'Vatana Dönüş' Hatko Schamis

#8600 Ekleme Tarihi 05/08/2022 01:34:09

"1 Ağustos Vatana Dönüş Günü" diasporada yine sönük geçti. Yazılan bir iki yazı ve haber dışında pek bir şey yapılmadı. Çünkü "Vatana Dönüş", diasporanın ve kurumlarımızın gündeminde değil. 

Evet, "vatan" deyince hala yüreği pır pır atan; vatana dönüş düşüncesine olumlu bakan ve vatana dönmek isteyen büyük bir kitle var diasporada, ama bu kitleyi doğru yönlendirecek ve vatana dönüş bilincini büyütecek bir kurumumuz veya örgütlenmemiz yok. 

"Dönüşçüler" dağınık ve örgütsüz. Bir grup bile değil!

Bu nedenle "Vatana Dönüş Günü"nde diasporada hiç bir derneğimiz, hiç kimse tek bir etkinlik bile örgütlemedi. 

Belki bazı büyüklerimiz “örgüte ne gerek var, samimi olan vatana döner” diye düşünüyorlar. Ama bir "vatana dönüş örgütü"müz veya vatana dönüş vizyonu ile örgütlenen bir kurumumuz olmadan nasıl anlatacağız vatana dönüşü ve nasıl ete kemiğe büründüreceğiz? Gökten zembille mi inecek vatana dönüş bilinci? Ve kim örgütleyecek "vatana dönüş" etkinliklerini?

"Vatana Dönüş", bir hayata bakış açısıdır, politik duruştur. Sürekli kendisini yenileyebilmesi ve geliştirmesi için örgütlü olması gerekir. Bu nedenle "Dönüşçüler"in en önemli hataları, "Vatana Dönüş"ü derneklerimizin örgütlemesini istemeleri-beklemeleri, kendilerinin örgütlü olmamalarıdır. 

Dönüş düşüncesinin 70’li yıllarda informel bir grup olarak ortaya çıktığını, örgütlendiğini, bir iç hukukunun ve disiplininin olduğunu, örgütlü çalışma ile derneklerde ideolojik mücadeleyi kazandığını iyi bilen büyüklerimiz bile bir şeylerin kendiliğinden veya tek tek dönüşçüler “doğruları” anlatınca değişeceğini sanıyorlar. 

Ve kötü örnek oluyorlar. 

Bazıları, "vatana dönüş"ün bir politik duruş olduğunu, derneklerin ise böyle bir politik duruşlarının olamayacağını; her siyasi duruşun "vatana dönüş" derdinin olmadığını bile unutmuşlar. 

Geçmişte bazıları “kalışçı”ydı, bazıları anti komunistti. Bu nedenle vatana dönüş öncelikleri değildi. Bugün de derneklerimizde, vatana dönüş gibi bir öncelikleri olmayan, hatta hiçbir zaman vatana dönmek istemeyen veya vatana dönmek için önce Rusya’da bir şeylerin değişmesi gerektiğini düşünen bir sürü Çerkes var. 

Dönüş Hareketi, böyle düşüncelerle ideolojik-politik olarak mücadele etmelidir. Örgütlü!  

Mesela "Dönüş Hareketi"nin dünyaya, Rusya'ya, etnik ve dini gruplar arası ilişkilere... bir bakışı ve farklı dillerle, dinlerle, kültürlerle birlikte barış içinde yaşama arzusu vardır. Olmalıdır da. 

Çünkü vatanımız bugün böyle bir coğrafya/da/dır. 

Ve eğer dönüş düşüncesini büyütmek istiyorsa, bu gerçekliği kabul etmeyen, önce bu coğrafyanın politik karakterinin değişmesini veya "Rusya'sız vatan" isteyenlerle mücadele etmek zorundadır. 

Çünkü “vatana dönüş”ü bazı şartlara bağlayanlar, "vatana dönüş"ü örgütlemezler. Onların "vatana dönüş" dediklerinde anladıkları ve anlattıkları ile dönüşçülerin anladıkları ve anlattıkları aynı değildir.

Rusya'sız bir vatan isteyen veya tarihi Çerkesya'nın tıpkısının aynısının hayalini kuran biri "Rusya karşıtı" olmakta ve Rusya karşıtları ile yan yana gelmekte bir beis görmez. Çünkü bunlara göre Rusya’nın, bizim vatanımızda bir işi yoktur, işgalcidir. 

Peki Rusya, kendisine karşı olanların veya kendisine karşı olanlarla birlikte çalışanların, kontrol altında tuttuğu ( işgal ettiği ) bir coğrafyaya gelmelerine, bu coğrafyada çoğalmalarına izin verir mi? 

Vermez, vermeyecek…  

Daha da önemlisi ama, Rusya karşıtı duygular ne kadar büyürse, bugün Rusya Federasyonu'nun bir parçası olan vatanımıza dönüş isteği de o kadar azalır. Bu nedenle, "Rusya Karşıtlığı" ile "vatana dönüş" düşüncesi pratik olarak yan yana gelmez. Birinin olduğu yerde diğeri olmaz; biri güçlenirse, diğeri zayıflar. 

Dönüş Hareketi'nin demokratik bir karakterinin olmasının; Çerkes Sorunu'nun demokrasi ile, barış içinde birlikte yaşama iradesi ile çözüleceğini söylemesinin bir nedeni de budur. 

Ama sadece diasporada değil; vatanda da “Dönüş Günü” etkinlikleri, dönüşün ve dönüşçülerin gazetelere haber oldukları, sokaklarda etkinliklerin örgütlendiği Adığe Cumhuriyeti hariç, sönük geçti. Karaçay Çerkes ve Kabardey Balkar'dan; ne devlet yetkililerinden ne de sivil toplum örgütlerinden pek bir şey duymadık. Dünya Çerkes Birliği (DÇB) sessiz kaldı. "Vatana Dönüş Günü", sanki "Adığe Cumhuriyeti'ne Dönenler Günü" gibiydi... 

Bu çok ciddi bir eksiklik. Çünkü diasporada "dönüş düşüncesi"nin büyüyebilmesi için, vatanda "dönüş"ün gündemde olması, vatanın diasporaya güven ve umut vermesi; özellikle prestijli-resmi kurumların ve kişilerin vatana dönüşün mümkün olduğunu anlatmaları, diasporayı vatana çağırmaları gerekir. Arada sırada değil, sürekli...

İkincisi, vatandaki ekonomik ve sosyal yaşam ile ilgili diasporaya doğru bilgi ve kesintisiz olarak verilmeli. Arkadaş çevresinde ve bazı sosyal medya gruplarında yazılıp çizilenleri herkes izlemiyor. 

Ne yazık ki, böyle düzenli bilgi akışını sağlayacak yayın organımız veya çalışmamız yok. DÇB'nin veya Cumhuriyetlerimizin organize etmeleri gerekirdi aslında, ama birkaç dönüşçü de bunu başlatabilir.

Üçüncüsü, diasporadaki kurumlarımız ve politik gruplarımız, kendileri vatana dönmeyeceklerse bile, vatana dönüşün mümkün olmadığını söylememeliler. Çünkü bu, doğru değil. Doğrusu, bugün, vatanda yaşamak isteyen her Çerkes, imkanı varsa, hazırsa, oradaki ekonomik ve siyasi şartları kabul ediyorsa, vatana dönüş yapabilir. 

Elbette vize, pasaport veya orada ev-iş bulma gibi konularda Çerkeslere özel bir muamele yok, kağıt üzerinde veya hukuki olarak vatana dönüş yapmış olmuyor. Oraya çalışmak veya yaşamak için giden herhangi bir ülkenin vatandaşı ile aynı statüde; ama pratik olarak, bir "Ugandalı" muamelesi yapılmıyor kendisine. Vatanına dönmüştür ve sosyal ilişkilerinde bunu hissedeceği desteği görüyor.

Çünkü vatana dönüş yapan her Çerkes tarihi vatanımız Çerkesya'da Çerkes kimliğinin güçlenmesine, Çerkes nüfusunun artmasına katkı sunmuş oluyor. Bunu vatandaki hem kurumlarımız hem de sıradan insanlar memnuniyetle karşılıyor.

Bu nedenle, diaspora örgütleri, özellikle kurumlarımız bireysel dönüşleri teşvik etmeli; bunu yaparken, “vatana dönüş kapısı”nı tutan Rusya Federasyonu ile ilgili politik söylemlerine-eylemlerine dikkat etmeliler. Eleştiri ile karşı olmak arasındaki ince çizginin ne tarafında durdukları önemli. Çünkü Rusya Federasyonu'na rağmen "dönüş" örgütlenemez. 

Ama bireysel dönüşlerin, “Diaspora Çerkeslerinin Vatana Geri Dönüşleri” anlamına gelmediğini de hepimiz biliyoruz. İspanya’nın Endülüs Yahudileri ile ilgili tavrı bile “Dönüş”ün hukuki olarak nasıl olması gerektiğine bir örnektir. Bizim, "vatana dönüşün bir hukuku olmalı" dememizin nedeni de budur! 

Sadece kalabalık-kitlesel dönüşler için değil, bireysel dönüşler için de; diaspora Çerkeslerini vatana dönüşe teşvik ve motive etmek vatanda güvende olacaklarını hissettirmek için de gerekli bu hukuk... Çünkü "dönüş" bir tatil değil; hayata ( belki de sıfırdan ) yeniden başlamak demektir. Ve bu kararı almak kolay değil.

Politik mücadelede sık sık yapılan yanlışlardan biri de, mücadeleye kendilerini adayanların herkesten bir dava adamı, bir kadro tavrı beklemeleri; her fedakarlığı yapmaya hazır olmalarını istemeleridir.

Eritre bağımsızlığını kazandıktan sonra, bir gün işçiler ayaklandılar. Çalışma saatlerinin çok uzun olmasını eleştiriyorlardı. Ama onları asıl kızdıran, eski bir gerilla olan Çalışma Bakanının, “ülkemizi inşa ediyoruz, 3-5 saat fazla çalışın, ne var? Biz çöllerde günlerce aç susuz savaştık” demesi olmuştu. 

Mücadeleye katılan insanlar ile mücadeleyi örgütleyenlerin direnme ve dayanma katsayıları aynı değildir. Eğer daha çok insanın vatana dönmesini istiyorsak, şu veya bu nedenle bu adımı atamayan veya orada tutunamayan insanları da anlamak; bunların da kendilerini rahat ve güvende hissedecekleri şartları sağlamak gerekiyor. 

İşte bu, “vatana dönüşün hukuku”dur. 

Ve bu hukuku yapmak Rusya'nın, Cumhuriyetlerimizin ve vatandaki sivil toplum örgütlerimizin işidir. 

Ama duyduklarımız çok da umut vermiyor. 

Geçen sene "kavtoday.ru"da Anavatana Dönüş Günü ile ilgili bir haber-röportaj vardı. Röportajı yapan Vladimir Markov bile bir yerde dayanamayıp Şhalaxo Asker'e; "Ancak burada çok önemli bir nokta var. Yurttaşların yeni bir yere adapte olmaları için etkili bir mekanizma oluşturulmalı ve Adiğe diasporası ile yapıcı etkileşim kurulmalı. Vatanına dönen bir kişi onu burada bekleyenler ve ona yardım edecekler olduğunu, burada çalışabileceğini, eğitim alabileceğini, çocuklarını yetiştirebileceğini ve güvende olacağını bilmeli...", yani Vatana dönüşün bir hukuk olmalı demişti.

Peki Adığe Cumhuriyeti Milliyetler, Yurttaşlarla İlişkiler ve Kitle İletişim Komisyonu Başkanı Şhalaxo Asker ne dedi bu röportajda? 

"Birileri Rusya'nın herkesi geri getirmesi-kabul etmesi gerektiğini söylüyorlar. Affedersiniz, ama şu anda Kuzey Kafkasya'da ekonomik durumun ne olduğunu biliyorlar mı? Herkesi nasıl yeniden yerleştirelim? Nasıl yaşayacaklar? Nerede? Ruslar konut sorununu çözdü mü? Biri gelip ev kiralar, ama kirasını zamanında ödeyemezse deport edilir. Vatandaşlık almak zor, iş yok... Zor! 

“Gelip buraya entegre olan, çalışan belirli kişilerin yararı var tabii. Bu nedenle, isteyenleri kabul etmekten mutluluk duyarız. Ama kimseyi zorla getirmeyeceğiz. Toplumumuzun tam teşekküllü üyelerine, Rusya'nın gerçek vatandaşlarına ihtiyacımız var...

"... kontrolsüz geri dönüş, hem diğer etnik topluluklarla hem de kendi etnik gruplarının temsilcileriyle sosyal gerginliğe ve çatışmaya yol açabilir. Bu anlaşılabilir bir durum: insanların dünya görüşü farklı koşullarda şekillenir, her zaman yeni bir gerçekliğe hazır değildir...

"Bu nedenle, ülkeye geri dönenlere yalnızca maddi yardım değil, aynı zamanda önleyici ve insani yardım da son derece önemlidir...

"Dilsel ve kültürel çevreyi birbirine yaklaştırmak ve yabancı ülkelerdeki kardeşlerimizle eğitim ve diğer bağları geliştirmek için diğer ülkelerdeki diasporalarla yakın ilişkilere ihtiyaç var..."

Bazı doğrular, ama gerçeklerin üstünü de örten-karartan sözler...

"Herkesi buraya nasıl - zorla - yerleştirelim?" sözleri anlamsız, manipulatif mesela; çünkü diasporadan herkes vatana dönüş yapsın, herkesi zorla vatana getirelim diyen yok. 

Asker, bilerek abartıyor geri dönüş yapacakların sayısını. Böylece "gelecekleri alamayız, buna gücümüz yetmez" demek için. 

Gazeteci de unutmuş Asker’e, “peki Adığey'in her yıl kaç dönüşçüyü almaya gücü yeter? 3 mü, 5 mi, 10 mu?” diye sormayı. Sorsaydı, Asker’in vereceği bir cevap olmazdı, çünkü böyle bir program yok. 

Donbass’a, Ukraynalılara yardım var; ama vatana dönüş yapmak isteyen Çerkeslere yok. Uyum, imkanlar üzerine bir sürü masal... 

Bu sözler, bahaneler... diaspora Çerkeslerinde vatana dönüş isteğini büyütmüyor, umut vermiyor. Çünkü yüzbinlerce Rus'u veya Rusça konuşanı davet eden, yerleştiren Rusya'nın bir kaç bin, hatta her sene sadece bir kaç Çerkesi almaya gücünün olmadığı insanlara inandırıcı gelmiyor. "İstenmiyoruz" duygusunu büyütüyor. 

Aynı röportajda Dünya Çerkes Birliği Başkanı Hauti de Vatana Dönüş konusunda Şalakxo Asker ile benzer şeyler söylemişti: 

"Uluslararası Çerkes Derneği yurtdışındaki yurttaşları güçlü bir şekilde desteklemekte, onları ilgilendiren konularda onlarla yakın işbirliği içinde çalışmakta, heyet alışverişinde bulunmakta, Rus üniversitelerinde genç Çerkeslere eğitim vermekte, her yıl Türkiye, Suriye, Ürdün ve İsrail'den çocukları KBR ve Adigey'deki sağlık kamplarına kabul etmektedir... 

"Çerkeslerin tarihi vatanlarına dönüşleri en önemli sorundur. Ama bu sorun çok yönlüdür ve bir anda çözemeyiz...

"Bugün bir arada olmak, birlikte hareket etmek; dilimizi, kültürümüzü ve geleneklerimizi birlikte korumak ve geliştirmek için  diasporaların tarihi vatanları ile yakın ilişkiler kurmaları gerektiği konusunda artan bir inanç var... 

"Ama Çerkesler nerede yaşarlarsa yaşasınlar, hangi dili konuşurlarsa konuşsunlar, tarihi anavatanlarının Rusya olduğunu bilmeli, geleceklerinin kısmen de olsa tarihi anavatanlarında dil ve kültürün korunmasına ve daha da gelişmesine bağlı olduğunu anlamalılar..."

Röportajı yapan gazeteci Markov bu sözlere de itiraz etmiş ve şöyle demişti: "ICA başkanıyla hemfikir olamıyoruz. Bu çalışma özellikle gençler söz konusu olunca çok önemli... Gençler, diasporanın ve ailenin etkisine rağmen, kendilerini şekillendiren çevrenin bir ürünüdürler. Uyum onlar için çok daha zor; dilsel, sosyo-kültürel, zihinsel, eğitimsel, iletişimsel özel bir desteğe ihtiyaçları var".

Daha da önemlisi; "dönüş zor ve karmaşık bir sorun" diyen Hauti’nin ağzından Vatana Dönüş'ü teşvik ve motive eden tek bir kelime dahi çıkmamıştı. Hem de "Vatana Dönüş Günü"nde.

Özetle: "Vatana Dönüş" bir süredir Çerkes Dünyası'nın gündeminde değil. Tek tek cılız sesler bu gerçeği değiştirmeye yetmez. 

Daha da önemlisi, “Dönüş” psikolojik üstünlüğü kaybetmek üzere.

05.08.2022

  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks