
Suriye ile ilgili son yazımı, "daha bu köprünün altından çok su akar" diye bitirmiştim. İlk yazımı ise aşağıda, elimde Çerkes bayrağını tuttuğum günlerde yazmıştım. Almanya'da yaşıyordum.
"Arap Baharı"nın Suriye'ye geleceğini, ama kışa dönüşeceğini düşünüyordum. Arkadaşlara söyledim, kamuoyunu bilgilendirelim dedim. Köln'de bir toplantı düzenledik. İnsanları ikna edemedim. Toplantıya katılan iki Suriye'linin, "biz Suriye'deki akrabalarımızla hergün görüşüyoruz" sözleri etkili olmuştu. Suriyeli, Suriye'yi daha iyi bilir diye düşünüyor insan ister istemez.
Ama ben emindim "Suriye Kışı"nın geleceğinden. Bonn'da Birleşmiş Milletler binası önünde tek kişilik eylem yaptım. Çerkesya bayrağını açtım. Dövizlerde de "Suriye Çerkesleri Çerkesya'ya" ve "Russia Save The Cİrcassians of Syria" yazıyordu. Sonraki günlerde arkadaşlarımız Türkiye'nin farklı şehirlerinde benzer eylemler yaptılar.
Kimileri ve "büyüklerimiz" abarttığımızı, provokasyon yaptığımızı söylediler. O günlerde Türkiye'ye gelen Suriye Çerkesleri "thamatesi" Şeref Abaza, "yalanlara inanmayın, Suriye'de savaş yok; demokratik mücadele var, 'herşey çok güzel olacak'" dedi.
Ama Suriye'ye kış geldi, on binlerce yamyam "Cihat etmek için" Suriye'ye aktı, büyük katliamlar yaşandı, yüzbinlerce insan öldü ve sonunda El Colani başkanlık koltuğuna oturdu.
Bu, "Büyük Orta Doğu Projesi"nin Suriye ayağı idi.
Ama Suriye'de, Şara'nın iktidara gelmesinden daha kötü bir şey oldu. Suriye'nin o diğer Orta Doğu ülkeleri ile karşılaştırıldığında en eğitimli halkı zehirlendi. Sanki taş devrine döndü.
Araya o kadar kan ve kötülük girdi ki, Suriye'nin birlikte bağımsızlık savaşı vermiş, iyi kötü bir ülke inşa etmiş halkları, etnik grupları, dinleri ve mezhepleri birlikte yaşayamaz duruma geldiler.
Suriye'nin kadim toplulukları artık birbirlerine güvenmiyorlar.
Bir kaç gün önce ABD'de Büyük Orta Doğu projesinin önemli bir generali David Howell Petraeus ile basketbol oynayan; Trump'ın yanağından makas alıp parfüm sıktığı Şara ve onun, dünyanın dört bir tarafından gelip Suriye'de oluk oluk kan akıtan, Suriye halklarını birbirine düşman eden yamyamları, Suriye'yi parçalamak isteyenler tarafından iktidara getirildiklerini, işleri bitince sifonun çekileceğini daha anlamamış olmalılar ki, hala kan dökmeye devam ediyorlar.
Hafta sonunda, Humus'ta, tıpkı daha önce Lazkiye ve Suweyda'da yaşanana benzer bir provokasyon oldu. Hristiyanların, Alevilerin ve Sünni Müslümanların birarada yaşadığı Zaydal kasabasında bölgede etkili olan Halidoğulları kabilesinden bir çift öldürüldü ve evin duvarına "Ya Hüseyin" yazıldı. Yani Aleviler ve Şiiler hedef gösterildi.
Aşiret ayaklandı, Hristiyanlara ve Alevilere ait olan evler ve arabalar yakıldı, sağa sola rastgele ateş açıldı. Kaç kişi öldü bilmiyoruz, ama onlarca kişi yaralandı. İnsanlar korkudan evlerini terk ettiler.
Bu provokasyonu kim yaptı, henüz bilinmiyor; ama Şara'ya bağlı bazı güvenlik güçlerinin durumu sakinleştirmeye çalıştıkları, hatta insanları saldırganlardan korumaya çalıştıkları söyleniyor.
Hepsi değil tabii. İzlediğim onlarca videoda, bazı yamyamların fırsat mı fırsat, yine katliam yapmaya çalıştıkları da görülüyor.
Bunun üzerine, Humus’taki Beni Halid aşiretinin Alevilere yönelik kanlı saldırılarına karşı Alevi toplumunun önemli bir ismi Şeyh Gazal Gazal, bir açıklama yayımlayarak Alevileri, katliamların durdurulması ve kaçırılan binlerce insanın serbest bırakılması için barışçıl gösteriler ve oturma eylemleri yapmaya çağırdı.
Ve dün, Lazkiye, Tartus, Cebel, Humus şehirleri ile kasabalarında binlerce Alevi sokaklara çıktı. Öyle ki, hafta içi olmasına rağmen bu kadar çok insanın sokaklara çıkmasına bir çok uzman bile şaşırdı.
Popüler medya, bu eylemlerin haberini yapmadı, hatta bir tanesi, sadece Humus'ta öldürülen ve olayların başlamasına neden olan o provokasyonu, çiftin öldürülmesini yazdı.
Biz elbetteki masum insanlara, hem de yine "Suriye Kışı"nın ilk günlerinde olduğu gibi, "Aleviler mezara" sloganı eşliğinde saldırılmasına tavır aldık. Çünkü "Adiğelik İnsanlık"tır ve artık Suriye'de akan kanın durmasını, tüm dünya halkları gibi, Suriye halklarının da barış içinde kardeşçe birlikte yaşamalarını istiyoruz.
Ama yine "yamyamseverler" sayfamıza hücum edip, "bu haberin Çerkeslikle ne alakası var", "onlar şebbiha"... diyerek manipulasyon yapmaya çalıştılar. Bu "yamyamsevelerin" çoğu trol ve bazıları, üzücü ama Çerkes. "Yamyamsever Çerkes"! İŞİD kafalı!
Suriye'li olanlar, ki profillerine baktım, çoğu artık Suriye'de bile yaşamıyorlar, bize "Suriye'yi bizden daha mı iyi biliyorsunuz" dediler. Köln'deki toplantıda da öyle demişlerdi. Sanki Suriye'li olunca veya Suriye'de yaşayınca orada olup biteni daha iyi biliyorlarmış gibi...
Esad alevi diye, "Aleviler zulüm yaptı" diyorlar. Halbuki Esad rejiminde milletvekilleri, askerler, bürokratlar, zenginler Arap'tı, Kürt'tü, Ermeni'ydi, Çerkes'ti... Hristiyandı, Aleviydi, ama çoğu sunniydi, sadece Arap veya Alevi değildi. Hatta 1982 yılında Hama ve Humus'taki ayaklanmayı bastıran komutan da bir Çerkes'ti.
Akıllarınca "onlar Şebbiha" diyerek katliamları meşrulaştıracaklarını zannediyorlar. Ama ben videoları ve fotoğrafları gördüm: ölenler arasında çocuklar var; 8-10 yaşlarında kız çocukları!
Beyler, siz bizim: atalarımızın savaş ahlakını bilmiyor veya unutmuş olabilirsiniz, ama biz Çerkesler esirlerimize bir fiske bile vurmayız. Kadınları ve çocukları öldürmeyiz! Bu, savaş değil, katliam, cinayet...
Bir de böyle haberlerin Çerkesya Hareketi sayfasında ne işi varmış! Bu haberi yapmayacak, insanlığı, birlikte yaşamı ve demokrasiyi anlatmayacağız da ne anlatacağız sayfalarımızda?
Bu mu Çerkeslik?
Yalan da söylüyorlar: Efendim, biz Esad'ın veya başkalarının kötülüklerini anlatmamışmışız. Külliyen yalan! Biz dünyadaki bütün kötülüklere tavır aldık. Bütün iyilikleri ve güzellikleri de savunduk.
Kimseden korkumuz yok!
Bu trollerin ve "yamyamseverler"in böyle cüretkar olmalarının nedeni, başkaları gibi, bizi de sindirebileceklerini zannetmeleri. Bu kadar tepki görmeyelim diye, birgün bizim de "yola geleceğimizi" düşünmeleri. Ama böyle bir şey asla olmayacak!
Allah'ın yarattığı her kulu sevmeye; eşitliğe, barışa, kardeşliğe, insanlığa inanmaya devam edeceğiz. Sizin gibi, sevgi ve insanlık damarlarımızın kurumasına izin vermeyeceğiz.
Son bir sözüm de Suriye Çerkeslerine: Suriye, bir daha eski Suriye olmayacak. Suriye'nin halkları, dinleri, mezhepleri daha çok hak ve özgürlük talep etmeye devam edecekler. Yeni Suriye'de kimliğinizle, dilinizle, kültürünüzle nasıl var olabileceğiniz üzerine kafa yorun.
Daha görünür olun ve tarihin doğru yerinde durun!
Unutmayın, tarih baba sofraya geç oturana et değil, kemik ikram eder....
Hatko Schamis
26 Kasım 2025




