM, uluslararası bir örgüttür. Üyelerinin bağımsızlıklarını ve egemenliklerini tanıyan devletlerin üye olduğu bir örgüt.
BM'e üye devletler, hem diğer üye devletlerin bağımsızlıklarını ve egemenliklerini tanımalı hem de onların bağımsızlık ve egemenliklerine bir tehdit olmamalı, tehdit eden güçleri desteklememeliler.
Buna, "kollektif güvenlik" diyorlar.
Devletler bu ilkeye uyduklarında savaştan kaçınabiliyorlar. Ama kriz dönemlerinde veya kriz derinleştiğinde, bu ilkeye uymuyor, yeni kaynaklar ve pazarlar bulmak için harekete geçiyor, silahlanıyorlar.
Ve savaşlar çıkıyor. Gücü olan, saldırıyor.
Yani mesele, kimin haklı-haksız olduğu veya yasalar değil; çıkarlar ve güvenlik!
Rusya-Ukrayna savaşı çıkmadan önce, Putin'in 2007 yılında Münih Güvenlik Konferansı dahil, tarafların ve geçen hafta İran ile İsrail'in BM'de yaptıkları konuşmaları dikkatlice dinledim, bir kaç kere okudum.
Ukrayna ve Ukrayna'yı destekleyen ülkeler "bağımsız ve egemen bir devlet" olarak haklarına vurgu yaptılar; İran da BM'de aynı eksende konuştu. Rusya ve İsrail ise Ukrayna ile İran'ın tercihlerinin çıkarlarını, güvenliklerini ve hatta varlıklarını tehdit ettiğini anlattılar.
İşte tek gerçek bu: Çıkarlar ve güvenlik!
Herkes geleceğini kurgularken, bunları ve güçler dengesini gözetmelidir.
Elbette İran, bir Ukrayna değil. Ama savaş uzarsa korkarım İran da Ukrayna gibi, dünyayı yeniden paylaşmak isteyen güçlerin; Batı ile Rusya ve Çin arasındaki bir cephe olacak. Bu yönde adımlar da atılıyor. İran'a ve İsrail'e "üçüncü ülkeler"den silah sevkiyatı başladı.
Yaşadığımız dünyada güçlü bir barış hareketi örgütlemek ( henüz ) çok zor. Daha çok her koyun kendi bacağından asılıyor.
Biz de doğru politikalarla, savaştan kaçınabiliriz, kaçınmalıyız. Hatta "Haklı" olanlardan bile.
Bunun için:
1- gelecek vizyonumuzla, taktiklerimizle ve söylemlerimizle bir savaştan-savaşı kışkırtmaktan uzak durmalı; 2- "Cephelerin Birliği"ni doğru formule etmeliyiz.
"Cephelerin Birliği" ne demektir, haftaya...




