
Şara’yı ( Colani ) artık tanıyoruz. Bir zamanlar başına ödül konmuş bir “terörist”ti. Irak İslam Devleti için savaştı, tutuklandı, cezaevinde ABD tarafından eğitildi, sonra İŞİayağını örgütlemesi için Suriye’ye gönderildi. El Nusra’yı kurdu. Silahlandırıldı.
Suriye’de Esad’ı yıkmak isteyen güçler tarafından her zaman korundu. İdlip’de siyasi deneyim ve yeni bir imaj kazandı.
27 Kasım 2024’te, ilahlar “yürü ya kulum” dedi ve Şara, Suriye'nin yeni başkanı oldu, daha doğrusu kendisini Başkan ilan etti.
ABD, İsrail ve İngiliz istihbarat örgütleri tarafından eğitilen ve himaye edilen Şara şimdi kendisine biçilen rolü oynuyor.
Geçen yıl, Rusya’nın da Esad’ı sattığını yazmıştım, son bir yıl içinde, hatta 3 gün önce ortaya çıkan belgeler, Rusya’nın ve kısmen İran’ın da Şara projesine destek verdiğini söylüyorlar.
Rusya, Suriye’de açık savaşı kazandıktan ve cihatçıları İdlip’e topladıktan sonra, Esad’tan hızla reform yapmasını, Kürtlerle anlaşmasını istedi. Esad, Suriye Arap Cumhuriyeti’nin isminin “Suriye Cumhuriyeti” olmasını bile kabul etmedi.
Ekonomisi batmıştı, askerleri ve Suriye halkı yorgundu, ama Esad İdlip’i de temizlemek, tam bir zafer kazanmak istiyordu. Bu, Rusya’nın Türkiye ile sıcak çatışmaya girmesi demekti. Bu nedenle Suriye’nin İran ile birlikte hazırladığı “İdlip Harekatı”nı durdurdu ve artık “Esad ile olmaz” diye düşünmeye başladı.
Bu, Esad’ı düşürmeye çalışanları cesaretlendirdi. Şara, allandı pullandı…
Eskiden katili bulmak için paranın izini takip etmek gerekir derlerdi, bugün dünyanın herhangi bir yerindeki siyasi ve askeri gelişmeleri doğru okuyabilmek için yeni enerji ve ticaret yollarını takip etmek gerekiyor. Yoksa savaşları, barışları ve yeni ittifakları anlayamayız.
Bu, bir din savaşı değil; sosyalizmle kapitalizm arasında bir savaş da değil. Bu, bir yeniden paylaşım savaşı. Her ülke, her güç dini ve ulusal kimliğine göre değil; ulusal çıkarlarına göre konumlanıyor. İttifaklar çıkarlara göre kuruluyor. Bu nedenle bir yerde “din kardeşleri” savaşıyor, başka bir yerde aynı toplumsal ekonomik formasyona sahip ülkeler.
Çünkü “Batı”nın, daha doğrusu ABD’nin hegemonyası sarsılıyor.
“Küreselleşme”den zarar gören, çıkarları gözardı edilen ülkeler seslerini yükseltmeye başladılar, yeni bir dünya düzeni kurulsun istiyorlar.
Nasıl bir düzen kurulacak, kaç kutuplu olacak henüz kesin olarak bilmiyoruz, ama bu savaşın bir ucunda ABD diğer ucunda Çin var. Asıl savaş bu iki güç arasında. Rusya savaşıyor, ama ABD'nin rakibi değil, küresel-hegemonik bir güç olamaz, olamayacak. Bunun için gerekli ekonomik ve teknolojik gücü yok.
Ama nükleer silahları ve büyük enerji kaynakları olduğu için, yeni dünya düzeninin kurulması sürecinde önemli bir rol oynuyor. Hatta Rusya, kime yanaşırsa, kimle birlikte olursa, savaşı o kazanır.
Bu nedenle ne Çin ne de ABD Rusya’dan vazgeçebiliyor. Şimdilik!
Aslında Rusya da gücünün ve sınırlarının farkında. Bu nedenle “Avrasya Projesi” ile Avrupa ve Asya arasından bir ticari-ekonomik ortaklık kurmaya çalıştı. Almanya da bu projeye ciddi yatırım yaptı.
Schröder, Merkel… Almanya’nın sağcı ve solcu bütün liderleri “Avrasya” projesinin Almanya için öneminin farkındaydılar.
Bu nedenle ABD’nin itirazlarına rağmen Çin, Rusya ve Asya ülkeleri ile ilişkilerini geliştirmeye çalıştılar, Kuzey Akım boru hattını ve Avrupa’dan Çin’e kesintisiz bir demiryolu inşa ettiler.
Sadece Hamburg’tan Çin’e kesintisiz tren yolu projesi bile ABD için büyük bir tehdit idi. Çünkü bu tren 15 günde Çin’e ulaşacak ve 30-40 gün süren ABD’nin kontrolü altındaki deniz yolunu boşa çıkaracaktı.
Schröder etkisizleştirildi, Merkel görevden alındı, Kuzey Akım boru hatları patlatıldı. Almanya şimdi petrolü ve gazı da ABD’den almaya zorlanıyor.
Ukrayna-Rusya savaşının asıl sebepleri işte bunlar. Ukrayna mazlummuş, Rusya saldırganmış… bunlar hikaye!
Dünyada en saldırgan ülke, sadece son 1 yılda 17,5 trilyon dolar haraç topladığını itiraf eden, şimdi petrol ve doğalgaz zengini Venezuella’ya diz çöktürmek isteyen ABD’dir.
Trump’ın “Make USA Great Again” sloganının özü, ABD’nin hegemonyasını devam ettirmektir.
Bu nedenle Rusya ve Çin arasındaki ilişkileri bozmaya, bu iki ülkenin stratejik birlik kurmasını engellemeye çalışıyor.
Gazze de bu savaşın stratejik bir coğrafyasıdır. Ve Ukrayna’da Zelensky’ye vermişlerdi görevi, Gazze’de ise Müslüman Kardeşlere verdiler.
Yani “Büyük İsrail” falan kurulmuyor; bunlar propaganda. Orta Doğu ve Arap ülkeleri yağmalanıyor, buna direnen güçler tasfiye ediliyor, dünyanın en büyük enerji reservlerinden birinin olduğu Doğu Akdeniz havzası ile yine Doğu Akdeniz’den Avrupa’ya uzanacak enerji ve ticaret yolları kontrol altına alınıyor.
İsrail, bu projenin, kendisi de kazançlı çıkacak bekçisi.
Suriye, İsrail’le barışmayan, Filistin halkını kayıtsız şartsız destekleyen ve küresel sisteme entegre olmayı reddeden tek Arap ülkesiydi. Batı’nın Esad düşmanlığının nedeni de buydu.
Esad direndi, savaştı ama yenildi. 27 Kasım-8 Aralık 2024, o uğursuz 12 günün sonunda iktidarı Şara’ya bıraktı.
Öyle savaş falan olmadı. Önce Halep’i koruyan İranlı milisler, sonra Suriye ordusunun önemli komutanları ve askerleri buharlaştılar.
HTŞ ve SMO güçleri M4 karayolundan kamyonlarla, at arabaları ile ve yayan Şam’a doğru ilerlerken Rusya, boş arazileri bombaladı.
3 gün önce sosyal medyada paylaşılan bir “belge”ye göre Rusya ve Türkiye Esad’ın gitme zamanının geldiği konusunda anlaşmış ve iktidarı Şara’ya vermişler.
Yani Rusya, öyle tasını tarağını toplayıp Suriye’den kaçmamış. Ortada bir anlaşma ve (mutlaka) aldığı bazı güvenceler var. Büyük ihtimalle bu nedenle Tartus ile Lazkiye’deki üslerden ve Kamışlı’dan çıkmadı, Şara’nın Rusya’da yaşayan, bir Rus kadınla evli doktor kardeşi Suriye’ye döndü ve geçen hafta Şara Moskova’ya giderek Rusya’yı Suriye’de daha fazla rol almaya davet etti.
Şara’nın “bizim adamımız” olduğunu sananlar yanıldılar. Şara, bir projedir. Suriye’de daha gevşek bir birlik devletine geçiş süreci projesi. Buna “ademi merkeziyetçi” devlet de diyorlar.
Esad’a karşı savaş yıllarında “Suriyelilik” kimliği zayıfladı, silahlanan etnik ve dini kimlikler arası çizgiler kalınlaştı. Şimdi bunları eski sınırlar içerisinde tutmak için bir yöntem bulmaya çalışıyorlar.
Türkiye, herkes silah bıraksın, Türkiye’nin kontrolü altında, eski Suriye gibi, merkezi bir devlet ve ordu kurulsun istedi.
Bu nedenle PKK ileyeni bir barış-çözüm süreci başlattı. Asıl amacı, “PKK’nın bir kolu” olduğunu söylediği Suriye’deki Kürt güçlerini, PKK ve Abdullah Öcalan üzerinden silahsızlandırmaktı.
Bir yandan Şara’yı da Kürt güçlerini askeri yollardan tasfiye etmeye zorluyor, ama Şara’yı başkanlık koltuğuna oturtan diğer güçler buna izin vermiyorlar.
Hergün bir ABD, bir İsrail, bir Türkiye heyeti ile görüşüyor Şara. Adam bunaldı ve Moskova’dan yardım istedi…
Gerçek şu: Eski Suriye artık tarih oldu, yeniden örgütlenmesi mümkün değil. Ayrıntıları görüşmelerle ve bazen çatışmalarla belirlenecek bir “Federal Devlet” olacak Suriye. Ve İsrail ile barışacak. Sadece Suriye değil; bütün Arap-müslüman ülkeler İsrail ile barışacak, barışmak istemeyenler yıkılacak, tasfiye edilecekler.
“Büyük Orta Doğu Projesi” de bu zaten. Ve “Gazze Direnişi” bu projenin bir parçası.
Ben, Filistin’li örgütlerin Hamas öncülüğünde İsrail’e saldırmalarına ilk günden beri karşı oldum. Bu saldırının niyetleri ve beklentileri ne olursa olsun bir “provokasyon” olduğunu söyledim.
Çünkü, büyük güçlerin bu bölgede daha büyük planları vardı. Ve Filistinli örgütlerin 7 Ekim saldırıları onlara istediklerini yapmaları için bahane oldu.
Filistinli liderlerin dünyayı daha iyi okumaları, İsrail ile değil, Batı ile savaşmak zorunda kalacaklarını, hiçbir Arap ve müslüman ülkeden ciddi bir destek alamayacaklarını ve bu savaşı kazanamayacaklarını görmeleri gerekiyordu. Kazanamayacakları bir savaşa girdiler. Onun bunun gazıyla savaşa devam ettikleri hergün daha çok Filistinli öldü ve İsrail hedefine ulaştı.
21 Maddelik “Trump Planı” Filistinli örgütlerin tasfiyesi demektir.
O “yardım tekneleri” de bir oyundu. Elbette dünyanın birçok ülkesinde, her dinden ve milletten yüz binlerce samimi insan sokaklara döküldü, İsrail’in zulmünü kınadı, Filistin halkını destekledi. Ama Sumud, İsrail’i değil; Filistin halkını ateşkese zorlamak için örgütlendi. Yoksa Filistin bayraklarını, hatta “Filistin’e özgürlük” sloganını bile yasaklayan devletler tek bir teknenin bile denize açılmasına izin vermezlerdi.
Gerçek ayrıntıda gizlidir derler. “Sumud” eyleminde de bir ayrıntı var. Tekneler yola çıkarken, “Ablukayı delmek için” diye bir açıklama yaptılar. Bu, İsrail’e “bizi İsrail karasularında durdurabilirsin” demekti. Çünkü uluslararası hukuka göre, abluka ilan etmiş ülkenin bu ablukayı delmek isteyenleri durdurma hakkı var. Bundan kaçınmak ve ablukayı delebilmek için “insani yardım” olmalıydı talepleri. Çünkü sadece insani yardım söz konusu ise abluka uygulayan ülke yardımı engelleme hakkına sahip değil.
Milyonlarca insanın İsrail’e yönelik tepkisi ve Filistin halkına desteği, bu Sumudçular tarafından sömürüldü, Filistin halkının hiçbir kazanımının olmadığı "önce ateşkes" talebine dönüştürüldü.
Sonuç; içerisinde İsrail’in Gazze’de işlediği suçlarla ilgili tek bir kelimenin dahi geçmediği, Filistinli örgütlerin silahsızlandırılmasını ve teslim olmasını isteyen, Gazze’nin yönetiminden tasfiye eden bir ateşkes anlaşması. Bir tek, “Trump’a da bir Nobel Barış Ödülü verilmeli” maddesi eksik anlaşmada.
Gelelim bizim Şora’ya… Ghassan Şora, Şam Çerkes Yardımlaşma Derneği başkanı. Suriye Çerkesleri adına konuşma ve onları etkileme gücü var.
Suriye’de, Ortadoğu’da ve dünyada yaşananları anlattığımız yazıların bazılarını Arapça’ya da tercüme ederek yayınlamıştık. Amacımız onlara akıl vermek değil; bir tartışma başlatmaktı.
Ki aslında uzun zamandır bir Konferans örgütlememiz, herşeyi bu konferansta tartışmamız ve stratejik bir yol haritası çıkarmamız gerektiğini söylüyoruz. Vatanın ve diasporanın bütün etkili ve yetkili kurumlarının-örgütlerinin katıldığı bir konferans.
Örgütlenmedi. Bu nedenle dünyada böyle önemli bir süreç yaşanırken dahi, Çerkesler olarak bir yol haritamız veya bir vizyonumuz yok. Xabze'yi, kadınların etek boylarını, düğünlerde nasıl giyinmemiz gerektiğini tartışmaya devam ediyoruz.
8 Aralık’tan sonra yazdığımız ve Arapçaya da tercüme ettiğimiz yazılarda özetle, “Suriye’de ve Orta Doğu’da yeni bir sayfa açılıyor; bu süreçte, kimliğimizle ve taleplerimizle daha görünür olmalıyız” demiştik, sonında Suriye Çerkesleri gündemimize girdi: Kaf Fed ve Çer Fed temsilcileri Suriye’ye gittiler, birkaç bin Euro da yardım yaptılar. Sonra Şora başkanlığında bir heyet İstanbul, Samsun, Çorum, Ankara ve Düzce’deki Çerkes derneklerini ziyaret etti.
Biz, bütün bu görüşmelerden sonra dünyada ve Suriye’de yaşananlarla ilgili bir açıklama, bir vizyon beklerken Şora, “Biz Suriye’nin ayrılmaz bir parçasıyız…”, “Dürzilere ve Çerkeslere koruma teklif eden İsrail Savunma bakanı Katz kendi işine baksın, Suriye’yi böldürmeyiz” ve “vatana dönmek isteyen kimse yok” dedi.
Her zamanki terane…
ABD bile Suriye’de ne olacağını henüz kesin olarak bilmiyor ve hergün birbiri ile çelişen açıklamalar yapıyor; herkes hergün yeni bir plan ve çözüm önerisi ile ortaya çıkıyor; ama Şora kestirip atıyor: “Suriye’nin ayrılmaz bir parçasıyız, İsrail kendi işine baksın!”
Yeni, belki de “Ademi Merkeziyetçi” bir Suriye örgütlenecek; ama bizim hiçbir talebimiz, hatta bir bakış açımız bile yok.
İnsan hiç olmazsa daha dikkatli açıklamalar yapar…
Şara giderse ne olcak? Ki bu da gündemde. Çünkü Şara’nın “federatif bir Suriye”yi yönetemeyeceğini düşünenler var. Bunlar Manaf Tlas’ı hazırlıyorlarmış. Heysam Menna ile birlikte…
Manaf Tlas, eski Suriye Savunma Bakanı Mustafa Tlas’ın oğlu. Esad’ın çocukluk arkadaşı ve bir tarafı Çerkes.
Reform önerileri kabul edilmeyince, 2012’de Suriye’yi terketti. Türk ve Fransız istihbarat örgütleri ile ilişkilerinin olduğu söyleniyor. Sanırım bugünlerde Türkiye’de.
Manaf Tlas başından beri daha “ademi merkeziyetçi” ve demokratik Suriye fikrini savundu. Esad’a bu yönde telkinde bulundu. Kabul görmeyince, General rütbesine sahip olduğu Suriye ordusundan istifa etti ve Suriye’yi terk etti.
Şara gider mi kalır mı, Suriye’yi nasıl bir gelecek bekliyor kesin olarak bilmem mümkün değil.
Ama biz şu gına getiren etek boyu tartışmalarına bir son verir ve Şora gibilerden kurtulursak hiç de fena olmaz.
Hatko Schamis
21 Ekim 2025




