NEDEN DEPORT EDİLDİM – 8 –

#3160 Ekleme Tarihi 05/10/2019 04:15:44

Evet, “Çerkesya yaşadıkça, Çerkes ( Adığe ) halkı bölünmez, bölünemez! Bu nedenle bizim öncelikli, hatta en önemli görevimiz Çerkesya’yı yaşatmaktır" diyoruz.

“Kafkasya” bu işlevi göremez mi, göremez…


Başka örnekler de var, ama kafaları karıştırmak istemiyorum. Bir örnek, Bask halkı. Sohpetlerimden birinde “siz anadilinizde kendinize ‘Euskaldunak’ diyorsunuz, artık siyasi kurumlarınız da var. Neden hala Bask’ı kullanıyorsunuz?” diye sormuştum:

"Bak, mesela real Madrid Barcelona maçı varsa, sokaklar boşalır. Herkes bir Cafe'de veya Bar'da bu maçı izliyordur. 'İspanya' artık bizim damarlarımızda dolaşan kan gibidir... Politikalarımızı bu gerçeklik üzerinde yapıyoruz...


Biz hem Euskaldunak’ız, hem de Bask. İkisi de bizim. Ama son kuşaklar anadilimizi bilmedikleri, anadilimizi bilmeyenler için ‘Euskaldunak’ yeterince güçlü bir kimlik olmadığı ve dünya bizi ‘Bask’ olarak bildiği için ‘Euskaldunak’ı değil, ‘Bask’ı ( da ) kullanıyoruz hala…” demişlerdi.


Bizden hemen hemen hiçbir farkı yok ve biz de asıl olarak bu nedenlerle hala “Çerkes”i kullanmamız gerektiğini düşünüyoruz. “Kafkasya” bir coğrafyadır ve bu coğrafik kimlik etnik-ulusal kimliklerimizden: “Abhaz”dan, “Çerkes”ten, “Oset”ten, “Çeçen”den, “Karaçay”dan daha güçlü değildir.


Bu nedenledir ki sorulduğunda kendimizi “Kafkas” değil, “Çerkes” veya “Abhaz, Oset, Çeçen, Karaçay…” diye tanıtıyoruz. Ve daha uzun bir süre, tarihsel süreç tamamlanana kadar, böyle tanımlamaya devam edeceğiz.


"Kafkas" kimliği bizi asimile ediyor, asimilasyona karşı ulusal kimliğimizi güçlendirme mücadelemize zarar veriyor diyoruz.


Bakın, mesela ulusal günlerimiz ya kutlanmıyor, ya da bir kamuoyu açıklaması ile geçiştiriliyor. Neden? Eminim hiçbir Abhaz, Oset, Çeçen veya başka bir Kuzey Kafkasyalı Çerkes ulusal günlerine ve kutlanmalarına karşı değildir. Peki neden kutlamıyoruz?

Neden bu günleri ve 2 yıldır örgütlenen "Büyük Vatan Düğünleri"ni etnik-ulusal kimliğimizi güçlendirmenin, vatanı ile diasporası ile bütün dünya Çerkeslerinin tek ses tek nefes ve birlik oldukları günlere dönüştüremiyoruz?


Hatta derneklerimiz bazen ulusal günlerimize çok yakın günlerde geceler, festivaller örgütlüyorlar; ama bu geceleri, konserleri, festivalleri veya piknikleri ulusal günlerimizde örgütlemiyorlar. Bunlar tesadüf mü?


Halbuki artık bizim sosyal ve kültürel faaliyetlerimizin de politikleşmesi; bu faaliyetlerimizin amacının, sosyalleşmenin, eğlenmenin veya eğlendirmenin ötesine geçerek Çerkes halkına politik bilinç vermenin bir aracı haline dönüşmesi gerektiğini herkes biliyor.


Bunu yapamamamızın başta gelen nedeni işte o “Tabela”dır. Bu nedenle değişim önce “tabela”dan başlayacak, ulusal günleri ve vizyonu örgütlemekle güçlenecektir…

Bize çoğu zaman, “kurumlarımıza hayata aynı yönden bakmayan herkes geliyor” diye cevap veriyor, bunu bir başarı zannediyorlar. Halbuki nasıl ki birden çok etnik grup bir araya geldiğinde ortak dil olarak Türkçeyi, Arapçayı... kullanarak birbirimizi asimile ediyorsak, hayata bakış açısı farklı olan insanların ortak örgütlenmesi de bizi, birliği veya birlikteliği devam ettirebilmek için, politik duruşumuzu tasfiye etmeye, “vizyonsuz” olmaya veya birilerinin hoşuna gitmeyecek diye hep “ortayı” bulmaya zorluyor ve sosyal kültürel faaliyetler için harcadığımız onca emeğin, politik bilincimizin güçlenmesine bir katkısı olmuyor.


Yapılması gereken, hayata farklı yönlerden bakanların hepsinin memnun olacağı bir çizgide durmak değil; hayata farklı yönlerden bakan insanlara da kendilerini ifade ve örgütlenme özgürlüğü vermek, kurumlarımızı rekabete ve yarışmaya açmak, demokratikleştirmektir.


Herkesin, bir vizyonu olmalı, herkes vizyonunu örgütlemeye çalışmalıdır. Kimsenin, diğerlerinin hoşuna gitmiyor diye kendi politik duruşunu bir kenara bırakma zorunluluğu olmamalıdır.


Mesela ben dönüşçüyüm ve bir kurumu yönetirsem, elbette eleştiri ve önerileri dikkate alır, farklı düşünenlere, kendilerini ifade ve örgütlenme haklarına saygı duyarım, ama “Dönüş”ü örgütlerim. Doğrusu budur! Herkesi memnun etmek adına şekilsizleşmek, politikasızlaşmak değil…


Sadece tarihi Çerkesya coğrafyasında ( ve destek anlamında Abhazya’da ) kutlanan, diğer Kuzey Kafkas Cumhuriyetleri ve halkları, hatta Kabardey Balkarya’da veya Karaçay Çerkessk’te birlikte yaşadığımız Karaçaylar ve Balkarlar için bile bir anlam ifade etmeyen Çerkes Ulusal Günlerini anlam ve önemine göre, uluslaşmamıza hizmet edecek bir karakterde örgütlemek; vatanımız ile bağlarımızı güçlendirmemize neden olacak ve diasporada yaşatılmaya çalışılan “Kafkas” veya bazen “Adığe, Abhaz, Wubıh”, bazen “Adığe, Abhaz, Oset”… olmadı “Adığe-Abhaz” veya “bütün Kuzey Kafkas Halkları” anlamında kullanılan “Çerkes”i tarih sahnesinden silecek, diaspora ve vatanı bütünleştirip, taşların yerine oturmasını sağlayacaktır.


Bundan korkuyorlar…


Bu yüzden, o “tabela” sadece bir “tabela” değildir. Çerkes ulusal kimliğini ve ulusal bilincini; Çerkes diasporasının vatanı ile bağlarını güçlendirmesinin önündeki bir engeldir.


Geçen hafta Ankara Çerkes Derneği’ndeydim. Kantinde bir masada broşürler vardı. Okudum ve bir ulusu, ulusal kimliği temsil eden bir kurumun hem de bizi tanıtan broşüründe bu kadar çok çelişkinin ve yanlışın olmasından utandım.

Doğru düzgün bir Çerkes tanımı bile yok. Bir çok yerde “Çerkes halkları”, “Çerkes Dilleri” demişler. Vatan neresi belli değil. En sonuna da, her satırında bizi “Çerkes ( Adığe )” diye tanımlayan Kabardey Balkarya ve Adıgey Cumhuriyetleri’nin Çerkes Soykırımı ve Sürgünü ile ilgili kararlarını eklemişler.


Bu broşürü okuyan, Çerkes kimdir sorusuna ne cevap verecek?


“Diaspora gerçekliği” diyorlar buna. Hayır, diasporanın değil; artık vatanından kopmuş bir grubun veya “Eski”nin gerçekliği bu… Çünkü diasporada ayrı bir kimlik olmaz, vatanından kopuk bir topluluğa "diaspora" denmez.


Bu kadar Çeçen, Abhaz veya Karaçay Malkar dernekleri ve Federasyonları var, Oset-Alan Vakfı var… vatanları bu kurumları muhatap alıyorlar, ama biz hala bu halkları da temsil ettiğimizi iddia ediyoruz. Garip?… Biraz da zavallı bir durum!


Şaşırtıcı olan veya beni "sanırım altında politik hesaplar var" diye düşündüren, artık bir devlet olan, uluslaşan Abhazların da bu yanlışları sessizce izlemeleri...


Elbette bütün Kuzey Kafkas Halkları kurumlarımıza gidip gelebilirler, kurumlarımızda istedikleri çalışmaları yapabilirler, buna seviniriz de. Çünkü bu halkların birçok yerde kendi kurumlarını örgütleyebilecek kadar kalabalık olmadıklarını biliyoruz. Ve onlara bu imkanı sağlamak kardeşlik, komşuluk gereği bizim görevimiz de. Ama bunun için onların da Çerkes olmaları; ortak bir “ulusal” kimliğimizin olması gerekmiyor...


Hatko Schamis

  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks